Binyıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’nin açılışına katılan Cumhurbaşkanı Gül, yoksulluğun ortadan kaldırılması yönünde sağlanan ilerlemenin eşit olmadığını, küresel ekonomik krizin tehdidi altında olduğunu belirtti.
BM 65. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak için New York’ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genel Kurul marjında yapılan Binyıl Kalkınma Hedefleri (BKH) Zirvesi’nin açılışına katıldı.
Cumhurbaşkanı Gül, BKH Zirvesi kapsamında gerçekleştirilen, ‘Yoksulluk, Açlık ve Cinsiyet Eşitliği Sorunları ile Mücadele’ başlıklı yuvarlak masa toplantısına Etiyopya Başbakanı ile birlikte eş-başkanlık yaptı.
YOKSULLUK VE AÇLIKLA MÜCADELEDE KARARLILIK
Toplantıda yaptığı konuşmada, 10 yıl önce aşırı yoksulluk şartlarında yaşayan ve açlık çeken insanların sayısını 2015 yılına kadar yarıya düşürmek, kadınları her alanda güçlendirmek ve cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak konusunda ülkelerin anlaşmaya vardığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, “Bugün, 2015 yılına kadar aşırı yoksulluk ve açlığın giderilmesi ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda siyasi irademizi göstermeliyiz. Ancak, kalkınma konusundaki ortaklığımız ve dayanışmamız bu hedeflenen tarihin de ötesinde devam etmelidir” dedi.
“1 MİLYARDAN FAZLA İNSAN KRONİK AÇLIK ÇEKİYOR”
Yoksulluğun ortadan kaldırılması yönünde sağlanan ilerlemenin eşit olmadığını, ayrıca bu ilerlemenin küresel ekonomik ve mali krizin tehdidi altında olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, dünyada 1 milyardan fazla insanın kronik açlık çekerken 2 milyar insanın da beslenme yetersizliğinden sıkıntı çektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, cinsiyet eşitsizliği sorununun devam ettiğini, kadın ve erkek arasında ekonomik ve sosyal hayata katılımda önemli bir fark olduğunu, kadınlar açısından iş fırsatları ve istihdam kalitesinin hala yetersiz olduğunu belirterek, yuvarlak masa toplantısında bazı sorulara cevap aranması gerektiğine dikkat çekti.
ACİL CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Cumhurbaşkanı Gül bu soruları; “Yoksulluğun asıl nedenleriyle nasıl ilgilenebiliriz? Herkese yeterli, sağlıklı ve uygun fiyatta yemek nasıl sağlayabiliriz? Yoksul insanları özellikle de kadınları topluma yararlı üyeler olarak geri kazandırmak için ne gibi siyasi araçlar tasarlanabilir? Kadınlara yönelik eşitsizliği kaldırmak ve cinsel eşitliği sağlamak amacıyla hangi tür politikalara ihtiyacımız var? Sözlerimizi yerine getirebilmek için iş birliği seviyemizi nasıl güçlendirebiliriz?” şeklinde sıraladı.
YOKSULLUĞA KARŞI MÜCADELE İÇİN BEŞ ÇÖZÜM
Yoksulluğun ana kaynaklarını aktaran Cumhurbaşkanı Gül, çözüm için gerekli güvenilir siyasetin içeriğini ise, “İlki ve en önemlisi, yoksulluğun giderilmesi için sürdürülebilir bir ekonomik büyümeye ihtiyaç vardır. Ancak bu şekilde, herkes için tam ve verimli istihdam ve uygun iş alanları yaratabiliriz. İkincisi, yoksulluğun giderilmesi konusu, ulusal siyasetlere ve eylemlere entegre edilmelidir. Bu yerel siyasetler de ayrıca Binyıl Kalkınma Hedefleri ile bağlanmalıdır. Üçüncüsü, bütüncül bir strateji, zenginliklerin ve gelirlerin daha eşit biçimde dağıtımına yönelik siyasetlerin hayata geçirilmesini gerekli kılar. Ekonomik büyüme ve sosyal sektörlerde yatırıma odaklanarak, yoksullar ve korunmasızların yararına stratejileri benimsemeye ihtiyacımız var. Dördüncüsü, yoksulların toprak, sermaye ve diğer üretim kaynaklarına erişimini geliştirmeyi amaçlayan spesifik programlar, temel öneme sahiptir. Son olarak, eğitim, insani kalkınma için bir zorunluluktur. Kaliteli ilk ve orta öğrenim ile mesleki eğitim, yoksulluğun giderilmesi için vazgeçilmez araçlardır” şeklinde özetledi.
“KADINLARA HAK ETTİKLERİ DEĞERİ VERMEYEN TOPLUMLAR KALKINAMAZ”
Kronik açlık çekenlere yeterli derecede gıdanın ulaştırılmasının, herkesin ortak sorumluluğu olması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Gül, bu bağlamda tarım alanında yatırımın da, gıda güvenliğinin temini açısından önemli olduğuna dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Gül, kadınların gücünün artırılmasının da sadece kendi içinde bir hedef olmakla kalmadığını, tüm kalkınma hedefleri açısından merkezi önemde olduğunu vurgulayarak, kadınların hak ettikleri konumlara gelmesine izin verilmeyen bir toplumda ekonomik ve sosyal kalkınmanın sürdürülebilir bir şekilde başarılamayacağını bildirdi.