Kıymetli Misafirler,
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Sözlerime başlamadan önce, özellikle yurtdışından gelen, dünyanın dört bir köşesinden gelen bütün misafirlere hoş geldiniz diyorum. Sizleri Türkiye’de görmekten gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Bu vesileyle hepinize sevgiler ve muhabbetler sunuyorum.
Ayrıca, böyle büyük bir organizasyonu gerçekleştirdikleri ve bütün kıtalardan, neredeyse bütün ülkelerden, siz değerli iş adamlarını Türkiye’ye, İstanbul’a davet ettikleri ve topladıkları için; başta TUSKON olmak üzere, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçılar Birliği’ne ve özellikle de Ekonomi Bakanlığımıza, hem teşekkür ediyorum hem tebrik ediyorum.
Arzu ederim ki bu ziyaretiniz, bu organizasyon, hem ticaret hem ziyaret olsun. Türkiye’de ve Türkçede bir söz vardır, “Bir yere gidince hem ticaret hem ziyaret yaptık” derler. Sizin de bu şekilde hem ticaret hem ziyaret yapmanızı isterim. Ve bu vesileyle Türkiye’ye iyi tanımanızı ve Türkiye’nin tarihini, kültürünü, zenginliklerini, coğrafyasını, hepsini bilmenizi isterim. Ve ayrıca şunu da öğrendim ki: Bu ziyaret böyle oluyormuş herhalde. Sizleri zaten sadece İstanbul’a değil, Türkiye’nin birçok şehrine de götüreceklermiş. Ve bu organizasyonu yapanlar, orada ayrıca Türk aile geleneğini, Türk ailelerinin misafirperverliğini de sizlere göstereceklermiş. Bundan büyük bir memnuniyet duydum. Ümit ederim ki sizler de Türkiye’den giderken, çok güzel intibalarla gidersiniz ve bu ziyaret, ilk ziyaret olmaz, ilk başlangıç ziyareti olur. Bunun arkası da gelir.
Yine öğrendim ki 7 yıl içerisinde bu tip uluslararası toplantıların yirmidördüncüsü gerçekleşiyormuş. Bundan dolayı da hem TUSKON’u hem de bu organizasyona destek veren bütün diğer kuruluşları, Ekonomi Bakanlığı’nı hep tebrik ediyorum.
Değerli Misafirler,
Aslında ticaret tarih boyunca, insanların birbirini tanımasına, birbiriyle yardımlaşmasına ve ülkeler arasındaki dayanışmanın güçlenmesine yol açan en iyi bağdır. Bu bakımdan ticaret her zaman çok değerli olmuştur. Burada yazan köprü vazifesini, bu toplantıların görmesini isterim. Türkiye’yi hepinizin çok iyi tanımasını isterim. Türkiye’yi eminim ki basından, medyadan, uluslararası televizyonlardan, gazetelerden, hepsinden izliyorsunuz. Türkiye son yıllarda, çok daha fazla dünyada görünür olmuştur. Çok daha takip edilir olmuştur. Sadece bölgesinde değil, uluslararası planda, çok daha fazla, ne söylüyor, ne yapıyor diye takip edilen bir ülke haline gelmiştir. Bunun sebeplerinden birisi tabii ki takip ettiğimiz dış politikadır. Önce çevremizle, daha sonra yakın çevremizle, daha sonra da dünyanın en uzak köşeleriyle ilişkilerimizi güçlü tutmak için, var olan ilişkilerimizi daha geliştirmek için büyük gayret sarf ediyoruz. Size bir misal vermek isterim, 2006 yılında, bizim bütün Afrika’daki temsilciliklerimizin sayısı sadece 12 idi. 12 büyükelçiliğimiz vardı. Şimdi, Afrika’daki büyükelçiliklerimizin sayısı 34’e çıktı, yani neredeyse 3 misli arttırdık. Biz, bunu yaparken, birçok ülke, belki ekonomik olarak Türkiye’den daha güçlü olan birçok ülke, tasarruf adına, ekonomik sıkıntılardan dolayı, mevcut büyükelçiliklerini kapatmakta, temsilciliklerinin sayısını azaltmaktadır.
Dolayısıyla, “Türkiye olarak dünya ile bütün ilişkilerimizi daha çok geliştireceğiz” derken, bunun sağlam alt yapısını da yapıyoruz. Ayrıca bütün ülkelerle ilişkilerimizin, ticari ve ekonomik ilişkilerimizin ahdi alt yapısı dediğimiz, hukuki alt yapılarını da hep tamamlıyoruz. Gerek Cumhurbaşkanı olarak benim ziyaretlerimde, gerekse benim misafirim olan cumhurbaşkanlarının Türkiye ziyaretlerinde gerek Sayın Başbakanın, gerek Sayın Bakanların ziyaretlerinde, birçok anlaşmaları imzalıyoruz. Bu anlaşmalar bazen serbest ticaret anlaşması, bazen yatırımların karşılıklı korunması anlaşması, bazen vergi muafiyeti, karşılıklı vergilerden muaf olma anlaşmaları, bazen ulaştırma anlaşmaları, bazen sağlık anlaşması, bazen turizm anlaşmaları gibi anlaşmalar. Bu anlaşmalar hangi anlama geliyor? Sizlerin, tüccarların, sanayicilerin, iş adamlarının önünü açan, onların üstünden rahat yürüyebilecekleri yolları açıyoruz ki, siz daha kolay bir şekilde iş birliği yapınız diye. Düşünün ki serbest ticaret anlaşması imzaladığımız ülkelerin tüccarları, iş adamları Türkiye ile ne kadar daha rahat hareket ederler. Düşünün ki, yatırımların korunması anlaşmasını imzaladığımız ülkelerle ne kadar çok rahat hareket edersiniz. Hiçbir tereddüdünüz olmaz. Veya vergi muafiyeti anlaşmasını yaptığımız ülkelerde, orada bir iş yapıyorsanız, orada ödediğiniz verginin aynısını burada bir kez daha ödemezsiniz. Veya burada ödüyorsanız, orada ödemezsiniz. Bütün bunlar işte sizler için yapılıyor. Ve bütün bunlar, hepimizin çok önem verdiğimiz alanlardır.
Biraz önce konuşan değerli bakan, değerli başkanlar, şunları söylediler: Gerek benim gerek hükümet üyelerinin ve Başbakanın kendilerine ne kadar çok yardımcı olduğumuzu söylediler. Biz başından beri iş dünyası ile çok barışık bir politika izliyoruz, başından beri iş dünyasına çok önem veriyoruz. İkili olarak yaptığım bütün devlet ziyaretlerinde, siz değerli iş adamlarını veya arkadaşlarınızı yanımızda götürdüğümüz gibi, oralarda da gittiğimiz ülkelerin cumhurbaşkanlarıyla birlikte iş forumu toplantıları yapıyoruz. Ve aynı burada olduğu gibi, bu bazen Kongo oluyor, bazen Bangladeş oluyor, bazen Hollanda oluyor, bazen Japonya oluyor. Nereye gittiysek, gittiğimiz her yerde, bu iş toplantılarını yapıyoruz ve sizleri teşvik ediyoruz, daha çok iş yapın, daha çok bir araya gelin diye.
Türkiye’nin önemli ikinci çok ilgi alanı ekonomik faaliyetler. Aslında ekonomik faaliyetlerle siyasi faaliyetleri birbirinden ayırmak mümkün değil bugün artık. Bütün büyükelçilerimiz görev yerine giderken, onlara hep şu talimatı verdim: “Siz sadece siyasi konularla ilgilenmeyeceksiniz, daha çok ekonomik konularla ilgileneceksiniz.” Ve gerçekten de öyle oluyor, sizler de bunun en iyi şahitlerisiniz. Gittiğiniz yerlerde büyükelçiler artık nasıl evlerini size açıyorlar. Herhangi bir şirketimizin, herhangi bir firmamızın bir yatırımı, bir büyük ticareti varsa, sanki o devlet firmasının ticareti gibi, devlet firmasının yatırımıymış gibi onları da yakından takip ediyorlar. Veya bulundukları ülkelerdeki yabancı yatırımcıların, tüccarların Türkiye ile ilgili bir işi varsa, onlara en büyük önceliği veriyorlar. Onların her türlü işlerini kolaylaştırıyorlar.
Tabii ki ekonomik faaliyetlerin gelişmesi için alt yapılardan birisi demin söylediğim hukuki anlaşmalarsa, biri de ulaşım kolaylığıdır. Ulaşım kolaylığı da bugün artık havadan olmaktadır. Tabii ki deniz ulaşımıyla, karayolları, tren yollarıyla, mallarınızı taşıyacaksınız ama, anlaşmaları imzalamak, bu alışverişleri yapmak için de uçaklarla gideceksiniz. Birbirinizi tanımak için seyahat edeceksiniz. İşte bunu kolaylaştırmak için de Türk Hava Yolları’na verdiğimiz “Uçabildiğiniz kadar her yere uçun, yeter ki fizibıl olsun” şeklinde bir istikamet, bir perspektif var. Bunun neticesi, bugün Türk Hava Yolları, 192 ayrı merkeze uçuş yapıyor. 89 ülkeye ama 89 ülkenin içerisinde, 192 ayrı şehre uçuyor. Almanya’da kaç tane bilmiyorum, neredeyse her şehre uçuyorsunuz. Rusya’da neredeyse 20’ye yakın ayrı şehre uçuyorlar. Ama en memnun olduğum şey şu: Türk Hava Yolları neredeyse Afrika’nın bütün başkentlerine uçar hale geldi. Somali’ye uçan tek yabancı hava yollarının Türk Hava Yolları olduğunu söylersem, gerisini artık söylemeye gerek yok. Onun için herkes İstanbul’a gelmek zorunda. İstanbul gerçek anlamda, bütün merkezleri birleştiren bir başkent olmuştur. Herhangi bir yere gideceksiniz, en kısa gidiş yolu İstanbul’dur. Bu bakımdan Türk Hava Yolları, tabii ki diğer uçak firmalarımız da, Türkiye’nin dış politikasına da, aynı şekilde Türkiye’nin ekonomi politikasına çok büyük katkı sağlamaktadır.
