"Aziz Şehitlerimizin Eşleri, Anneleri, Babaları, Çocukları, Yakınları,
Değerli Gazilerimiz ve Yakınları,
Önce hepinize hoş geldiniz diyorum. Hoş geldiniz sefa getirdiniz. Ben ve eşim bu mübarek günde sizlerle beraber iftar yapmaktan ve sizlerin davetimizi kabul edip, buraya gelmenizden çok büyük şeref duyduk. Bir kez daha hepinize hoş geldiniz diyorum.
Mübarek Ramazan hepimize hayırlar getirsin. Bu aylar yüzü suyu hürmetine memleketimizde huzur olsun, barış olsun; memleketimizde terör, yanlış işler, şiddet, bunların hepsi dursun.
Cumhurbaşkanı olarak bu altıncı iftarım. Her sene memleketimizin her şehrinden sizler gibi şehit ailelerimizi ve gazilerimizi buraya davet ediyorum ve hep beraber oluyoruz. Maalesef ülkemizde terör devam ettiği için şehitlerimiz hâlâ var. Bugün bu iftara gelirken, öğleyin Van'da şehit olan bir evladımızın cenazesine katılarak geldim.
Bunu durdurmak için, sizler de takip ediyorsunuz, devletimiz, hükümetimiz, bütün hepimiz elimizden gelenleri yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Ama maalesef dünyanın her tarafında olduğu gibi memleketimizde de yanlış yapmakta ısrarlı olanlar var. Şüphesiz ki bunlara da fırsat vermemek için elimizden gelen her türlü tedbiri almaya devam edeceğiz.
Şehitlerimizin Aziz Yakınları,
Ben her zaman bu iftar vesilesi ile bu konuşmayı yaparken sizlerin benim en değerli misafirlerim olduğunuzu hep söylüyorum. Bugün de bunu söyleyeceğim. Sizler bizim en değerli misafirlerimizsiniz.
Biraz önce hepinizi tek tek kabul ederken hepinizin hissiyatını toplu olarak şimdi biz yaşıyoruz. Aslında bir yerden bir şehit haberi geldiğinde hepimizin yüreğine bir ateş düşer. Doğrusu eğer akşam, gece yaverlerim gelip de kapıyı çaldıklarında veya telefon ettiklerinde muhakkak bir acı haber vardır diye, o acıyı biz sizden önce duyarız. Ama ne yapalım ki bu acı devam ediyor, bütün gayretlerimize rağmen durduramadık.
İnşallah gelecek sene sizlerin sayısı daha az olur. Her sene duamız bu, her sene gayretimiz bu. Muhakkak ki gidenleri geri getirmek mümkün değil ama hep beraber gayretimiz şu ki; vatan için, millet için, ülkesi için, inançları için en değerli varlıklarını feda eden şehitlerimizin hatıralarını daima başüstünde tutuyoruz. Şehitlerimizi daima gururlarımız olarak görüyoruz.
Her konuşmamda tekrarladığım şey şudur: Hangi mahallede, hangi köyde, hangi kazada, hangi şehirde bir şehit, gazi varsa onların oralarda baş tacı edilmesi lazım. Ben aslında sizleri buraya davet edip, sizlerle beraber olmakla hem bütün vatandaşlarıma, halkımıza; hem bütün kamu görevlilerimize, hem de bütün devlet organlarımıza bu işareti veriyorum.
Ateş tabii ki düştüğü yeri yakıyor. Cenazeleri kaldırıyoruz, elimizden geldiği kadar hep sizlerle beraber oluyoruz. Ama ondan sonra da kendinizi yalnız hissetmeyin. Ne zaman bir ihtiyacınız olursa, ne zaman bize ihtiyacınız olursa bulunduğunuz yerde kaymakamı, valiyi, herhangi bir devlet organının başının kapısını hiç teklifsizce çalın veya bizleri arayın. Hiç tereddüt etmeyin ve bizlere herhangi bir şey söylediğinizde inanın ki onları sonuna kadar takip ederiz, sizlerle hepinizle yakından ilgileniriz. Çünkü siz en değerli varlıklarınızı bu vatan için feda ettiniz. Bunun kıymetini biliyoruz, bundan tereddüdünüz olmasın.
Gazilerimiz aynı şekilde; onlar şehitliği göze aldılar ama gazi oldular. Onların da şifa bulması, onların da hayatlarını mutlu bir şekilde devam ettirmeleri için yine hepimiz sorumluyuz. Bunu özellikle söylüyorum ki kimse kendisini yalnız hissetmesin. Herkes bir derdi olduğunda, herkes “Şehitlerimiz gitti biz unutulduk.” gibi bir hissiyata kapılmasınlar.
Şimdi sizin hepinizin masanızda hem benim temsilcilerim, hem de diğer kurumların temsilcileri var. Hiç tereddüt etmeden ne arzunuz varsa size biraz sonra soracaklar, onları muhakkak söyleyin ve herkes not alacak bunları. Bunların hepsini takip edeceğiz.
Şehitlerimizin Değerli Yakınları,
Değerli Gazilerimiz,
Bir kez daha sizlere şunu hatırlatmak istiyorum: Bu mertebeler, şehitlik ve gazilik bizler için kutsaldır. Bizler tarih boyunca devleti için, milleti için, hak için, namusu için, doğruluk için, inançlarımız için yeri geldiğinde şehitler verdik, gaziler verdik. Sizlerin çocukları da bu şerefli mertebelere ulaştılar.
Şehitlerimizle ilgili çok şiirlerimiz vardır ama en güzeli millî şairimiz, İstiklâl Marşımızı yazan şairimizin Çanakkale Destanı'nda yer alan “Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber, sana ağuşunu açmış duruyor peygamber” cümleler her şeyi ifade etmektedir.
Memleketimizde inşallah huzur bir gün gelecektir. Bütün arzumuz bunun bir an önce gelmesidir. Bütün arzumuz yanlışta olanların, eli kanda olanların, eli silahta olanların, bu yolun yanlış olduğunun farkına artık varmaları ve hem kendilerini, hem ailelerini, hem de kana girerek üzdükleri insanların hayatını zehir etmeye son vermeleridir.
Şunu da herkesin bilmesi gerekir: Devletin, milletimizin, ülkemizin bölünmezliği için, devletin otoritesi için, halkımızın huzuru için şüphesiz ki hiçbir taviz de verilmeyecektir.
Ümit ederim ki bu güzel memleket -hepimizin memleketidir- bu memleket doğusu ile batısıyla, kuzeyi ile güneyi ile herkesindir. Bu ülkede yaşayan bütün vatandaşlarımız hepimizin birinci sınıf vatandaşlarıdır. Noksanlıklarımızı, eksikliklerimizi konuşarak, anlaşarak düzeltmek de muhakkak ki hepimizin görevidir. Ama kim ki silaha sarılır, kim ki şiddete başvurur bunu asla kabul etmek mümkün değildir. Onun için yanlışta olanlara bir kez daha sesleniyorum: “Gelin bu yoldan vazgeçin.”
Hepinize bir kez daha hoş geldiniz diyorum. Bildiğiniz gibi yeni yasalar çıktı, yeni bakanlıklar kuruldu şehitlerimizin aileleri ve gazilerimizle daha yakından ilgilenmek ve onların noksanlıklarını ve ihtiyaçlarını daha süratli şekilde gidermek için. Onun için hiç tereddüt etmeyin, herhangi bir noksanlığınız, herhangi bir arzunuz olduğunda bunu muhakkak bize bildirin.
Tekrar bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Hepsinin ruhu şad olsun. Hepsinin mekânı cennet olsun. Gazilerimize de Allah'tan hep şifa diliyorum, onlara da hep mutluluk ve saadet diliyorum. Hepiniz hoş geldiniz sefa getirdiniz. Tekrar teşrif ettiğiniz için hepinize çok çok teşekkür ediyorum.
Sağolun, varolun."