Değerli Bakanlar,
Türk ve İtalyan İş Aleminin Çok Değerli Temsilcileri,
Bugün sizlerle beraber olmaktan ve bu foruma katılmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Ayrıca eskiden beri çok yakın ilişkilerimiz ve dostluğumuz olan sayın bakanları, değerli İtalyan arkadaşlarımızı hep burada görmekten, ondan da büyük bir memnuniyet duyuyorum ve hepinize başarılar diliyorum. Bu Forumu organize eden Türk-İtalyan iş dünyasının temsilcilerine çok teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi, Sayın Cumhurbaşkanı Napolitano’nun davetine icabetle bir devlet ziyareti gerçekleştiriyorum. 2009 yılında da kendisi benim davetimi kabul edip Türkiye'ye gelmişti ve Türkiye’de gayet başarılı bir ziyaret olmuştu. Şimdi bu devlet ziyareti, 4 sene sonra bir nevi bu ziyaretin iadesi şeklinde gerçekleşiyor. Ama bunu sadece resmi bir temasın ötesine taşıdığımızı da görüyorsunuz.
Çok sayıda Türk iş dünyasının temsilcisi, sanayici, tüccar ve büyük işadamları, onlarla beraber bu seyahate katılıyoruz. Geldiğimiz günden beri büyük bir misafirperverlik görüyoruz, İtalyan dostlarımızdan. Akdeniz’in sıcakkanlılığını her vesileyle gösteriyorsunuz. Türkler ve İtalyanların, Akdeniz bölgesinin insanları olarak birçok ortak karakterimiz vardır. Bunların daha da zenginleştiğini görmek tabii ki memnuniyet verici.
Türkiye ve İtalya arasında mükemmel ilişkilerimiz var, siyasi ilişkilerimiz. Aslında tarihin çok derinliklerine giden ilişkilerimiz var. Ama son dönemde de, modern dönem diyecek olursam, son dönemde de güçlü ilişkilerimiz var. Avrupa'nın birçok kurumlarında da beraberiz, kurucu ülkeleriz. NATO’nun üye sayısının 7-8’i geçmediği dönemlerde müttefik ülkeydik ve hür dünyayı korumak için o zaman çok büyük kaynaklar ayırdık, savunma için. Avrupa Birliği içerisinde biz Gümrük Birliği’nin 1996’dan bu yana tam üyesiyiz, sizlerle beraberiz, aramızda gümrük duvarları yok. 2004 yılından bu yana da tam üyelik müzakerelerini yürütüyoruz.
Birçok Avrupalı dostumuzdan daha ayrıcalıklı bir şekilde İtalya tamamen Türkiye’nin Avrupa Birliği yolundaki çabalarını samimi olarak hep desteklemiş, yeri geldiğinde bizim olmadığımız yerlerde, bizim adeta sözcülüğümüzü yapmıştır. Bundan dolayı bütün İtalyan hükümetlerine, Sayın Bakanlara, Sayın Cumhurbaşkanı’na ve şüphesiz ki İtalyan halkına teşekkür etmek istiyorum. Bu desteğinizin 2014 yılının ikinci yarısında, dönem başkanlığını aldığınızda da devam edeceğine inanıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı ile gerek baş başa, gerek heyetler arasında yaptığımız konuşmalarda birçok konuyu hep detaylı olarak konuştuk. Bunları şunun için söylüyorum: Burası bir iş toplantısı. Bu kadar siyasi konulara şundan girdik: İki ülke arasında siyasi konularda halletmemiz gereken herhangi bir mesele yok, mükemmel ilişkiler var. Ama iki ülke arasında, daha da geliştirmemiz gereken bir alan var, o da ekonomik alanlar; ticaret ve yatırımlardır.
Burada konuşan gerek bizim Odalar Birliği başkanımız, gerek sizin iş dünyanızın temsilcileri, gerek bakanlar çok detaylı rakamlar verdiler. Hem bugünkü durumu, hem de potansiyeli ortaya koydular. Ben de inanıyorum, gerçekten aramızdaki 20 milyar dolarlık ticaret hacmi küçüktür. Bu büyüyebilecek bir hacimdir, potansiyel vardır. Potansiyel olmasa uğraşmaya değmez ama, çok kısa süre içerisinde bunu çok daha ilerilere taşıyabiliriz. Yatırımlar konusunda sizin çok büyük şirketlerinizin Türkiye’de iyi tecrübeleri vardır. 60 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren şirketleriniz var. Türkiye’nin nereden nereye geldiğini en iyi onlar bilirler. Ama 550 milyar dolar civarında dışarı yatırım yapmış olan bir ülkenin, Türkiye’de 4,5 milyar dolarlık yatırım yapması çok az. Potansiyelin var olduğunu söylerken buna işaret etmek istiyorum.
Türkiye nüfusu, 80 milyona yaklaşmış gayet dinamik bir nüfus, genç bir nüfus, orta sınıfın giderek güçlendiği bir nüfus. Hinterland açısından baktığımızda çok geniş bir etki alanı olan bir ülke. Orta Asya’dan, Kafkaslar’dan, Orta Doğu'dan, Balkanlar’dan, bütün buralarda, çok güçlü ilişkilerimiz var. Böyle bir ülkede İtalyanların bu kadar az yatırım yapmasının bir eksiklik olduğunun altını burada çizmek istiyorum. Tabii ki yatırım yapacak ülkeyi test etmeniz gerekir. Hiç kimse gidip de parasını gözü kapalı bir yere yatırmaz. O zaman, inceleyeceğiniz ülke ile ilgili rakamları biraz önce Başbakan Yardımcımız burada anlattı. Özellikle son on yıl içerisinde yaptığımız köklü siyasi, ekonomik ve hukuk ağırlıklı reformlar Türkiye’yi çok başka bir noktaya getirdi, taşıdı. Zaten, Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakerelerine başlayabilmemiz için, biliyorsunuz Kopenhag Kriterleri’nin en azından tatmin edici seviyede uygulanıyor olması, serbest piyasa ekonomisinin çalışıyor olması şarttır. Bu şartları karşıladığımız için biz 2004 yılında müzakerelere başladık. 2004 yılından bugüne kadar da, onun üstüne çok fazla reform yaptık. Hâlâ da yapacaklarımıza var, bunu biliyoruz. Bunları Avrupa Birliği’ne girelim diye değil, bunları Türkiye’yi daha güçlü, daha mutlu yapalım diye yapıyoruz. Onun için bunların hepsini sahiplenerek yapıyoruz. Tabii ki neticede de AB Kriterlerini yerine getirmiş oluyoruz. Müzakere süreci içerisinde de yaptıklarımız, Avrupa Birliği müktesebatının, yani standartlarının, hukukunun Türkiye’ye adaptasyonudur. Bu da iş dünyası için çok önemlidir. İtalyan şirketlerinin, Avrupa hukukunun, ticaret hukukunun geçerli olduğu bir ülkeye yatırım yapmaları, Avrupa hukukunun, ticaretinin, kendi ülkelerindeki standartların geçerli olduğu bir ülkede ticari faaliyet göstermeleri müthiş bir güven unsurudur. Herhalde gideceğiniz ülkeye bakarken, önce iki şeye bakarsınız. İlk önce getirisi nedir, gerçekten orada getiri olacak mı, ona bakarsınız. Demin söyledim, 80 milyon nüfus, güçlü bir orta sınıf, çok büyük bir çevre, dinamik bir alan ve kalkınmaya aç bir ülke. İkinci bakacağınız da risklerdir, tabii ki. Riskleri hesaplarken de bakacağınız ekonomik göstergelerdir. Riskler açısından da herhalde en minimum riskleri yine Türkiye’de bulacaksınızdır. O bakımdan ben burada, özellikle İtalyan iş dünyasına sesleniyorum: Türkiye’deki fırsatları değerlendirin. Türkiye’de iş dünyası ile barışık ve iş dünyasının değerini bilen bir yönetim vardır. Problemler varsa, bu problemlerin pratik bir şekilde çözümü için gayret sarf eden,bir yönetim vardır. Aranızdaki bazı şirketler zaman zaman karşılaştıkları problemlerin nasıl çözüldüğünü de bilirler. Hukuk çerçevesi içerisinde ama, anlayış içerisinde. Özellikle otomotiv sanayinde zaten çok büyük işbirliğimiz var. Çok güzel örnekler var, çok geniş bir şekilde, otomotivin bütün alanlarında.
Savunma sanayinde yine güzel işbirliği yapıyoruz. Bu alan hâlâ çok geniş. Türkiye’de yaptığımız ATAK Helikopterlerinde beraber çalışıyoruz. Bu sadece kendi ihtiyaçlarımız için değil, başka ülkelere de satışı açısından tabii ki çok büyük bir imkan. Türkiye gibi NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan ve bulunduğu coğrafyada hâlâ güçlü ordusunun bulunmasına gerek olan, şart olan bir ülkenin savunma ihtiyaçlarının karşılanması açısından da ortak üretimlerin, müşterek yatırımların, bunların hepsinin önemli olduğunun altını çizmek istiyorum.
Enerji konusu bizim için en önemli ve en önde gelen alanlardan birisidir. Aslında Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olursa, nerede katkı sağlar diye yapılan çalışmalarda, enerjinin en önde gelen sektör olduğunu herkes bilmektedir. Bakmayın enerji faslının hâlâ açılmamasına. Bu Avrupa Birliği içerisinde bir tezattır, çelişkidir. Ve eminim ki, bütün dostlarımız bu konuyu konuşurken büyük bir mahcubiyet duyarlar. Ama enerji konusunda bugün bile Avrupa'nın güvenli bir şekilde farklı enerji kaynaklarına ulaşması Türkiye sayesinde olacaktır. Kafkas gaz ve petrolleri, Asya, İran'la ilişkiler doğru bir istikamete girmiş vaziyette. Güneye döndüğümüzde de Ortadoğu’nun bütün yine petrol ve gazlarının Avrupa'ya geçeceği istikamet Türkiye'dir. Ayrıca son dönemde ortaya çıkan Doğu Akdeniz'deki büyük enerji kaynakları, (gaz, petrol) bütün bunların da en fizibl şekilde Avrupa’ya ulaşacağı yol yine Türkiye'dir. Bütün buralarda beraber çalışabiliriz. Enerji alanında önceden yaptığımız güzel örnekler vardır; Karadeniz’in altından geçen boru hattı gibi. Ayrıca enerjide alternatif enerji kaynakları da bizim için çok önemlidir.
Türkiye'nin makro ekonomik göstergelerine baktığınızda en yumuşak karnımızın cari açık olduğu ortadadır. Cari açığın da çok önemli bir kısmı enerji bağımlılığından ve enerji ithalatından kaynaklanmaktadır. Şimdi bundan kurtulabilmek için alternatif enerji kaynaklarına çok önem veriyoruz, bütün çeşitleriyle, rüzgar enerjisi başta olmak üzere. Bildiğim kadarıyla aranızda Türkiye'den bu alandaki uzmanlar, dernekler de var, onlar size çok daha geniş, detaylı bilgi vereceklerdir; çünkü, bugün yapacağımız oturumlardan birinin de enerji olduğunu biliyorum. İşte bütün bu alanlar İtalyan yatırımcılar için çok büyük karlar vaat eden alanlardır. Kazan-kazan ilişkisi ile Türk ve İtalyanların ortak kazanacağı alanlar çoktur.
Turizm sizin de, bizimde çok başarılı olduğumuz bir alandır. Türkiye turizm sahasında özellikle son yıllarda büyük atılımlar yaptı. Bu yıl 40 milyona yaklaşacak turist sayısı, Türkiye'de. Ama buradaki avantajımız bütün tesislerimizin yeni olması ve bunların çok çeşitliliği; bir taraftan güneş, deniz; bir taraftan kültür, bunların hepsi. Dolayısıyla bütün bu alanlarda hep beraber çalışabileceğimize inanıyorum.
İki ülke arasında siyasi konularda sorun yoksa, bunun da ötesinde olağanüstü bir yakınlık varsa; devlet adamları, yöneticiler, hükümetler, başbakanlar, bakanlar bütün bunlar arasında, bir araya geldiklerinde olağanüstü bir dostluk varsa; buralarda iş adamları için büyük sinerji doğar. Sizlerin yolunuzu açıyor hükümetler, bizler açıyoruz. Aslında benim bizzat burada bulunmam, birçok iş forumuna, Odalar Birliğimizin organize ettiği toplantılara özellikle gidiyorum, teşvik etmek için gidiyorum. Türkiye’deki yönetimin iş dünyasıyla ne kadar barışık olduğunu ve iş dünyasının değerini ne kadar bildiğini göstermek için ve sizleri davet etmek için gidiyorum. Yoksa eminim ki sizler zaten takip ediyorsunuz, olup bitenleri biliyorsunuz, Türkiye’yi biliyorsunuz. Türkiye’deki gelişmelerin hep farkındasınız. 60 yıllık, 70 yıllık Türkiye’de şirketleriniz var. Onlar eski dönemlerle bugünkü dönemleri eminim ki en iyi şekilde mukayese ediyorlardır. Ama bizim de görevimiz, sizleri daha çok teşvik etmektir.
Bu ziyaretimiz vesilesiyle çok büyük ilgi gördük. Gerek dün akşam, gerek bugünkü toplantılardaki özellikle İtalyan tarafının ve İtalya'nın iş dünyasındaki önemli aktörlerinin ilgisini görmekten büyük memnuniyet duydum, gerçekten. Sabah da daha dar bir toplantıda sizlerin bazı önemli yine iş adamlarınızla bir araya geldim. Onlardaki Türkiye bilgisini de yakından görmekten ayrıca büyük bir memnuniyet duydum.
Hepinize başarılar diliyorum ve hepinizin daha çok kazanmasını istiyorum. Çünkü sizler kazandıkça ülkelerimiz kazanacaktır. Sizler büyüdükçe ülkelerimiz büyüyecektir. Sizler kazandıkça bir taraf zengin, bir taraf daha az değil, nihayetinde paylaşım da söz konusu olacaktır. Paylaşım söz konusu olunca da daha adil, daha yaşanabilir bir dünya ortaya çıkacaktır.
Hepinize tekrar başarılar diliyorum, sağ olun.