Harp Akademileri Komutanlığı’nda verdiği konferansta Türkiye’nin, bölücü ve etnik temele dayalı bir terörle karşı karşıya olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, bu sebeple terörün uzun soluklu ve akıllı bir politikayla defedileceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Harp Akademileri Komutanlığı’nda konferans verdi. Cumhurbaşkanı Gül konferansa, son günlerde terör olaylarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyerek ve Türk Silahlı Kuvvetlerine geçmiş olsun dileğinde bulunarak başladı. Şehitleri şükranla anan, gazilere şifa, bütün ailelere de sabır dileyen Cumhurbaşkanı Gül, halkın desteğinin TSK’nın ve güvenlik teşkilatının yanında olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül, “bu konu tam kontrol altına alınmadan, Türkiye’nin diğer konularında gelişmek ve ileri gitmek zordur. Bunu bildiği için zaten terör karşımıza çıkmaktadır. Türkiye, bu engeli aşmak ve bu tuzaktan da kurtulmak zorundadır. Terörün birçok yüzü de vardır. Bizimki maalesef en kötüsüdür. Çünkü bölücü ve etnik temele dayalı bir terördür. O bakımdan işimiz belki başkalarından daha zordur. Bu sebeple terör uzun soluklu ve akıllı bir politika ile defedilecektir. Her şeyin başında devletimizin ve milletimizin kararlılığı ve mücadele azmi gelmektedir” diye konuştu.
“BU ZOR İŞİ BAŞARACAĞIZ”
Terörün beslendiği coğrafyayı bilenlerin, bu mücadelenin öyle kolay olmadığını da kavrayacaklarına işaret eden Gül, “kolay olmadığı derken, herhangi bir şekilde bıkkınlık değil bu, zor ama bu zor işi başaracağımızı söylemek istiyorum” dedi.
Dışarıdan bilen veya bilmeyen herkesin konuyla ilgili yorum yaptığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti: “Türkiye’nin Irak sınırının 350 kilometre olduğunu, aslında kuş uçuşu bunun daha kısa olduğunu ve o coğrafyanın nasıl bir coğrafya olduğunu gidip görmeyenler tahayyül edemezler. Ben Şırnak-Hakkâri arasında hem kara yolu, hem hava yoluyla giden gelen ve dünyayı da görevlerim icabı çok dolaşan bir insanım. Buraya benzer bir coğrafyayı ancak Pakistan’dan Afganistan’a, Tacikistan’dan Afganistan’a giderken görürsünüz. Dolayısıyla hemen işin kolayına kaçıp, ‘niçin kontrol edilemiyor, niçin şurada şu karakola şöyle oluyor?’ soruları sorulurken önce işin bu tarafını herkesin bilmesi gerekir. Asimetrik savaş dediğimiz her türlü gayri nizami ve hukuki yolları reddeden, hiçbir değerler sistemiyle kendini bağlı görmeyen terör örgütünün, tabii ki yeri geldiğinde kalleşçe, yeri geldiğinde başka türlü bir mücadele içerisinde dünyanın en büyük başkentleri ve en güçlü güvenlik engellerini bile aştığını hepimiz biliyoruz.”
“TERÖRÜ TEHDİT OLMAKTAN ÇIKARMAK İÇİN NE GEREKİRSE YAPILACAĞINI HERKES BİLMELİDİR”
Cumhurbaşkanı Gül, son terör olaylarının tamamen panik içinde yapıldığını ve nereye gittiğini bilmeyen bir terör örgütünün davranışları olduğunu belirterek, “kendisine alan kalmayacağını fark eden terör örgütü, böyle bir panik ve acelecilikle son saldırılarını yapmaktadır. Şüphesiz ki terörle mücadele stratejilerimiz daima gözden geçirilmekte, alınacak yeni tedbirler varsa bunlar alınmakta ve bu konudaki kararlılığımız her fırsatta teyit edilmekte, tekrarlanmaktadır. Devletimiz, milletimiz, bütün güvenlik kuvvetimiz, başta TSK olmak üzere hep beraber, sonuna kadar, kararlı bir şekilde bu işten kurtulmak ve bu işi Türkiye’de tehdit olmaktan çıkarmak için ne gerekirse yapılacağını hem dünya hem terör örgütü bilmelidir” dedi.
