Değerli Bakan,
Kıymetli Öğretmenler,
Milli Eğitim Bakanlığımızın Yöneticileri,
Öğretmenler Günü vesilesiyle sizleri Çankaya’da eşimle birlikte ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Önce hepinize hoş geldiniz diyorum.
81 ilden yani Türkiye’nin dört bir köşesinden, Türkiye’nin havasını buraya taşımış oldunuz. Sizleri burada kabul etmekten ve Öğretmenler Günü vesilesiyle hep beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti bir kez daha ifade ediyorum. Hepinize sevgilerimi ve muhabbetlerimi sunuyorum.
Değerli Öğretmenler, Öğretmenler Gününüzü de tebrik ediyorum. Büyük fedakârlıklarla, büyük gayretlerle sizler görevlerinize devam ediyorsunuz. Böyle bir mesleğin mensupları olarak çok büyük fedakârlıklar yapıyorsunuz. Bunu, milletimiz, devletimiz çok yakından takdir ediyor. Onun için sizlerle beraber olmak, sizlerle Çankaya’da hiç değilse senede bir gün de olsa beraber olmak sizlere verdiğimiz değerin bir göstergesidir diye düşünüyorum ve her sene değişik arkadaşlarınızı burada ağırlıyorum. Bu sene de sizlerle beraber olmanın mutluluğunu hissediyorum.
Öğretmene saygı, sevgi, hürmet aslında bizim geleneğimizde vardır, kültürümüzde vardır. Bunun için aslında gördüğümüz büyüklere saygı göstermek için hemen hocam deriz, hemen öğretmenim deriz, yani onların bilgilerine, bize öğrettiklerine gösterdiği saygının ve değerin bir ifadesi olarak.
Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Atatürk’ün de başöğretmen olarak bu değere verdiği önemi gösterdiği günü, Öğretmenler Günü olarak kutluyoruz.
Değerli Öğretmenler,
Eğitim her şeyin başıdır, her şeyin başı ama bu ülke için de geçerli, ufak bir aile için de geçerli. Eğitim olmadan hiçbir şey olmamakta. Kalkınma, gelişme, ilerleme, bütün bunların altındaki esas itici unsur, temel unsur eğitimdir. Bunun için eğitimde başarılı olmuş ülkeler gelişmiş ülkelerdir, kalkınmış ülkelerdir ama eğitimde başarılı olamamış ülkeler de maalesef gelişmemiş ve geri kalmış ülkelerdir. Ülkeler ne kadar zengin olursa olsun, ülkelerin coğrafi konumu ne kadar önemli olursa olsun, tabi kaynakları ne kadar çok olursa olsun eğer eğitim iyi değilse o ülkeler hep sefalet içinde olmuşlardır. Eğitimin esas unsuru da nitelikli insan yetiştirmektir, vasıflı insan yetiştirmektir. Hangi ülke vasıflı insana sahipse, nitelikli insana sahipse o ülke gelişmiş ülkedir ve hep böyle olmuştur. Öyle ülkeler vardır ki hiçbir tabi kaynağı yoktur ama vasıflı insanı olduğu için dünyanın müreffeh, en zengin, en gelişmiş ülkeleri olmuştur. İşte devletler ve milletler bunun farkında oldukları için daima önceliklerini eğitime vermişlerdir. Kaynaklarını kim daha çok eğitime ayırdıysa onun neticesini de almıştır. Türkiye olarak biz de bunun farkına vardığımız için geç de olsa bütçemizden en büyük kaynağı eğitime ayırmaktayız. Çünkü şuna inanıyoruz ki eğitime yapılan yatırım gerçek yatırımdır, karşılığı olan yatırımdır. Onun için bütçemiz her geçen yıl büyürken eğitime ayrılan pay da her geçen gün büyümektedir. İşte bunun içindir ki biz geleceğimize büyük ümitle bakıyoruz ve hedefimiz şudur; gelecek nesillerin daha bilgili, daha donanımlı, daha çok özgüveni olan, daha çok teknolojiye hâkim, demokrasiye inanmış, farklılıklarla saygı duyan, bütün kültürlere açık, farklılığın farkına varabilen ve aynı zamanda da tabi ki kendi değerlerini benimsemiş, özümsemiş ama başkalarının değerlerine de açık, onlara da saygı duyan vatan millet ve sevgisiyle donanmış, vasıflı nesili yetiştirmek istiyoruz. İşte bunun için de eğitime çok önem veriyoruz.
Eğitim deyince de, eğitimin temel unsuru muhakkak ki öğretmenlerdir, sizlersiniz. Sizlerin olmadığı yerde eğitimden bahsetmek söz konusu değil. Onun için Milli Eğitim Bakanlığımızın da daima birinci önceliği öğretmenler olmalıdır. Doğru bir eğitim politikasının uygulanabilmesi ancak değerli, nitelikli, fedakâr öğretmenlerle olacaktır. Bunun farkında olduğumuz için öğretmenlerin bütün meseleleriyle bakanlığımız yakından ilgilenmektedir. Öğretmen sayısını arttırmak için muhakkak ki her türlü imkânlar kullanılmaktadır. Ama değerli öğretmenler, siz de şunun farkında olmalısınız, artık eğitim süreklidir. Sizler okullarınızdan mezun olduktan sonra o bilgilerinizi devamlı öğrencilerinize aktaran kişiler olmamalısınız. Bugün artık bilgi kutsal değildir, bilgi gizli de değildir bilgi herkese de açıktır, herkes de bilgiye erişebilmektedir. Türkiye’nin her köşesinde imkânlar artık dünyanın her köşesindeki bilgiye erişme imkânını vermektedir. Önemli olan, sizin esas yapacağınız çocuklarımızın,sizlere teslim edilen çocukların bilgiye nasıl kolay ulaşacaklarının metodunu en güzel şekilde onlara öğretmektir. İkinci olarak da tabi onlara bilgiye ulaşma arzusunu, bilgiye ulaşma motivasyonunu, bilgiyi edinme, elde etme arzusunu en iyi şekilde verebilmektir. Bunu verdiğiniz takdirde muhakkak ki çocuklar artık evlerinde de okullarında da kütüphanelerinde de veya herhangi bir yerde de bilgilere en iyi şekilde ulaşabileceklerdir ve kendilerini eğitmeye de devam edeceklerdir.
Şunu hepimiz biliyoruz artık; Türkiye çok şükür epey gelişmiş bir ülke. Her türlü imkânlarımız var. Eğitimin de nicelik açısından noksanlıkları epey azaldı. Okullarımız iyileşti, okullarımızın imkânları çoğaldı. Okullardaki laboratuarlar, teknoloji, bütün bunlar çok gelişti. İşte yeni projeler var, bilgisayarlar artık bütün sınıflarda olduğu gibi küçük bilgisayar dediğimiz tabletler artık her çocuğun çantasında ve ve her çocuğun elinde olacak. Ama önemli olan bunların da ötesindedir o da eğitimin kalitesidir. Ne kadar gerçekten kaliteli? Demin söylediğim vasıflara sahip, özgüveni olan, bilgiyi gerçekten alan, teknolojiyi gerçekten öğrenme merakı olan, öğrendiklerini sadece ezberleyip tekrarlayan değil onları özümseyen, kaliteli bir eğitim verebilip verememektir esas mesele. Bu konularda hala almamız gereken çok yol olduğunu biliyoruz. İstatistikler de bunu gösteriyor açıkçası. Hatta kendimizi gelişmiş ülkelerle mukayese ettiğimizde ki; burada OECD ülkeleri bizim için bir örnek oluyor, buralarda yerimizin çok iyi olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla şimdi en büyük seferberliği eğitimin kalitesini yükseltmeye harcamamız gerekmektedir. Bu da öğretmenler vasıtasıyla olacaktır. Binalarımızın iyi olması, laboratuarlarımızın tabi ki gelişmesi çok önemlidir ama eğer öğretmenler yeterli vasıflarda olmazlarsa o zaman doğrusu bu neticeye ulaşamayız.
Şu bir gerçektir; öyle bir öğretmen vardır ki sınıfındaki bütün öğrencilerin yönünü, hayatını, ufkunu değiştirebilir. Ama bazen de öyleleri vardır ki sınıfta çocuklar bütün bir yılı geçirirler ve onlarda hiçbir farklılık oluşmamış olabilir. Önemli olan, işte farklılık yaratabilmek ve çocukları gerçekten şekillendirebilmek. Sizler, aileden sonra okul olarak çocukların adım attığı ikinci mekânlarsınız. Sizler anne ve babadan sonra çocuğa en çok hakkı geçen kişilersiniz. Nasıl bir demirci demiri örsüyle döverek ona istediği şekli verebiliyorsa siz de çocuklara şekil veriyorsunuz. Bu şekil onların sadece bilgilerini arttırmak değil karakterlerini oluşturmak, kişiliklerini, ufuklarını oluşturmak, onların ahlaklarıyla ilgili muhakkak ki aileden sonra en çok şeyi sizden görüyorlar. Onun için sizler eğitimin temelisiniz ve eğitim deyince de bütün önceliğimizin öğretmenler olması gerekir. Türkiye’de öğretmenlerle ilgili ne zaman çok ileri derecede mesafe alırız, bu konuda ne kadar çok iyi durumda oluruz otomatik olarak bu da muhakkak ki eğitimin kalitesine yansıyacaktır. Şüphesiz ki sizlere de düşen çok görev vardır. Okullarınızdan sonra nasıl çocuklarınıza eğitimin sürekli olduğunu öğretiyorsanız, bu sizler için de geçerlidir. Sizler de kendinizi, ne kadar, yıllar devam ettiği süre içerisinde yeni duruma ayarlar, uyumlu hale getirir ve yeni çıkan bilgileri kendiniz önce öğrenirseniz, bunları tabi ki öğrencilerinize o kadar aktarma imkânı olacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığımız, öğretmenlerle ilgili birçok programı takip ediyor, biliyorum. Birçok danışmanlık şirketlerinden çok önemli, değerli tavsiyeler alıyorlar. Bunları da biliyorum. Muhakkak ki bunların hepsi uygulanacaktır. Bunlar bir gecede, bir günde olmamaktadır. Eğitim zaten uzun vadeli bir iştir. Türkiye nüfusunun neredeyse dörtte biri sizlerin elindedir. Nüfusu bu kadar büyük olan bir ülkenin ayrıca genç nüfusu da büyüktür. Bizim öğrencilerimizin sayısı, Avrupa’daki birçok ülkenin toplam nüfusundan çok daha büyüktür. Dolayısıyla bu kolay da bir iş değildir tabi ki. Milli Eğitim Bakanlığının sırtındaki yükün hepimiz farkında olmalıyız. İnanıyorum ki bakanlık elinden gelen her türlü çabayı göstererek bu sorunların aşılmasını da temin edecektir.
Bir kez daha hepinize hoş geldiniz diyorum. Hepinize fedakârlıklarınız, cefakârca çocuklarımızı yetiştirme gayreti içinde bulunduğunuz ve sizlere emanet ettiğimiz çocuklarımıza ihtimamla, itinayla davranıp onları geleceğe en iyi şekilde hazırladığınız için şükranlarımızı, tebriklerimizi sunuyorum ve döndüğünüzde okullarınızda bütün arkadaşlarınıza selamlarımı ve bu iyi dileklerimi iletmenizi özellikle sizden rica ediyorum.
Sağolun varolun.