"Değerli Bakanlar, Değerli Konukları, Türk İnşaat Sektörünün Değerli Mensupları,
Hepinize iyi sabahlar diliyorum, sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum. Müteahhitler Birliği’nin 30. Genel Kurulu’nda sizlerle beraber olmaktan da gerçekten mutluluk duyuyorum. Çünkü Türk ekonomisinin çok temel direklerinden birisi sizsiniz. Aslında Türkiye’yi değiştiren ana sektör, inşaat sektörü. Çevremize baktığımızda, gördüğümüz güzellikler, altyapıdaki büyük değişiklikler, bütün bunlar sizlerin eliyle gerçekleşiyor. Gelişen, güzelleşen, mamurlaşan Türkiye, inşaatçıların, müteahhitlerin eliyle oluyor şüphesiz ki. Bu bakımdan, sizin başarılarınız, ülkenin de başarısı olarak ortaya çıkıyor. Ne zaman Türkiye, çok hızlı büyüdüyse, Türkiye’nin gayrisafi hâsılasının büyümesinden daha büyük bir büyümeyi, inşaat sektörü hep gerçekleştirmiş, istatistiklere baktığımızda. Küçülme olduğunda da, küçülmeden daha da çok küçülen, inşaat sektörü; yani inşaat sektörü genel küçülmeden daha süratli bir şekilde küçülmektedir. Bu rakamları vermeyeceğim, sizler çünkü bunların hep içinde yaşıyorsunuz. Biraz önce Sayın Başkan da, Sayın Bakan da bunları söylediler.
Birkaç konuya burada değinerek, görüşlerimi sizinle paylaşmak isterim. Biri tabii Türkiye içerisinde yapılanlar. Türkiye içerisinde yapılanların iyi yapılması, kaliteli yapılması, sadece 10-20-30 yıl değil, çok uzun süreli ayakta duracak, sağlam inşaatların yapılması, Türkiye’nin aslında bir göstergesi olacaktır. Hep doğrusu, şundan çok korkarım ve bunu görüyoruz: 10 sene önce yapılmış binaların çürümeye başlaması. 20-30 sene sonra büyük konutların, toplu konutların “Acaba yıkılma aşamasına gelip temizlenecek, tekrar mı yapılacak?” sorularını çok kişi soruyordur birbirine. O bakımdan, şimdi artık Türkiye’nin yapılan işlerin kalitesine büyük önem vermesi gerekmektedir. Belki eskiden çok süratli şehirleşme, insanların süratli şekilde şehirlere girmesi, noksanlıklarımızı gidermek için büyük bir hücumun yapılması, kalite unsurunu ikinci sınıfa itmiş olabilir. Ama şimdi artık muhakkak kalite unsurunu birinci öncelik olarak çıkartmamız gerekir. Bununla ilgili de, şüphesiz ki Sayın Bayındırlık Bakanı’nın, diğer bütün bakanların, ilgili kurumların, gerekli tedbirleri alması gerekiyor, hükümetin bu konuya çok tabii ki öncelik vermesi gerekiyor. Elbirliği içerisinde yapılacak kuralların buna göre düzenlenmesi gerekiyor.
En önemlisi, İhale Yasası yapılırken, en ucuz veren değil, en iyi nasıl yapılacak, o optimum noktayı iyi bulmak için gerekli kriterleri artık geliştirmemiz gerekiyor. Unutmayalım ki, Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakeresi yapan bir ülkeyiz ve yine unutmayalım ki, bu müzakere süresi içerisinde yapılan tek şey vardır, o da Avrupa Birliği standartlarını her sektörde Türkiye’nin adapte etmesidir. Bütün bunları düşündüğümüzde, bu konuyla ilgili süratli hareket etmemiz gerekmektedir.
İkinci sizinle paylaşacağım konu, Türkiye dışındaki faaliyetleriniz. Onlara gerek Dışişleri Bakanı olduğum dönemde,gerek şimdi, çok yakinen vâkıf bir insan olarak, doğrusu sizinle en çok gurur duyduğumuz alan budur. Çünkü gittiğim ülkelerde, büyük projeleri gördüğümde, her zaman bundan mutluluk duyarız. Öyle konuşmalar olur ki, bitirdiğiniz büyük projelerin tepesine Türk Bayrağı’nı diktiğinizde, bilmeyenler Türkiye’nin ayrı ayrı ofisleri zanneder bunları, bunlar çok konuşulur. Bazen yabancı devlet adamlarıyla bir araya geldiğimizde, sizin yaptığınız otellerde, sizin yaptığınız büyük binalarda bu toplantıların yapılması, gerçekleştirilmesi, mümkün olsa da sizlerle paylaşsak, bizler için çok güzel anılar olur gerçekten.
Burada dikkatinizi çekeceğim iki alan var: Bir, 80’e yakın ülkede büyük işler başarıyorsunuz. Neredeyse 200 milyar dolara yakın büyük işler üstlendiniz. Başka ülkelerin müteahhitlerinden, özellikle de gelişmiş ülkelerin; Avrupa’nın, Amerika’nın müteahhitlerinden farkınız, daha çok riskli bölgelerde çalışmanızdır. Onların gidemediği yerlere, daha cesur bir şekilde gitmeniz ve oralarda çalışmanızdır. Afganistan’da inşaatların yüzde 95’ini siz yapıyorsanız, bu tek başına bir işarettir. Irak’ta ateş altında büyük işleri yaptıysanız, oradan çekilmediyseniz, hâlâ Libya’da bile aranızda çalışanlar varsa, bu bunu göstermektedir. Amerikan, Avrupa firmaları bu cesareti gösterememekteler. Bu, güzel bir şey tabii. Bir taraftan gururlandırıyor, ama dikkate almamız gereken bir nokta var; o da risk. Yani riskli yerlerde Türk müteahhitleri iş yapıyorlar, büyük projeleri oralarda gerçekleştiriyorlar. Bunlar, büyük ihtimalle, siyasi riskler. Riski olmayan, yani savaş veya herhangi bir iç sarsıntı geçirme ihtimali olmayan başka ülkeler ise, hukukun üstünlüğünün gerçekleştirilmediği ülkeler. Yani hukuk ilkelerinin yerli-yabancı ayrımı yapılmadan, sadece haklı ve haksıza göre uygulandığı ülkeler değil. Dolayısıyla çok subjektif kararların alınabildiği ülkeler. Bu da ayrı bir risk. Bütün bunları düşünerek, Müteahhitler Birliği olarak, hep beraber, hepiniz çok güçlüsünüz. Bu konuyla ilgili, hükümetle şüphesiz ki işbirliği içerisinde, bu riskleri karşılayabilecek bir sigortanın, bir tedbirin alınması gerekir. Unutmayalım ki, hükümet de ileride, ben burada bir risk var, bunu hemen ödeyelim diyemeyebilir artık. Hükümeti de bağlayıcı birçok yeni kurallar geliyor. Dolayısıyla, bu konuda Türk müteahhitlerinin kafa yorması gerekir.
İkinci bir nokta da şu: Hepiniz, hep konuştuğumuzda, banka mektuplarından çok şikâyet edersiniz. Kendi bankalarımızın mektuplarının kifayet etmediğini, ikinci bir büyük Avrupa, Amerikan bankalarıyla bunları sağlamlaştırmak zorunda kaldığınızı hep söylersiniz ve bu da maliyetleri yükseltir tabii ki. Bu konuda da yine hep beraber düşünüp, yeni bir tedbir alınması gerekir. Aslında ben bu konuyla ilgili olarak, özellikle Ortadoğu’ya dönük, Türk ve Ortadoğuluların ortak büyük bir banka kurmaları yönünde bir çalışmayı teşvik ediyorum. Bunu ilgili değerli bakanlarla da veya özellikle Suudi Arabistan tarafı büyük olduğu için, oradakilerle de konuşuyorum.
Unutmayın ki, sadece Suudi Arabistan’ın açıklanmış yatırım planları 600 milyar dolardır. Irak, Körfez, diğer ülkeleri kattığınızda, önümüzde orta vadede 1 trilyon dolarlık büyük müteahhitlik işleri vardır, yatırım işleri vardır. Türk müteahhitlerinin, bu büyük hacimdeki iş potansiyeline göre hazırlanması gerekir. Vaktiyle bilerek veya bilmeyerek, bilerek hiç kimse yapmaz, ama şartlar mecbur ettiği için yaptığımız noksanlıklar, maalesef birçok ülkede bizim bankalarımızın mektuplarını yeterli kılmamaktadır. Açık söylüyorum; bu konuyu açmak için birçok ülkenin kralıyla, devlet başkanıyla yaptığım konuşmalarda maliye bakanlarını, merkez bankası başkanlarını çağırmışlardır, onlar karşıma eski tutulan notları, yapılanları, kayıtlarımızı önümüze şöyle koyduklarında, bankacılık sektörünün de ne kadar muhafazakâr olduğunu düşündüğümüzde, bu taleplerimizi karşılayamamışlardır. Onun için, büyük bankalarımızı, onları da teşvik ediyorum. Bankalar Birliği’yle de konuşuyorum, devlet bankalarıyla da, bu konuyu konuştum, bu konunun çalışılmasını istedim. Büyük bir bankanın ortaya çıkması gerekir ki, bu banka sizlerin arkasında rahat dursun. O bankadan alacağınız mektuplar, bütün Ortadoğu bölgesindeki taahhütlerinizde, projelerinizde yeterli olsun. Ümit ediyorum ki, bunu gerçekleştireceğiz. Bu konuda, sektörün esas temsilcileri olarak, sizlere de doğrusu çok fazla iş düşmekte. Burada devlet-özel sektör, beraber de yapılabilir, böyle bir model de gerçekleştirilebilir.
Üçüncü söyleyeceğim şey de şu: Sizler yurtdışında uzun süre kaldığınız için, oraların bütün avantaj ve dezavantajlarını en iyi bilenlersiniz. Oralarla ilgili her türlü bilgi, en sağlam bilgiler, sizin elinizde var. Dolayısıyla o ülkelerde nereye yatırım yapılacak, bunu yine en iyi bilenler sizlersiniz; inşaatı bitirip çıkmamak lâzım. Bulunduğunuz, faaliyet gösterdiğiniz ülkelerin bazıları, kaynak açısından, tabii kaynak açısından çok zengin ülkeler. Bunu sık sık tekrarlıyorum. Türkiye gibi büyük bir ülkenin, ekonomisi büyük olan bir ülkenin ve ileride refahı ve ekonomik kalkınmasını sürekli gerçekleştirebilecek, muhafaza edebilecek bir ülkenin, yeterli doğal kaynakları Türkiye içinde yoksa, Türkiye dışında garanti etmesi gerekir. Bu da bir yatırımla olabilir. Onun için, müteahhitler olarak, bulunduğunuz ülkelerin artılarını, eksilerini en iyi bilenler olarak, bulunduğunuz ülkelerde de ihtiyaç duyulan doğal kaynakları garanti edecek yatırımlara öncelik vermeniz gerektiğine inanıyorum. Öyle büyük ülkeler var ki, bu fırsatlar 5-10 sene sonra kalmaz, açık söyleyeyim. Enerjiyle ilgili 10 sene sonra eğer yatırım yapalım desek, dışarıda yatırım yapacak yer bulamayız. Çin’in, Hindistan’ın, Kore gibi ülkelerin, büyük ekonomilerin, ama kendi kaynağı yetersiz olan büyük ekonomilerin, dünyanın her köşesinde doğal kaynak taleplerini garanti altına alacak ne faaliyetler içerisinde olduğunu herkes biliyor. Burada yine müteahhitlerimizin ben öncü olabileceği kanaatindeyim. Ayrıca da kendi faaliyetlerini çeşitlendirici bir yatırım risklerini de tabii ki azaltıcı olacaktır.
Bu anlamda Endonezya’yı örnek vereyim. Geçen hafta oradaydım, yerin altı da, yerin üstü de zengin olan bir ülke. 250 milyon nüfusu olan bir ülke. Ülkenin bir ucundan bir ucu, Londra’dan Türkiye mesafesi kadar olan bir yer. Uçuş mesafesi 10 saat olmasına rağmen, fazla bir ilgi yok Türkiye’den. Üstelik demokrasiye geçmiş, hukuku üstün tutan ve istikrarı sağlamış bir ülke. Yine Afrika ülkelerinde, aynı şekilde, hiç tereddüt etmeden gidilecek yerler var. O açıdan, bu üç konuyu bu fırsatla burada sizinle paylaşmak istedim. Çünkü sadece sizin değil, Türkiye’nin büyük konuları olarak görüyorum bunları.
Sizlere başarılar diliyorum. Her zaman, gerek hükümet gerek ben gerek Türkiye’nin bütün yetkilileri, yurtdışındaki temsilcilerimiz, büyükelçilerimiz; herkes aslında sizin önünüzü açmak için ve sizin oradaki başarılarınızı gerçekleştirmek için katkı yapmaktadır. Herkes bunun bilincindedir. Türkiye böyle bir dönemi yaşamaktadır. Bunu hep beraber, elbirliği içerisinde gerçekleştireceğiz. Tekrar, hepinize başarılar diliyorum. Başkan Erdal Bey, görevi yeni arkadaşına devredecek. Hem kendisine teşekkür ediyorum hem yeni görev alacak olana da başarılar diliyorum. Sağ olun."