Türkiye - Polonya İş Forumu'nda Yaptıkları Konuşma

06.03.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Cumhurbaşkanı Değerli Dostum Komorowski,

Türkiye’nin ve Polonya’nın Değerli İşadamları,

Önce hepinize sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Bugün sizlerle beraber  olmaktan, Türkiye – Polonya  İş Forumu’na katılmaktan Sayın Cumhurbaşkanı değerli dostumla birlikte büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Eminim ki siz de farkındasınız, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu ziyareti Türkiye ile Polonya arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 600’üncü yıl dönümüne rastladı. Yani altı asır. Altı asırdır iki millet Lehler yani Polonyalılar ve Türkler dost. Bunun çok kısa, 5-10 yılı var, bilemediniz 15-20 yılı var problemli olduğumuz ama, dile kolay, 1414 yılından bu yana, bu kadar uzun süre dostluk kurmuş olan dünyada çok az millet vardır. Vaktiyle bizim topraklarımızda Osmanlı İmparatorluğu, Polonya’da da Leh Krallığı vardı. O zamandan başlayan dostluk bugün Türkiye Cumhuriyeti ve Polonya Devleti arasında gayet güçlü bir şekilde devam etmektedir.

Dün Sayın Cumhurbaşkanı ile bütün bunları gözden geçirirken, tarihimizi şöyle gözden geçirdik, hem de bugünkü her alandaki işbirliğimizi gözden geçirdik. Siyasi alanda, güvenlik alanlarında mükemmel ilişkilerimiz var. Polonya bu sene demokrasiye geçişinin 25’inci yıl dönümünü, NATO’ya üye oluşunun 15’inci yıl dönümünü, Avrupa Birliği’ne üye oluşunun da 10’uncu yıl dönümünü kutluyor. Kısa süre içerisindeki bütün bu başarılardan dolayı tabii ki Polonya’yı tebrik ediyoruz. Ayrıca, Avrupa Birliği içerisinde ekonomik dengeleri açısından gayet güçlü ve krizlerde en az sıkıntı çeken ülkelerden birisi. NATO içerisindeki müttefikliğimiz dolaysıyla savunma konularında hep ortak görüşlerimiz var.

Şimdi böyle çok uzun, kadim, altı asırlık dostluğumuz olan ve bugün de müttefik olduğumuz bir ülkeyle ticari ilişkilerimizi, ekonomik ilişkilerimizi de daha da ileriye götürebileceğimize inanıyoruz. Onun için bugün sizlerle, her iki ülkenin değerli iş adamları ve yatırımcılarıyla beraberiz. Sizi daha çok teşvik etmek için, iki ülke arasındaki siyasi iradenin ne kadar güçlü olduğunu, dostluklarının nasıl güçlü olduğunu hatırlatmak ve bu dostluk temeli üzerinde daha çok iş yapılabileceğini size anlatmak için sizin aranızdayız.

Biliyorum ki bugün öğleden sonra yapılan oturumlarda her iki ülkenin potansiyelleri ile ilgili detaylı brifingler sunuldu sizlere. Buradan da gördünüz ki, Türkiye’nin de Polonya’nın da makro ekonomik dengeleri gayet sağlam. Önce tabii ki iş yapılabilmesi için bu şart.

İkincisi potansiyel açısından baktığımızda Türkiye gibi 80 milyona yaklaşan nüfusu olan gayet dinamik bir ülke ile Polonya gibi yine Avrupa’nın, Avrupa Birliği’nin altıncı büyük ekonomisi olan, büyük nüfusu olan ve sağlam bir endüstriyel yapısı olan bir ülke arasında muhakkak ki büyük potansiyel vardır. Nitekim son on seneye baktığımızda bunu rakamlarla da görüyoruz. 2002 yılında ticaretimiz 582 milyon dolar idi. Aradan geçen on sene içinde ticaretimiz 5.2 milyar dolara çıkmış, yani nerdeyse 10 misli artmış. Halbuki on sene içinde dünya ticareti sadece üç misli arttı. Demek ki dünya ticaretinin artışından çok daha hızlı şekilde iki ülke arasındaki ticaret artmış ve burada iyi olan bir şey şu: Yüzde 8.5 kadar Türkiye ihracatını artırmış, yüzde 9 kadar da Polonya ihracatını artırmış. Yani kazan - kazan ilkesi çerçevesi içerisinde bir ticari ilişki içindeyiz.

Şimdi önümüzdeki on sene içerisinde bunu muhakkak ikiye katlayabiliriz, bunun potansiyeli var. Çünkü iki ülkenin de sağlam makroekonomik dengeleri var. Biraz birbirine benzeyen ekonomik yapımız var, otomobil, beyaz eşya gibi. Bütün bu konularda yine Polonya da Türkiye de iddialı. Nihai mal üretiminde ara mallar açısından da, Türkiye de, Polonya da daha çok ithal ediyoruz.

Şimdi buradan giderek biz birbirimize ne alıp-satabiliriz dememek lazım. Almanya ile Fransa’nın ne kadar birbirine benzer olduğunu, ABD ile Kanada’nın ne kadar birbirine benzer sanayileri, ekonomileri olduğunu düşünürsek ve her ikisinin arasındaki büyük ticaret hacmini düşünürsek, Türkiye ile Polonya arasında da ticaret hacminin artırılmasının, ekonomilerimiz benzer bile olsa çok kolay olacağını açıkça göreceğiz. O açıdan büyük potansiyel var ve muhakkak ki birbirimizi ne kadar çok tanırsak, potansiyeli ne kadar çok tanırsak, o kadar çok da ticaret harekete geçecektir.

Şüphesiz ki bunu söylememe gerek yok. Her iki ülke de Gümrük Birliği içerisinde. Her ne kadar biz Avrupa Birliği’nin tam üyesi değilsek de, henüz müzakere yapıyor isek de, hatta siz değerli iş adamları serbestçe Avrupa ülkeleri içerisinde dolaşamıyor iseler bile, bir sürü vize engelleri varsa da, mallarınız rahatlıkla dolaşıyor. Sayın Cumhurbaşkanı bu alkışların ne anlama geldiğini biliyor, çünkü biz bu konuları Ankara’da konuştuk vize meselelerini. O bakımdan sizi gayet iyi anlıyordur. Bunun giderilmesi konusunda biliyorsunuz Aralık ayında Avrupa Birliği ile anlaşmalar imzalandı, Geri Kabul Anlaşması ve üç sene içerisinde de vize engellerinin kalkması ile ilgili olumlu gelişmelerin olacağını biliyoruz. Türk iş adamlarının en çok üzüldüğü konulardan birisi budur gerçekten. Avrupa Birliği’nin ta Latin Amerika ve Rusya ile bile vize muafiyet anlaşmaları varken, Türkiye gibi müzakere yapan ve üstelik Gümrük Birliği’nin tam üyesi olan bir ülkenin vize problemlerini yaşaması gerçekten büyük tezatlar yaratıyor. Öyle oluyor ki bu değerli üreticiler, iş adamları bazen mallarını gönderiyorlar fuarlarına ama, o fuarların başında mallarını tanıtabilmek için vize gecikmesinden dolayı bazen yetişemiyorlar. Bu tip tezatlar. Eminim ki değerli dostum, bunları kendi aralarında yaptıkları toplantılarda hep dile getirecektir ve bu haksızlıkların giderilmesi için gayret sarf edecektir.

Değerli Katılımcılar,

Tabii bir diğer noksanlık da şu: Bu kadar büyük ekonomileri olan ve müteşebbis güçleri olan iki ülkenin karşılıklı yatırımları ise yok denecek kadar az neredeyse. Yine dosyalardan gördüğüm kadarıyla Türklerin Polonya’daki yatırımları 37 milyon dolar ama, Polonyalıların da Türkiye’deki yatırımları 27 milyon dolar. Bunlar çok göz ardı edilecek rakamlardır. Bu rakamların süratle artabileceğine inanıyorum. Polonya’da çok büyük aslında cazip bir yatırım ortamı var. Türkiye’nin yatırım cazibesi ise Türkiye sınırlarının dışına taşacak kadar çoktur. Türkiye, bütün etrafındaki ülkelerle serbest ticaret anlaşması yapmıştır. Orta Doğu ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri, Orta Asya ülkeleri, Kafkaslar adeta Türkiye’nin hinterlandı içerisinde olan pazarlar. Dolayısıyla buralarda yapacağınız yatırımlar çok rahat bir şekilde, çok geniş bir dünyaya hitap edebilecek durumdadır.

Başka bir alan da tabii ki müteahhitlik işleridir. Bu konuda Türk müteahhitleri çok başarılıdır. Dünyanın önde gelen büyük müteahhitlik şirketleri Türklerindir. Bu açıdan baktığımızda dışarıda yaptığımız yatırımlar ve üstlendiğimiz projeler çok büyük rakamlara ulaşmaktadır. Sadece size bir bilgi vermek istiyorum ve Polonyalı iş adamlarının kafasında  canlansın diye söylüyorum. 2012 yılında Türk müteahhitlerinin Türkiye dışında üstlendikleri projelerin değeri 26 milyar dolardı. Sadece bir yıl için diyorum.

2013 için de bunun 30 milyar doları geçtiğini sizlere söyleyebilirim ki, bunlar Türkiye dışındaki çevre ülkelerde üstlenilen projeler. Bütün bu ülkelerde tabii ki ortak işler de yapılabilir, sizlerle beraber çalışılabilir, birçok ortaklıklar kurulabilir, yeter ki bu potansiyeller araştırılabilsin.

Ayrıca Türkiye ve Polonya’da da tabii önemli altyapı yatırımları yapılmaktadır. Polonya’da biliyorum ki Avrupa Birliği fonlarıyla da çok büyük altyapı yatırımlarının yapıldığını görüyoruz. Buralarda Türk müteahhitlerinin çok daha fazla rol almalarını can-ı gönülden arzu ediyoruz. Bununla ilgili bazı problemleri dün Sayın Cumhurbaşkanı ile paylaştık, o da hemen talimat verdi ve bütün o konuların çok yakın süre içinde düzeltileceğine inanıyorum. Mesela büyük firmalarımızdan Gülermak Varşova Metrosu’nun 2. hat projesini yine Polonyalı ve İtalyan ortakları ile beraber yapıyor. Bunlar tabii ki çok büyük projeler.

Bunun ötesinde turizm tabii önemli bir alan. Polonya’dan, Türkiye’ye 500 bin civarında turist geliyor. Sayın Cumhurbaşkanı belki şimdi de söyleyecektir, dün de söyledi bana. Vize kolaylıkları, bize muafiyeti daha doğrusu kolaylığı değil, getirilirse, çok daha fazla turistin Polonya’dan geleceğini söyledi. Bu konuları tabii ki Bakanlığımız çalışıyor. Bu kadar tarihi geçmişimiz olduğuna göre, her iki ülkenin insanları birbirine bu kadar sempatiyle baktıklarına göre ve bugün de mükemmel ilişkilerimiz olduğuna göre, kültürel ilişkilerimizi daha geliştirip, turizm faaliyetlerimizi de daha çok artırmanın mümkün olduğuna inanıyorum.

Savunma sanayinin çok önemli bir alan olduğunu burada tekrarlamak isterim. Sayın Cumhurbaşkanı da daha önce Savunma Bakanlığı yaptı, ben de Dışişleri Bakanlığı yaptım, biliyorsunuz. Dolayısıyla bu potansiyelleri de iyi biliriz. Savunma konularına, güvenlik konularına Polonya’nın çok önem verdiğini biliyorum. Türkiye de NATO’da ikinci büyük ordusu olan bir ülke. Biz de bölgemizde henüz çevremizde problemler çözülmediği için, kalıcı barış tesis edilmediği için Avrupa Birliği içerisindeki rahatlığı hissedemeyiz. Onun için güçlü ordumuzun muhakkak ki muhafaza edilmesi ve devam etmesi gerekir. Ve ordumuzun şüphesiz ki ihtiyaçlarının da önemli bir kısmının Türkiye içerisinden üretimine büyük gayret sarf ediyoruz. Savunma sanayimizde çok büyük bir gelişme var. Polonyalılarda aynı şekilde güçlü bir sanayisi olduğu için, onlar da buna önem veriyorlar.

Gemicilik alanında, özellikle havacılık alanında, tüm bu alanlarda ve savunma sanayinin diğer alanlarında çok geniş bir işbirliği yapma imkânımız vardır.

Aslında savunma sanayinde ve uçak sanayinde ilişkilere çok eski başladık biz. Cumhuriyet’in ilk yıllarıyla başladık. Dün akşam da Sayın Cumhurbaşkanı’na söyledim. Kayseri’deki Tayyare Fabrikası’nda, P-24 uçakları Polonyalılarla birlikte Kayseri’de ilk defa o zaman üretildi, yapıldı ve bunlar ihraç edildi uzun süre. Sonra işte Türk uçak sanayinin başına ne geldiğini bilirsiniz, çok acı bir hikâyedir, başka her zaman konuşulacak bir konudur o. Ama savunma sanayi ve bu alanlarda işbirliğine çok erken başlamışız. Bugün de bütün bunları genişletebileceğimize ve daha da derinleştirebileceğimize inanıyorum.

Bu konuları biz resmi heyetler arasında konuştuk. Ama bunları yapacak olanlar sizlersiniz. Nihayet Türkiye’de kalkınmanın ve Türk ekonomisinin lokomotifi özel sektördür Sayın Cumhurbaşkanı. Bizim özellikle son on yılda takip ettiğimiz politikayla ve çok güçlü özelleştirmeler gerçekleştirerek Türk özel sektörünü, Türk ekonomisinin esas bel kemiği yaptık ve kalkınmanın da temel lokomotifi özel sektördür. Siz de tabii ki serbest piyasa ekonomisine geçtiğiniz yirmi beş yıl içerisinde, güçlü bir özel sektör çıkarttınız.

Dolayısıyla sizleri teşvik ediyoruz. Ne kadar daha çok iş yaparsanız biz o kadar çok memnun oluruz. Gerek Türkiye’de gerek Polonya’da, herhangi bir zorlukla karşılaşırsanız, bunların süratle çözümü için de, hükümetlerimiz, Cumhurbaşkanları, bizden önce büyükelçilerimiz ve diğer kurumlarımızın başkanları hazırdır. Bu anlayışla, tekrar sizleri daha çok ticaret yapmaya, daha çok ortak iş yapmaya teşvik ediyorum ve başarılar diliyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı