Değerli Bakan,
Değerli Büyükelçiler,
Önce hepinize hoş geldiniz diyorum. 4. Büyükelçiler Konferansı vesilesiyle dünyanın dört bir yanından toplandınız, Ankara’dasınız. Bu vesileyle bugün buradayız. Bildiğim kadarıyla, dördüncüsü gerçekleşiyor. Bu dördüncüsü. Daha gelişmiş bir şekilde, daha geleneksel hale geldi. Bundan dolayı Sayın Bakanı da doğrusu tebrik ediyorum gerçekten. Artık yerleşik bir gelenek haline geldi. İnşallah bundan sonraki yıllarda, yine aynı şekilde, bu gelenek en güçlü bir şekilde devam eder.
Tabii bu vesileyle biraz önce hepinizi tek tek kabul ederken, geçmişte uzun süre beraber çalıştığımız yıllar da, hep aklıma geldi. Neredeyse herkesi tek tek tanıyorum. Dışişleri camiasıyla uzun süre beraber çalışmanın da tabii ki onurunu her zaman taşıyorum. Bundan dolayı, sizleri burada ağırlamak, bana ayrı bir his de tabii ki veriyor. Tekrar hoş geldiniz.
Hemen sözlerimin başında, buraya gelme hazırlığındayken, görev başında hayatını kaybeden Hilmi Dedeoğlu’nu da rahmetle anıyorum. Yine aynı şekilde bütün tarihimiz boyunca Dışişleri camiası birçok şehitler vermiştir. Onlara da hep rahmet diliyorum. Ayrıca aramızda bulunmayanları da, hep saygıyla hatırlıyorum.
Bu seneki toplantı, takip ediyorum, arkadaşlar hep bilgi de veriyorlar, dolu dolu geçen bir toplantı oluyor. Bu biraz sizin elinizde de değil. Çünkü 2011 yılı çok dolu dolu geçti. Çünkü 2011 yılında çoğu kişinin öngörmediği, çok büyük olaylar yaşanmakta, tarihi olaylar yaşanmakta. Belki ileride referans yapılacak bir yıl olacak. Dolayısıyla bunları enine boyuna hep tahlil ettiniz, çok değerli konuşmacılar hep hitap etti. Ve çok boyutlu olarak geçen yılın olaylarını tahlil ettiğiniz gibi, gelecekle ilgili de oradan çok güzel tabii ki dersler çıkartıldı.
Hatırlıyorum geçen sene de, arkadaşlar bana çok güzel bir konuşma notu hazırlamıştı. Bu sene de çok güzel bir konuşma notum var ama, bu sene de onu böyle kenara koymayı tercih ediyorum. Sizleri çok uzun da tutmak istemiyorum ama, bu vesileyle birkaç şeyi sizinle de tabii paylaşmak istiyorum. Önce baktığımızda bu senenin en önemli olayları Arap dünyasında, Ortadoğu’da olup bitenler. Bunlar aslında belki herkesin beklediği olaylardı ama, 2011 yılında olup olmayacağını çoğumuz doğrusu bilmiyorduk. Uzun süredir Ortadoğu’nun bu şekilde bu yapıyı taşıyamayacağı, bu rejimlerin bu şekilde gitmeyeceği, bugünkü dünya şartları altında, bugünkü iletişim teknolojisinin bütün dünyayı ufak bir köye çevirdiği bir ortamda, kapalı rejimlerin devam etmeyeceğini, her zaman konuşuyorduk. Sizler de biliyorsunuz ki, ben de bu ülkeleri zaman zaman ziyaret ettiğimde, bazen krallarla, bazen cumhurbaşkanlarıyla, bazen emirlerle, bazen işte oradaki karşıtlarımızla, hepsiyle geniş geniş konuşup, kapıların arkasında da düşüncelerimizi hep paylaşıyorduk ve yapılması gerekenleri bir an önce yapmaları gerektiğini anlatırken, Türkiye’den ben özellikle misal veriyordum. “Türkiye’de biz kendi evimizin içini nasıl düzene koyuyoruz, Türkiye’de nasıl köklü reformlar yapıyoruz” bunu anlatırken, bir taraftan da “Sizlerin de bunu yapmanız gerekir. Yoksa bir gün ya içeriden büyük patlamalar olacak veyahut da dışarıdan müdahaleler kaçınılmaz hale gelecek” diye, bunları paylaşıyordum.
Maalesef gördüğümüz şu ki: Bunlar aniden ortaya çıktı. Kendi içinden liderlikler yapılamayınca, nihayetinde halk patladı. Tabii ki arzumuz şu: Bütün bu olaylar çok uzun sürmeden doğru mecraına oturur ve bunun neticesinde, hem bu ülkelerdeki halklar hem de bu ülkeler güçlü bir şekilde çıkar. Türkiye olarak çok aktif bir şekilde bunlarla beraberliğimiz var. Çok aktif bir şekilde olayların doğru istikamete gitmesi için büyük gayretleri sizler gösteriyorsunuz tabii. Bu süre içerisinde Libya’da çok büyük olaylarla karşı karşıya kalındı. Dışişleri Bakanlığımız ve daha sonra Silahlı Kuvvetlerimiz, bütün devlet görevlilerimiz, orada olağanüstü gayret içerisinde, çalışma içerisinde oldular. Büyük tahliyeler yapıldı. Bütün bunlar da tabii ismi bilinen, bilinmeyen büyük kahramanlıklar gösterdiniz. Aynı şekilde diğer ülkelerde, Suriye de şu anda içinde bulunulan şartlarda vazife gören arkadaşlarımız, gerçekten olağanüstü yine çalışmalar yapmaktalar. Diğer ülkelerde belki şartlar daha iyi de olsa, yine olağanüstü bir şekilde durumu tahlil ediyorsunuz. Ve Türkiye’yi doğru şekilde yönlendirip, doğru işlerin yapılması için hep uğraşıyoruz.
Siyasi açıdan şunu söylemek isterim ki: Belki de uzun yıllardan sonra Türkiye bu kadar yoğun programla ve bu kadar yoğun gündemle karşı karşıya. Ve bu tamamen Dışişleri’nin işi. Aynı anda, aynı yılda, aynı zaman periyodu içerisinde bu kadar çok önceliği olan ve bu kadar bizim için önem arz eden olayla belki karşılaşmadık. Birçok ülke, birinci derecede bizim geleceğimizle ilgili. Dolayısıyla bu kadar çok faaliyeti, aktiviteyi ve olağanüstü durumu idare etmek, gerçekten Dışişleri için büyük bir onur olduğu gibi, büyük bir sorumluluk da. Hiçbir dönemde bu kadar meşgul olmadınız. Belki bu kadar gece-gündüz çalışılıp, bu kadar gece-gündüz işleri kontrol etmek ve işlere müdahil olup, onların doğru istikamette gelişmesi için gayretli olunmadı. İşte böyle önemli, olağanüstü bir dönemin neticeleri ortaya çıktığında; milli menfaatlerimiz, çıkarlarımız düşünüldüğünde, Türkiye’nin bütün bunlardan güçlü çıkması, bizi menfi etkilemeyecek şekilde çıkması için gece-gündüz hep beraber çalışıyoruz. Bu çalışmalar tabii ki devam edecektir. Bundan dolayı hem hepinize teşekkür ediyorum hem de hepinizi gece-gündüz bizim de takip ettiğimizi bilmenizi istiyorum.
Diğer tabii ki büyük olaylar da var; ekonomik olaylar. Hep beraber takip ediyoruz yine, dünya, büyük ekonomik buhrandan sonra karşılaştığı en büyük ekonomik problemlerle karşı karşıya. Çok şükür ki böyle bir dönemde, Türkiye onlarla mukayese ettiğimizde daha iyi bir durumda. Çünkü vaktiyle dersini alan, bu dalgalı okyanuslara çıkacağını bilen ve gemisini ona göre sağlamlaştıran bir ülkeyiz. Bu, bulunduğunuz yerlerde herhalde, sizlerin başınızı dik tutuyordur. Bir de düşünün ki, Türkiye de büyük ekonomik krizlerle uğraşan bir ülke olsaydı, o zaman sizler de oralarda tabii çok büyük sıkıntı çekerdiniz. Temsil ettiğiniz ülkelerde Türkiye ile ilgili övgüleri, Türkiye’nin onlarla mukayese edildiğinde başarılarını anlattıkça veya dinledikçe, eminim ki sizler daha ayrıcalıklı bir noktaya geliyorsunuz ve bununla da gurur duyuyorsunuzdur. Bütün bunlara rağmen, bugünkü kırılgan dünyada kendimize güvenmemiz ayrı bir mesele. Ama aşırı bir güven gösterip, yapılması gerekenleri ihmal etmekse ayrı bir konudur. Bu konuda Türkiye’yi yönetenler, hükümet, ekonomiyle ilgili birimlerin hepsinin gayet uyanık olduğunu ve gerçekten çok tedbirli olduklarını görmekten de büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Dışişleri Bakanlığım sürecinde de hatırlayacaksınızdır, hepinizi yolcu ederken hep şunu söylüyordum: “Artık klasik diplomasi çok değişti. Birçok olayları sizden önce biz burada duyuyoruz. Ve ekonomiye ayıracağınız vakit çok daha fazla olacak. Her Türk şirketini sanki bir devlet şirketi gibi sahipleneceksiniz ve onların bulundukları ülkelerde, büyümesi, gelişmesi ve güçlenmesi için elinizden geleni yapacaksınız”, hep derdim. Bugün görüyorum ki, bunu gerçekten layıkıyla hep yapıyorsunuz. İş dünyasıyla yakın temas içerisinde olduğumdan biliyorum, hepsi dışarıda iş yapanlar, dışarıda yatırımları olanlar; bütün büyükelçilerimizden, hepsinden istisnasız, çok büyük bir teveccühle bahsediyorlar. Kendilerine nasıl sahip çıkıldığını hep anlatıyorlar. Bundan dolayı da başta Dışişleri Bakanlığımız, sizler olmak üzere, hepinizi tekrar tebrik ediyorum ve bunun güçlü bir şekilde devam edeceğini de bekliyoruz.
Bunun ötesinde bizleri yine birinci derecede ilgilendiren, terör başta olmak üzere, bizim birçok önemli konularımız vardır. Bütün bu konular, Dışişleri’ni yakından ilgilendirmektedir. Bunları iyi tahlil edip, yerinde müdahaleler yapmak ve yerinde Türkiye’nin hak ve hukukunu koruyabilmek için çalışmaları yapmak, Dışişleri’nin görevidir, diplomasinin görevidir. Bunu yaptığımız süre içerisinde, Türkiye içerisindeki başarılar da muhakkak ki artacaktır.
Aslında hepinizin çok iyi bildiği bir şey var, teknoloji geliştikçe diplomasi de değişiyor tabii ki. Büyükelçilerin görevleri, vazifeleri de giderek değişiyor ama, yine de değişmeyen bir şey; Nizamülmülk’ün Siyasetnamesi’nde dediği gibi, “Elçiler ne kadar dikkatli olur, tahlillerini ne kadar iyi yaparlarsa ve elçiler ne kadar çok bulundukları yerlerde temsil görevini iyi yaparlarsa, ülkelerinin gücü de o kadar çok artar.” Dolayısıyla teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, tek birey olarak her büyükelçimizin vazifesini en iyi şekilde yapması, görevini en iyi şekilde yapması, ülkesinin bütün yükü ve sorumluluğunu hisseder bir aşk ve şevk içerisinde gece-gündüz görevine devam etmesi, aslında başarının esas sebebidir. O bakımdan bunu sizlerin en iyi şekilde yaptığınıza da muhakkak ki inanıyorum. Bu Konferans vesilesiyle çok derin tahliller yaptığınız biliyorum. O nedenle başında da söyledim, bunun için size çok uzun bir nutuk atacak değilim.
Sizlere tekrar başarılar diliyorum. Buradan aldığınız enerjiyle, gittiğiniz yerlerde hizmetlerinizi, görevlerinizi eminim ki, çok daha iyi bir şekilde yapmaya devam edeceksiniz. Döndüğünüzde eşlerinize ve oradaki bütün tanıdıklarımıza hep selamlarımızı götürmenizi de sizden özellikle istiyorum. Hepinizi tekrar tebrik ediyorum ve başarılar diliyorum. Tekrar hoş geldiniz.