"CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL: CUMHURBAŞKANI ESAD'A BİZE GÜVENDİĞİ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUZ... TEHDİTLERİN ASIL AMACI DİKKATLERİ ESAS GÜNDEMDEN YANİ BARIŞTAN UZAKLAŞTIRMAK"
Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile geçirdiğimiz bir saatte bölge sorunlarını konuştuk. Gül de tereddütsüz, büyük bir güvenle yanıtladı sorularımızı. İlişkileri mükemmel olarak nitelediği Suriye ile ilgili sorularda yüzünde bir gülümseme beliriyordu. Kayıt cihazı durduğunda kendisine şunu sorduk: "Bölgeye yönelik tehditlerin gölgesinde umutlu musunuz?" Biraz düşündü ve şöyle yanıt verdi: "Sonunda ancak doğru olan gerçekleşir." Cumhurbaşkanı Gül, dış politikada deneyimli bir siyasetçi. Öyleki onunla saatlerce konuşabilirsiniz. Cumhurbaşkanı Esad'la da pek çok konuda, özellikle de geleceğimizi bizim adımıza başkalarının kurmaması gerektiği konusunda aynı fikri paylaşıyorlar. İşte sırada Gül ile yapılan röportajın tam metni:
EL WATAN: Cumhurbaşkanı Esad önümüzdeki günlerde ikili ilişkileri görüşmek üzere Türkiye'yi ziyaret edecek. Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Esad'ın Türkiye'yi doğrudan ziyaretinin nedenleri nedir?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Her şeyden önce iki ülke arasındaki ilişkilerin her alanda mükemmel olduğunu belirtmek isterim. Suriyeliler ve Türkler bu ilişkilere olumlu bir gözle bakıyorlar. Bu sözlerime kanıtım da ziyaretin sadece iki kardeş ülkenin halkı arasında sınırlı kalmayarak yönetimi de kapsaması. Geçen yıl Suriye'ye bir ziyaretim oldu. Sayın Esad ve diğer Suriyeli yetkililer son derece konuk sever davrandılar hatta Sayın Cumhurbaşkanı bize Halep'te de eşlik etti. Ben de kendisini Türkiye'ye davet ettim. Bu ziyaret de söz konusu ayrıcalıklı ilişkilerin kapsamında gerçekleşiyor ve her yıl karşılıklı olarak devam edecek. Benim ve Başbakan Erdoğan tarafından Suriye'ye yapılan doğrudan ziyaretler var. Bizler bu ilişkilerin gelişmesinden dolayı son derece memnunuz.
EL WATAN: Şam'a yaptığınız son ziyaretten sonra 51 mutabakat zaptı ve anlaşmanın imzalanmasına tanık olduk. Şimdi de aralarında ortak sınırlar gibi konuların da olduğu başka anlaşmalar için hazırlık yapıldığını görüyoruz. İki taraf arasındaki ilişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Serbest ticaret için olsun, vize uygulamasının kaldırılması için olsun aktardıklarınız doğru. Ayrıca bakanlar düzeyinde toplantılarımız var. İlişkilerin en üst düzeylere çıkmasını istiyoruz. Bu gelişmelerin meyvelerini, iki ülke halkının yararına olacak şekilde toplamalıyız.
EL WATAN: Şu anki ilişkiler, sizin veya AK Partinin Cumhurbaşkanı Esad'la var olan kişisel ilişkilerinize mi dayanıyor? Türkiye'de örneğin iktidarın yapısı değişirse bu ilişkiler de değişir mi?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Konuya kapsamlı bir şekilde bakmalıyız. Biz, Türk Devleti'ni her düzeyde temsil ediyoruz. Sayın Esad da Suriye'yi temsil ediyor. Gelişen ilişkiler, dostluğu, uzlaşıyı ve ortak çalışmayı kurumların işleyişine hizmet edecek şekilde etkiliyor. Ancak bunlar sadece kişisel ilişkiler değil; aksine, devlet ve halk olarak Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkiler.
