Atatürk'ün Ebediyete İntikalinin 75. Yıl Dönümü Nedeniyle Düzenlenen "Anma Töreni"nde Yaptıkları Konuşma

10.11.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Saygıdeğer Konuklar,

Konuşmama başlarken, öncelikle sizleri sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün ebediyete intikalinin 75. yıl dönümü münasebetiyle biraraya gelmiş bulunuyoruz. Bu vesileyle, Atatürk’ü minnet ve vefa duygularıyla anıyoruz.

10 Kasımların, Atatürk’ü yadetmekle birlikte, onun hayatının, eserinin, milletimizle birlikte verdiği onurlu mücadelenin, Türkiye’nin ufkunu açan vizyonunun daha iyi anlaşılması açısından büyük önem taşıdığı kanaatindeyim.

Değerli Katılımcılar,

Ülkelerin mukadderatını etkileyen liderler, şartların yarattığı bir ortam içinde tarih sahnesine çıkarlar ve kendi kişilikleri, yetenekleri ve güçleri ile toplumlara yön verirler.

Tarihimizin olağanüstü şartlarının yaşandığı bir dönemde, kararlılığı, engin bilgisi, dehası, üstün kişiliği, cesaretiyle milletimize önderlik yapan Büyük Atatürk, Türk ve dünya tarihine damgasını vurmuş, insanlığın takdirini kazanmış bir liderdir.

İnsanlık, Atatürk’ü gerçekleştirdikleri, meydana getirdiği eseri, eylemleri, uygulamaları ve fikirleriyle birlikte değerlendirmekte ve hayranlık duymaktadır. O, seçkin bir komutan ve devlet adamı, fikir ve aksiyon insanı olmasının yanı sıra, şüphesiz barışçı kimliği ve insanlık idealine bağlılığıyla da tarihe geçmiştir.

Atatürk, çaresizliğin, yoksulluğun, ümitsizliğin asla bir kader olmadığına inanmış, girdiği zor ve imkansız gibi görünen yolda aziz milletimize güvenmiştir. “Türk milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşaması” Atatürk’ün hayatı boyunca en önemli hedefi olmuştur.

Milletimiz ve kahraman Ordumuzla birlikte yürüttüğü istiklal mücadelesi, vatan topraklarının kurtulmasını ve Cumhuriyet’in kurulmasını sağlarken, öncülük ettiği reformlar, özgürlüklerin önünü açmış, modern bir devlet ve toplum yapısına ulaşılmasını mümkün kılmıştır.

Diğer taraftan “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” şiarıyla, Türkiye’nin çevresinde bir barış kuşağı, sağlam dostluk ve komşuluk ilişkileri oluşturulması, ülkemizin başlattığı topyekûn kalkınma seferberliğine de ivme kazandırmıştır.

Yoksul, genç nüfusunun önemli bir bölümünü savaşlarda kaybetmiş, imkansızlıklar içindeki bir ülkenin; uygar dünyada yerini alması, elbette ki kolay olmamıştır.

Atatürk’ün başarılarını objektif şekilde değerlendirebilmek için, dönemin şartlarını, dünyanın geldiği tarihsel süreci, ülkenin içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurarak bir tespit yapmak, şüphesiz daha doğru bir yaklaşım tarzı olacaktır.

O dönemde Batı dünyasında sistemler hızla dikkatörlüklere kayarken, Türkiye’nin Atatürk’ün öncülüğünde ve vizyonunda demokrasiye uzanan süreci başlatması şüphesiz büyük anlamlar taşımaktadır.

Egemenliğin halka teslim edilmesi, millet iradesinin üstün kılınması, demokrasinin ülkenin önüne bir ideal olarak konulması başlı başına tarihi adımlardır. Ayrıca henüz daha o yıllarda demokratik, laik bir yönetim yapısının benimsenmesinin önemi de bugün çevremizde yaşananlar dikkate alındığında daha iyi anlaşılacaktır.

Cumhuriyetimizi geride kalan 90 yılda güçlü ve başarılı kılan da bu ileri görüşlü, yenilikçi ve değişimci anlayıştır.  Dolayısıyla Türkiye’nin farkı, bölgesinde bir yıldız gibi parlamasının temel kaynağı da burada yatmaktadır.

Değerli Konuklar,

20. Yüzyıl’ın başlarında hasta adam olarak nitelendirilen bir Türkiye’den, hedeflerini adım adım gerçekleştiren, büyük projelerle milletimizin parlak geleceğini inşa eden bir Türkiye’ye ulaşmış bulunuyoruz.

Demokrasisini olgunlaştıran, hukuksal altyapısını oluşturan, ekonomisinde ve yönetiminde istikrarını sürdüren Türkiye’nin, diğer imkanlarıyla da küresel bir cazibe merkezi durumuna gelmesi, göğsümüzü kabartan bir gelişmeye işaret etmektedir.

Bu seviyeye gelinmesinde, ülkemizdeki istikrarlı ortamın,  son yıllarda gerçekleştirilen ve başarıyla uygulanan hukuki, demokratik ve ekonomik reformların büyük payı vardır.

Hepimizin hemfikir olduğu gibi, bugün Türkiye her zamankinden daha güçlü bir ülkedir. Bunu söylerken ekonomik, siyasi ve askeri gücü, yükselen standartlarıyla dünyada saygınlık kazanan bir ülkeden söz ediyorum. Hayata geçirilen kapsamlı düzenlemelerle, Cumhuriyetimizin demokratikleşmesi yolunda önemli mesafler katedilmiştir. Ülke sorunlarına duyarlı, dinamik bir toplum yapımız var. Toplum ve siyaset, artık ortak bir dili konuşuyor. Korkular ve vehimlerin ne kadar yersiz olduğu görülmekte. Zamanında Türkiye’nin gelişmesinin önünde tehlike gibi görülen sorunlar, artık mutabakatla çözülebiliyor.

Şüphesiz bu güven ortamı, parlak yarınlara doğru ilerlerken, ülkemize ve milletimize güç veriyor.

Şunu ifade etmek isterim ki: Türkiye, kazanımlarının ve potansiyelinin idraki içinde, büyük bir özgüvenle yeni ufuklara yelken açmış durumdadır.

“Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak” hedefi, Atatürk’ün çağın akışını doğru okuma yeteneğinin ve ileri görüşlülüğünün en bariz göstergesidir.

Bizler de bu vizyonla yolumuza devam ediyoruz. Ülkemizin büyük ideallerine sahip çıkıyoruz.

10 yıl sonra Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayacağız. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, en gelişmiş  demokratik standartları yakalamış; dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan; müreffeh, istikrarlı ve güçlü bir Türkiye hedefliyoruz.

Bu süreçte Cumhuriyetimizin kazanımlarının daha ileri taşınmasını, sürdürülebilir büyümenin sağlanmasını, temel hak ve özgürlüklerin daha da genişletilmesini, hesap verebilir, şeffaf bir yönetim anlayışının pekişmesini, hukukun üstünlüğünün güçlenmesini amaçlayan reformların kararlılıkla sürdürülmesinin önemini de hatırlatmak istiyorum.

Geçenlerde Beşinci İzmir İktisat Kongresi’nde de dikkat çektiğim ikinci nesil yapısal reformların, demokrasi açığımızı kapatacağı, ülkemizi daima yükselteceği ve dünya sıralamasında daha üst noktalara taşıyacağı da aşikardır.

Şuna inancımı belirtmek isterim ki: Yeni nesiller, çok daha müreffeh, çok daha parlak, çok daha gelişmiş bir Türkiye’de yaşayacaklardır.

Bugüne kadar demokratik ve ekonomik açıdan birçok kritik eşiği aşan, ciddi sıkıntıları atlatan Türkiye’nin, bunu başaracak gücü ve potansiyeli bulunduğundan şüphe duymuyorum.

Değerli Konuklar,

Yaklaşık iki hafta önce Cumhuriyetimizin 90. yıl dönümünü coşkuyla, milletimizin büyüklüğüne yakışır törenlerle kutladık.

Aziz milletimiz Atatürk’ün ölümünün ardından da, bıraktığı mirası korumak, yaşatmak, Türkiye’yi geliştirmek ve dünya devletleri arasında layık olduğu yere taşımak için üstün bir gayretle çalışmaktadır ve çalışmaya devam edecektir.

Cumhuriyet’in kurucu felsefesi, bugün ve gelecekte daha büyük hamlelerin yapılması konusundaki en önemli dayanağımız olacaktır.

Toplumların önünü açan büyük liderlere yapılacak en anlamlı törenler, onların hayal ettikleri yapının gerçekleşmiş olduğunu bu vesile ile ifade edebilmektir. Büyük Atatürk’ün ebediyete intikal edişinin bu yılki töreninde gururla ifade ediyorum ki Türkiye O’nun hayallerini gördüğü bir ülke olma yolundadır.

Bu duygu ve düşüncelerle, ebediyete intikalinin 75. yıl dönümünde Cumhuriyetimizin kurucusu, milletimizin unutulmaz lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, rahmet ve şükranla anıyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı