"Değerli Konuklar,
Sözlerime hepinize sevgi ve muhabbetlerimi sunarak başlamak istiyorum. Bugün gerçekten mutluyum. Kendi memleketim olan Kayseri’de temel atma töreninde hep beraber bulunuyoruz. Ve yine memnuniyetle ifade etmek isterim ki, üç değerli bakan, Adalet Bakanı, bugün buradalar, hep beraberiz. Hepsinin de bu işte çok büyük emeği geçti. Bunu en iyi bilenlerden biri de benim şüphesiz ki. Biraz önce Sayın Bakan’ın söylediği gibi aslında Kayseri Adalet Sarayı eskiden yapılabilirdi, çok daha önceden yapılabilirdi. Ama bu şehrin daha uygun, herkesin tasvibini kazanacağı güzel bir yere, güzel bir binanın yapılmasını hep beraber arzu ettiğimiz için, biraz bilinçli olarak bu iş gecikmiş oldu. Bugün gördüğünüz bu projenin Kayseri’nin bu en güzel mevkiinde kısa süre içerisinde gerçekleştirilecek olması, eminim ki hepimizi çok memnun edecektir, mutlu edecektir.
Devlet binalarının güzel olmasına gerçekten önem veriyorum. Çünkü devletimizi, devletimizin büyüklüğünü gösteriyor. Hele bu devlet binaları Adalet Sarayı gibi herkesin en önde önem verdiği bir alan söz konusu olursa, onun gelişi güzel olmamasını, kimliğiyle, projesiyle, fonksiyonlarıyla ve kalitesiyle en iyi şekilde yapılmasını hepimiz çok arzu ediyoruz.
Memnuniyetle ifade etmek istiyorum, son yıllarda bütün şehirlerimizde, bütün illerimizde en güzel devlet binaları adalet sarayları oldu. Emeği geçen bütün arkadaşlarıma, herkese, bütün bakanlara, arkadaşlarına, hepsine çok çok teşekkür ediyorum. Hepsiyle yakın çalıştım. Cemil Bey’in, Sadullah Bey’in, Ahmet Bey’in Müsteşar ve şimdi bakan olarak bu konuda neler yaptıklarını bilen bir kişiyim. Hangi ile giderseniz bunu göreceksinizdir. Bundan muhakkak ki, en mutlu olan da adalet camiasıdır. Çünkü adalet saraylarımıza gittiğimizde koridorların ne halde olduğunu, değerli hâkimlerin, savcıların, adalet mensuplarının orada hangi şartlar altında en mukaddes görevi yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Bu bizlere yakışmayan manzaraydı. Çok şükür bunlar hep değişti. Bunu halkımız da adalet camiası da yakinen görüyor.
Şimdi bir benzetme yapmak istiyorum. Kompüterleri, bilgisayarları biliyoruz. Bilgisayarların dışında bir kasası vardır, bir de onun içerisinde esas programlar vardır. Kasasına “hardware” diyoruz, içindekine de, asıl onu çalıştırana da “software” diyoruz. Şimdi devlet olarak “hardware” dediğimiz bunların kasaları, bu binalar en güzel şekilde yapılıyor. Ama onun içi, “software”i iyi olmazsa o sadece bir kasa olarak, bina olarak kalır.
Bir taraftan bunlar yapılırken, diğer yandan da çok köklü reformlarla Türkiye’nin hukuk standartlarını, -ki hukuk standartları aslında Türkiye’nin demokrasi standartları, siyasi standartları anlamına gelir- bunu en güçlü hale getirmek, derinleştirmek ve bunu en gelişmiş demokrasilerle, en kalkınmış ülkelerle mukayese edilebilir hale getirmek görevini başarıyla halletmemiz gerekmektedir. Türkiye şimdi iki alanda da bir taraftan bu binaların, hâkim ve savcılarımızın, adalet mensuplarının, avukatların, hepsinin ihtiyacı olan bu imkanları en güzel şekilde hazırlıyor, diğer yandan da köklü reformlarla içini, “software”ni de dünyanın gelişmiş ülkelerinin standartlarına çıkartıyor. Bunu yaptığımız anda güçlü devlet oluruz, büyük devlet oluruz.
Bir ülkede birinci unsur adalet mekanizmasının nasıl çalıştığıdır. Süratli, sağlam ve gerçekten adaleti en güzel şekilde çalışan mekanizmaya ve hukuk sistemine sahip mi, değil mi? Adaleti dağıtırken tek düşündüğü şey haklı ve haksızı ayırmak. Bunun dışında hiçbir etkenin olmadığı eğer geçerli ise o ülke güçlü ülke demektir. Bu aynı zamanda bir ülkenin kalkınmasının da temelidir. Hukuku güçlü olmayan, hukuk standartları sağlam olmayan, hukuk mekanizması sağlam, şeffaf, süratli olmayan ülkelerin ekonomik kalkınmasını tamamlaması, gerçekleştirmesi de hiç mümkün değildir, olmamıştır. Nitekim Türkiye’deki hukuk alanında yapılan köklü değişikliklerden sonradır Türkiye’nin gerçek ekonomik büyüme ve istikrara kavuşması.
Hukuk deyince de sadece siyasi konuların akla gelmemesi gerekir. Hukuk hayatımızın bütün alanlarında bizi kapsamaktadır. Yatırımlar, ticaret, günlük olaylar, her şey aslında. Yerlilerin, yabancıların, dışarıdan gelenlerin, hepsinin faaliyetleri, aktiviteleri nihayetinde hukukla ilgilidir. Dolayısıyla hukuku çok geniş bir planda, çok geniş anlamda düşünmemiz gerekmektedir. İşte bu geniş anlamda Türkiye’yi bir hukuk ülkesi ve hukukun sağlam, süratli çalıştığı bir ülke haline getirdiğimiz andan itibaren Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının da ona paralel olarak tamamlandığını ve en güçlü şekilde dünyada yerini aldığını hep beraber göreceğiz.
Biraz önce değerli bakanların da ifade ettiği gibi, hukuk ve adalet sadece kendi içimizde de kalmıyor. Anayasamızda yaptığımız değişikliklerle uluslar arası hukuku, uluslar arası birçok kuralı kendi yasalarımızın üzerinde tutacak bir noktaya geldik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, oraya müracaat hakkını vatandaşlarımıza, bireysel başvuru hakkını vererek, ne kadar çok gururlandık. Dolayısıyla sadece kendi standartlarımız değil, uluslar arası hukukun da standartları bizi artık bağlamaktadır. O açıdan bizi, ülkemizi sağlamlaştırdığımız en önemli alan tabii ki hukuk alanı olmalı ve olmak zorundadır. Bunu gerçekleştirdiğimizde diğerleri bunu takip edecektir. Bu konuda geçen dönem içerisinde çok önemli anayasa, kanun değişiklikleri oldu. Ümit ediyorum ki, bu konuda çalışmaların hep devam etmesi gerekir. Önümüzdeki dönemler içerisinde de bunları hep beraber gerçekleştiririz.
Hâkimler ve savcılarımızın, adalet mekanizmasının çok fedakârca çalıştığını hepimizin bilmesi gerekir. Bazen duvarların arkasına hangi şartlarla, hangi imkanlarla bu büyük görevi, bu büyük sorumlulukları yüklendiklerinin farkında olmayız. Sadece kanunlar değil, vicdanları da onların muhakkak ki kararlarına etki etmektedir. O açıdan onların da en iyi şartlar içerisinde, en iyi imkanlar içerisinde görevlerini yapmalarını sağlamak yine hepimizin görevidir. Bu alanlardaki yapılan her türlü iyileşme Türkiye’nin diğer bütün alanlarında da kesinlikle görülecektir ve yansıyacaktır.
Ben emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Sayın Bakan’ın bunun 2012 Eylül ayına yetişeceğini söyledi. Müteahhitler buradadır, esas işi siz yapacaksınız. Dolayısıyla siz herhalde bu sözü vermeseniz, Sayın Bakan da burada hepimizin huzurunda bunları söylemez. Size de Allah kolaylık versin. Kazasız, belasız, süratli, ama bittiğinde de açtığımızda kalitesiyle iftihar edeceğimiz bir inşaatı, verdiğiniz tarihe yetiştirmenizi ümit ediyorum. Hepinize başarılar diliyorum. Emeği geçen herkese tekrar çok teşekkür ediyorum."