EL WATAN: Suriyelilerin kafasını kurcalayan bir soru var: Türk ekonomi devinin Suriye ekonomisini işgal etmesinden endişe etmeli miyiz? Bir süre önce Suriyeli iş adamlarından oluşan bir heyetle bir araya geldiniz, size bu korkularını aktardılar mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Suriyeli kardeşlerimizin böyle bir endişe gösterdiklerini doğrulayamam ancak kişisel olarak bu endişeyi anlayabilirim. Ancak konuya orta ve uzun vadede bakacak olursak bu endişenin hiçbir gerekçesi olmadığını görürüz. Buna örnek olarak da AB ile ilişkilerimizi gösterebiliriz. 1995 yılında AB ile Gümrük Birliği Anlaşması'nı imzaladığımızda pek çok Türk sanayici, Avrupa sanayi devinin Türk ekonomisine baskın gelmesinden korkmuştu. Gümrük Birliği, Serbest Ticaret Anlaşması gibi değil; gümrüğün sıfırlanması anlamına geliyor. AB ülkeleri ile aramızda gümrük vergileri yok. Ancak bir süre sonra Türkiye'nin rekabette öne geçtiğini gördük. Bugün örneğin Almanya'ya yaptığımız ihracatın büyük çoğunluğu Türkiye'de yapılmış arabalardan oluşuyor. Diğer Avrupa ülkeleri için de aynı durum söz konusu. Bu ülkelere yaptığımız sanayi ürünleri ihracatı, diğer bütün ihracatlarımızın üzerinde. Türkiye aynı zamanda Avrupa teknolojisinin Türkiye'ye taşınmasından da faydalandı. Öyleki o ülkelerin sanayileriyle rekabet edebilecek gücü kazandı. Dolayısıyla bu deneyime orta ve uzun vadede bakmak lazım. Sorunuza dönecek olursak Suriye ile Türkiye arasındaki anlaşmalarda olumsuz etkilere rastlanırsa tabii ki bunlar yeniden gözden geçirilir ve ters giden şeyler düzeltilir. Dolayısıyla bu endişenin bir gerekçesi olduğunu düşünmüyorum. Biz, senelerce ulusal üretimi koruyan kapalı bir ekonomi politikası izledik. Ancak bu politika beklediğimiz sonucu vermedi, Türk sanayisi ilerlemedi. Ancak ekonomik açılımla birlikte rekabet de başladı ve herkes rekabet edebilmek için canla başla çalışmaya başladı. Türk ekonomisi de açılım ve reformlar sayesinde gelişti. Buna ek olarak Türkiye'nin pek çok yatırımı oldu. Türk sanayisinin Suriye'ye aktarabileceği pek çok yatırım ve deneyim olduğundan kuşkum yok.
Mısır'la da bir serbest ticaret anlaşması imzaladık. Bu anlaşma pek çok Türk yatırımını Mısır'a yönlendirdi ve iki taraf da bu durumdan memnun kaldı. Dolayısıyla Türkiye ile Suriye arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmasının getireceklerini takip etmek gerek. Şunun altını yeniden çiziyorum: Süreci düzeltmek için bir müdahale gerekirse bu yapılır.
EL WATAN: Birkaç gün önce Suriye ile Türkiye orduları arasında ikincisi düzenlenen tatbikatlar sona erdi. Bu gergin bölgesel ortamda iki ordu arasındaki bu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu tatbikatlar ortak sınırları korumak ve ikili iş birliği için yapılmış iç tatbikatlardı, başka ülkelerle bir ilgisi yoktu. Başka ülkelerle ilişkilerimize de kati suretle yansımayacak. Ben güvenlik alanındaki iş birliğine, terörle mücadeleye, istihbarata büyük önem veriyorum.
EL WATAN: Bu tatbikatlara karşı çıkanlar oldu mu?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: İtiraz var mı bilmiyorum ama bu bizi ilgilendirmiyor. Bu durum sadece söz konusu iki ülkeyi ilgilendirir.
EL WATAN: Cumhurbaşkanı Beşşar Esad daha önce bölgemizde denize kıyısı olan ülkeler arasında özel bir ortaklık kurulmasına ilişkin bakış açısını aktarmıştı. Birkaç gün önce İran Cumhurbaşkanı Yardımcısını ağırlarken de bölgede ekonomik bir blok kurulması çağrısında bulunmuştu. Bu öneriyi destekliyor musunuz? Türkiye bugün böyle bir blok kurmak için çalışıyor mu?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bölgedeki ekonomik iş birliğine hizmet edecek ve ekonomik ilişkileri geliştirecek her şeye olumlu bir gözle bakıyoruz. Dolayısıyla bu devletler arasındaki ekonomik bütünleşmeye hizmet edecek hiçbir olumlu öneriye itirazımız yok.
EL WATAN: Bölge şu sıralar, özellikle de İsrail tarafından çok fazla sözlü tehdide maruz kalıyor. Bu tehditleri nasıl okuyor ve değerlendiriyorsunuz? Bölgede başka bir savaş olasılığı görüyor musunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Ben, bölge gündeminin doğal sürecinden, yani barış sürecinden çıkarılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Esas konuya odaklanmalıyız; yani
Filistinlilerle İsrailliler arasında yapılması ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasına yol açması beklenen müzakerelere. Bölgesel barışa ulaşmak için
aynı zamanda Suriye-İsrail ve Lübnan-İsrail süreçlerinde de müzakereler yapılmalı. Esas konu da bu zaten. Kabul edilemez olan şey Doğu Kudüs'te konut inşasının devam ediyor olması. Bu tip faaliyetlerin durmasını gerekli buluyoruz.
Dolayısıyla bu gibi ithamların, çabaları doğal sürecinden saptırmak için yapıldığını düşünüyorum. Bu nedenle de şunu söylüyorum: Bütün bu iddialar, uluslararası toplumun vicdanında yer bulamayacak. Zira esas odaklanılması gereken konu daha önce değindiğimiz konu.
EL WATAN: Filistin ile İsrail arasındaki dolaylı müzakerelerin devamı hakkında yayımlananlara baktınız mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Sızdırılan haberlere bakacak olursak bunun olumlu bir adım olduğunu düşünüyoruz. Buna bu şekilde bakmak gerek.
EL WATAN: Müzakerelerden bahsederken Suriye-İsrail sürecinde bir yenilik var mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu konuda yeni bir şey yok. Ancak vurgulamak gerekirse Suriye, tutumunu daima net bir biçimde ortaya koydu. Suriye'nin bu konuda Türkiye'ye duyduğu güvene teşekkür ediyoruz. Türkiye iki yıl önce bu müzakerelerde ara buluculuk yaparken bütün taraflar, İsrail de dâhil olmak üzere Türkiye'nin adil ve tarafsız olduğunu gördüler.
EL WATAN: Esad'ın bir araya geldiği herkes, Türkiye'nin rolünün desteklenmesini talep etti. Son olarak da Fransa, Başbakan Erdoğan'ın Paris ziyaretinden sonra Türkiye'nin müzakereleri himaye etmesini talep etti. Fransa bu müzakerelerde Türkiye ile çalışmak istiyor mu?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Konuyla ilgili yeni bir gelişme yok. Beşşar Esad'ın tutumunda net olduğunu tekrarlamalıyım. Pek çok ülke önerilerle geldi ancak Esad'ın Türkiye'nin rolüne güvenilmesi gerektiğini söyleyen tavrı netti. Türkiye'ye duyduğu bu güvenden ötürü kendisine teşekkür ediyoruz.
EL WATAN: Sayın cumhurbaşkanı, Arap dünyasında Türkiye ile İsrail arasında ara buluculuğa gereksinim olduğuna dair bir düşünce var.
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu düşüncenin yerinde olduğunu düşünmüyorum.İsrail ile aramızdaki diplomatik kanallar açık. Her iki ülkede de büyükelçiler var. Aramızdaki görüşmeler ve müzakereler devam ediyor.
EL WATAN: Yakın zamanda Rusya ile Amerika'nın Arap Birliğine yaptığı bir öneri gündeme geldi. Buna göre İsrail'in nükleer tesislerinin sökülmesi, kapsamlı bir barışın gerçekleştirilmesi ve Arap ülkelerinin biyolojik ve nükleer tesislerinden arındırılması koşuluna bağlanıyor. Böyle bir yönelime nasıl bakıyorsunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Prensipteki sabit tutumumuz, kim sahip olursa olsun, bölgenin nükleer silahlardan tamamen arınmış olması üzerine kurulu. 1990 yılındaki Körfez
Savaşı'na dönecek olursak Güvenlik Konseyinin 687 sayılı kararı, bölgenin nükleer silahlardan ve kitle imha silahlarından arındırılmasını içeriyordu. Amaç, bölge barışını, kimse kimseye tehdit oluşturmayacak şekilde pekiştirmekti. Bu noktadan yola çıkarak ve diğer bütün ayrıntıları görmezden gelerek bölge barışı için kapsamlı bir bakış açısı oluşturmalıyız. Öncelikleri görüşmeyi bırakıp hedeflere odaklanalım ve hâlen masada duran bir Arap girişimi olduğunu unutmayalım. Bu, barış için tarihî bir fırsat. Bildiğiniz gibi bu girişim, İran'ın da aralarında bulunduğu bütün Müslüman ülkelerin ilgi odağı oldu. Dolayısıyla yeniden tekrarlıyorum: Bu asil hedefe hizmet edecek asıl hedeflere odaklanmalıyız.
EL WATAN: İran'ı Batı'ya yakınlaştırmak için birtakım çabalar vardı. Bu çabalar nereye kadar ulaştı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: İran'ın nükleer dosyasının çözümü diplomatik yollarla olmalı. İran'ın komşusu olarak bu konu bizi diğer ülkelerden fazla ilgilendiriyor. İstediğimiz şey barışçı çözüm bu nedenle de çabalarımızı bu yönde yoğunlaştırıyoruz.
EL WATAN: İran'a daha fazla yaptırımın yolda olduğunu düşünüyor musunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu yönde çabalar var ancak bunların nasıl sonuçlanacağını bilemem. Şunu söyleyebilirim: Meseleler yaptırımlarla çözülemez. Bu nedenle de diplomasiye daha fazla önem vermeliyiz.
EL WATAN: Güvenlik Konseyi İran'a yaptırım uygulanmasını çoğunluk oyuyla kabul ederse Türkiye buna uyar mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu konuyu konuşmak için henüz erken. Ancak yine vurguluyoruz, diplomatik ve barışçı çözümün baskın gelmesi gerek; çabalarımızı bu yönde yoğunlaştırmalıyız.
EL WATAN: Varsayımsal bir sorum daha olacak: Bir sabah uyanıp İsrail'in, İran'ın nükleer tesislerine askerî saldırı düzenlediğini görseniz ne olur?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Farazi soruların cevabı da farazi olur, yani hayal ürünü olur. Dolayısıyla böyle bir konuda konuşmamak en iyisi olur.
EL WATAN: Size bu soruyu sordum çünkü Türkiye, Suriye ve Katar'ın bölgedeki istikrar ve güvenliğin ekseni olduğu yönünde bir söylem var, ne düşünüyorsunuz bu konuda?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bölgedeki bütün devletler bir taraftan tek başlarına çalışırken diğer taraftan da belli devletlerle istişarelerde bulunuyorlar. Bu devletlerin bazıları verdikleri büyük çabalarla öne çıkarlarken bazıları çalışıyor ancak görünmüyorlar. Bu bölgenin devletleri olduğumuza ve buranın geleceğiyle ilgilendiğimize göre, birbirimizle barış ve istikrara hizmet edecek şekilde istişarelerde bulunuyoruz.
EL WATAN: Katar'dan söz etmişken Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hele ki son zamanlarda Türkiye'ye olan ilgileri artmışken... Bu ilginin bölgesel olarak İran'a karşı yönlendirildiğini düşünüyor musunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: İlişkilerimiz hiçbir ülkenin aleyhine olamaz. İran dost ve komşu bir bölge ülkesi. Aramızda sıkı bir ilişki var. Türkiye, dış politikasında Körfez ülkeleriyle, bölge ülkeleriyle ve bütün komşularla ilişkilerinin sağlam olmasını hedefliyor. Türkiye, bütün bu ülkelerle ilişkilerine büyük önem veriyor. Körfez ülkeleri de Türkiye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini güçlendirmeyi önemsiyorlar. Bütün bunlar en nihayetinde bizle bölge ülkeleri arasındaki iş birliğini ve dostluğu sağlamlaştırmayı hedefleyen ortak amaçlar. Bütün Arap ülkelerini temsil eden Arap Birliği ile iyi ve özel ilişkilerimiz, iş birliği anlaşmalarımız ve stratejik diyaloğumuz var. Diğer taraftan Körfez Ülkeleri İş Birliği Konseyi ile de ilişkilerimiz var.
EL WATAN: Irak'taki seçim sonuçlarını nasıl okudunuz ve Irak'ın şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Irak seçimleri çok önemliydi. Bu seçimlerin meşruiyetine gölge düşürülmemeli. Hükûmeti kurma meselesinin çözümüne gelince, bu Irak'ın kendi meselesi ve Irak'ın kararlarına saygı gösterilmeli. Biz, Irak'taki bütün taraflara eşit mesafedeyiz. Aramızda sürekli diyalog var; onların işlerine müdahale etmeden istenen desteği veriyoruz. Irak'a komşu ülkelerin Iraklıları desteklemeleri gerekir. Ancak hükûmet kurma konusu, zamanı ve bununla ilgili olarak alınacak kararlar Irak'ın kendi meselesi ve buna müdahale edilmemeli.
EL WATAN: Bütün Iraklılara eşit mesafede olduğunuzu söylediniz. Peki Türkiye'nin Irak Kürdistanı'yla ilişkileri nasıl?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Dediğim gibi, bütün Iraklılara eşit mesafedeyiz ve bu durum, Kuzey Irak'ı da kapsıyor. Kürtler için Kuzeyde sınırları belirli bir bölge var. Kısa bir süre önce de Erbil'de bir konsolosluk açtık. Dolayısıyla onlarla da ilişkilerimiz diğer Iraklılarla aynı seviyede.
EL WATAN: Peki Suriye ile bu konuda eş güdüm var mı? Zira Kürt meselesi iki taraf arasında uzun yıllar boyunca istişare konusu oldu. Bazı gözlemciler ekonomik olarak bölgeye bir Türk açılımı olduğundan söz ediyorlar ki bu durum, bölgede ayrılık eğilimini güçlendirebilir.
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bölge ülkeleriyle ve Suriye ile tabiki devamlı istişarelerimiz var. Irak ile ikili ilişkilerimiz, Suriye ile var olan ayrıcalıklı ilişkilerimizden farklılık gösteriyor ancak bize göre Kuzey Irak, Irak'ın ayrılmaz bir parçası. Biz, politikamızda, Irak'ın toprak bütünlüğüne büyük önem veriyoruz. Kuzey Irak'ın, Irak'tan ayrılmak istediğini düşünmüyoruz çünkü hepimiz Irak'ın birlik ve bütünlüğünü destekliyoruz. Bu, Irak'a yönelik sabit bir tutumdur.
EL WATAN: Suriye, kendisinin Ermenistan ile ilişkilerine verdiği önemi, Türkiye'nin Ermenistan'la olan ilişkilerine de veriyor. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde siz nerdesiniz? Yakında sınırların açıldığını görebilecek miyiz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu konuda atılan bazı adımlar var. Bu yıl, uzun bir süredir dondurulmuş olan meselelerde bazı gelişmeler yaşandı. Kafkas bölgesinde istikrarın herkes için önemli olduğu görüşündeyim. Benim düşünceme göre normalleştirme devam edecektir.
EL WATAN: Sayın Cumhurbaşkanı, geçen yıl Suriye'ye yaptığınız ziyarette neyin üzerinde durdunuz. Suriye'de yeniden ziyaret etmek istediğini ne var?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Her şeyden önce Şam'ı oldukça büyük ve önemli bir İslami merkez olarak görüyorum. Tabii ki Halep de önemliydi ve tarihsel süreçte de daima önemli olmuştur. Ancak tekrar söylüyorum, Şam, her yönden odaklanılması gereken büyük ve önemli bir merkez.