Türk Eğitim Derneği’nin ve TED ailesinin Değerli Mensupları,
Çok Kıymetli Misafirler ve Sevgili Öğrenciler,
Böyle güzel bir sonbahar sabahında bu güzel üniversitenin açılışında sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Hepinize muhabbetlerimi ve sevgilerimi sunuyorum ve hemen sözümün başında bu üniversitenin gerçekleşmesinde emeği geçen herkesi de kutluyorum. Başta vakıf, vakıf başkanı, değerli arkadaşları ve şüphesiz ki her kademeden, bu üniversitenin açılışına destek veren herkesi tebrik ediyorum.
Ben hem Cumhurbaşkanı olarak hem de TED anatüzüğünün ikinci maddesini burada hatırlatayım size, tüzüğünüzün ikinci maddesinde, Cumhurbaşkanı, Türk Eğitim Derneğinin yüksek koruyucusudur, diyor. Dolayısıyla bu sorumluluğumla da bu üniversitenin kuruluşunu yakından takip ettim ve her türlü desteği verdim. İnanıyorum ki çok seçkin bir üniversite olacak.
Şimdi bu inancım nereden geliyor derseniz, şuradan; bir atasözümüz var “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye, sizin işiniz ortada. Biraz önce hem sayın rektör hem sayın başkan konuştu. 80 küsur yıldır, neredeyse bir asra yakındır eğitim camiasının içindesiniz. Ve kuruluşu, Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda ve o zaman bütün devlet büyüklerinin de içinde olduğu kurulan bir dernekle, o günden faaliyete başlayıp, bugüne kadar, ilk, orta, lise öğretimi, biraz önce gördüğümüz gibi, ana okul da dahil olmak üzere başarısını ispat etmiş, işini ispat etmiş bir kurum. Milli Eğitim Bakanlığından sonra TED, Türkiye’nin eğitim sektöründe milli olan en önemli kuruluşlarından birisi ve başarısı da ortada.
Sizin mezunlarınız bugün, gerek devlet kademesinde, bürokraside, gerek iş aleminde, gerek üniversitelerde, bilim, sanat, bütün alanlarda kendisini hep ispatlamış bir kurum. Dolayısıyla bu tecrübenizi şimdi üniversiteye aktarmanın sırası geldiğine inanıyorum. Ve bu tecrübenizi, başarınızı da ayrıca ailenize mensup bir veli olarak da yakinen biliyorum.
Yıllar önce oğlumu getirip, sabah karşı kapıya, karşı binaya bıraktığımı ve daha sonra sizin en iyi şekilde eğiterek mezun ettiğinizi bilen bir kişi olarak, bu kuruma güvenim ve inancım tamdır.
Şimdi önemli olan, iyi bir üniversiteyi kurmak. Bütün bu başarıyı, tecrübeyi, üniversiteye taşıyabilmek. Bunu yapacağınıza gerçekten inanıyorum. Çünkü her şeyden önce böyle bir geçmişiniz var. İkincisi Ankara’da imkanlarınız var ve bütün bu destekler var. Türkiye, bütün amacı şu, halkımızı daha mutlu etmek, daha zengin etmek, ülkemizi daha güçlü kılmak, ülkemizi daha büyük yapmak, bütün vatandaşlarımızı daha huzurlu hale getirmek.
Bunun birinci yolu, nitelikli insan gücüne sahip olmaktır. Hepimizin amacı bu aslında. Nitelikli insan gücü nerede varsa o toplumun aşamayacağı ve ulaşamayacağı hedef yoktur. Ama insan sayınız çok olur, nüfusunuz çok büyük olur ama nitelikli değilse, o zaman bu nüfus yük olmaya başlar. Ama nitelikli nüfus ise, ne kadar büyük olursa olsun, o yük değil, güç verir. Bu hepimizin bildiği bir konudur. Ama bunu gerçekleştirebilmek için çok büyük bir seferberlik içindeyiz. Bunun birçok alanları vardır, tabi ki ilk orta lise eğitimi ayrı ama yükseköğretim bunun başka bir alanıdır.
Türkiye’de çok şükür bugün, çok sayıda üniversite var. Üniversiteye erişebilmek artık kolay. Neredeyse her ilimizde üniversite var, birçok ilimizde sadece büyük illerimizde, İstanbul, Ankara, İzmir gibi değil, diğer Anadolu’daki illerimizde bile 3-4 üniversitesi olan şehirlerimiz var. Şimdi esas mesele, seçkin, iyi üniversitelerin sayısını çoğaltmakta. Mezunlarının arandığı, mezunlarının tercih edildiği üniversitelerin sayısını çoğaltmakta. Şimdi en büyük amacımız bu. Bunun için hep uğraşılıyor. Yeni Yüksek Öğretim Kurumu, üniversiteler yasasının da bütün amacı bu.
İyi üniversite nasıl olacak, yani kaliteli eğitim nasıl verilecek. Bunun için herkes şimdi kafa yoruyor, tecrübeler ortaya konuyor. Bu bağlamda yeni hazırlanan üniversite yasasıyla ilgili herkesin katkı vermesini, açık seçik, şeffaf bir şekilde bu hazırlıklara katılmasını, tekliflerinin en iyi şekilde değerlendirmesini ve bunun siyasi polemik konuları haline getirilmeden Türkiye’nin en büyük ihtiyacı olan nitelikli insan gücünü yetiştirecek kurumlarımız nasıl daha iyi olur, nasıl gelecek nesillerimiz daha nitelikli yetişir, kaygısı ve amacıyla hareket ederek görüşlerimizi fikirlerimizi ortaya atıp ve gayet açık fikirle de önyargısız bunları dinleyip ve neticede yeni bir yasanın, yeni bir kanunun ortaya çıkartılması…
Bugün, 1980 yıllarında, o günün şartlarına göre hazırlanan bir yasayla üniversitelerimizi yönetmek mümkün değil. Türkiye’nin en küçük ilindeki bir üniversite ile Türkiye’nin en köklü üniversitesini aynı kurallarla idare etmek, bunlar artık mantıklı şeyler değil. Bunları hepimiz görüyoruz. Ayrıca Türkiye’de her alanda çok köklü değişiklikler olurken, çok büyük bir dinamizm yaşanırken, siyasi hayatımızda, demokratik standartlarımızda, ekonomik reformlar, adalet yargı alanında çok büyük reformlar, değişiklikler yaşanırken, üniversiteleri 80’li yıllardaki yasayla bırakmak, tabii ki kabul edilebilir değil.
Maalesef uzun süre üniversitelerimiz çok kapalı kaldı. Dışa açık olmadılar. Ve yine uzun süre, kendi enerjimizi başka bir şekilde tükettik. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki son yıllarda üniversiteler de kendi geldi ve bunun farkına vardılar. Önceliklerini herkes yerine koydu ve büyük bir yarış başladı. Birçok üniversitemizi ziyaret ediyorum ve görüyorum. Bütün üniversiteler birbiriyle yarış içerisinde. Bu yarışın en önemli sebeplerinden birisi de vakıf üniversiteleridir. TED Üniversitesi de bunlardan biri olacaktır.
Üniversite eğitiminde rekabetin başlatılması ve karşılıklı bir yarışın başlamasında vakıf üniversitelerinin çok büyük katkısı olduğunu burada ifade etmek isterim. Şimdi bu rekabet ancak kaliteyi yönetecektir. Ve bu rekabet içerisinde başarılı olan öne çıkacaktır. Ve yeni yapılacak yasada bütün bunları gerçekleştirecek bir düzenlemeyi yapmamız gerekir. Onun için her şeyi kontrol eden, merkezden her şeye talimat veren bir anlayıştan tamamen uzaklaşmamız ve üniversitelere özellikle de köklü üniversitelere daha çok esneklik tanımamız, onlara daha çok yetki devretmemiz ve aynı zamanda da onların başarısını ölçmemiz. Dolayısıyla bütün devlet, kamu kaynaklarını kullanan bütün kamu kuruluşları ve bütün kuruluşlar neticede hesap da vermesini bilmeleri gerekir. Dolayısıyla hem performansı ölçülecek, ne ürettiği ölçülecek, ne eklediği ölçülecek ve buna göre desteklenecek ve hesap da verecek. İşte bütün bu yapıyı oluşturacak yeni bir düzenlemenin vakit geçirmeden ortaya çıkması gerektiği kanaatindeyim.
Şunu da söylemek istiyorum, üniversiteler ki büyük bir kısmı devlet üniversiteleri olmak üzere, tabi ki kamu kurumlarıdır. Ama bunlar sıradan herhangi bir kamu kurumu, üniversitedeki akademisyenler herhangi bir kamu çalışanı değil. Dolayısıyla üniversitelerin bu başarısının altındaki temel şartlardan birisi de özerkliklerinin en iyi şekilde korunmasıdır. Üniversitelerin özerkliği korunmadığı süre içerisinde, o zaman onları birçok empozeler söz konusu olacaktır. Ve o zaman gelişme, dinamizm ve atılım da söz konusu olmayacaktır.
İşte bütün bu anlayış içerisinde, yeni bir döneme hep beraber işbirliği içerisinde girmemiz gerektiğine inanıyorum. Açılışını yaptığımız TED Üniversitesi’nin çok büyük yeri olacağına inanıyorum üniversite dünyasında. Ankara gibi birçok üniversitenin olduğu yer. Kendi tecrübesi ve bu imkânları ve inanıyorum ki TED Üniversitesi’nin başarılarında aynı orta ve lise öğretiminde gördüğümüz gibi, önümüzdeki yıllarda göreceğiz ve bundan da hepimiz gurur duyacağız.
Bir kez daha emeği geçen herkesi tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Ve bütün akademik kadro başta olmak üzere, öğrencilere ve herkese başarılar diliyorum. Sizin başarınız, muhakkak ki Türkiye’nin başarısı olacaktır.
Sağ olun.