İslam Kalkınma Bankası'nın Ankara Ofisi Açılış Töreninde Yaptıkları Konuşma

19.09.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Başbakan Yardımcıları,

Değerli IDB Başkanı,

Değerli Misafirler,

Önce bugün burada İslam Kalkınma Bankası’nın Ankara’daki ofisinin açılışını gerçekleştirmekten duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle aranızda olmaktan da ayrıca büyük bir mutluluk duyduğumu yine sizinle paylaşmak istiyorum ve bu vesileyle herkese de hoş geldiniz diyorum.

Biraz önce de söylendiği gibi artık herkes biliyor ki bir zamanlar 1983 – 1991 yılları arasında neredeyse sekiz yıl İslam Kalkınma Bankası’nda ben de uluslararası memur statüsünde iktisat uzmanı olarak çalışmıştım. Şimdi baktığımda beraber çalıştığımız bazı Türk arkadaşlarımı da görüyorum. Her ne kadar sayımız o zaman çok az olsa da, şimdi daha da çoğaldığını görmekten ayrıca büyük bir memnuniyet duyuyorum. Tabii sekiz sene, genç olduğumuz dönemde bankada çalışmıştık. Dolayısıyla, bu vesileyle neredeyse yirmi yıl önceye de kendimi götürmüş oldum. O zaman bankada geçirdiğimiz hem verimli hem güzel günleri hatırlıyorum. Ayrıca belki de hayatımızın ailece de en sakin dönemiydi o dönemler. Bunu da doğrusu bu vesileyle burada da paylaşmak isterim.

Tabii İslam Kalkınma Bankası’ndaki o çalışma tecrübemiz bana İslam dünyasını da yakından tanıma, avantajlarını ve problemlerini daha yakından görme imkânı da verdi. Bugünkü siyasi hayatımda da, devlet hayatımda da doğrusu bunlardan çok tabii ki faydalanıyorum. İslam Kalkınma Bankası’nın üyeleri,  İslam İşbirliği Teşkilatı’nın üyeleri. Birleşmiş Milletler ’den sonra en çok üyesi olan uluslararası kuruluş İslam İşbirliği Teşkilatı. Dolayısıyla bu teşkilat içerisindeki üyelere baktığımızda çok zengin üyeler olduğu gibi, kalkınmakta olan ve az gelişmiş olan üyeleri de var. Bu anlamda İslam Kalkınma Bankası’nın gerçekten üye profili çok ilginç. Bu ayrıca tabii Bankaya da bir sorumluluk ve mesuliyet getirmekte.

Banka’nın 1975 yılında ilk defa kurulduğunu hatırladığımızda, o günden bu güne epey bir dönem geçti. O günden bu güne İslam Kalkınma Bankası gerçekten kendisini ispatladı, çok güçlü hale geldi. Diğer ülkelere gerçekten hizmet eden bir kuruluş oldu ve ayrıca da faizsiz finans kurumlarının, faizsiz çalışan bankaların bütün dünyada kabul görmesinin de önünü açtı. Bütün bu çalışmalarda şüphesiz ki üye ülkelerin çok büyük desteği oldu ama, yakinen bildiğim için bankanın Değerli Başkanı Doktor Ahmet Muhammed Ali’nin liderliği, kendisini çok fedakârca doğrusu bu işe vermesi ve çalışkanlığı çok büyük rol oynadı. Bundan dolayı kendisine hem takdirlerimi hem tebriklerimi de bir kez daha burada hepinizle paylaşmak istiyorum.

İslami Kalkınma Bankası bütün bu çalışmalarıyla aslında faizsiz bankacılığın nasıl çalışacağının da teorilerini, bunların düşünce planında da metotlarını geliştirdi. Yoksa bankacılığın nasıl yapılacağı çok bilinmiyordu açıkçası ama, bugün gelinen noktada eğer iki trilyon dolara ulaşmış bir para İslam prensipleri çerçevesinde faaliyet gösteren bankaların bünyesinde ise ve bu çerçevede bu kadar büyük bir para varsa, yine bunun bu hale gelmesinde IDB’nin çok büyük bir rolü olmuştur.

Bugün İslam Kalkınma Bankası’nın biraz önce Sayın Başkanın da, Değerli Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da -guvernor olarak yakından tabii takip ediyor bankayı- faaliyetlerini anlatırken söyledikleri çerçevede bankanın ürünleri çok gelişmiştir. Bir taraftan kalkınma, üye ülkelerin kalkınması esas misyonu; diğer taraftan İslam ülkeleri arasındaki ticaretin gelişmesine yaptığı hizmetler, öbür taraftan sigorta hizmetleri, eğitime verdiği hizmetler ve sosyal amaçlı, sosyal sorumluk çerçevesinde yaptığı bütün hizmetler de düşünüldüğünde çok geniş bir alanda gerçekten IDB’nin faaliyetleri var ve bunlar artık milyarlarca dolarlarla ifade edilen büyük rakamlara ulaşmış vaziyette. Üye ülkelerin özellikle çok az gelişmiş ülkelerin bankadan beklentisi tabii ki çok büyük. Onların temel altyapıları, sağlık, eğitim bütün bu alanlardaki beklentileri çok büyük. IDB’nin belki de en büyük hizmeti bu sahalarda olmakta. Bunu yapan başka kuruluşların sayısı da çok değil. O açıdan hepimizin, özellikle üye ülkeler içerisinde daha gelişmiş olan ülkelerin, bu çalışmaları güçlü bir şekilde desteklemeleri çok önemli bir sorumluluktur diye düşünüyorum. Ve hepimizin, IDB’nin bu faaliyetlerine çok büyük destek vermesi gerekiyor. İslam Kalkınma Bankası’nın sermayesinin 10 milyar doları geçmesi ve IDB’nin bir taraftan üye ülkelerdeki likit fonları, kullanılmayan fonları en iyi şekilde değerlendirmek için değişik mekanizmalar bulup onları yönlendirmesi, diğer taraftan da yatırımlarını yapması, tabii ki kalkınmanın da önemli bir motoru olmaktadır.

