Türk-Alman Üniversitesi'nin Resmi Açılış Töreni'nde Yaptıkları Konuşma

29.04.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Cumhurbaşkanı,

Değerli Hanımefendi,

Değerli Bakanlar,

Değerli Türk ve Alman Bilim Dünyasının Temsilcileri,

Değerli Dostlar,

Bugün, Değerli Cumhurbaşkanı ile beraber, İstanbul’da olmaktan, Türk-Alman üniversitesinin açılışını yapmaktan, büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Bildiğiniz gibi, Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’ye bir resmi ziyaret gerçekleştiriyor. Bu ziyaret çerçevesinde, ülkemizin değişik bölgelerini de ziyaret ettiler, dün Ankara’da resmi toplantılar yaptık, bugün İstanbul’dayız.

Bu Üniversite’nin açılışını gerçekten canı gönülden hep arzu ettik. Aslında ben şahsen Alman sisteminde eğitim almadım, Alman ekolünden değilim. Ama Türkiye’de bir Türk-Alman Üniversitesi’nin noksanlığını çok erkenden hissettim ve bunun gerçekleşmesini de çok arzu ettim.

Türkiye’de Almanca eğitim veren liseler de pek eski. İstanbul Alman Lisesi, 1868 yılında, İstanbul Erkek Lisesi 1917 yılında açıldı. O zamandan bu yana Türk gençlerine çok güzel eğitim veriyor. Yine Avusturya Lisesi ve bunun gibi diğer liseler, Almanca eğitim veriyor. Ayrıca Türkiye’nin Alman Anadolu Liseleri var. Türkiye’nin değişik bölümlerinde, Ankara’da başka şehirlerimizde, İstanbul’da, bütün bunlar da Almanca eğitim veriyorlar.

Almanya’da 3 milyona yakın Türk’ün olduğunu düşündüğümüzde, her sene 5 milyona yakın Alman turistin Türkiye’ye geldiğini düşündüğümüzde, Almanya’nın Türkiye’de 5 binin üzerinde şirketinin var olduğunu düşündüğümüzde ama özellikle de Türk-Alman ilişkilerinin insani tarafına baktığımızda, orada büyüyen, doğan, yeni jenerasyon, Alman vatandaşı olan Türkler, bütün bunları düşündüğümüzde, Türkiye’de bir Türk-Alman Üniversitesinin olmayışı gerçekten büyük bir noksanlıktı. Bunun giderildiğini görmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Ta, 2006 yılında, Dışişleri Bakanı olduğum dönemlerde Sayın Steinmeir ile birlikte Ernst-Reuter Girişimi çerçevesi içerisinde, o üniversitenin temellerini attık. Hanımefendi de çok iyi biliyorlar, burada bu işe çok büyük katkı veren, çok değerli Türk ve Alman dostlarımız var. Sayın Cumhurbaşkanı Wulf Türkiye’yi ziyaret ettiğinde de yine burada eşlerimizle birlikte böyle bir merasim yapmıştık. Ve burada temelini atmıştık bu üniversitenin. Şimdi Sayın Federal Cumhurbaşkanı ve Hanımefendi’yle birlikte, açılışını yapıyor olmaktan, gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Biraz önce Sayın Cumhurbaşkanı da bahsetti, Sayın Rektör de bahsetti, 2. Dünya Savaşı’nın acılı bir döneminde, Türkiye’ye sığınan Almanlar o zaman “Boğaza Sığınanlar” diye biliniyordu. Ve onların içerisinde, çok değerli ilim adamları, kültür adamları vardı. Bizim üniversitelerimizde, kürsülerde çok dersler verdiler. Ben biliyorum, benim hocalarımın hocaları oldu, bazıları. Bugün de yine Boğaz’da bu üniversiteyi açıyoruz.

Bu mekan, Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul Boğazı… Biraz sonra diğer taraftan göreceğiz. Ama bu araziler, çok değerli araziler gerçekten. Bu araziyi tahsis ettik, dün de bu araziye yeni bir arazi daha ekledik. Rektör, Ankara’ya geldi, bu arzusunu söyledi ve yan tarafta Tarım Bakanlığı’na ait olan bir arazi vardı, onun da bir kısmını buraya verdik. Bütün bütçesi, her şeyi Kalkınma Bakanlığımız, Devlet Planlama Teşkilatı, Milli Eğitim Bakanlığımızın yönlendirmesi ve onun gözlemi altında ve Yükseköğretim Teşkilatı açısından bunların hepsi gerçekleştirildi. İstanbul Vilayetimiz, başta İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Beykoz ilçesi yöneticileri, belediye başkanları, hepsi bunu sahiplendiler. İnanıyorum ki, kısa süre içerisinde kampüs en güzel şekilde yapılacak ve burada Türk ve Alman bilim adamları ortak bir şekilde Almanca eğitim verecekler.

Benim en çok arzum açıkçası buranın teknoloji ağırlık bir üniversite olması. Tabii ki, sosyal bilim dallarının da, diğer bütün dalların da olması, bir üniversite için şart. Onun için başta hukuk ve diğer dallar, ileride muhakkak ki arkeoloji de dahil olmak üzere bir çok dallar kurulacaktır burada. Ama bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye’ye çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Alman teknolojisinin disiplininden faydalanmayı, açıkçası çok arzu ediyoruz. Onun için bu üniversite kurulurken, üniversitenin ilk rektörü de Prof. Dr. Ziya Şanal Bey’i -herhalde aramızdadır- Almanya’da öğretim üyeliği yapan bir Türk’ü buraya getirmiştik. Şimdi Değerli Rektör Prof. Dr. Halil liderliğinde üniversite giderek büyüyor.

Arzum şu: Almanya’da bu kadar Türk olduğuna göre, orada yeni jenerasyon olduğuna göre, gerek Türk asıllı, gerekse diğer Almanlar, onların Türkiye ile olan ilişkilerinde bu üniversitenin çok önemli bir rolü olacağına inanıyorum. Ayrıca Türkiye’deki büyük Alman sermayesi, şirketleri, bütün bunlar için de en iyi, -mühendislik başta olmak üzere diğer alanlarda- yöneticilerin hepsinin bir Türk-Alman ekolünden eğitim alarak gelen insanları istihdam ediyor olması da muhakkak ki çok önemli olacaktır.

Onun için geçen hafta, Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası yöneticilerini kabul ettim. Onlarla bu konuyu konuştuk. Onların da bu üniversiteyi çok sahiplenmelerini istedim. Onun için bir vakıf kuruldu, bu vakıf Türk-Alman Üniversitesini Destekleme Vakfı oldu. Tabii ki, bu üniversite bir devlet üniversitesi.

Devlet üniversitesi olduğu için, bu üniversitede çalışanlar, bir nevi devlet memuru olacaklar. Hakları bu çerçevede olacak. Ama böyle bir Vakfın, üniversitelerin öğretim üyeleri başta olmak üzere, özellikle Almanya’dan Türkiye’ye gelecek bilim adamları başta olmak üzere, üniversitenin diğer bilimsel faaliyetlerini desteklemelerini onlardan arzu ettim. Onlar da bunu bir görev olarak aldıklarını söylediler. Ve bunu yapacaklar. Bunun her iki tarafa da çok büyük bir katkısı olacağına inanıyorum. Türkiye’nin her ilinde, neredeyse her ilçede, neredeyse her köyde, bir Almanya ilişkisi olan varken, böyle bir üniversitenin noksanlığı gerçekten hissediliyordu, bugün bu da gitmiş oldu. Buna emeği geçen herkesi çok tebrik etmek istiyorum. Ve her iki tarafın da samimi sahiplenmesiyle başarılı olacak bir projedir. Alman tarafının çok yakın ilgileri olduğunu çok iyi biliyorum. Akademik çevrelerin, Milli Eğitim Bakanlığının, hepsinin orada bir bu konuyu takip eden bir konsey var, Sayın Hanımefendi hep yakından takip ediyor. Türkiye’de, demin Rektörün de söylediği gibi, herkes çok sahiplenmiş vaziyette. Ve inanıyorum ki kısa süre içerisinde, sadece Türkiye’de değil, bütün Avrupa’da örnek olacak çok başarılı bir üniversitenin ortaya çıktığını göreceğiz.

Ben, herhangi bir üniversite olmasını istemiyorum buranın. Türkiye’de 170’e yakın bir üniversite var. 171. bir üniversite olarak görmek istemiyorum açıkçası. Ben, bunun da ötesinde, herkesin arayarak, yarışarak girmek istediği, en yüksek puanlı öğrencilerin koşarak girmek istediği, Almanya’dan yine öğrencilerin geldiği böyle bir üniversite olmasını istiyorum. Onun için daima takip de ediyorum ve görüşlerimi de tavsiyelerimi de paylaşıyorum.

Tekrar başarılar diliyorum, sayıları az da olsa öğretim üyelerine, öğrencilere, yeni gelen öğrencilere, hepsine başarılar diliyorum. Ve üniversitenin önünün çok aydınlık olmasını temenni ediyorum. Bu açılışı beraber yapmaktan da çok büyük bir mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum, sağ olun.

Başarılar dilerim.

Yazdır Paylaş Yukarı