Sayın Cumhurbaşkanı,
Sayın Bakanlar,
Türk ve Fransız İş Çevrelerinin Seçkin Temsilcileri,
Hepinizi muhabbetle selamlıyorum. Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Hollande’a Türkiye’ye bir kez daha “hoşgeldiniz” diyorum.
Herkes şunun farkında Sayın Cumhurbaşkanı, olağanüstü bir ziyaret yapıyorsunuz. Bu ziyaretin olağanüstü olmasının sebebi de uzun bir aradan sonra bu ziyaretin gerçekleşmesi. Dün de uzun uzun konuştuk, tarihte bu kadar yakın ilişkileri olan, NATO içerisinde müttefik olan, bütün Avrupa kurumlarında beraber olan bu iki ülke arasında; Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkesi Fransa ile bölgesinde bu kadar büyük bir potansiyeli olan, tarihi derinliği olan, dinamik bir nüfusu olan Türkiye arasında bu kadar uzun süre böyle bir devlet ziyareti yapılmamasını herkes sorguluyordu tabii ki. Herkes bundan Türkiye-Fransa ilişkileri problemli algısını çıkarıyordu. Bu halklarımızı da, iş dünyamızı da farklı farklı yönlendiriyordu. Şimdi inanıyorum ki sizin bu ziyaretinizle bu algı değişecek ve yeni bir dönem başlayacak. Sizin de bunun farkında olduğunuzu göstermeniz bizim tarafımızdan çok takdir ediliyor. Çünkü çok sayıda Değerli Bakan arkadaşlarınız ve Fransız iş dünyasının çok değerli temsilcileri hep beraber geldiniz.
Yani 22 sene sonra Türkiye’ye bir uğrayalım ve bu boşluğu doldurmuş olalım niyetiyle değil, gayet ciddi bir şekilde farkında olarak geldiniz. Biz de böyle hazırlandık. Bundan dolayı büyük memnuniyet duyuyorum. Çünkü ilişkilerimizi hak ettiğimiz seviyeye yükseltmemiz gerekir, siyasi olarak şüphesiz ki, diğer alanlarda. Ama bunun en somut müşahhas göstergesi de ekonomide gerçekleşiyor. Biraz önce iş dünyasının Başkanı’nın konuşmalarını dinledik, verdiği rakamları dinledik. 2000 yılına gelene kadar Türk- Fransız ilişkileri, ondan sonrasını bunları hep dinledik. Şöyle tekrar gözden geçirecek olursak geçmişimizi, bunların hepsi ikili ilişkilerimizin özüyle ilgili olmayan konulardan dolayı oldu.
Dolayısıyla ikili ilişkilerimizin özüne dönmemiz gerekir ve unutmayalım ki, Türkiye yüzyıllardır Avrupa’dadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile 50 yıldır ilişkisi vardır, ama Türkiye yüzyıllardır Avrupa’dadır. Avrupa saraylarında, Avrupa’nın büyük salonlarına girdiğinizde tavandaki resimlerden, duvarlardaki resimlerden; arşivlere girdiğinizde arşivlerdeki bütün belgelerden Türkiye’nin Avrupa ülkesi olduğu gözükür. Ama farklı dinlerdeniz, bu açıdan da Fransa ile Türkiye arasında farklı dinlerde, farklı kültürlerde ilk ittifaklık anlaşmasını 1500’lü yıllarda yapılmışız.
Dolayısıyla iki ülke böyle bir geçmişe sahipken, bugün buna yakışır seviyeye getirmemiz gerekiyor. Bugüne geldiğimizde, Türkiye özellikle son 10-12 yıl içerisinde, 2001 de büyük bir kriz geçirmiştik. O krizden dersini aldı ve o krizden bu yana Türkiye çok köklü reformlar yaptı, finans dünyasını yaptı, bankacılığını yapılandırdı. İktisatla ekonomi ile ilgili bütün hukukunu gözden geçirdi, yeniden yaptı. Hukuk, demokratik reformlar, siyasi reformlar el ele geldi bugüne kadar. Bundan sonra da devam edecektir. Bu reformları yapmamızda şunu bilmenizi isterim; Avrupa Birliği’nin çok büyük desteği oldu, bize. Şimdi bu reformlar Türkiye’yi güçlü hale getirdi. Türkiye’nin şu 10 yıllık büyümesine baktığımızda, etrafımızdaki bütün bu krizlere rağmen Türkiye yüzde 6 büyüdü. Geçen sene 4,5, bu sene yine 4,5’un üzerinde büyümenin gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Bankalarımız sapasağlam, hiçbir bankamızda sallantı, sarsıntı olmadı. Maastricht Kriterlerini yerine getiren bir ülkeyiz. Borç yükümüz yüzde 35, gayrı safi milli hâsıla karşısında. Sıkı bir mali disiplin uyguluyoruz, hiçbir popülizme dalmadan. Yüzde 1,5 bütçe açığımız. Cari açığımız bizim biraz yumuşak karnımız. Bunu gidermenin yolu da Türkiye’de daha çok üretim, daha çok yatırımdan, daha çok teknoloji transferinden geçiyor.
Bütün bu öncelik verdiğimiz alanda da işbirliği yapacağımız ülkelerin başında Fransa gelir. Teknolojisiyle, bilgisiyle, güçlü sanayisiyle Türk ve Fransız sanayicilerin burada, başka yerde yatırım yapmaları; beraber iş yapmaları önünde hiçbir sınır görmüyorum. Bunun önündeki tek sınır demin söylediğim ortaya çıkan gereksiz algılamalardır. İşte bu ziyaretle bunu yıktığımız kanaatindeyim. Onun için önümüz gerçekten çok açılmaktadır. Çok iyi örnekler var, bu salonda görüyorum, hep tanıyorum ben. Ben sadece Türk işadamları değil, Türkiye'de iş yapan Fransız firmalarını da tanıyorum. Sizler de biliyorsunuz, zaman zaman sizleri toplayıp sizlerle de toplantılar yaptım ve bu problemleri nasıl aşarız diye konuştuk. Sadece Türkiye'de değil, Türkiye dışında balkanlarda, Irak'ta, Ortadoğu'da, Orta Asya'da Türk ve Fransız şirketlerinin nasıl büyük yatırımları gerçekleştirdiğini biliyoruz. Ama bunların hepsi potansiyelin çok gerisindedir. Onun için bizlerin teşviki ile sizlerin önü açıktır. İşadamlarına sesleniyorum. Her alanda enerji başta olmak üzere ki nükleer enerji bunun en tepesidir, burada Türk-Japon-Fransız işbirliği Sinop'ta bu çok büyük bir işarettir. Bunu başarılı bir şekilde başkaları da takip edecektir. Enerji konusunda dün bakanlar geniş konuştular. Yeni yeni mutabakatlar sağlandı. Dolayısıyla önümüz açıktı. Termik santraller konusunda, alternatif enerjiler konusunda, her konuda işbirliğine hazırız. Türkiye enerji konusunda bağımlı bir ülkedir. Dolayısıyla enerjimizi üretmemiz gerekir. Bunun için Fransa bizim için en güzel ortak olabilir. Savunma sanayi konusunda, diğer alanlarda, sanayinin bütün alanlarında; uçak, otomotiv; her alanda işbirliğimiz çok sınırsızdır. Turizm alanında, kültür alanında, eğitim alanında; Türkiye’deki Fransızca okullarında 900 bine yakın öğrencinin olduğunu düşünürseniz burada aslında güçlü bir Fransız ekolünün de var olduğunu göreceksiniz.
Ticaret 15 milyar dolar dedik. Şimdi artık Euro olarak hedefimizi koyduk; 20 milyar Euro olarak. Bunlar çok kolay ulaşılacak hedeflerdir. Çünkü gerçek hedefin gerisinde kalması için adeta gemlendi. Ticaret engellendi açıkçası, karşılıklı olarak. Çünkü siz daha iyi siyasi ilişkiler içerisinde olduğunuz, daha önyargısız bir ülke alternatifi varken, önyargıların olduğu bir ülkeyle mi ticareti tercih edersiniz? Bu sizin açınızdan da geçerli, bizim açımızdan da geçerli. Bunların hepsi lüzumsuzdu. Bunları bir kenara koymamız lazım. Onun için öndeki engelleri açtığımızda ticaretin bu koyduğumuz hedefe çok çabuk ulaşacağından hiç şüpheniz olmasın. Bizim Rusya ile 40 milyar dolar ticaretimiz var. Müttefikimiz ile niye bu kadar büyük olmasın ki. O açıdan bu söylediklerim gerçekçidir. Hayalci, inanmadığım şeyleri hiçbir zaman konuşmam ve konuşmadım da.
Avrupa Birliği’ni çok konuştuk sizlerle. Avrupa Birliği konusunda bizim şu anda konsantre olduğumuz alan müzakereleri başarıyla bitirmektir. Herkes biliyor ki otomatik tam üyelik yoktur. Müzakereyi bitirince de tam üye olacaksınız diye de bir şey yoktur. Biz bunları biliyoruz. Belki Fransız halkı referandumda yok diyecektir. Saygıyla karşılarız. Bilmiyorum belki Türk halkı o gün, “Hayır biz Norveç'in yaptığını yapmak istiyoruz.” diyecektir. Ama bunlar bugünün konusu değildir. Burada sizinle Sayın Cumhurbaşkanı Hollande ile çok paylaştım bunu, O çok iyi biliyor bunu. Ama işadamları burada olduğu için, onlara soruyorum. Sizin yatırımcılarınız, işadamlarınız Avrupa Birliği müktesebatı standartlarının geçerli olduğu bir ülkede mi kendilerini daha çok güvende hissederler, yoksa bu standartların uygulanmadığı bir ülkede mi kendilerini daha güçlü hissederler.
Bizim bu fasılları açmamıza neden mani olsun ki? Hukuk standartlarımızı yükseltelim. Para ile ilgili konuları yükseltelim, para faslı ile ilgili hiçbir açılış kriteri bile söz konusu değil. Otomatik açabiliriz. Neyi düzenleyeceğiz biz burada? Ekonominin daha iyi işlemesini. Serbest piyasa ekonomisinin bütün şartlarının, rekabetin bütün şartlarının en iyi şekilde işlemesi için bu düzenlemeleri yapıyoruz. Bu standartları üstleniyoruz. Şimdi bütün bunlar olunca ticaret karşılıklı artacak, yatırımlar karşılıklı artacak ve herkes kendisini daha çok güvende hissedecek. Onun için ben bu çağrıyı tekrar yapıyorum, herkesin kafasında şu vardı, ama bu bir gerçekti, siz bu gerçeği değiştirdiniz Cumhurbaşkanı olduktan sonra, Fransa’nın birçok fasıllarda siyasi blokajı vardı, işte 5 fasılda. Bunlardan birini kaldırdınız, 22. Faslı; ama diğer fasıllarda da kaldırdığınızı söyleyin doğrusu. Gerçekleşir, gerçekleşmez, bu ayrı bir hikaye. Çünkü siz değil, biz üstümüze düşeni yaparsak gerçekleşecek. Biz üstümüze düşeni yapmazsak, zaten o fasıllar hiçbir zaman kapanmayacaktır. Onun için bizi de test etmek için güzel bir fırsattır bu. Bunlar olduğu süre içerisinde ilişkilerimiz tarihin hak ettiği seviyeye ulaşacaktır.
Ben doğrusu bu ziyaretin çok başarılı geçtiğini düşünüyorum. Türkiye’yi gördünüz, tanıdınız, bazı Fransız dostlarımız Türkiye’yi hâlâ eski halleri ile düşünürler. Ben biliyorum, çok yakın dostlarım var, siyasetçilerin içerisinde var, sizin devlet adamlarınızın içerisinde var, çok yakın. 10 sene ben Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nde bulundum, Türkiye’yi temsil ettim milletvekili olarak, çok yakın dostlarım var. Şimdi bilirim, bazıları hâlâ anlatır bana, “Türkiye’yi bizimkiler sokaklarında at arabalarının gezdiği ülke zanneder” derler. Çok şey değişti bu memlekette, gerçekten çok şey değişti. Şunu iddia edebilirim ki, hiçbir Avrupa ülkesinde Türkiye’deki kadar modern havaalanı terminali yoktur, ne Fransa’da, ne Almanya’da, ne İngiltere’de. Türkiye’deki kadar yeni, modern, büyük havaalanı terminali yoktur. Şimdi bunlar doğrusu, bazıları için ancak görürse inanacağı şeylerdir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Tabii ki açık toplumda, basının her şeyi yazdığı toplumda, her şeyin siyasetin açık tartışıldığı toplumda, bir ülkede ne varsa o dışarı yansır. Fransa’da ne oluyorsa biz takip ediyoruz, bizde ne oluyorsa da siz takip ediyorsunuz. Bunlar sakın yanlış intiba yaratmasın. Bugünkü Türkiye’de çeşitli siyasi tartışmalar var, çeşitli sıcak konular var. Bazen çok sert münakaşalar var. Bunların hiçbiri Türkiye’de siyasi istikrarı sarsacak seviyede değildir. Türkiye’deki siyasi istikrar sağlamdır.
TBMM’de güçlü bir çoğunluğu olan bir iktidar vardır, tek parti iktidarı devam ediyor. Şu anda Türk ekonomisinin temel göstergesini sarsacak, makro-ekonomik göstergeleri sarsacak herhangi bir güvensizlik de söz konusu değildir. Şüphesiz ki, 12 sene içerisinde inişler-çıkışlar olacaktır. Hiçbir zaman tartışma olmayacak diye bir şey de olamaz demokrasilerde. Tenkitler, kritikler, iyi-kötü şeyler olacaktır ama Türkiye’nin trendi daima yükselmektedir, bunu bilin. Türkiye, gerek hukuk alanında, gerek ekonomi alanında, gerek diğer alanlarda, siyasi alanlarda yeni reformları yapmakta da kararlıdır. Çünkü reformlar Türkiye’yi güçlü kılmıştır. Bugün Türk ekonomisi ile ilgili güvenli konuşabiliyorsam, bu yaptığımız reformlar sayesinde olmuştur. Bunların hepsi de devam edecektir.
Ben bir kez daha başta Zat-ı Ali’niz olmak üzere bütün Değerli Bakanlara, bütün Değerli Fransız İş Dünyası Temsilcilerine Türkiye’ye hoş geldiniz diyorum. Ve bu ziyaretten gayet başarılı döneceğinize inanıyorum ve bunun meyvelerini karşılıklı hep beraber alacağız.
Hepinize tekrar teşekkür ederim.