“TERÖRÜN İSTİSMAR ETTİĞİ HALKLA BAĞLARI DEMOKRASİ İLE KOPARILABİLİR”
Özellikle son dönemde Türkiye’de demokratik ve hukuk standartlarının tüm alanlarda yükselmesini kendisine tehdit gören bölücü terör örgütünün saldırılarını artırdığını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, demokrasilerin teröristlerin istismar edeceği alanları yok ettiğini, terörü ve teröristi izole ettiğini, böylece terörle mücadelenin de kolaylaştığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bundan şu anlamın da çıkmaması lazım. Demokrasi derken, terörle azimli, kararlı ve etkili mücadele yapmak için tedbir almamak, tedbirlerde zafiyet yaratmak, kararlılıkta zafiyet yaratmak, olağanüstü tedbirleri devreye sokmamak anlamı da kesinlikle çıkmaması lazım. Ben demokrasiden bahsederken onların istismar alanlarını yok etmek, çünkü onların en büyük istismar ettiği alan halktır, halkla bağlarını koparmanın yolu da buradan geçmektedir. O bakımdan terör örgütünün son aylardaki saldırılarında halkta kaybettiği itibarın da çok etkisi vardır. Üslendiği bölgede uluslararası ve bölgesel diplomatik gelişmelerden sezindiği intibaların da çok büyük etkisi vardır.”
SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEM
Bölgedeki gelişmelerin terör örgütünün herkese tehlike olduğunu gösterdiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, Irak’taki otorite boşluğu ve kontrolsüzlüğün oralarda bir yeşerme ve kök salmaya neden olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, son dönemde bölge halkının uzun vadeli mutluluğunun gerçekleştirilmesi için bu terör örgütünün buradan ayıklanması gerektiğinin bölge ülkeleri tarafından da, geç de olsa, fark edilmesiyle ve iş birliğinin artmasıyla, tedbirlerin devreye girmeye başladığını belirtti. “Bugünkü dünyada bazen komşunuzdan, bazen müttefikinizden, bazen en yakın kardeş bildiğinizden, bazen de içine girmek için uğraştığınız birliklerden dostça, düşmanca tavırlar farklı farklı gelebilmektedir. Bunları hepimizin yeniden değerlendirilmesi ve çok dinamik bir sürece girdiğimizi kavramamız gerekmektedir” şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Gül, iki kutuplu dünya ve soğuk savaş dönemi bittikten sonra tahlili zor bir dünyanın ortaya çıkmakta olduğuna işaret ederek, “Kim dost, kim düşman bunları ayırt etmek de gerçekten sıkıntılı bir hale gelmektedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, yaşanan süreçte Türkiye’nin değiştiğini ve geliştiğine işaret ederek, “İstesek de istemesek de bu dünya herkesi etkilemektedir. Türkiye arzulu bir şekilde bu değişimin içindedir. Ülkemizde siyasetten ekonomiye, ticarete, hukuk sistemimize, sosyal hayatımıza kadar her şeyde köklü bir değişim söz konusudur. Bu dönüşümün esas hedefi günümüz dünyasına ayak uydurmak, çağın gereklerini yapmak ve geride kalmamaktır” şeklinde konuştu.
“TSK’YI GÜÇLÜ TUTMAK HEPİMİZİN ÖNDE GELEN GÖREVLERİNDEN BİRİDİR”
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin artan gücünde şüphesiz TSK’nın çok büyük katkısı olduğunu belirterek, Türk ordusunun tarihin derinliğinden süzülüp gelen üstün meziyetlerinin dünya tarafından takdir edildiğini ve bilindiğini vurgulayarak, “Bunu güçlü şekilde tutmak, donatmak ve geliştirmek hepimizin birinci önceliklerindendir. Asla ihmal edemeyiz. Böyle bir kırılgan bölgede hala istikrarın ve güvenin oluşmadığı, temel sorunların çözülmediği, hala bu coğrafyanın birçok kırılganlıklara sahne olduğu ve belirsizliklerin olduğu bir ülkede TSK’yı güçlü tutmak her bakımdan ona verdiğimiz önemi göstermek, hepimizin önde gelen görevlerinden birisidir” dedi.
“‘HARD POWER’ VE ‘SOFT POWER’ BERABER GÜÇLÜ OLMALI”
Caydırıcılığın her ihtimale karşı ve her zaman elzem olduğunu anlatarak, ‘Hazır ol cenge, istersen sulh-u salah’ atasözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizler aslında savaşmak için değil, savaşı önlemek için, savaşın çıkmasına fırsat vermemek için hazırsınız ve hazır olmaya çalışıyorsunuz. Eğitimi onun için alıyorsunuz, komutanlar onun için gece gündüz çırpınıyor. Buna eğer ‘hard power’ diyecek olursak, bunu güçlü bir şekilde tutmamız ve çağa ayak uyduracak şekilde gücünü artırarak devam ettirmemiz gerekirse, diğer yandan ‘soft power’ diye anlatılan konular vardır. Bunlar gayet açık bir şekilde ekonominin, demokratik standartların, kültür hayatının, araştırma, geliştirme ve eğitim konularının da güçlü olmasıdır. Bunları ne kadar güçlü hale getirebilirsek, bir ülkeyi ne kadar şeffaf yapabilirsek, bir ülkenin yöneticileri yeri geldiğinde hesap verebilir hale gelirse, bir ülkede kadın-erkek eşitlikleri ne kadar sağlanırsa, bir ülkede yolsuzluklar ne kadar aza indiyse, o kadar o ülkenin ‘soft power’ından bahsedebilir, güçlü diyebiliriz. Hakkımızda görmediğimiz yazılar, hazırlanan raporlar güzel yazılır veya söylediğim noksanlıklar varsa bir ülkede onlar da defolu bir ülke sınıfında olarak gösterilir. Türkiye’nin ‘hard power’ dediğimiz çok güçlü, iyi donanımlı, modern teçhizatlarla ve bunları kendisi üreterek güçlü hale gelen ordusuyla siyasi, demokratik, bilim, kültür, eğitim alanını da çok güçlü hale getirmemiz gerekmektedir. Bunları yapamadığımız süreç içerisinde doğrusu noksan kalırız. Bunların ikisini bir yapmamız gerekir. Bunların birisi bir tarafta noksan olursa birinde tek ayakta yürüyebilmekteyiz. Bunları beraber yapabilen ülkeler bugün kalkınmış, gelişmiş, güvenlik içinde ve müreffeh ülkelerdir.”
TÜRKİYE’NİN ÇEVRESİNDEKİ DEĞİŞİM
Askerle ve Silahlı Kuvvetlerle duyduğu gururu dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, Türk askerinin sadece vatanını korumadığını, yurt dışında yaptığı görevlerin Türkiye’ye büyük bir güç kattığını belirtti. Soğuk savaş sonrası yaşanan gelişmelere ve yeni kurulan devletlere de atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Gül, Orta Doğu’da da büyük değişikliklerin meydana geldiğini, Irak’ta değişiklikler olduğunu, Filistin meselesinin “acıyan bir yara” şeklinde devam ettiğini anlattı. Cumhurbaşkanı Gül, “çevremizdeki istikrarsızlık bölgelerinde barış, huzur ve refahın temin ile tesisine yönelik katkı imkânlarımız artmış, bütün buralarda varlığımızı göstermeye başlamışız. Aynı coğrafyayı paylaştığımız ülkelerle bölge barışına, huzuruna ve refahına katkı sonucu elde edeceğimiz müşterek menfaatler artmıştır” dedi.
TÜRKİYE’NİN DEĞİŞEN YÜZÜ
Cumhurbaşkanı Gül, ekonomik açıdan da Türkiye’de hızlı bir değişim yaşandığını, bunun dünyanın da dikkatini çektiğini kaydederek, ekonomik göstergelerden de söz etti ve “Türkiye’nin hızlı ve süratli kalkınmasını beslemek için bizim de Arap’ın, Rus’un, Japon’un, İngiliz’in tasarruflarını Türkiye’ye getirmek en doğal hakkımızdır” şeklinde konuştu. Türkiye’nin 70 sente muhtaç duruma düştüğü günlerin de bulunduğunu anlatarak, bugün Türkiye’nin, insanlık için, yılda 1,5 milyar dolar yardım yapan bir ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül ayrıca, Türkiye’nin son dönemde kültürel alanda da olağanüstü başarılar elde ettiğini, sanatta, sinemada daha önce hiç kazanılmayan başarıların kazanıldığını ifade etti. Araştırma, geliştirme ve bilimsel faaliyetlere de önemli fonlar ayrıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye gibi büyük bir ülkenin teknoloji transferiyle devam edemeyeceğini, teknoloji geliştirmesi, bilim üretmesi, kendi icatlarını ve buluşlarını yapması gerektiğini söyledi.
GÜVENLİK-İŞ BİRLİĞİ-REFAH
Cumhurbaşkanı Gül, bu değişikliklerin stratejik konuma ve uluslararası sahnede üstlenilen sorumluluğa iki türlü etkisi olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Çevremizdeki istikrarsızlık bölgelerinde barış, huzur ve refahın temin ve tesisine yönelik katkı imkânlarımız artmış, bütün buralarda varlığımızı göstermeye başlamışız. Aynı coğrafyayı paylaştığımız ülkelerle bölge barışına, huzuruna ve refahına katkı sonucu elde edeceğimiz müşterek menfaatler artmıştır. Unutmayalım ki, dünyanın hangi bölgesi olursa olsun güvenlik ve istikrar olmayınca ekonomik iş birliğinden bahsedemeyiz, ekonomik iş birliği olmayınca da kesinlikle refah olmayacaktır. Refahın olmadığı yerde, mutsuz insanların olduğu yerde de istismara açık alanlar olacaktır ve bunları yeri geldiğinde kullanmasını bilenler de kullanacaktır.”
Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başladığını hatırlatarak, 60 yıldır bir devlet politikası yürütülen Türkiye ile AB sürecinin bazen hızlı, bazen yavaş gittiğini söyledi. Türkiye’nin bu konuda aldığı mesafeye de işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, “Bu, Türkiye’nin istikrarlı, kurumsallaşmış bir demokrasinin mevcudiyeti, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı gibi alanlarda ulaştığı düzeyin çok önemli bir göstergesidir” dedi. Büyük çoğunluğu Müslüman bir ülke olan Türkiye’nin, Avrupa standartlarını yakalayarak bir ilki gerçekleştirdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin, herhangi bir Avrupa ülkesindeki demokrasi ve hukuk standartlarını yakaladığını, bundan dolayı da müzakerelerin başladığını belirtti.
ASYA-LATİN AMERİKA-AFRİKA
Cumhurbaşkanı Gül, Orta Asya coğrafyasında kurulan devletlerin halen sıkıntılar yaşadığını, ancak geleceğin parlak olacağına inandığını ve dünyanın güç merkezinin Asya’ya doğru kaydığının görüldüğünü belirtti. Latin Amerika’nın da atılım içinde bulunduğunu, Afrika’nın ise maalesef insanlığın büyük yarası olarak görüldüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Gül, dünyada teknoloji ve iletişim alanında da büyük bir değişim yaşandığını ve bunun düşünsel bir dönüşüm gerçekleştirdiğini vurguladı. Bu düşünsel dönüşümün devleti ve devlet idarelerini de etkilediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, böyle bir dünyanın iyi okunması, bu sessiz devrimin iyi anlaşılması gerektiğini kaydetti.
“TÜRKİYE’NİN İTİBARI DA ÇOKTUR DOSTU DA”
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin övüneceği başka bir şey daha olduğunu belirterek, “Çoğumuz deriz ki ‘aslında bizim dostumuz yoktur, hep kendi kendimizeyiz.’ Bazen bunu hepimiz hissederiz. Dışişleri Bakanlığı yapmış bir kişi olarak, bunu zaman zaman ben de hissetmişimdir ama şöyle bir kendimize geldiğimizde aslında öyle de değildir. Türkiye’nin itibarı da dostu da çoktur. Çünkü dostluğu aranan bir ülkedir, düşmanlığından korkulan ve çekinilen bir ülkedir” dedi.
Büyük Atatürk’ün, ‘Türkiye’nin muasır medeniyetlerin üstüne çıkma hedefini’ Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda gösterdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, “Bunu biraz açarsak Anayasanın temel şartlarını oluşturan demokratik, laik bir hukuk devletidir, bunların alt başlıkları olabilir. Bütün bunları en olgun şekilde geliştirerek yeni nesillere taşımak zorundayız” dedi.
“AB’YE TAM ÜYELİK BÜYÜK ÜLKELER İÇİN KOLAY DEĞİLDİR”
Bu yolda da önemli adımlar atıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, “AB ile tam üyelik aslında kolay bir şey değildir. Özellikle büyük ülkeler için kolay değildir. Unutmayın ki İngiltere, Fransa tarafından 2 kez veto edilmiştir. İspanya, müzakereye başladıktan sonra 12 yıl almıştır. Çünkü bunlar büyük ülkelerdir. Türkiye de büyük ülke olduğu için nüfusuyla, ekonomisiyle, silahlı kuvvetleriyle, gücüyle... Büyük bir havuza küçük bir taş düşmeyecektir. Büyük bir havuzun dengesini bozacak, oraya büyük bir varlık iniyor. Onun için bu süreç sancılı ve uzun süreçtir. Görünür görünmez engeller çıkartılacaktır ama bizim için önemli olan şudur: Tam üyelik olur, olmaz; bu ayrı bir şey ama Türkiye’nin bu standartlara ulaşacak değişimi yapması gerekir. Bu Türkiye’yi güçlü hale getirecektir. Türkiye o transformasyonu yapıp, o seviyeye geldikten sonra o günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye çok farklı olacağı için belki bugün dolaylı engel çıkartanlar o gün bizi çekmek için daha çok uğraşacak ve belki o zaman Türk halkı ‘bir düşüneyim’ diyecektir. Ancak biz bu hedefi kaybettiğimiz süre içerisinde bu transformasyonu yapamayız. O bakımdan gözü kapalı şekilde ‘Biz buraya girelim, girmeyelim’ deme yerine, ciddi şekilde analiz etmeliyiz. Arzu ederiz ki, bütün bu değişim, kendi dinamizm ve arzumuzla gerçekleşsin. Cumhuriyetin ilk yıllarında Büyük Atatürk bu iradeyi gösterdi ve Türkiye’yi bu kulvara soktu. Şimdi bunun sonunu getirmemiz lazım. Bunun sonunu getirmek için de bizim bunları Türk halkı hak ettiği için bu standartları yükseltmemiz lazım” dedi.
“TÜRKİYE, BÜYÜK BİR İBRETLE TAKİP EDİLMEKTE VE ÖRNEK ALINMAKTADIR”
Cumhurbaşkanı Gül, AB müzakereleri tamamlandıktan sonra üyeliği Türk halkına da soracaklarını, Avrupa’nın da kendi halklarına soracağını ifade ederek, “Bizim bugün bu istikameti kaybetmememiz lazım. Değerler açısından da yani Türkiye’nin ekseni sağda mı solda mı, doğuda mı batıda mı, bunlar çok anlamlı gelmemektedir. Önemli olan Türkiye’deki değerler nedir, konuştuğumuz ortak değerlerimiz nedir? Ortak değerlerimiz; demokratik, laik, hukuk devleti olmak, insan haklarına saygı, serbest piyasa ekonomisi, kadın erkek eşitliği... Bütün bunlar varsa, Türkiye doğuda olmuş, batıda olmuş bunun bir anlamı yoktur. Bu yönde de istikametimiz açık ve bellidir. Bir ülke başka bir ülkeyle iş birliğine girebilir. Türkiye de komşularıyla, Türk cumhuriyetleriyle, İslam dünyasıyla özel ilişkiler içinde olacaktır. Ancak bu Türkiye’nin ‘soft power’ının bu ülkelere dolaylı olarak yansıtılması anlamına gelmektedir. Türkiye büyük bir ibretle takip edilmekle ve örnek alınmaktadır” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin kendini toparladığı dönemlerde, önüne engeller çıkarıldığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında da bunların olduğunu, ancak bunların aşıldığını kaydetti. İçeride sorunlarını çözmüş bir Türkiye’nin uluslararası düzeyde çok daha fazla söz sahibi olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın Türkiye’nin gücünü fark ettiği bir noktada içeride bir zafiyetin bu güce zarar verebileceğini ifade etti. O nedenle kendine güvenin önemli olduğunu da belirten Cumhurbaşkanı Gül, TSK’nın kendini yenilemesi çalışmalarını takdirle izlediklerini sözlerine ekledi.