Uluslararası Endüstri Mühendisleri Enstitüsü Konferansında Yaptıkları Konuşma

26.06.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Başbakan Yardımcısı,

Sayın Rektör,

Değerli bilim insanları,

Değerli misafirler,

Konuklar;

Önce hepinize sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum. Endüstri Mühendisliği Enstitüsünün Amerika Kıtası dışında düzenlediği ilk uluslararası kongrenin, Yöneylem Araştırması ve Endüstri Mühendisliği 30. Ulusal Kongresiyle birlikte ülkemizde düzenlenmesinden ben de çok büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu Kongrenin burada yapılmasını sağlayan değerli organizatörlere, başta Rektör Bey olmak üzere hepinize çok çok teşekkür ediyorum.  Ve Sayın Bilanda’ya da teşekkür ediyorum. Böyle bir kongrenin İstanbul'da yapılması, Türkiye'de yapılması gerçekten önemli. Özellikle ilk defa Amerika Kıtası dışında yapılıyor olmasını düşündüğümüzde, bunun değeri daha da çok artmaktadır. Ümit ediyorum ki, burada bulunduğunuz süre içerisinde sadece kongre ve bilimsel çalışmalarla değil biraz İstanbul'da gezme fırsatınız olur. Tahmin ediyorum ki, aranızda birçoğunuz, belki de yabancı misafirlerimizden İstanbul'a, Türkiye'ye ilk gelenler vardır. Onlar için şüphesiz ki ilk intibalar çok önemli olacaktır ve bunun da iyi bir fırsat olarak değerlendirileceğine inanıyorum.

Değerli katılımcılar;

Biraz önce konuşmasında Sayın Bilanda da söyledi; benim de endüstri mühendisliğiyle ilgim yıllar önce, siyasete başlamadan önce, akademik hayattayken, o zaman Türkiye'nin birkaç endüstri mühendisliği fakültelerinden birisinde iktisat dersleri vermemle başladı. Tabii, şimdi benim ismimi taşıyan bir üniversitenin bu toplantıyı organize ediyor olması da şüphesiz ki benim çok ilgimi çekti. Endüstri mühendisliğinin önemini, endüstri mühendisliğinin giderek daha çok etkin hale geldiğini biraz önce siz değerli profesörler ve yine değerli Başbakan Yardımcımız anlattılar. Ben burada şunlara değinmek istiyorum: Tabii, dünya değişiyor, eski dünya değil, bunun hepimiz farkındayız. Her şey hızla değişmekte ve dönüşmekte, bilgi çok çabuk güncelliğini kaybetmekte. Artık hızlı düşünmek ve hızlı uygulamak, hayatın en önemli faktörlerinden birisi haline gelmiş vaziyette. Bu bağlamda, uygulanması gereken yeni politikaları, yeni süreçleri, yeni örgütlenme biçimlerini akademik bir platformda tartışıyor olmak hepimiz için gerçekten çok önemli. Bu toplantınıza gerçekten olağanüstü değer veriyorum. Bunun bilinmesini isterim.

Ayrıca hepimiz yine şunun çok iyi farkındayız ki: Azalan kaynakların verimli kullanılması, alternatif üretim politikalarının uygulanması ve disiplinlerarası koordinasyonun sağlanmasında başarı, dünyanın gelişim hızına ayak uydurmaya bağlı olacaktır. Çok hızlı bir şekilde değişen dünyada disiplinlerarası işbirliğini bütüncül bir bakışla sağlayabilirsek, o zaman bundan tabii ki çok faydalanacağız.

Mühendisler genellikle belli alanlarda çok derinleşirler, ama disiplinlerarası koordinasyonu sağlayan da endüstri mühendisleridir. Şunu yine hepimiz çok iyi biliyoruz ki: Endüstri mühendisleri, fen bilimlerine, matematik başta olmak üzere sosyal bilimlere, diğer bütün bilimleri yukarı bir pencereden bakan insanlardır. Dolayısıyla çok geniş, makro meseleleri değerlendirebilecek insanlardır. Endüstri mühendisliğinin analiz yeteneği ve sorunlara çözüm bulma kabiliyeti sadece şirket bazında veyahut da sektör bazında değil, ülke meselelerinde söz konusudur. Bunu siyasi ve devlet hayatında doğrusu en iyi bilen kişilerden birisiyim. Yine şunu ifade etmek isterim ki: Mühendisler giderek ekonomi, iktisat ve buna çok ilgi göstermektedirler. Hatta mühendislik tahsilinden sonra çok sağlam bir ekonomi bilgisi edinen mühendislerin ne kadar başarılı olduklarını hepimiz biliyoruz. Ülkemizde de bunun örnekleri çoktur. Bu bağlamda, Türkiye'de gerçekten bu konu çok öne çıkmaya başlamıştır ve bilhassa son 10 sene içerisinde Türk ekonomisinin çok büyük bir performans göstermesinde de bunun çok açık katkısı vardır.

Bu vesileyle şuna da değinmek istiyorum: Türkiye'de son 10 yıl içerisinde yakaladığımız siyasi istikrarla çok büyük hamleler yaptık. Bu hamleler hem ekonomide hem siyasette hem hayatın bütün alanlarında gerçekleşti. Bunların hepsini belki reformlar diye size özetleyebilirim. Türkiye'de siyasi reformlar, ekonomik reformlar, hepsi âdeta el ele ilerleyerek, bugünkü Türkiye'yi ortaya çıkarttı ve bugünkü Türkiye'nin cazibesini eminim ki sizler de takip ediyorsunuzdur. Gerçekleştirdiğimiz çok köklü reformlarla, siyasi, ekonomik, hukuki alanında gerçekleştirdiğimiz çok köklü reformlarla Türkiye, içeriden ve dışarıdan gelen birçok şoklara karşı kendisini koruyacak bir ülke haline geldi ki; bunların da test edildiğini görüyoruz. İçeride zaman zaman karşılaştığımız çalkantılar Türk ekonomisine hiçbir şekilde zarar vermediği gibi, çok daha global planda, çok daha büyük şekilde gelen dalgalar ki; hep beraber şahit olduğumuz dünya finans krizleri, bütün bunlar da Türk ekonomisine etki yapmadılar ve Türk ekonomisinin herhangi bir şekilde büyük sarsıntı geçirmesine neden olmadılar. Bütün bunların sebebi, son 10 yıl içerisinde Türkiye içerisinde gerçekleştirdiğimiz çok köklü siyasi, ekonomik reformlardır. Buradan şuna gelmek istiyorum: Türkiye'nin önündeki ajandası, bu reform sürecini güçlü bir şekilde devam ettirmek olacaktır. Şu bir gerçektir ki: Türkiye, Avrupa Birliğiyle müzakerelere başlarken, bir taraftan siyasi kriterler olan Kopenhag Siyasi Kriterlerini yerine getirirken diğer taraftan da başka bir şart olan işleyen piyasa ekonomisinin, bütün hukuki ve ekonomik altyapılarını da yerine getirmiştir. Bütün bunlar, Türkiye'nin bu başarısının altındaki çok önemli dinamiklerdir.

Önümüzde daha yapacağımız çok iş var. Bugün Türkiye'nin fert başına milli gelirinin 10 bin doların üzerine çıkması tabii ki büyük bir başarıdır. Son 10 yıl içerisinde Türkiye'nin, Avrupa Birliği’nin büyümesinden 5 misli daha ekonomik büyümeyi gerçekleştirmesi muhakkak ki bizim için çok büyük bir başarıdır. Ama kendimizi gelişmiş, demokratik, kalkınmış ülkelerle mukayese ettiğimizde, Türkiye'nin hâlâ yol alması gerektiğini de çok açık bir şekilde görüyoruz ve bunun da farkındayız. Onun için, Türkiye çok köklü bir şekilde bu reform süreçlerini idame ettirecektir. Şüphesiz ki elimizdeki en büyük kıymet, ülkedeki siyasi istikrardır. En büyük “asset” de budur. Siyasi istikrarın olması ve güçlü bir parlamentonun olması, doğru yasaların çıkartılması, doğru ekonomik politikaların uygulanması için de şüphesiz ki en büyük avantajdır.

Bugün birçok Avrupa ülkesinde yaşanan krizlerin altındaki esas sebebin karar alamama olduğunu hepimiz biliyoruz. Yoksa, doğru politikanın ne olduğunu eminim ki nüfusu en küçük olan ülkede bile bilen çok sayıda uzman vardır. Ama önemli olan, doğru kararların, doğru politikaların uygulanma kararlılığını gösterebilecek güçlü yönetimlerin olup olmamasıdır. Bu bakımdan da Türkiye çok büyük avantajlıdır.

Onun için hedefimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıldönümüne geldiğimizde, Türkiye'yi yüksek gelirli ülkeler sınıfına taşınmaktır. Bugün orta gelirli bir ülkeyiz. Hepimizin çok tartıştığı bir konu vardır “Orta gelir tuzağı” diye. Türkiye'nin bu tuzağa düşmemesi için Türkiye'yi büyütmeye devam etmemiz gerekir. Tabii ki, orta gelirliden yüksek gelirli bir ülke noktasında gelebilmenin çok önemli şartlarından birisi o ülkenin hepimizin “soft power” dediğimiz, Türkçe’de “yumuşak güç” olarak adlandırdığımız, Türkiye’nin bu tarafını çok güçlü hale getirmektir. Siyasi ve ekonomik reformların el ele Türkiye'yi bu noktaya getirdiğini söyledim. Hâlâ bu konuda demokratik, siyasi, hukuki ve ekonomik reformların ve hayatın diğer alanlarındaki değişimlerin güçlü bir şekilde devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunu yaptığımız süre içerisinde Türkiye'nin mevcut potansiyeli, Türkiye'nin mevcut gücü, muhakkak ki cazibesi, Türkiye'yi çok daha yukarılara taşıyacaktır. Bütün bunları yaparken, çok makro bir bakışı sağlıklı bir şekilde muhafaza etmemiz gerekmektedir. Burada şüphesiz ki bütün bilim insanları başta olmak üzere, özellikle meseleye makro açıdan bakabilen ve genel değerlendirme yapabilen siyasetçilerin hepsinin muhakkak ki çok büyük rolü olacaktır. Bu toplantıda sizinle bulunmak isterdim ve neler konuşuyorsunuz, bunları dinleyip kendimi tazelemek isterdim; ama tabii ki, bunun mümkün olmayacağını siz de tahmin edersiniz. Ama yaptığınız çalışmaları, konuşmalarınızı, çıkan “paper” ları, bütün bunları daha sonra takip edeceğimi ve bütün bunlardan hepimizin faydalanacağından da emin olabilirsiniz.

Bir kez daha hepinize Türkiye'ye hoş geldiniz diyorum. Bir kez daha Türkiye'deyken hoş vakit geçirmenizi ve aynı zamanda da bilim dünyasına çok değerli katkılar sunmanızı temenni ediyorum.

Hepinize tekrar sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Sağ olun.

Yazdır Paylaş Yukarı