Kıymetli Çanakkaleliler,
Önce herkese iyi akşamlar diliyorum. Ve sözlerimin başında, hepinizi sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. Özellikle salona girdiğimde, herkesin elini tek tek sıkayım diye çok arzu ettim ama, salon içerisinde baktım herkes rahatsız olacak, uzun sürecek. Ama herkes adına, siz de gördünüz, öndeki iki masada bulunan şehit ailelerimizle tokalaştım. Ve bu şekilde, hepinizle selamlaşmış olduğumu düşündüm. Hepinize tekrar sevgiler, muhabbetler sunuyorum. Burada daha küçükleri gördüm, onların da gözlerinden öpüyorum ayrıca.
Bugün eşimle birlikte Çanakkale’de olmaktan ayrıca büyük bir mutluluk duyuyoruz. Sabahtan beri buradayız, inşallah bu gece de burada olacağız, yarın da burada olacağız.
Çanakkale deyince şüphesiz ki akla bir kelime gelir, “şehit” kelimesi gelir. Çanakkale deyince, neredeyse 100 yıl önce burada Türklerin çok büyük sınavı gelir. Dünyaya, tarihe verdikleri çok büyük hatıralar gelir. Ve dünyaya verdikleri ders gelir.
18 Mart 1915’de o mücadele şahikasına ulaştı ve nihayet buraların geçilemeyeceğini bütün dünya gördü. Öyle ki bu mücadeleyi en iyi, tabii ki Mehmet Akif uzun uzun anlatmıştır, Çanakkale Destanı’nda. “Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?” diye başladığı ve ondan sonra da bütün şehitlerimize hürmeten, “Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber” diyerek, artık sıfatların yapacağı övgüleri doruk noktasına çıkartarak, söylenecek her şeyi söylemiş.
Bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Tabii Türk milleti en değerli varlığı vatanı için, milleti için, değerleri için, inançları için, dini için, canını yeri geldiğinde hiç gözünü kırpmadan vermiştir.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerde büyük bir özenle yetiştirdiği en eğitimli gençlik ise bu vatan için Çanakkale Savaşlarında hep feda olmuşlardır. Ve o savaştır ki, dünya siyasi tarihinin yönünü değiştirmiştir. Belki dünya siyasi tarihi şahit olduğumuz gibi gelişmeyecekti, başka şekilde gelişecekti. Rusya’daki devrimler, Kafkasya’dak,i başka yerdeki gelişmeler, bütün bunlar belki başka türlü olacaktı.
Dolayısıyla 100 yıl önce atalarımız canlarını dişlerine takarak bu toprakları savundular ve savunurken de unutulmayacak izler bıraktılar. Ve o büyük mücadelede aslında, Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu yeni devletin doğmasının da temeli atıldı. Yine hepinizin bildiği gibi, isimli isimsiz, birçok kahramanlar Çanakkale’de görev aldılar ve kendilerini gösterdiler. Onlardan birisi de Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çanakkale ilk dikkati çektiği ve ilk öne çıktığı noktalardan birisi oldu.
Bugün de milletimiz yine değerleri için, vatanı için, milleti için, gözünü kırpmadan şehitler vermektedir. Vatanı için şehit olan bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ve onların ailelerine şükran duygularımızı bir kez daha burada bütün milletimiz adına ifade ediyorum, gazilerimize de şifalar diliyorum.
Tabii ki Çanakkale’nin başka özellikleri de var. Baştan biraz önce gördüğünüz gibi, çok değerli sanayicilere, iş adamlarına, müteşebbislerimize verdiğim plaketlerle onların hayırseverlik özelliğini hatırlıyoruz. Kendi kazançlarının bir kısmını gönüllü olarak halk için, bu topraklar için, kazandıkları bölge için ayıran insanlar. Onların hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum. Hepsine bir kez daha milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Hepsi birbirinden çok değerli kişiler. İnanıyorum ki onların sayıları her zaman giderek daha da artacaktır.
Çanakkale deyince, tabii ki Türkiye’nin büyük firmaları hemen akla geliyor. Tarım akla geliyor, turizm akla geliyor, ta eski tarihlerden kalan Truva akla geliyor. Truva ki, ne kadar dünya çapında meşhur bir olay. Bugünlerde daha çok fark edildiğini ve Çanakkale olarak öne çıkıldığını hep beraber görüyoruz. Birçok vasıfları var Çanakkale’nin.
Bugün gerek Valiliği ziyaret ettiğimde gerek Belediyemizi ziyaret ettiğimde, gerekse Garnizonda hep şunları söyledim: Buraları o kadar çok zengin, o kadar çok cazip yerler ki, gerçekten insanın buralara koşarak gelip yerleşmesi içinden geliyor. Dolayısıyla burada yaşayanlar, buralı olan sizler, gerçekten Çanakkale’nin kıymetini çok iyi biliyor. Anadolu’nun öyle parçaları vardır ki, hepsinin manevi değeri birbirine eşit de olsa, maddi zenginlikler açısından, iklim açısından, deniz açısından, ormanlık açısından baktığımızda, memleketimizin bu bölgelerinin çok daha ayrı farklılığı vardır. Dolayısıyla bunların hepsinin tabii ki değerini bilmemiz gerekir.
Bugün ilimize yaptığım ziyaretten ziyadesiyle mutlu oldum. Bu ildeki huzuru, bu ilin yöneticilerinin hepsinin birbirine saygısını ve ilin yönetilmesindeki işbirliğini görmekten ayrıca memnun oldum. Üniversiteyi ziyaret ettiğimde, üniversitenin ne kadar süratli büyüdüğünü, özellikle son yıllarda nasıl yeni hamleler yaptığını görmekten de ayrıca gerçekten iftihar ettim. Ve inanıyorum ki, önümüzdeki yıllarda Çanakkale’nin cazibesini artık herkes görecek. Ve Çanakkale çok daha önce çıkan bir şehrimiz olacaktır.
Türkiye’nin her tarafından güzellikler var. Bunu hepimiz gittiğimizde görüyoruz tabii ki. Başka ülkelerde ekonomik sıkıntılar çekilirken, çok büyük kargaşalar çekilirken, hatta güneyimizdeki komşularımızda çok büyük istikrarsızlıklar, iç mücadeleler görülürken, Türkiye çok şükür gayet istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Avrupa ülkelerinin büyük ekonomik bunalımları yanında, Türkiye ekonomik büyümesine devam ediyor. Gayet dinamik bir demokrasimiz var. Her şey gayet açık, seçik, insanlar tarafından tartışılıyor ve konuşulabiliyor. Bütün bunlar aslında Türkiye’nin güzellikleri ve Türkiye’nin gücünü gösteriyor. İnsanlar düşündüklerini gizli konuşsalar, insanlar düşündüklerini paylaşamasalar, bu hiç iyi olmaz. Ama bugün herkes konuşuyor, herkes paylaşıyor. Kimini beğeniyoruz, kimini beğenmiyoruz, günü geldiğinde de buna göre tabii ki hepimiz hareket ediyoruz.
Ülkemizin, memleketimizin kıymetini bilmemiz gerekir. Bu ülke doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar hepimizindir. Çanakkaleli’nin ne kadar Van’da oturma hakkı varsa, Van’da doğanın da, Çanakkale’de oturma hakkı var. Dolayısıyla bu ülkenin her tarafında hepimizin hakkı vardır. Bu ülkenin vatandaşları olarak hepimiz birbirimize eşitiz. Noksanlıklarımız olabilir, eksikliklerimiz olabilir, sıkıntılarımız olabilir, düzeltilmesi gereken şikayetlerimiz olabilir, bunların hepsi de normaldir. Ama bunların hepsini, el birliği içerisinde çalışarak tabii ki gerçekleştireceğiz ki, gelecek nesillere, işte bu küçük çocuklara çok daha güzel bir ülke bırakalım. Bu ülkenin geçmişi ne kadar zenginse, geleceğinin de o kadar parlak ve zengin olacağına gerçekten samimi olarak inanıyorum.
Cumhurbaşkanınız olarak dünyayı takip ediyorum, birçok ülkeleri ziyaret ediyorum. Birçok ülkelerin cumhurbaşkanları, koşarak Türkiye’ye geliyorlar. Eğer herkesin talebine “evet” desek, inanın ben neredeyse her hafta bir cumhurbaşkanını ağırlamak durumunda kalacağım. Türkiye bu kadar cazip. Herkes Türkiye ile beraber olmak için, herkes Türkiye’yi ziyaret etmek için, herkes Türk iş adamlarıyla iş yapmak için adeta yarış halinde. Veyahut da ben davetlerin hepsine gidecek olsam, inanın her ay bir ülkeye gitmem gerekir, her 15 günde bir ülkeye gitmem gerekir. Bunlar her ülkeye nasip olmaz. Onun için ülkemizin kıymetini bilelim. Hem ülke olarak hem şehirler olarak hem de kazalarımız olarak noksanlıklarımızı, eksikliklerimizi gidermek için el birliği içerisinde çalışalım.
Bu şehirde böyle bir uyumu gördüm. Bu şehirde böyle bir heyecanı gördüm. Bugün Çanakkale’nin bütün sokaklarında vatandaşlarımın gösterdiği sevgi ve muhabbetten ben, eşim, bütün arkadaşlarım, büyük bir mutluluk ve heyecan duyduk. Aynı şekilde bugün İbrahim Bodur beyin fabrikasını ziyaret için giderken Çan içerisinden geçtik ve orada da bütün vatandaşlarımızın olağanüstü sevgilerini gördük. Ben de bu vesileyle bütün Çanakkaleli vatandaşlarıma, herkese ayrı ayrı tekrar sevgilerimi, muhabbetlerimi burada bir kez daha sunmak istiyorum. Ve sizlere başarılar diliyorum, mutluluklar diliyorum.
Ve sizlerle beraber olduğumuz için de gerçekten bugün çok ayrı bir duygu içerisindeyim. Çünkü Çanakkale’ye ben ilk defa üniversite öğrencisi olarak gelmiştim. Yaşları müsait olanlar hatırlayacaktır, eskiden Çanakkale 18 Mart törenlerine İstanbul’dan bütün üniversite gençliği gelirdi. Tabii o yıllarda, 70’li yıllarda, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de üniversite vardı. Ve bütün üniversite gençliği, toplu olarak, hatta hükümet gemi verirdi, gemiyle gelinirdi. Daha sonra gemiler kalktı, otobüslerle gelinmeye başlandı. Ben de İstanbul Üniversitesi öğrencisiyken, o zaman öğrenci birliği başkanı olarak o heyetlerin hep içinde oldum. , iskele meydanında, merasimlerde işte vali bey, komutan, ilgililer konuşma yapar, bir de üniversite gençliği adına konuşma yapılırdı. Şimdi düzen nasıl bilmiyorum. Yanılmıyorsam iki sene üst üste bütün üniversite gençliği adına konuşma yapan bir kişiyim.
O günden sonra Çanakkale’ye çeşitli vesilelerle geldim, Cumhurbaşkanı olarak geldim ama, sadece 18 Mart törenlerine katıldım. Ama bir il ziyareti olarak, bu ilin gerçek sahipleri, temsilcileri olan sizlerle ilk defa beraberim. Bunu muhakkak ki, önemli bir hatıra olarak hep muhafaza edeceğim.
Tekrar hepinize sevgilerimi, muhabbetlerimi sunuyorum. İyi akşamlar diliyorum. Sağolun.