Tekirdağ'da Akşam Yemeği'nde Yaptıkları Konuşma

17.06.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Önce hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Tekirdağ’ın değerli temsilcileri diyeceğim size,

Değerli Konuklar, Hanımefendiler, Beyefendiler,

Biraz önce Sayın Vali de, Sayın Bakan da söyledi, burada sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, siyasi partilerimiz, bütün bunların yanında tabii şehitlerimizin aileleri, gaziler hep beraberiz.

Bugün gerçekten Cumhurbaşkanı olarak sizlerle beraber olmaktan ve Tekirdağ’ı ziyaret ediyor olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Daha önce gerek siyasette, gerek hükümette bulunduğum dönemlerde Tekirdağ’a tabii ki geldim,  ama Cumhurbaşkanı olarak gelmek bugünlere kısmet oldu ve bugün sizlerle hep beraberiz.

Salona girince herkesin elini tek, tek sıkmak isterdim, ama mümkün olmadığını siz de gördünüz. Hepiniz adına şehitlerimizin aileleri ve gazilerimizle, ancak onlarla tokalaşmış oldum. Onlarla el sıkışmış oldum hepiniz adına.

Bugün geldiğim andan itibaren gerçekten Tekirdağ’da bütün vatandaşlarımın çok samimi bir sevgisini ve muhabbetini gördüm. Hepsine çok çok teşekkür ediyorum.

Sabah önce Vilayette Sayın Vali’den geniş bir şekilde brifing aldık. Sonra Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret ettim. Tekirdağ, Trakya’daki, Avrupa’daki tek büyükşehrimiz ve yeni büyükşehir oldu, hayırlı olsun hepinize, Belediye Başkanı’nı da tebrik ettim. Ondan şehirle ilgili bilgiler aldım, sonra Namık Kemal Üniversitesi’ni ziyaret ettim. Hürriyet ve vatan şairi Namık Kemal buralı hemşehriniz, onun adını verdiğiniz Üniversite’yi ziyaret ettim ve Üniversite’nin 26 bin öğrencisi var. Kampüs önünü gördüm, hem Sayın Bakan yeni yapılan büyük hastaneyle ilgili bilgi verdi hem rektörden bilgiler aldım ve gerçekten çok memnun oldum. Ayrıca Üniversite’nin sadece öğrenci sayısına değil, Üniversite’nin Avrupa’nın gerekli gördüğü kalite belgelerini aldığını gördüm, buna da çok sevindim. Çünkü gittiğim bütün illerde üniversiteleri hep ziyaret ettiğimde, “Devlet olarak size biz bu büyük imkânları veriyoruz, ama içinde siz ne yapıyorsunuz, onu tam bilmiyorum” derim. Ve hep şunu hatırlatırım: Size emanet ettiğimiz çocukları en iyi şekilde yetiştiriyor musunuz, yetiştirmiyor musunuz? “Bunu takip edeceğiz” derim. O bakımdan bugün gördüğümden gerçekten memnun oldum.

Tabii daha sonra Garnizonu ziyaret ettim ve orada da bir sürpriz oldu. Tarım Borsası’nı ziyaret ettik ve orada açılışı yaptık. İlk mahsulleri alanlar, satanlar, herkes için bereketli ve hayırlı olsun dedik. Dolayısıyla bugün gayet yoğun bir program çerçevesi içerisindeydik ve bugün sizlerle beraberim. Bir kez daha hepinize sevgilerimi sunuyorum, bir kez daha Trakya’da, Tekirdağ’da sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti paylaşmak istiyorum.

Tabii ki Tekirdağ çok köklü bir şehrimiz. Aslında asırlar geriye gittiğinde burada hep köklü medeniyetler gelmiş geçmiş, hepsinin de izleri var. Tarihe meraklı olanlar hep bunu çok iyi bilirler. Sizler içinde yaşadığınız için bunun çok farkında olmayabilirsiniz, ama buralar hep yerleşim yeri olmuş. Cumhuriyet’ten hemen sonra il olmuş burası ve o günden bugüne de daima dikkat çekmiş, ama özellikle son yıllarda, özellikle Türkiye’nin sanayi hamlesinden en çok nasibini alan ilimiz oldu burası. Burada dört tane organize sanayi bölgesi var, beş tane sanayi ve ticaret odası var, bir tane de Avrupa serbest bölgesi var. Büyük limanlar var. Çok büyük lojistik mevkii olduğu için hava, demir, kara ve deniz yollarının hepsi burada söz konusu olduğu için ve üretim merkezlerine de yakın olduğu için büyük bir lojistik merkezi aynı zamanda iliniz. İşte bugün Tekirdağlı ve Tekirdağ’a yatırım yapan sanayicilerle de -çok değerli sanayiciler, bir kısmını burada görüyorum- bir araya geldik ve onlarla öğle yemeği yiyip, konuştum. Sanayici olmak kolay değil doğrusu. Ticaret, hizmet sektöründe alıp satmak biraz kolay, ama insan istihdam etmek, mal üretmek, ihraç etmek, vergi ödemek bu çok zor bir iş. Daha karlı işleri bırakıp bu işleri yapan insanlara doğrusu her zaman sahip çıktım. Dolayısıyla onlarla da bugün bir toplantı yaptık ve sizdeki sanayiciler sadece Tekirdağ’a ait değil, Türkiye’ye ait. Burada üretilenler bütün Türkiye’ye, aynı zamanda Türkiye’nin dışına ihracat olarak gidiyor. Dolayısıyla sizin Tekirdağ iliniz herhangi bir Anadolu ili değil, bunun çok ötesinde. Aslında İstanbul’un küçük bir belki modeli diyebilirim. Nüfus olarak da baktığınızda tabii ki Tekirdağ’ın yerlileri olduğu gibi, bu kadar büyüyen bir şehre büyük bir göç var. İşte bu kadar sanayi, bu kadar istihdam, bunların hepsi yeni nüfusu gerektiriyor ve böyle bir ilde de huzurun olduğunu görmek, asayişin, güvenin, her şeyin düzende olduğunu görmek de bizi ayrıca mutlu ediyor.

Bugün aldığım brifinglerde özellikle bunları sordum ve bu konuda da hep çok güzel şeyler duydum, bundan dolayı hepinizi tebrik ediyorum. Herkesin burada birbirine saygı, sevgi ve muhabbet içerisinde olduğunu görmekten gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu hepimizin savunduğu şey. Gelişmiş ülkeler, kalkınmış ülkeler, farklı farklı fikirleri, farklı farklı siyasi görüşleri, farklı farklı hatta mezhepleri yeri geldiğinde, farklı farklı etnik yapıları bir arada tutuyor, ama vatandaşlık, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı söz konusu olduğunda hepsi bir birliği ve biri temsil ediyor. Bunu bu ilimizde görmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum ve inanıyorum ki bu, bu şekilde devam edecektir.

Gündüz meydanda çok sayıda vatandaşımızın, Tekirdağlıların toplu olduğunu görünce onlara kısaca hitap etmek durumunda kaldım ve orada da şunu söyledim: Hepimizin memleketimizin kıymetini bilmemiz lazım. Türkiye büyük bir ülke, 80 milyon nüfusumuz var. Trakya’nın kültürü, Trakya’nın sosyolojik gerçekleriyle; Diyarbakır’ın, Trabzon’un, Kayseri’nin, Sivas’ın, Adana’nın farklı, ama bunlar hepsi bizim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Tekirdağ’da da yaşayabilir, Van’da da yaşayabilir, Diyarbakır’da da iş kurabilir, gider Kayseri’de de iş kurabilir. Önemli olan şey hepimizin ülkemizin değerini bilmemiz, bu kadar çeşitliliği bir zenginlik olarak görmemiz, hiçbir zaman ayrılık olarak değil. Eğer Türkiye küçük bir ülke olsaydı, mesela Lüksemburg gibi bir devlet olsaydı veya Avrupa’daki birçok başka ülkeler gibi nüfusu 5 milyon, 10 milyon olsaydı, o zaman şehir devleti gibi olsaydı, herkes tek tip olabilirdi, bu çoğulculuk ve bu çeşitlilik söz konusu olmazdı. Türkiye’nin büyüklüğünden geliyor bu, hatta bir imparatorluk geçmişinden geliyor. Tarihimizi hepimiz biliyoruz, tabii ki tarih, tarih geçmişte kaldı. Tarihi tekrar getirme gayreti veya uğraşısı içerisinde değiliz, ama kendimizi iyi bilebilmemiz için geçmişimizi bilmemiz lazım.

Bugün Türkiye sınırları dışında birçok soydaşlarımız. akrabalarımız var. Bu Batı’da da var, Güney’de ve Doğu’da da var. İşte şimdi Irak’ta niçin gözümüz arkada? Bazı soydaşlarımızı yakından takip ediyoruz, hani “gözü arkada” derler ya. Niçin gözümüz arkada? Çünkü oralarda da soydaşlarımız var. Vaktiyle Bulgaristan’da olup bitenler varken, yine gözümüz arkadaydı, Bosna’da olup bitenler varken yine gözümüz arkadaydı. Niçin? Çünkü bu tarihi bir gerçek. Dolayısıyla bütün buralardan gelenler var, bütün buralardan getirdiklerimiz var, bütün buralardan gelen kültür var, sosyolojik gerçekler var. Bütün bunlar işte bugün Türkiye’yi zengin yapıyor. Bütün bunların içerisinde hepimiz birliğimizi bütünlüğümüzü ve dayanışmamızı gösterdiğimiz anda o zaman zenginlik ortaya çıkıyor.

Türkiye çok şükür bir istikrar içerisinde, Türkiye çok şükür bir ilerleme içerisinde. Geçmişle mukayese ettiğimizde bunu hepimiz elle tutup, gözle görüyoruz, ama yapılacak daha çok şeyde olduğunu bilmemiz gerekir. Yaptıklarımızla övünebiliriz, ama noksanlıklarımıza şöyle baktığımızda; Türkiye’de hâlâ yapılması gereken çok şey olduğunu da unutmamamız gerekir. Köylerimiz, ilçelerimiz hepsi şehir gibi, burası gibi değil ki. Hâlâ birçok vatandaşımızın yaşadığı evleri şöyle düşündüğünüzde, demek ki yapacak çok şey var. Hâlâ Türkiye’nin zenginleşmesi gerekir. 10 bin dolar fert başına milli geliri belki aştık, ama başka ülkelerle mukayese ettiğimizde onların 30 bin dolar, 40 bin dolar. Bize yakın ülkelerin 25 bin doları olduğunu görünce, bizim halen yürüyecek çok yolumuz olduğunu düşünmemiz gerekir. Ve onun için enerjimizi boşa harcayacak şeylere hiç vakit ayırmamamız gerekir. Günü gelir seçimler yapılır, demokrasinin gereğidir, günü gelir siyasi münakaşalar yapılır, ama Türkiye’nin yolunda istikrarlı bir şekilde muhakkak devam etmesi gerekir.

Bazı şeyleri çok büyütüyoruz, onu da çok fazla büyütmemek gerekir. Ben görevim icabı tabii ki dolaşıyorum, misafirler kabul ediyorum, bazen öyle Cumhurbaşkanları geliyor ki, on sene önce gelmiş Türkiye’ye, Ankara’yı tanıyamıyorlar. Öyle oluyor ki bazıları bizim eski problemlerimizi biliyorlar, bugün Türkiye’nin itibarıyla onlar da övünüyorlar. İşte bunu daha da ileri taşımamız gerekmektedir. Tabii ki bunun için birinci şey, Türkiye’nin demokrasisinin, hukuk standartlarının; bunların daima yükseltilmesi gerekir. Zaten çağdaş veyahut da gelişmiş ülkelerin seviyesi denildiğinde, o zaman hedefimiz bu olmuş oluyor. Yani demokratik standartların daha yükseltilmesi, hukuk standartlarının daha yükseltilmesi, herkesin aynı kurallara tabi olması, bunlar aynı zamanda gördüğünüz gibi, sanayi ve ekonomiyi de güçlendiriyor. Belki bugün övündüğümüz başarılarımızın altındaki esas mesele, Türkiye’nin önemli reformları yapmış olması, siyasi, ekonomik, hukuk reformlarını yapmış olması, ama daha yapacak çok şey olduğunu da tekrar hatırlatıyorum. Bunları hiç ihmal etmememiz gerekir.

Maalesef çevremize baktığımızda birdenbire Türkiye’nin çevresinde hemen olumsuzluklar, istikrarsızlıklar peydah etti. Eskiden bu aşağıdaydı, Güney’deydi, şimdi Kuzey’de de var. Ukrayna’da görüyorsunuz Kırım’da neler oldu? Kırım’da da gözümüz arkada. “Oradaki Tatar Müslüman Türk soydaşlarımız, onlara da ne oluyor” diye yakın takip içerisindeyiz. Aşağıya baktığınızda Suriye’de olanlar, Irak’ta olanlar gerçekten hepimizi derinden üzüyor. Televizyonlarda Suriye’deki, Irak’taki şehirleri gördüğünüzde, yakılan, yıkılan şehirleri gördüğünüzde -ki bu ülkedeki insanların çoğu bizimle akraba bağlılıkları olan insanlardır- baktığınızda, adeta insan kendi evi yıkılıyor gibi acı hissediyor, hissetmemiz de gerekiyor. Onun için buraların bir an önce durulması gerekiyor. Nüfusun hepsi Müslüman, ama birdenbire mezhep savaşları adeta çıkmış vaziyette. Bunlar Ortaçağ’da, Avrupa’da yaşanan şeyler, hiç yakışmıyor, Müslümanlara hiç yakışmıyor. Dinimiz “Haksız yere bir kişiyi öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibi” diyor ve yasaklıyor, ama bakıyorsunuz çok büyük maalesef kanlar akıyor. İşte bütün bunların hepsinin muhakkak ki durması, bunlardan ders almak ve hepimizin memleketin, birbirimizin kıymetini buna göre çok bilmesi gerekir.

Şunu unutmayalım ki: Türkiye’nin burada istikrar adası olarak devam etmesi, aynı zamanda bütün çevremize de örnek olmak anlamına gelecektir. İnanıyorum ki, bunları en iyi şekilde el birliği içerisinde yapmaya devam edeceğiz. Tabii ki şehrinizin de kıymetini bilin açıkçası, buralar her bakımdan yeşil, güzel, bereketli yerler. Bir tarafta Karadeniz, bir tarafta Akdeniz, iki elinizi bir tarafta Karadeniz’e, öbür tarafta Marmara’ya uzatıyorsunuz. Topraklarınızın bereketi malum. Herkes burada çiftçilik yapmak ister, herkes burada hayvancılık yapmak ister. Şimdi bile güçlü bir sanayi var. Tabii ki takip edilen politikalarla, teşvikler hep buraya verildiği için, çok güçlü sanayi merkezleri ortaya çıktı. Turizm yine burada çok değerli, yaz nüfusunuzla kış nüfusunuz arasında çok büyük farklar söz konusu oluyor. Onun için şehrinizin de kıymetini bilin ve bütün Türkiye gelişirken, kalkınırken tabii ki Tekirdağ’ın da sorunlarının hep çözüldüğünü hep beraber göreceğiz.

Bu kadar hızlı kalkınma söz konusu olunca, sanayileşme söz konusu olunca bugün Büyükşehir Belediyesi’nde bu görüşlerimi paylaştım, birden bire imarda, birden bire yapılaşmada sorunlar ortaya çıkar. Nüfusunuz daha da artacaktır, onun için çok iyi planlamak lazım bu şehrin geleceğini, imar bunları çok iyi yapmak gerekir. Çünkü burası büyükşehir oldu, sadece Tekirdağ’ın şehir merkezini planlamayacak, burası güzel olup da hemen yanınızdaki bir ilçe karman, çorman olursa o zaman hayatın işte tadı olmuyor. Çevre sorunları ortaya çıkıyor. Bunlarla en iyi şekilde tabii ki ilgilenmek gerekiyor. Bugün aldığım brifinglerde bu konuların hep üstüne gidildiğini, önemli projelerin hep yürürlükte olduğunu ve Ankara’dan takip edildiğini hep gördüm, bunlar da inşallah en kısa zamanda bittiğinde gelecekte şehriniz Türkiye’nin en cazip olan illerinden birisi olacaktır.

Uzatmak istemiyorum böyle bir akşam vakti yemek konuşmalarını, çok uzun olmasından kimse çok mutlu olmaz, ama sizlerle bugün Tekirdağ’da birlikte olmaktan duyduğum mutluluğu, memnuniyeti bir kez daha tekrarlıyorum. Burada olanları, burada olmayan bütün Tekirdağlı vatandaşlarımın temsilcisi olarak görüyorum. Dolayısıyla benim bu iyi dileklerimi, düşüncelerimi, sevgilerimi herkese lütfen iletin.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Başarılar diliyorum.

Afiyet olsun.

Yazdır Paylaş Yukarı