Değerli Misafirler,
Değerli Konuklar,
Denizlimizin Değerli Temsilcileri, Mümtaz Şahsiyetleri,
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Bugün sizlerle beraber Denizli’de olmaktan gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum.
Aslında girdiğimde uygun olsa hepinizi elini tek tek sıkmak isterdim, ama salon baktım buna uygun değil. Onun için hepinizin adına masadakileri selamlamış oldum, ama hepinize tekrar sevgiler ve muhabbetler sunuyorum.
Biraz önce Vali Bey de söyledi; 16 yıl gibi bir aradan sonra Cumhurbaşkanı ziyareti gerçekleşiyor şehrinize. Bu da tabii ki benim için ayrıca bir gurur kaynağı oluyor. Arzu ediyorum ki, bütün şehirlerimiz Cumhurbaşkanlarını görsünler, Cumhurbaşkanı olarak bütün şehirlerde bulunayım, çünkü bu aynı zamanda bütün illerimize bir moral oluyor. Devlet Başkanının o ilde bulunması motivasyon oluyor, dayanışma oluyor. Buna inanıyorum. Denizli’de de bugün ve yarın hep beraber göreceğiz.
Denizli’ye aslında biliyorsunuz geçen sene gelmeyi çok arzu etmiştim, ama ailemizdeki bazı sağlık sebeplerinden dolayı gelemedim. Bugün geldik, ama böyle bir kış gününe rastlayacağını doğrusu hiç tahmin etmiyordum.
Denizli’nin içinde bugün burada pek kar görmedik, ama havaalanına inerken çevre gerçekten hep karlı bembeyaz. Her taraf sanki Pamukkale gibi olmuş. Böyle bir güne rastladı. Hâlbuki buralar bahar aylarında, yazın tabii ki çok daha güzel olurDaha önceki gelişlerimden Denizli’yi biliyorum, ama en son gelişimin üzerinden de epey bir vakit geçti. Şehre girerken bile -henüz tam içine girmedik, çevresinden geçerken bile- Denizli’deki değişiklikleri görmemek mümkün değil. Ayrıca uzaktan da olsa Denizli’deki değişiklikleri yakından takip ediyorum.
Özellikle şehrin yapılaşmasıyla ilgili problemleri yakından biliyordum ve bunların çözümü için de daima ilgililere hem talimat hem destek verdim.
Yarın inşallah göreceğiz ve belli bir süre sonra şehirlerimizin nasıl değiştiğini, nasıl geliştiğini, Türkiye’nin nasıl ilerlediğini ben de gözlerimle göreceğim.
Denizli, Türkiye’nin farklı şehirlerinden birisi. Şüphesiz ki, ülkemizin her şehrinin kendine has özellikleri vardır. Türkiye’nin dört bir yanı birbirinden kıymetlidir, güzeldir. Her karış vatan toprağı bizim için çok değerlidir. Her ilimizin çeşitli özellikleri olduğu gibi, Denizli’nin de kendine has bir özelliği vardır. Bu özelliğin en açık timsalini işte bugün biraz önce burada gördük.
Çok değerli hemşerilerinize, iş adamlarına, değerli müteşebbislere, -belki de onlar için en güzel sıfat- hayırseverlere hep beraber sembolik de olsa takdim ettiğimiz bu güzel armağanlar, aslında onların yaptıklarının değerini hep beraber tanımamızın, hep beraber takdir etmemizin bir göstergesi. İnsanların hayır yapabilmesi için, insanların kendi birikimlerinden ihtiyaçlarını gördükten sonra başkalarının iyiliği için de ayırabilmesi için kazanması gerekir. Ancak kazananlar, ancak varlığı olanlar başkaları için hayır yapabilirler. Bunu yapmak için de o şehirde ayrı bir özelliğin olması gerekiyor. Bu özellik de o şehrin dinamizmi, canlılığı, çalışkanlığı, girişimciliği, müteşebbis ruhu, azimli ve kararlı olmasıdır.
Bütün Türkiye biliyor ki, bu vasıfları Denizli taşıyor. Onun için kendine güvenen, özgüveni olan marka şehirlerimizden birisi. Gönlümüz tabii şunu arzu ediyor ki: Bütün illerimiz böyle olsun. İllerimiz de kendi içinde yarışıyorlar. Yarışırken başarılarıyla yarışıyorlar. Denizli’nin bu başarısı sadece çevresindeki bölgeye değil bütün Türkiye’ye örnek oluyor. Bununla hep beraber kıvanç duyuyoruz, onur duyuyoruz, ama sizler de şüphesiz ki, Denizlililer olarak ayrı bir gurur duyuyorsunuzdur. Bundan dolayı hepinizi tebrik ediyorum.
Burada sadece sanayi değil turizm, tarım, madencilik ve diğer alanlarda da çok büyük başarıların olduğunu biliyoruz. Bir Anadolu şehrinin 2,5 milyar dolara yakın ihracat yapması başlı başına zaten büyük bir başarıdır. Ayrıca 1 milyonun üzerinde turistin gelmesi yine başlı başına büyük bir başarıdır. Yerli turistlerle, 2 milyonun üzerinde insanın, Denizlili olmayan 3 milyona yakın yabancının ilinize gelip misafir olması, başlı başına bu ilin başarısını göstermektedir.
Şunu da biliyorum: Ekonomik kriz bütün Türkiye’yi çok etkilediği gibi Denizli’yi de çok etkiledi. Hatta gelen heyetlerinizle konuştuk, yapılabilecek şeylerle ilgili hep beraber bazı kararlar aldık, dinledik, arkasından yapılması gerekenleri takip ettik. Ama memnuniyet verici olan şey şu: Nasıl Türkiye topyekûn dünya içerisinde bu krizden hızlı çıkan ülkelerden biri olduysa, Denizli de Türkiye içerisinde en hızlı, süratli bir şekilde bu krizden çıkan illerimizden birisi oldu. Bunu yine rakamlarla takip ediyoruz. İlgililerden aldığım bütün bilgiler de bunu teyit ediyor. Bundan dolayı da hepinizi tebrik etmek isterim.
Kolay değil tabii, bu kadar fabrikayı açmak, bu kadar insanı istihdam etmek. Bunların hiç birinin maaşı otomatik olarak gelmiyor ki. Kazansa da kazanmasa da, çalışsa da çalışmasa da, bunların giderleri devlet hazinesinden ödenmiyor ki. Otomatik olarak herkesin maaşları bankalarına yatırılmıyor ki. Sizler kendi şirketlerinizi yöneteceksiniz, idare edeceksiniz, kazanacaksınız ve kazançlarınızla ancak bu kadar maaş ödeyeceksiniz. Kiminiz yüzlerce insan çalıştırıyorsunuz. Bine yakın insan çalıştıran fabrikalar var aranızda. Bütün bunları dengelemek, çalışanlarınızın sonunda hüzünlü olmadan, hepsinin günü geldiğinde maaşlarını alabilmeleri, bu tabii ki sizin büyük bir becerinizdir. Bundan dolayı gerçekten ne kadar iftihar etseniz azdır.
Ayrıca şu da bir gerçek ki: Sizler kazanıyorsunuz, kazandırıyorsunuz, verginizi ödüyorsunuz, ihracatını yapıyorsunuz ve memlekete gerçekten en hayırlı insanlar olarak görevinizi en iyi şekilde yerine getiriyorsunuz. Bütün bunlarda kamunun, kamu yönetiminin sizlere sağladığı kolaylıklar, muhakkak ki, çok büyük yardımcı olmaktadır.
Yine şunu öğrendim, çok memnun oldum: Gittiğim bütün illerde sorarım valiye veyahut da ilgili bakanlara, şehrin ileri gelenlerine “Bu şehirde uyum nasıldır, bu şehirde güzel bir çalışma ortamı var mı?” diye. Şehrin ileri gelenleri sadece o şehrin sanayicileri, iş adamları değildir. “Şehrin yöneticileri, siyasetçileri, farklı siyasi partiler, vali, belediye başkanı, odalar, üniversite; bütün bunlar arasında bir harmoni var mı, bir çalışma ortamı var mı, yoksa herkes bir tarafa mı çekiyor?” diye hep sorarım. Bugün de yine aynı bilgileri edinmek için sorduğumda, ilinizde bu anlamda da güzel bir harmoninin olduğunu, güzel bir çalışma ortamının olduğunu ve aranızda bir uyumun olduğunu büyük bir memnuniyetle gördüm. Bu tabii büyük bir sinerji oluşturmaktadır. Bundan dolayı da gerçekten hepinizi tebrik etmek isterim.
Bazı illerimiz vardır ki, çok küçüktür, herkes birbirine çok girer, herkes bir tarafa çeker. Orada da büyük bir heyecan, bir dinamizm, bir ilerleme maalesef göremezsiniz. O bakımdan şehrinizdeki bu atmosferi, bu iklimi de sakın ha bozmayınız. Fikirleriniz farklı olabilir. Siyasi akımlar tabii ki farklı olacaktır çoğulcu demokrasilerde. Ama günü geldiğinde, zamanı geldiğinde de, herkes ili için, şehri için de olağanüstü bir gayret göstermek zorundadır.
Üniversiteden bahsettim demin. Pamukkale Üniversitesi epeyce eski, yani diğer yeni açılan üniversitelere göre. Bu üniversiteler açılırken kendiliğinden açılmıyor. Bu üniversiteler açılırken şehrin siyasetçileri, şehrin ileri gelenleri kim bilir ne kadar Ankara’ya gidip gelmişlerdir “Aman bizim ilimize de bir üniversite açılsın” diye. Dolayısıyla üniversiteler açılınca şehirden de asla kopuk olmamaları gerekir. Bir taraftan ilim yuvası, bilim yuvası, eğitim yuvası olurken, diğer yandan şehre, bölgeye ve nihayetinde ülkeye çok büyük katkısının olması gerekir. O açıdan iş hayatının, ticaret hayatının üniversitelerden de faydalanması çok önemlidir diye düşünüyorum.
Yine öğrendiğim kadarıyla teknopark, teknokent, -nasıl söylüyorsunuz bilmiyorum- üniversite, sanayi odası, ticaret odası hepsinin işbirliğiyle kurulmuş burada. Bundan muhakkak faydalanın. Sadece klasik bildiğiniz sektörlerde devam etmeyin, özellikle iş adamlarına sesleniyorum.
Şunu biliyoruz ki: Türkiye zenginleştikçe ürettikleri de farklılaşacaktır. Babalarınızın ve dedelerinizin ürettiğini bugün siz üretmeyeceksiniz veya sizin çocuklarınız sizin yaptıklarınızı aynen yapmayacaklar, belki farklı yapacaklar. O bakımdan Türkiye zenginleşirken, daha da gelişirken ürettikleri de değişecektir, üretim şekli de değişecektir. Eğer bu değişimi önceden fark edip, buna göre kendimizi organize etmezsek, o zaman ileride sıkıntılar çekeriz. Onun için teknoparklardan, onun için kalkınma ajansından, -Güney Ege Bölgesi Kalkınma Ajansı değil mi? Aydın, Denizli, Muğla illerini kapsıyor- buralardan çok iyi şekilde faydalanmak gerekir. Buralardan her türlü bilgiyi almak gerekir. 10 sene, 20 sene, 30 sene sonra nasıl bir gelişme olacak, bunu size en iyi şekilde özellikle kalkınma ajanslarının sunması lazım. Çünkü onlara çok titizlik gösterdik. Kurulurken de çok titizlik gösterildi. Onları herhangi bir devlet kuruluşu olarak kesinlikle görmeyin. Bu, inanıyorum ki, Denizli için, tek tek iş adamları, sanayiciler, yatırımcılar için de çok büyük katkı sağlayacaktır.
Yabancı yatırımcıları da davet edin. Onlarla ortaklıklar kurmaktan da hiç çekinmeyin. Bu, işte sizin üretim şeklinizi ve ürettiklerinizi değiştirecektir. Daha yüksek nitelikli, daha yüksek teknolojilere geçip, yeni dallara yavaş yavaş hep girmeniz gerektiği kanaatindeyim. İnanıyorum ki, sizin gibi dinamik olan bir şehir, zaten bunları kendi içinde tartışıyordur ve gereğini yapıyordur.
Tarım da aynı şekilde, topraklarınız ne kadar mümbit. Bazı illerimiz vardır ki, toprak elverişli değildir, ama sizin buralarda ne dikseniz, ne ekseniz neredeyse karşılık veriyor. Yine de tarımı bilerek yapmak, her şeyden muhakkak ki, daha çok getiri sağlayacaktır. O yönde de yine üniversitelerle işbirliğinin çok önemli olduğuna inanıyorum.
Buranın travertenleri dünyanın herhalde başka bir yerinde yok bildiğim kadarıyla. Bu da Allah’ın verdiği ayrı bir nimet size. Gerçekten ayrı bir hazine. Yani dünyanın hiçbir yerinde olmayacak bir coğrafi, bir jeolojik oluşumun, sadece Türkiye’de ve Denizli’de olması, bu büyük bir hazine demektir. Buna da en iyi şekilde sahip çıkılmalı. Bunun turizmde en iyi şekilde değerlendirilmesi, yaygınlaştırılması, sadece insanların gelip birkaç gün görmesi değil, daha uzun vadeli buralarda konaklamalarına yönelik imkânların yine sağlanması, bunlar da şüphesiz ki, Denizli’nin her bakımdan kalkınmasına çok büyük hizmet edecektir.
Aslında çok fazla konuşmak istemem, yemekten önce konuşmanın çok fazla doğru olduğuna inanmam.
Dayanışmanızı, doğrusu aranızdaki huzuru, aranızdaki karşılıklı toleransı, bunları ne kadar sağlam tutarsanız, şehrinizde o kadar çok huzur olur, o kadar çok kalkınma olur, o kadar da başarı olur.
Şimdi ben, gittiğim illerde yine şuna çok dikkat ederim: Hayırseverler. Bunun altını özellikle çizeceğim, en sona bıraktım bu noktadaki düşüncelerimi.
Biliyorsunuz ben Kayseri’denim. Kayseri’de de insanlar hayırseverlikte birbirleriyle yarışırlar. Eskiden herkes eviyle, barkıyla, bağıyla, bahçesiyle yarışırdı. Şimdi görüyorum ki, yaptıkları hayırlarla yarışıyorlar. Çok başka illerimiz de var, bu konuda çok başarılı olan illerimiz de var.
Denizli’yi biliyordum, ama yine buraya geldiğimden itibaren aldığım bilgiler çerçevesinde bu konuda bu kadar ileri olduğunu ve bu konuda bu kadar gerçekten büyük fedakârlıklar yapıldığını açıkçası bilmiyordum. Bundan dolayı bütün hayırseverlerimizi, herkesi tebrik ediyorum. Neticede bütün bunlar sizi, bütün ailenizi, bütün çocuklarınızı çok onurlandıracaktır.
Sizin açtığınız okullarda okuyan çocuklar, sizin açtığınız hastanelerde tedavi gören insanlar, -biraz önce öğrendim, hiçbir yerde duymamıştım bunu, herhalde Belediye Başkanı Nihat Bey bundan çok memnun olmuştur, geçitler yapıyormuş iş adamları burada, biraz önce Sayın Bakan söyledi- sizin yaptığınız geçitlerin üstünden geçecek insanların hayır duaları, sevgileri size yeter.
Neticede herkes gelip geçicidir. Önemli olan bu, gökkubbede hoş seda bırakmaktır. Bu da işte hoş seda bırakmanın bir yoludur. Şunu hepimiz biliyoruz ki: İnsanların yaptıkları iyilikler takdir edilirse, tanınırsa, teşvik edilirse muhakkak ki, daha çok arkası gelir bunun. O bakımdan hep beraber toplum olarak, insanlık için iyi işler yapanları hep beraber sahiplenmemiz, hep beraber onları takdir etmemiz ve hep beraber de tabii ki örnek almamız gerekir. Denizli’yi bu konuda da istisna, çok olağanüstü bir şehir olarak görüyorum. Bundan dolayı da ne kadar hepiniz mutlu olsanız, memnun olsanız azdır.
Hepinize başarılar diliyorum. Burada olmayanlara, ailelerinize, herkese selamlarımı lütfen hep götürün. Yarın da gün boyu hep beraber olacağız, daha çok konuşacağız, hep beraber birçok şeyi paylaşacağız.
Hepinize afiyet olsun, hepinizi tekrar tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. İyi akşamlar diliyorum.