Diğer bir önemli ayak da şu: Siyaset, ekonomi ve üçüncü ayak, Türkiye’nin hiçbir karşılık beklemeden, insani amaçlı olarak yaptığı çalışmalardır. Açılan okullar, açılan hastaneler, açılan sağlık merkezleri, tarımda yapılan hizmetler, Afrika’da gidip de hiçbir ayrım, din, ırk, renk ayrımı yapmadan, yerin altından su çıkartıp, o suyu o köye, o beldeye bırakıp, ondan sonra başka bölgeye giren Türk NGO’Ları… Bütün bu faaliyetlerin toplamı, Türkiye’yi en çok gururlandıran faaliyet alanı haline getirmiştir. Türkiye, BM’nin donörler kulübüne girmiştir ve -bunun altını özellikle çiziyorum- Türkiye’nin insani amaçlı harcamaları, devlet artı Türk sivil toplum kuruluşlarının toplam harcamaları 2 milyar doları geçmektedir her yıl. Bunlar karşılık beklemeden yapılan hizmetlerdir.
Değerli Misafirler,
En önemli şey, birbirimize yardım açısından, önce ticaret, daha sonra da yatırımlardır. Ticaret dediğimde, bu bizim geleneğimizdir. Osmanlılar zamanında, Osmanlı Devleti zamanında da İstanbul, İzmir, Kahire, Beyrut, bütün buralar, ticaret merkezi idi. Bugün nasıl New York, Londra, Amsterdam ticaret merkezleriyse, uluslararası tüccarların buluştuğu yer ise, eskiden de bu dediğim şehirler, aynı şekilde bütün dünya tüccarlarının buluştuğu, bir araya geldiği büyük şehirlerdi. Şimdi belki bir aradan sonra İstanbul bu vasfına tekrar bürünmüştür. Bugün bilmiyorum İstanbul’da kaç tane uluslararası toplantı var, kaç tane büyük organizasyon var. Dünyanın büyük iş adamlarını, dünyanın yatırımcılarını toplamış ve aynı anda bu toplantılar devam ediyor. İstanbul’da bütün oteller, tüccarlar, iş adamları, yatırımcılar, tarafından doldurulmuş vaziyette. Zannetmeyin ki bugün burada sadece bu toplantı var, birçok toplantı var. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Hepsine en iyi şekilde ev sahipliği yaptığımız gibi, kültürümüzü, tarihimizi ve bütün iyi niyetimizi de değerli misafirlere aktarıyoruz.
Size son olarak şunu söylemek istiyorum: Ticareti yapın ama ticaretten sonra yatırımlara geçin. Türk iş adamlarının ve yatırımcılarının birçok batılı dostumuzdan farkı şudur: Afrika’ya gittiğimizde sadece ticaret yapmayız. Afrika’ya gittiğimizde yatırım yaparız, yatırım yaptığımızda teknoloji taşırız, istihdam yaratırız, onların ihracatını oluştururuz. Ve bir şekilde know how oraya götürürüz. Bu, şu demektir: “Karşılıklı kazan kazan şeklinde ticari ekonomik faaliyet” demektir. Bazılarının yaptığı gibi, gidip oraya hiçbir şey bırakmadan, oranın en kıymetli madenini veya varlığını alıp sadece götürmek değil. Biz tam tersine gittiğimiz yere de bir şeyler bırakırız. Gittiğimiz yerlerde de insanların yetişmesini, gittiğimiz yerlerde de büyük ekonomik faaliyetlerin olmasını çok isteriz ve çok teşvik ederiz. Bu anlayış içerisinde biz dostluk, dayanışma ve ekonomik işbirliği kuruyoruz. Ama bütün bunların esas temelleri ve esas bunların unsurları da sizlersiniz. Türk ve bütün diğer ülkelerden gelen yabancı dostlarımızdır.
Bu anlayış içerisinde görüşmelerinizi yürütün. Bu anlayış içerisinde tanışıklıklarınızı ortaklıklara dönüştürün. Ve bu anlayış içerisinde hem Türkiye’ye hem de kendi ülkelerinize faydalı olun.
Bir kez daha bu toplantıyı düzenleyen herkesi teşekkür ediyorum ve hepinize başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun.