Sayın Konuklar,
Saygıdeğer Katılımcılar,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Sözlerimin başında Dünya Engellilik Sempozyumu ve Çalıştayı’nın hayırlı olmasını, başarılı olmasını temenni ediyorum ve bu toplantı vesilesiyle İstanbul’da sizlerle beraber olmaktan da büyük mutluluk duyuyorum.
Bana verilen bilgilere göre dünyanın dört bir yanından -şu haritada gördüğümüz bütün ülkelerden- 43 ülkeden temsilci var burada. Hepsine Türkiye’ye ve İstanbul’a hoş geldiniz diyorum ve ümit ediyorum ki buradan ayrılırken çok iyi duygularla ayrılacaklar.
Ayrıca bu Sempozyumun ve Çalıştayın en iyi şekilde düzenlemesi için çok büyük gayret gösteren değerli bakanlara ve Dünya Engelliler Vakfı Başkanı Değerli Metin Şentürk’e de çok çok teşekkür ediyorum, kendilerini tebrik ediyorum.
Bugün burada bulunmamın sebebi gayet açıktır: Bundan birkaç ay önce, Metin Şentürk Ankara’da beni ziyaret ettiğinde, böyle bir sempozyum yapacaklarını ve bu vesileyle de dünyadaki bütün engelliler ile ilgili sivil toplum örgütlerini bir çatı altında toplama teşebbüsleri olduğunu söylediğinde, Sempozyuma geleceğimi büyük bir memnuniyetle ifade ettim. Şunun için: Bu konuda, engellilerle ilgili büyük bir bilinç oluşturmamız gerekiyor. Her şeyden önce zihinlerdeki engelleri kaldırıp, herkesin bir gün engelli olabileceğini de hatırlatıp, bu konulara bütün dünyanın, Türkiye’nin, herkesin ilgisini, dikkatini çekmek ve bu konuya herkesin çok daha fazla önem vermesini temin etmek için aranızdayım.
Dün gece önemli bir ziyaretten geldim, ama bugün özellikle bu konuya dikkat çekmek için aranızdayım.
Biliyoruz ki nüfusumuzun yüzde 8’ini çeşitli sebeplerden dolayı engelli olan vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Dünya nüfusu içerisinde de, 650 milyona yakın engelli insan var. Hâlbuki engelli-engelsiz herkesin doğuştan elde ettiği haklar var. İnsan hakları var, her şeye ulaşabilme konusunda eşit fırsatlara sahip olma hakkı var, ama biliyoruz ki bu konularda dünyada çok büyük noksanlıklar var. Belki bazı ülkeler biraz daha iyileştirmiş olabilirler bu fırsatları, ama dünyanın büyük bir kısmında bu konuda büyük bir ihmal var, çok geride bir durum var ve hatta yine biliyoruz ki aileler, toplumlar engellilerini saklayarak bu işi geçiştirme yolundalar. Hâlbuki bu ne insanlığa yakışır, ne onurlu toplumlara yakışır.
Bununla ilgili dünya çapında düşünceler, tartışmalar öyle bir boyuta gelmiştir ki, neticede Birleşmiş Milletler’de bununla ilgili konvansiyonlar kabul edilmiştir. Türkiye bu Birleşmiş Milletler sözleşmelerini ilk kabul eden ülkelerden birisi olmuştur. Sadece Birleşmiş Milletler’de değil, Avrupa Birliği içerisinde bununla ilgili yeni düzenlemeler, Avrupa Konseyi’nde bununla ilgili çok önemli çalışmalar yapılmakta, ama esas görev de her ülkeye düşmekte.
Türkiye olarak biz bu konuda önemli adımlar attık. Biraz önce Sayın Bakan da burada geniş bir şekilde sizlere bilgi verdiler. Son anayasa değişikliğinde pozitif ayrıcalıklı duruma getirdik engellileri. Bunla ilgili kanunlar çıktı, bununla ilgili sözleşmeler imzalandı, ama bunların hiçbiri yeterli değil. Devletlerin yapacağı, hükümetlerin yapacağı işler var. Şüphesiz ki parlamentoların yapacağı işler var; yasaları çıkarmak, sözleşmeleri kabul etmek. Hükümetlerin yapmaları gereken şeyler var; bütçelerini ayarlarken, bütçelerini düzenlerken engelliler için yeterli fonları ayırmak. Belediyelerin engellilerin günlük hayatını kolaylaştırmaları için yapmaları gereken düzenlemeler var; yollardan asansörlere kadar, aklınıza ne geliyorsa.
Bütün bunlarla ilgili hukukun geliştirilmesi, bununla ilgili bütün teknik teferruatın geliştirilmesi tabii ki devletlerin işi, kamu kurumlarının işi. Türkiye’de bu konuyla ilgili bir bakanlık da var ve bu bakanlık gerçekten büyük bir faaliyet içerisinde. Biraz önce verilen bilgiler çerçevesinde önemli adımların atıldığını da biliyoruz, ama bunun yanında ilave olarak sivil toplum örgütlerine çok büyük iş düşmektedir. Esas sivil toplum örgütleridir ki, bu konuda bilinci oluşturmaktalar, bu konuda bir nevi baskı grubu olmaktalar ve bu konuda hükümetlerin, kamu sektörünün adım atmasını temin etmektedirler. Onun için Türkiye’de engellilerle ilgili birçok alanda çok değerli sivil toplum örgütleri var. Şimdi bunların çok önemlileri aranızda, biraz önce güzel konuşmalar yaptılar, çok güzel faaliyetleri var, çok güzel ışık tutuyorlar, aydınlatıyorlar ve hükümetler de bunlardan faydalanarak önemli adımlar atıyor.
Yapılacak daha çok şey olduğuna inanıyorum, ama bir kez daha herkesin dikkatini çekmek istiyorum ki;, bu görevler sadece devlet kurumlarına bırakılamaz. Sivil toplum örgütlerinin, sadece engellilerin değil, bugün hiçbir engeli olmayan ama yarın olabilecek insanların da, bu konuda çok faal olmaları gerekmektedir. Türkiye’de bu konuda çok güzel çalışmalar yapılıyor, çok güzel faaliyetler var, çok güzel fonlar ayrılıyor ve eminim ki, bunu herkes de çok takdir ediyor.
Mesela bunlardan birisi eşim Hayrünnisa Hanımın “Eğitim Her Engeli Aşar Kampanyası” ki, bu çerçeve içerisinde de yine bakanlık, ilgili kurumlarımız, Türkiye’deki bütün vilayetlerde valiler, hepsi büyük bir gayret içerisindeler.
Unutmayalım ki engellileri saklayarak, onların engellerini görmezlikten gelerek, onları toplumun içine çıkartmayarak bu meseleleri halledemeyiz. Engellilerin aslında destekten çok duyarlılığa ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. İşte bu duyarlılığın oluşması, bu bilincin oluşması birçok problemi çözecektir. Belediyeler daha çok duyarlı hale gelirse, sizin hayatınızı daha çok kolaylaştıracaklardır. Hükümetler duyarlı hale gelince daha çok fon ayıracaklardır, daha çok okullar açılacaktır, daha çok hizmetler yapılacaktır. Uluslararası camia duyarlı hale gelince de bağlayıcı sözleşmeler çıkartacaklardır ve bu sözleşmeler bir yol haritası gibi bütün ülkelere ışık tutacaktır, bütün ülkelerin yapması gerekenleri de gayet açık bir şekilde ortaya koyacaktır, bazen de mecbur edecektir. Çünkü bağlayıcı sözleşmeler vardır.
Buradan bütün topluma, bütün insanlığa ve bütün vatandaşlarıma da seslenmek istiyorum: Kimin ne zaman engelli olacağı bilinmez. Her gün dünyada yüzlerce, binlerce trafik kazaları meydana geliyor, görüyoruz. Her gün herkes çeşitli hastalıklar geçirmekte. Engelin de çeşitleri çok fazladır. Kimisi fark edilir kimisi fark edilmez. Onun için bu konuda “Aman ben bugün sağlamım, benim bu tip duyarlılığa ihtiyacım yok” deme lüksünde kimse olmamalıdır. Herkes bu konuda olağanüstü bir duyarlılık göstermelidir ve yapılan çalışmalara da elinden gelen her türlü desteği vermelidirler.
Büyük bir gurur duyuyorum ki Türkiye’de böyle bir bilinç uyanmıştır ve güçlü bir şekilde hem resmi kurumlarımızda hem sivil toplumda yaygın hale gelmiştir. Her gün yeni faaliyetler görüyoruz, her gün yeni imkânlar görüyoruz. Bütün bunları dünyayla paylaşmak ve bu konularda ileri olmayan, daha çok açığı olan ülkelere de her türlü yardımı ve katkıyı sağlamaktan da büyük bir memnuniyet duyacağız.
Ben bir kez daha başta değerli Metin Şentürk olmak üzere arkadaşlarını, Türkiye’deki bütün sivil toplum kuruluşlarını, engellilerle ilgili tüm derneklerin, bütün kuruluşların başkanlarını ve değerli bakanları tebrik ediyorum, hükümeti tebrik ediyorum; bu konudaki duyarlılıklarından dolayı.
Hepinize başarılar diliyorum ve özellikle yabancı misafirlerin ülkelerine döndüklerinde, Türkiye’den en güzel hissiyatlarla gitmelerini arzu ediyor, Türk halkının selam, sevgi ve muhabbetlerini iletmelerini rica ediyorum.
Hepinize başarılar diliyorum. Sempozyumun, çalışmaların başarıyla neticelenmesini temenni ediyorum. Sağ olun.