Değerli Hanımefendi,
Değerli Başbakan Yardımcımız,
Değerli Misafirler,
Türkiye ile Polonya arasında diplomatik ilişkilerin tesisinin 600’üncü yıl dönümü kutlama programları kapsamında Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün tertiplediği bu sempozyumda, toplantıda değerli dostum Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Sabahtan başlayan ve gün boyu devam eden bu önemli etkinlikte, birçok oturumların yapıldığı bilgisi verildi bana. Değerli bilim insanları önce hep tarihimizi gözden geçirdiler, sonra ekonomik ilişkilerle ilgili iş adamlarının da yine sunumlar yaptığını öğrendim. Temennim, 600 yıl süren bu dostluğun yeni nesillere güçlü bir şekilde taşınmasını temin etmektir. Eminim ki bu toplantının buna da çok büyük katkısı olacaktır.
Değerli Misafirler,
İlişkilerimizin 6 asır boyunca kesintisiz sürmesi, tek başına Türkiye ile Polonya arasındaki bağların ne kadar güçlü olduğunu gösteren çok önemli bir sebeptir. O zamanlar bu topraklarda Osmanlı Devleti ve Leh Krallığı vardı. Bugün Türkiye Cumhuriyeti ve Polonya Devleti var. İlişkiler güçlü bir şekilde bugün de devam ediyor.
Değerli katkılarınızla bu tarihi derinliğe yakışır bir kutlama programının hazırlandığını görmekten de yine büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Davetime icabetle Türkiye’yi ziyaret eden değerli dostum Cumhurbaşkanı Sayın Komorowski ile birlikte 600’üncü yıl dönümü kutlamalarını başlatıyoruz. Bugün burada beraber katıldığımız sempozyum ve yarın İstanbul’da birlikte Sakıp Sabancı Müzesi’nde açacağımız sergi, bunun işaretleri olmaktadır. Tüm bu faaliyetlerin asırlara meydan okuyan dostluğumuzun kıymetinin daha iyi idrak edilmesine vesile olmasını da diliyorum.
Bu değerli mirası gelecek nesillerimize emanet ederken, bundan sonra neler yapılabileceği üzerinde de eminim ki kafa yorulmaktadır. Esasen Sayın Cumhurbaşkanı’yla bugün baş başa ve heyetler arası yaptığımız resmi görüşmelerde bu yöndeki fikir egzersizini kendi aramızda ve heyetlerimizle yaptık. Şimdi bu çalışmaya sivil toplum ve halkın da katılmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
Hatırdan çıkartılmamalıdır ki, Türkiye-Polonya dostluğunun tarih boyunca devletlerarası ilişkilerle olduğu kadar insandan insana, gönülden gönüle bağları da mevcuttur. Bu sayededir ki, iki halk arasındaki kültürden sanata, siyasetten askeriyeye kadar hayatın birçok alanında yaygın, yoğun karşılıklı etkileşimler olmuştur.
Değerli tarihçilerimiz bu konularda sizleri eminim ki yeterince bilgilendirmişlerdir. Toplantıya baktığımda çok değerli, çok seçkin tarihçilerimizi, ilim adamlarımızı görüyorum. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Onlar gündüz yapılan oturumlarda çok derinliğine hep tarihi belgelerle, vesikalarla, hatıralarla bunları dile getirmişlerdir. Ben de birkaç isimden bahsederek kısaca geçmek istiyorum. Bunu vefamızın bir ifadesi olarak söylemek istiyorum. Çünkü, bunlar ortak kahramanlarımızdır. Zira asıl adları Bobovski, Josef Bem, Çaykovski, Borzecki olan ve hepimizin Ali Ufki Bey, Murat Paşa, Mehmet Sadık Paşa ve Mustafa Celaleddin Paşa diye bildiğimiz Polonyalı dostlarımız, ortak kültürümüzün çok kıymetli hazineleridir. Bu katkılar sayesinde, dostluk, dayanışma ve iş birliğimiz günümüze kadar taşınmıştır. Kendilerine şükran ve minnet borçluyuz.
Kıymetli Misafirler,
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın veciz ifadesiyle, “19’uncu yüzyıl, bizde İmparatorluğun en uzun yüzyılı”dır. Ancak 19’uncu asır, bizim için olduğu kadar, özgürlük mücadelelerini sarsılmaz bir azimle sürdüren Polonyalı dostlarımız için de en uzun bir yüzyıl olmuştur.
Bu anlamda iki ülkenin kaderinin benzer olduğunu da söyleyebiliz.
Nitekim 1795-1918 Polonyalılar için, 1774-1923 Türkler için azim ve mücadele yıllarıdır.
Türkiye ve Polonya arasındaki güçlü dostluk, iki ülkenin varlıklarını ilelebet sürdüreceklerini bir kez daha ispat ettikleri 19’uncu yüzyılda bugünkü kıvamını bulmuştur.
Bu nedenledir ki, Polonya’nın Milli Mücadele Kahramanı Çartoriski ve Milli Şairi Mikyeviç, 19. yüzyılda Türkiye’yi kendilerine ikinci vatan edinmişlerdir.
Bu nedenledir ki, Polonya’yı bölüp parçalayarak tarih sahnesinden silmeye çalışan ve bu azimli halkın iradesini hiçe sayan teşebbüsler, Türkler tarafından hiçbir zaman tanınmamıştır.
Ortak kaderin tecellisine bakınız ki, Türkiye ve Polonya bugünkü devletlerinin kuruluşunu da beşer yıl arayla ilan etmişlerdir.
Bu noktada, Polonya’nın Türkiye’yi Lozan imzalanmadan önce tanıdığını ve iki genç devletin süratle karşılıklı olarak diplomatik temsilci atadıklarını takdirle yad etmek de bize vazifedir.
Değerli Misafirler,
Tarihe, olayların seyrettiği mecradan ve süreklilik zaviyesinden bakmak gerekir.
Böyle yapıldığı takdirde, Avrupa’da yaşanan son büyük dönüşüm dalgasında, Polonya’nın tekrar Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesine Türk halkının neden bu kadar destek verdiğini daha kolay anlarız.
Zira 1990’ların başında gerçekleşen bu dönüşüm, kadim dostlar olan Türkiye ve Polonya’yı, ayrılmaz parçası oldukları Avrupa ailesinin çatısı altında tekrar buluşturmuştur. Günümüzde bu geniş çatı alında insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa gibi müşterek ilkelerin savunuculuğunu hep beraber yapıyoruz.
Avrupa ilkeler ve değerler ailesi çerçevesindeki ortaklığımızı, parçası olduğumuz bölgelerin yanı sıra dünyanın barış ve istikrarı bakımından da çok değerli görüyoruz.
Ayrıca, çok köklü bir maziye dayanan dostluğumuzun bu değerler manzumesiyle ilave boyutlar kazanacağına da inanıyoruz.
İşte bu anlayışla, Polonya’nın NATO üyeliğini destekledik. Aynı anlayışla Polonya da bugün bizim Avrupa birliği müzakere sürecimizi ve üyeliğimizi destekliyor.
Memnuniyetle müşahede ediyoruz ki, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin seyri gayet iyidir. İki ülke NATO’da, AGİT’te, Avrupa Konseyi’nde, Vişegrad Dörtlüsü’yle bağlantılı olarak ve diğer birçok platformda yakın işbirliği yapmaktadır.
Ülkelerimiz ayrıca, genç ve dinamik ekonomik dinamizmleriyle de benzeşmektedir. Türkiye ve Polonya, küresel krizden en az etkilenen Avrupa ülkeleri arasındadır.
Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu imkan ve kabiliyetler, ekonomileri ve demografik yapıları güçlü olan ülkelerimizde ziyadesiyle mevcuttur. Buna güvenerek 5 milyar Dolar olan ticaret hacmini kısa vadede ikiye katlamak arzusunu ifade ediyoruz.
Kısacası, 2009 yılında stratejik ortaklık seviyesine çıkarılan ilişkilerimizin, tüm alanlarda tarihi derinliğinin hak ettiği seviyelere taşınabilmesi için tüm şartlar müsaittir.
Türkiye-Polonya ilişkilerinin 600’üncü yıldönümü münasebetiyle, yıl boyunca her iki ülkede, siyasetten kültüre, sanattan tarihe, ekonomiden medyaya, farklı alanlarda düzenlenecek kutlama etkinliklerinin, halklarımızın birbirlerini daha iyi tanımaları ve aralarındaki etkileşimin güçlenmesi bakımından güzel fırsatlar sunacağına yürekten inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, ilişkilerimizin 600’üncü yıldönümünün tekrar hayırlı ve uğurlu olmasını, Türkiye-Polonya dostluğunun bölgemizin ve barış ve istikrarı için bir emsal teşkil etmesini temenni ediyor ve hepinize sevgi ve muhabbetler sunuyorum.