Atatürk'ün Ebediyete İntikalinin 73. Yıl Dönümü Nedeniyle Düzenlenen "Anma Töreni"nde Yaptıkları Konuşma

10.11.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Saygıdeğer Konuklar,

Cumhuriyetimizin kurucusu, Büyük Önder Atatürk’ün ebediyete intikalinin 73. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen bu Anma Toplantısında sizlerle birlikte olmaktan gurur  duyuyorum.

Sözlerimin başında sizleri sevgiyle selamlıyorum.

Toplumlar, liderlerini, yetiştirdiği büyük devlet adamlarını farklı törenlerle anmakta, kendilerine borçlu oldukları sevgi ve saygıyı farklı yollarla dile getirmektedirler. 

Bizim toplumumuz da Atatürk’ü şükranla yadederken;  10 Kasımları, ona olan bağlılığını ve eserini ilelebet payidar kılma kararlılığını göstermek açısından bir vesile olarak görmektedir.

Aynı zamanda Cumhuriyet’i muazzam başarılarla 88. yılına ulaştırmanın kıvancını ve mutluluğunu da yaşamaktadır.

Atatürk, çağını aşan bir lider, büyük bir deha, gerçekçi bir devlet adamı ve komutan olarak; yaptıkları, başarıları, fikirleri, her şart altında muhafaza ettiği barışçı kimliği, yenilikçi ve reformist kişiliğiyle, insanlığın saygısını kazanmıştır.

Şunu gururla ifade etmek isterim ki: İnsanlık Atatürk’ün eserine, gerçekleştirdiği dönüşümlere, ülkenin kurtuluşu ve milletimizin yücelmesi için verdiği mücadeleye bugün büyük bir hayranlık duymaktadır.

Mustafa Kemal, gerek savaş yıllarında gerek savaş sonrasındaki adımlarıyla, milli egemenlik ilkesine dayanan, gücünü milletten alan modern Türkiye’nin temellerini atmıştır.

Atatürk fikrî ve kurumsal manada yeni bir devletin kurulması için çalışmalarını yürütürken, bir bakıma geleceğin Türkiyesini de planlamıştır.

Atatürk’ün aldığı kararları, gerçekleştirdiği reformları meşru bir temele oturtmaya çalışması, O’nun devlet adamı ve liderlik vasfının yanı sıra, milletimize duyduğu güveni de ortaya koymaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin savaş yıllarında açılması, Onun bu yönünün somut tezahüründen başka bir şey değildir. 

Mustafa Kemal, “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesini, rejimin temel ilkesi haline getirirken, milletimizin egemenlik haklarını da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplamıştır.

Atatürk’ün yaşadığı dönemin şartları ve dünyanın istikameti düşünüldüğünde, Türkiye’nin genç bir ülke olarak demokrasiye uzanan yolu açması, elbette ki üzerinde önemle durulması gereken bir husustur.

Dolayısıyla Atatürk’ü zamanının liderlerinden ayıran farkı esas burada aramak gerektiği kanaatindeyim.

Atatürk’ün vefatının ardından da, aynı şuurla ilerlemesine devam eden Türkiye, Onun ideallerine her geçen gün daha da yaklaşmanın gururu içindedir.

Memnuniyetle ifade etmek isterim ki: Elde ettiğimiz kazanımlarla ülke ve millet olarak tabii ki, parlak bir geleceğe umutla bakıyoruz.

Ülkemizin modernleşme çabalarının, son yıllarda gerçekleştirilen köklü reformlarla daha da bir ivme ve etkinlik kazandığı, Türkiye’nin önemli bir değişim ve dönüşüm sürecine girdiği tartışma götürmez bir gerçektir.

Halkın serbestleşme ve değişim taleplerini karşılamayı amaçlayan cesur adımlar ülkenin önünü açmıştır.

Dünyada krizlerin yaşandığı bir dönemde, ekonomimiz kırılganlıklara karşı daha dayanıklı hale gelmiş, rekabet gücü yüksek bir yapıya kavuşmuştur. Bunun altını özellikle çizmek isterim. Ekonomik gücün ülkenin itibarıyla doğrudan bağlantılı olduğu gözönüne alınırsa, bu söylediklerim daha iyi anlaşılacaktır.

Türkiye temel hak ve özgürlükleri genişletirken, çoğulcu demokratik normlara uyum yönünde hiç de küçümsenmeyecek mesafeler almıştır.

Ülkemizin dinamizmi ve başarıları, dünyada dikkatle ve ilgiyle takip edilmektedir.

Değerli Konuklar,

Ülkemizin 20. yüzyılın başlarında ortaya koyduğu dönüşüm ve modernleşme hamlesi, günümüz şartlarında da bizlere ilham verecek güçlü bir vizyon ve cesaretle gerçekleştirilmiştir.

Bizler de, yakaladığımız gelişme ivmesini koruyarak, yarının daha güçlü, daha huzurlu, daha müreffeh Türkiyesini elbirliğiyle inşa etmek için çalışmaya hem birlikte devam etmekteyiz.

Bu süreçte, Atatürk'ün milletimize gösterdiği hedefin neresinde olduğumuzu gözden geçirmemiz ve yapılması gerekenleri yeniden planlamamız önem taşımaktadır.

Başka bir ifadeyle, uluslararası düzenin yeniden şekillendiği günümüzde önceliklerimizi iyi belirlememiz gerekmektedir.

Cumhuriyet’in 100. yılında, “Dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girmiş; refah toplumu haline dönüşmüş; Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerini tamamlamış, ekonomisi, siyasi ve askeri gücüyle lider bir ülke haline gelmiş; vatandaşlarını en yüksek hayat standartlarına ulaştırmış; bireysel hak ve özgürlüklerin çerçevesini genişletmiş; her alanda gelişmiş, üretken, zengin, demokrat ve modern bir Türkiye” görmek hepimizin ortak amacıdır.

Bunu, bir hedef olmanın ötesinde, toplumun tüm kesimlerine yüklenen bir sorumluluk olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum.

Sahip olduğumuz potansiyeli sonuna kadar kullanarak ülkemizi hak ettiği daha yüksek konuma taşımak azim ve kararlılığındayız. Bu amaç için tüm bilgi birikimimizi ve emeğimizi seferber etmek mecburiyetindeyiz.

Özgüven ve demokratik tolerans içerisinde 21. yüzyılın meydana okumalarına hep birlikte güçlü bir karşılık vermeliyiz.

Evrensel ilke ve değerleri benimseyip uygulamak, Türk milletini daha büyük atılımlarla yüceltmek ve Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak konusunda güçlü bir iradeye sahibiz.

Bu süreçte, ülkemizi geleceğe taşıyacak yapısal reformların aksatılmadan hayata geçirilmesi temel önceliğimizdir.

Bu noktada şunun bir kez daha altını çizmek isterim ki: Halkın beklentileri doğrultusunda yeni ve özgürlükçü bir anayasanın yapılması, ülkemizi daha da güçlendirecektir.

Diğer yandan insan hakları ve temel hürriyetlere saygı ile hukuku her şeyin üzerinde tutan bir anlayışın hakim kılınması ve uygulamalardan kaynaklanan sıkıntıları ortadan kaldırmak için gerekli olan zihniyet dönüşümünün gerçekleştirilmesi, Türkiye’nin itibarını daha da yüceltecektir.

Ebediyete intikalinin 73. yıl dönümünde Cumhuriyetimizin kurucusu, milletimizin unutulmaz lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, rahmet ve şükranla anıyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı