Değerli Misafirler,
Değerli Konuklar,
Önce hepinize iyi akşamlar demek istiyorum. Arzu ederdim ki, hepinizin masasını tek tek dolaşayım ve hepinize ayrı ayrı, tek tek selam vereyim ama işte gördüğünüz gibi, pratikte bu pek mümkün olmuyor. Ama hepinize tekrardan en samimi, en içten muhabbetlerimi sunmak isterim ve böyle güzel bir İzmir akşamında bizleri bir araya getiren İzmir Ticaret Odası’na, Sayın Başkanlara, onlara da çok teşekkür ediyorum.
Bugün aslında İzmir'e önemli bir temel atma töreni vesilesi ile geldim. Kale Şirketi ile dünyanın en önemli uçak motoru imal eden Pratt & Whitney şirketlerinin ortaklaşa yatırımları için İzmir'deyim. Ama bu vesilesiyle Ege Üniversitesi’nde yine güzel bir açılış yaptık. Ayrıca biraz nostalji oldu bizim için, Körfez’de bir gezi yaptık, Büyükşehir Belediyesi’nin gemisi ile. Şimdi de sizlerle beraberiz.
Ekrem Bey konuşmasında benim İzmir’le olan bağlantımdan bahsetti ve daha sonra da “Kendisi açıklayacak” dedi. Ben hâlbuki sizlerin yeteri karar bildiğinizi zannediyorum, İzmir’le olan ilişkimi. Ama mademki istendi, burada tekrar söyleyeyim. 1938 yılında benim rahmetli dedem Kayseri’den öğretmen olarak İzmir’e tayin edilmiş ve İzmir’in önce çevresindeki köylerde birçok okulu kurmuş. Daha sonra da şehirde Halil Rıfat Paşa'da evimiz vardı. Burada, Ekrem Bey'in ekranda gösterdiği resimde, Kemal Reis İlkokulu’nda okumuştum, oradaki resimdi; asansörün üstünde. Dolayısıyla, böyle bir bağım var, hâlâ da tabii ailemizin bir kısmı İzmir'de.
Dolayısıyla, İzmir'e her zaman gelmemin kişisel olarak da, insani olarak da bir boyutu vardır bende. Daima büyük bir memnuniyetle karşılarım. Ama bütün bunların ötesinde, İzmir, Türkiye'nin en önemli şehirlerinden birisidir. Kendi başına büyük bir metropoldür, kozmopolit büyük bir şehirdir, Türkiye'nin Batı’ya açılan penceresidir. Bu sadece Cumhuriyet döneminde değil, Osmanlı döneminde çok daha fazla bu görevini yapardı. Bu açıdan, sanayi, ticaret, kültür, turizm, arkeolojik olarak, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en zengin, yerinin altı itibari ile de en zengin şehirlerimizden birisidir. Dolayısıyla, Türkiye'nin incisi olan bir şehirdir, Ege’nin de incisidir. Böyle bir ilimizde ne zaman bulunsam, her zaman büyük bir mutluluk duyarım. Onun için, bugün de gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum.
Ayrıca burada bugün İzmir'in dışında, Ege Bölgesi’nden diğer şehirlerimizin de hep temsilcileri var, ticaret odalarının başkanları var. Onlarla da beraber olmaktan büyük bir sevinç duyuyorum. Çünkü İzmir'i, bu bölgeyi, aslında büyük bir Ege Bölgesi olarak düşünmemiz gerekir. Şehirler zaten birbirine bağlanmış vaziyette. Manisa ile İzmir'e nasıl, nereden ayıracaksınız, bilmiyorum. Herhalde 5-10 sene sonra zaten bir ayrımı da kalmayacak. Diğer illerimiz de aynı şekilde; o illerimizin de bir kısmını ziyaret ettim, bir kısmını da inşallah en kısa zamanda ziyaret edeceğim. Kütahya'ya olan borcumuzu da hiçbir zaman unutmadım tabii.
Bunları söyledikten sonra, şuna gelmek istiyorum: Geçenlerde gazetelerde okumuştum ama bugün Vali Bey’e de sordum, o da söyledi. Bu yaklaşan genel seçim vesilesiyle, burada huzurlu bir ortamın olduğunu biliyorum. Siyasi partilerimizin gayet centilmence bir yarışın içerisinde olduğunu biliyorum ve başka yerlere de örnek olabilecek bir güzel bir centilmenlik anlaşmasına imza attığınızı burada duydum. Seçim kampanyaları sırasında, artık en gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, sadece afişlerle, boyalarla değil, konvoylarla, ses gürültüsüyle, çevreyi kirletmemek; bütün bu konularda herkesin bir disiplin içerisinde ve Türkiye'ye yakışacak, gelişmiş bir ülkeye yakışacak bir uygulama içerisine girme konusunda hep beraber karar aldığınızı, bütün siyasi partilerimizin böyle bir karar aldığını duydum. Bundan da gerçekten çok memnun oldum. Bundan dolayı da bütün siyasi partilerimizi tebrik ediyorum ve bu sürecin de, yani seçim kampanyasının gayet olgun ve hepimizin sevgi ve muhabbetini daha da güçlendirecek şekilde, kardeşliğimizi daha da çok güçlendirecek şekilde geçmesini temenni ediyorum.
“İzmir, sanayi ve ticaret şehri” dedim, gerçekten de öyle. Ticaret aslında buralarda öğrenilmiştir ve başka illerimize hep buralardan yayılmıştır. Tüccarlar, ticaretin, özellikle uluslararası ticaretin, ne olduğu hep buralarda çok önce bilinmiştir ve yapılmıştır. Bu bugün için de aynı şekilde önemlidir.
İzmir'in altyapısının giderek güçlendiğini biliyoruz, yeni büyük projelerin olduğunu biliyoruz. Havalimanı, örnek bir havalimanı, terminal aynı şekilde. Çevre yolları ile yeni yapılacak büyük otobanlarla İstanbul-İzmir arası sadece iki şehri değil, büyük bir bölgeyi, aslında iki bölgeyi birbirine bağlayacak, birçok şehrimizi birbirine bağlayacak. Yeni yapılacak hızlı trenler, bütün bunlar da İzmir'in noksanlığını giderecektir ve bütün bunların sadece İzmir için değil, bütün çevresi için, bütün Ege Bölgesi için çok büyük cazibe oluşturacağından hiçbir şüphem yoktur.
“İzmir'e bir turizm şehri” dedik, her bakımdan gerçekten turizm şehri. Bu alanda biraz İzmir'in silkinmesi gerektiğini de, daha önceki vesilelerle de sizlerle paylaşmışımdır. İzmirlilerin, İzmirli şirketlerin, İzmirli yöneticilerin ve İzmir'deki bütün idarecilerin, herkesin çok büyük bir metropole yakışır şekilde davranmaları gerektiğini, asabiyetlerinin, davranışlarının, vizyonlarının, düşünürlerinin bütün bu şekilde olması gerektiğini buraya her gelişimde paylaşırım. Bugün de bu konuyu sizinle paylaşmak istiyorum ve hepinizin bu konuda çok büyük düşünmenizi, her şeye çok büyük stratejik bakmanızı ve hiçbir zaman içe dönük olmamanızı; İzmir'in isminin kendi başına, tarihinin kendi başına çok büyük olduğunu ve herkesin buna yakışır şekilde hareket etmesi gerektiğini bir kez daha sizlerle paylaşmak isterim. Bazı problemler vardır ki, bunlar her yerde vardır. Bu problemler, ancak büyük ölçekle aşılacak problemlerdir. Çok küçük problemler içinde asla boğulmamak gerekir. Ne kadar büyük düşünürseniz, büyük adımlar atarsanız, o küçük problemler de çok daha kolay bir şekilde çözülür. Her yerde muhakkak ki problem vardır; Ankara'nın, İstanbul'un, Washington'un, New York'un, Paris'in, her yerin problemleri vardır. Onun için, İzmir, problemlerin içinde boğulacak bir şehir değildir asla ve İzmir sadece kendisini düşünecek bir şehir değil, Türkiye'yi düşünecek bir şehirdir, böyle büyük bir şehirdir. Herkesin de muhakkak böyle düşünmesi gerektiğine inanıyorum.
Türkiye çok şükür bugün birçok konularda çok gelişmiştir. Ekonomik olarak bugün içinde bulunduğumuz durum, başka ülkelerle mukayese ettiğimizde, gerçekten güven vermektedir. Gittiğim yerlerde; gerek Avrupa’da olsun gerek Afrika'da veya Doğu ülkelerinde olsun, mukayese ettiğimizde, bugün çok şükür çok iyi durumdayız. Unutmayın ki Türkiye'nin dış borç yükü, milli gelirin yüzde 40’ıdır. Türkiye’nin bütçe açıkları kamuda bütçe açıklarımız, bizim milli gelirimizin yüzde 3’üdür. Bunlar, Maastricht Kriterleri’ni karşılayan rakamlardır. Avrupa Birliği’nin üyesi ülkeler, bu rakamları karşılayamadıkları için büyük krizler yaşıyorlar ve bazıları da çok büyük krizleri yakında yaşayacaklar; bunları göreceksiniz. Böyle bir dönemde, kendine güvenen ve sağlam adımlarla ilerleyen bir ülkeyiz. O bakımdan, bizim şimdi kendimizi konsolide etmemiz lazım, her bakımdan. Ekonomik olarak da, siyasi yapı olarak da, siyasi reformlar, demokratik reformlar, hukuk reformları açısından da bütün bunları derinleştirmemiz ve bunları artık geriye gitmeyecek şekilde sağlamlaştırmamız gerekmektedir. Onun için, Türkiye'nin yapacağı şey, tekrar söylüyorum, kendisini her alanda daha sağlamlaştırması, konsolide etmesi, içeriden veya dışarıdan esecek rüzgârlar karşısında hiç sarsılmamasıdır.
2008 finans krizinde Türkiye kendisini ispatlamıştır; bu da yaptığı köklü reformlardan dolayı. Bu reformlar hukuk reformlarıdır, bu reformlar siyasi reformlardır, bu reformlar ekonomik reformlardır. Geçenlerde Avusturya'ya bir ziyarette bulunmuştum. Orada Avusturya Cumhurbaşkanı Fischer’le beraber, yine iş adamlarına hitap ettik. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Avusturya Borsalar Birliği’nin, Odalar Birliği’nin ortak toplantısında şunu söyledim: “Avusturya'da geçerli olan ticaret hukuku, yatırım hukuku, iş hayatı ile ilgili kurallar neyse, Türkiye’de de aynıdır” dedim ve böyledir gerçekten. Ama 10 sene önce böyle değildi. Onun için, Türkiye'ye yatırımlar gelemiyordu, onun için Türkiye'ye büyük şirketler gelip güvenemiyorlardı. Ama şimdi artık Türkiye'ye 500 milyon dolar, 1 milyar dolar, 100 milyon dolar geliyor ve sadece Türkiye Cumhuriyeti tapusudur diyen bir kâğıda güveniyor ve bu paralar Türkiye’ye yatırım olarak yatırılabiliyor. Bütün bunların altında, yaptığımız köklü hukuki, ekonomik ve siyasi reformlar vardır. O açıdan, Türkiye’nin geleceği çok parlaktır.
İşte, Türkiye'nin geleceği çok parlak ve Türkiye sağlam ayaklar üzerinde ilerlerken, şüphesiz ki en avantajlı bölge, Ege Bölgesi’dir. Bunun için izaha gerek yoktur. Şöyle haritaya baktığınızda, Türkiye’nin batısıdır. Bir; İstanbul vardır, iki; Ege Bölgesi vardır. Sizin için her türlü imkân vardır, herkes buraya gelir, her yabancı şirket buraya gelir, her Türk sermayesi yatırım yapacağı sırada buraları tercih eder. Onun için dedim, “İzmir olarak, Ege olarak sakın küçük problemlerin içinde boğulmayın”. Daima büyük düşünün ve daima büyük hareket edin, özgüveni daima gösterin. Yani İzmir'in, Manisa'nın, Balıkesir'in, Afyon’un, Muğla'nın; işte, Ege Bölgesi’ndeki diğer bütün illerimizin şöyle bir avantajlarını düşünün. İklim olarak düşünün, kaynak olarak düşünün, ulaşım olarak düşünün ve yapılan ve yapılacak büyük yatırımları, altyapı yatırımlarını düşünün. Bunlar tek başına yeter, bu bölgemizin daha çok yatırım alması, daha çok gelişmesi için. Tarım derseniz Ege Bölgesi’dir, turizm derseniz Ege Bölgesi’dir, insanların eğitimi açısından baktığımızda, böyledir. Bugün İzmir'de dokuz tane üniversite vardır. Hepsi birbiriyle yarış halindedir. Türkiye'nin en eski üniversiteleri yine İzmir’dedir, en yeni üniversiteler de İzmir’dedir. Devlet üniversiteleri, vakıf üniversiteleri el eledir. Sağlıkta, eğitimde her türlü imkân burada vardır. Onun için, bizim hiç şikâyet değil, sadece çalışmamız gerekmektedir. Bazen şikâyetle, konuşarak vakit geçiriyoruz. Şikâyetle, konuşarak, işte böyle eleştiri ile değil, işimize bakmamız ve herkesin atılım içinde ve yarış içerisinde olması gerekir. Bunun için her türlü imkân vardır bu ilimizde.
Tabii ki İzmir'in tanıtılması açısından her şeyi yapacağım, yapıyorum da, Türkiye’de herkes yapıyor. “İzmir’in sadece ismi kendisine yeter” dedim, “Geçmişi kendisine yeter” dedim. ama bizlere düşen görev tabii ki daha çok bunları tanıtmaktır.
Bu anlamda EXPO 2015 büyük bir hamle olmuştur. Onu kazanmak için hep beraber el birliği içinde çalıştık. Bütün İzmirlilerin, Ticaret Odası’nın çok büyük gayreti oldu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çok büyük gayreti oldu, İzmir vilayetinin bütün milletvekillerinin, siyasilerin, herkesin çok büyük gayreti oldu gerçekten ve İzmir tekrar kendine geldi ve toparlandı. Maalesef kaybedilmeyecek olan bir yarışı kaybettik. Onun sebeplerine girmek istemem, geride kaldı onlar, bir daha o günleri hiç yaşamamanız gerekir. O zaman herkes üzüntüsünü ifade ederken, ben de üzüntümü ifade ettim; belki buradaki bazı mikrofonlara, İzmir'in televizyonlarına. “Bu, İzmir için büyük bir yatırım oldu” dedim; üzülmemek lazım. Üzüleceğiz, ama üzülüp kalmamak lazım.
Gerçekten de o yatırımın neticelerini alıyoruz. Bugün birçok şirketler eğer İzmir'e geliyorlarsa, o tanıtımın çok büyük katkısı olmuştur. Şimdi, İzmir hak etmişti, ikinci kez aday gösterildi. Burada hemen ifade edeyim; Ankara çıkıp da sizinle rekabete girmeseydi, siz de o sene harekete geçmeyecektiniz. O bakımdan da Ankara'ya da teşekkür edin; onu söyleyeyim size. Ben de sizi onun için, Vali Bey’i onun için uyarmıştım. Ama şu da biliniyor ki: EXPO'ya ilk müracaatında kazanan il olmamış, ama biz kazanacaktık doğrusu. Kaydetmemiz, tamamen kendi hatalarımızdandır, noksanlıklarımızdandır; İzmir'in değil, o genel, başka konu.
Şimdi inanıyorum ki, 2020 EXPO'sunu İzmir kazanacaktır. Bu, sadece İzmir projesi değildir bakın. Eğer bunu sadece İzmir projesi gibi düşünürseniz, küçük düşünmüş oluruz. Bu bütün Ege projesidir, bu bütün Türkiye projesidir. Çünkü bu faaliyet 2020 yılında eğer İzmir'de gerçekleştirilirse, eminim ki milyonlarca, -belki 100 milyona varacaktır- insan gezecektir. Şanghay’ı 70 milyon kişi gezdi. Sadece bizim Şanghay EXPO'sunda Türk reyonunu 7 milyon kişi gezdi. Türkiye’nin oradaki reyonunu 7 milyon kişi gezdi. Daha öncekileri de biliyorum ben. İspanya'da, ta 1992 yılında gitmiştim o zaman, Sevilla’dakine 50 milyon kişi gitmişti. Dolayısıyla bu, sadece İzmir projesi değil, bu bütün bir Ege ve bütün bir Türkiye projesidir.
Tabii ki bu vesileyle, inşallah kazanacağız; o, o zamanki yaşanacaklardır. Ama o güne Türkiye'yi ve İzmir'i ve Ege'yi hazırlamak için yapılacaklar var. Çok büyük altyapı yatırımları yapılacak, çok büyük yenilikler yapılacak. İşte bu İzmir-İstanbul otobanı, hızlı demiryolları, bütün bunlar, diğer başka projeler, bu şekilde bütün Ege'yi ve İzmir'i yenileyecek ve yeni yüzyıla hazırlayacaktır. Bununla ilgili ne gerekirse yapılacaktır.
Tanıtmayla ilgili ve EXPO ile ilgili, Fransa'da, Şanzelize’de Turizm Bakanlığı’nın büyük, çok güzel bir binası vardır. Orayı istediğiniz gibi kullanacaksınız, o talimatlar zaten verildi. Ümit ediyorum ki, geçmiş çalışmalardan da ders alarak, elbirliği içerisinde yine bütün siyasi partiler, bütün kurumlar hep elbirliği içerisinde çalışacaklar ve bu sefer bunu gerçekleştireceğiz.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: İzmir İktisat Kongresi; bununla ilgili ben talimatımı zaten Devlet Planlama Teşkilatı’na verdim ve onlar bir grup oluşturdular, bununla ilgili çalışmaları yapıyorlar. İnşallah İzmir'de İzmir İktisat Kongresi’nin beşincisini hep beraber en güzel şekilde yapacağız. Hem Türkiye'nin bütün ekonomik meselelerini gözden geçireceğiz hem İzmir’le ilgili, Ege ile ilgili konuşulması gereken şeyleri bir kez daha hep beraber konuşacağız.
Ben, bu vesileyle bir kez daha bütün İzmirli vatandaşlarıma -ki burada değiller, ekranlar vasıtasıyla bu mesajım muhakkak ki ulaşacaktır- hem de size, hepinize ayrı ayrı tekrar sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum ve hepinize başarılar diliyorum.