Bu süre içerisinde bankanın personeli de tabii çok gelişmiştir. Biz eski binasında çalışmıştık. Yeni binası da gayet görkemli, buna uygun bir şekilde çalışma alanları da çok gelişmekte. Bütün bunlar doğrusu bizi ümitlendirmekte ve gelecekte çok daha büyük ve güzel hizmetlerin yapılacağını göstermektedir. Türkiye olarak başından beri biz IDB’nin ve OIC’nin önemli üyesi olduk, IDB’nin önemli ortaklarından biriyiz. Ayrıca IDB’nin imkânlarından da en iyi şekilde faydalanan bir ülkeyiz. Biraz önce Ali Bey’in dediği gibi, bir taraftan fon sağlayan, bir taraftan imkânlarından faydalanan bir ülkeyiz, çünkü Türkiye’nin o kapasitesi de var. Bazen mevcut kapasiteyi, fonları değerlendirecek yer bulamazsınız. Bu anlamda Türkiye, banka için de çok büyük bir şans. Ülkemizin son yıllardaki, özellikle son 10 yıl içerisinde yaptığı çok köklü ekonomik reformlar Türkiye’yi bugün çok güçlü hale getirdi. Gerek içeriden gerek dışarıdan gelecek her türlü ekonomik şoklara karşı da gayet sağlam ve koruyucu hale getirdi. Neticede dünyada yaşanan büyük ekonomik krizden, finans krizinden en az etkilenen ülkelerden birisi olduğumuzu da sizler tabii yakından takip ediyorsunuzdur. Biz bu ilgimizi devam ettireceğiz.

Bugün, Ankara’da bu ofisin açılması gerçekten çok memnuniyet vericidir. Ümit ediyorum ki, yakında İstanbul’daki ofis de açılır. İstanbul’u bir finans merkezi yapmak için büyük bir projemiz var. Bunu sizler de yakından biliyorsunuz. Sadece IDB değil, Dünya Bankası, IFC onlar da ofislerini bildiğim kadarıyla açtılar. Yine bunun yanında diğer uluslararası kuruluşlar ve diğer bankalar da İstanbul’da ofislerini açıyorlar. Kısa süre içerisinde oranın da çok güçlü bir şekilde ortaya çıkacağını ve önümüzdeki yıllarda dünyanın önemli finans merkezlerinden birisi olacağına inanıyorum ve bunda IDB’nin de muhakkak ki güçlü bir yeri olacaktır.

Bu ofisin SESRIC içinde açılması da ayrıca anlamlıdır. SESRIC’in faaliyetlerini yakından takip ediyorum. Bu binanın yapılışını yakından takip ettim ve destekledim. Bütün bu kuruluşların bir çatı altında olmasının da ayrı bir anlamı vardır. Bundan dolayı da, böyle düşünüldüğü için gerçekten tebrik ediyorum. Ve yine OIC içerisinde COMSEC veya Türkçe olarak bizim İSEDAK dediğimiz kuruluş ki Türkiye Cumhurbaşkanları bu daimi kuruluşun daima başkanıdır. İslam ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliği ve ticaretin geliştirilmesiyle ilgili sorumlu bir komite bu, bunun çalışmalarına da IDB’nin güçlü destek verdiğini biliyorum. SESRIC’in güçlü destek verdiğini biliyorum ve bu çerçevede İSEDAK S&P indeksinin faaliyete geçmesini de çok önemli bir adım olarak görüyorum. Bu sayede aslında uluslararası piyasalarla buluşuluyor. Uluslararası piyasaların, İslami finans sistemlerini tanımasına fırsat verilmiş oluyor. Bütün bunları çok önemli gelişmeler olarak görüyorum.

İnanıyorum ki bu ofis sayesinde Türkiye ve IDB arasındaki işbirliği ve ilişkiler daha da ileri düzeylere ulaşacaktır ve Türkiye’den belki Orta Asya ve başka çevrelere de önemli yine açılımlar gerçekleştirilebilir. Bir kez daha hayırlı olsun, emeği geçenleri tebrik ediyorum. IDB Başkanı Ahmet Muhammed Ali ve bütün çalışma arkadaşlarını, eski Devlet Planlama Teşkilatı Başkanı Ahmet Tıktık, onu görüyorum. Bankada önemli görev alan tanıdıklarımı görüyorum. Hepsini de bu vesileyle görmekten duyduğum büyük memnuniyetimi ifade ediyorum.

Hepinize sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum. Başarılar diliyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı