Deniz Ticaret Odası’nın 26. Olağan Meclis Toplantısı’nda Yaptıkları Konuşma

21.02.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Deniz Ticaret Odası’nın Değerli Meclis Başkanı,

Deniz Ticaret Odası’nın Değerli Yönetim Kurulu Başkanı,

Değerli Üyeleri ve Türk Denizciliğinin Değerli Mensupları,

Her şeyden önce sizlerle burada beraber olmaktan gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum, hepinizi sevgiyle, muhabetle selamlıyorum.

Tabii üç yanı denizlerle çevrili bir ülke ve bir zamanlar Akdeniz’i göl yapmış insanların çocukları olarak düşündüğümüzde, Türklerin denizcilikle ne kadar yakın, içiçe olduğunu görmemiz gerekmekte ve denizcilik ilgili bütün hukukumuzun, ticaretimizin, imalatımızın, her şeyimizin buna yakışır bir seviyede olması gerekmekte. Bununla ilgili devletin muhakkak birçok birimleri var, ama esas bu işin de sahipleri sizlersiniz. Dolayısıyla, bugün Türk denizciliğinin esas sahipleriyle beraber olmaktan, büyük bir memnuniyet duyuyorum. Biraz önce verilen bilgiler için de çok teşekkür ediyorum. Ayrıca, öğleyin beraberliğimizde de daha özel, detaylı bilgileri sizlerle konuşma fırsatını buldum ve bunların hepsini not ettim. Şüphesiz ki, bunların hepsine de gerekli ilgiyi göstereceğim.

Aslında Odanızı daha önce ziyaret etmek istiyordum, ama bugüne nasip oldu. Bunun da biraz vakitli olduğunu, aşağıdaki görüşmelerimizde anladım. Çünkü yaşanan ekonomik kriz, dünyadaki durgunluk, şüphesiz ki, Türk denizciliğini de direkt olarak etkiledi. Sizin Odanıza yaptığım bu ziyaretin, böyle bir döneme rastlamış olmasının, daha yararlı ve faydalı olacağı kanaatindeyim. Çünkü takip edilecek, ilgilenilecek birçok hususların olduğunu da öğrenmiş oldum.

Öncelikle şunu söylemek isterim: Tabii ki denizcilik, direkt dünya ticareti, dünyanın ekonomik performansıyla ve ülkelerin ekonomik performansıyla çok doğrudan ilgili bir şey. Gösterilen grafikler, anlatılan rakamların ortaya koyduğu gibi, dünya ticareti küçüldükçe, sizin sektörünüzü birden etkiliyor; büyüdükçe, sizin sektörünüze tabii ki çok büyük bir teşvik, ivme ve hareketlilik getiriyor. Dünyadaki bu konjonktürü takip etmek de kolay değil tabii. Onun için, denizciliğin yönetimi, gerek imalatta olsun gerek ticarette olsun gerekse finansmanda olsun kolay değil. Bir noktada, dünya ticaretine ve dünya ekonomisinin performansına bağımlısınız. Bu aynı, vücutlardaki damar gibi, kalbin en iyi şekilde işlemesi sizler sayesinde oluyor, ama diğer taraftan baktığımızda, eğer kalpte bir bozukluk varsa, o da tabii ki direkt sizleri çok etkiliyor. Bu etkileşimi iyi ayarlayabilmek için, bunun yönetimi de herhalde kolay olmasa gerek. Dünya ticaretiyle içinde yaşadığımız bir gerçek var. Önce finans alanında başlayan krizin, sonra dünyada nasıl bir durgunluğa, resesyona sebep olduğunu, hep beraber gördük. Dünya ticaretinin nasıl küçüldüğünü hep beraber gördük. Kendi ithalatımızla ihracatımızı nasıl etkilediğini hep beraber gördük ve bunlar tabii ki sizleri de çok etkiledi. Ama yine görünen şey şu ki: Bundan dünya süratli bir şekilde çıkıyor. Dünya belki 1929 büyük ekonomik buhranından sonra en büyük buhranı yaşadı, ama çıkışı da kolay oldu veya hızlı oldu. Dolayısıyla, bütün bunları dikkate aldığımızda, sizi nasıl etkilediğini, Türkiye’yi nasıl etkilediğini; sizin sektörünüze nelerin yapılması gerektiğini de çok iyi tespit etmemiz gerekmektedir.

Türkiye’nin dış ticaret hacmi, tabii son 10 sene içerisinde çok büyük bir şekilde arttı. Ama bütün bunlara rağmen, bizim hâlâ dış ticaretimizdeki taşımacılığımızın büyük bir kısmını kendi gemilerimizle yapmadığımızı da biliyoruz. Her ne kadar, 22-23 milyon deadweight olarak gözükse de kapasitemiz, diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde, hâlâ çok gerilerde olduğumuzu görüyoruz. Burada tabii, bunların hepsinin Türk bayrağı taşımadığını da bilmemiz gerekiyor. Bildiğim kadarıyla, yüzde 35 civarında herhalde Türk Bayrağı taşıyanlar. Bunu da teşvik etmemiz ve bunun sayısını da artırmamız, hiç değilse gemilerimizin daha büyük bir kısmının Türk Bayrağı’nı dünyanın dört bir yanında, bütün denizlerde dalgalandırmasını temin etmemiz için yapılması gereken düzenlemeler, teşvikler veyahut da alaka gösterilmesi gereken konular varsa, bunlara da bakılması, muhakkak ki gerekmektedir.

Bugün memnuniyet verici olan bir şey şu: Türk denizciliğinin, devlet tarafından da muhatabı var. Bir zamanlar, bakanlık istiyordunuz, ama güçlü bir bakanlığın içerisinde güçlü bir müsteşarlık var, Denizcilik Müsteşarlığı var ve meselelerine sahip. Denizciliği yakından takip eden bir de ilgili bakan var. Sayın Başbakan’ın, aynı şekilde onun da konularınıza çok ilgi gösterdiğini biliyorum. Dolayısıyla, eğer iyi bir iletişim, iyi bir diyalog içerisinde hareket edilirse, bütün bu ihtiyaçların da süratli bir şekilde karşılanacağından hiçbir şüphem yoktur.

Denizciliğin ikinci bir safhası, imalat, gemilerin yapımı alanıdır. Bu, ayrıca önem taşımaktadır ve ayrıca buna doğrusu, daha çok ilgi duyuyorum. Şu açıdan: Bunun savunma sanayii ile ilgili askeri tarafı var, bir de tabii sivil yanı var. Burada da son yıllarda çok iyi gelişmeler olduğunu biliyoruz.

Son 1-2 yıl içerisinde ekonomik krizden dolayı yaşanan sıkıntıyı sizler yaşıyorsunuz, bizler de takip ediyoruz. Her ne kadar şimdi bir kez daha istatistiklerle bunu gördüysek de, bunun da muhakkak toparlanması gerekir. Şu açıdan buna çok önem veriyorum: Türkiye küçük bir ülke olsa, diyelim ki Akdeniz’deki Malta gibi denizcilikte çok önemli veya bazı İskandinav ülkeleri gibi olsa, işin sadece ticaretine yönelebiliriz, imalatını ihmal edebiliriz, ama Türkiye büyük bir ülke, nüfusu büyük bir ülke, siyasi anlamı çok anlamlı bir ülke. Böyle bir ülkenin, muhakkak gemi sanayiinin de güçlü olması gerektiğine çok candan inanıyorum. Onun için, bunu kendi haline muhakkak bırakmamamız gerekir. Son yıllarda yapılan gemilerin yüzde 50’nin üzerinde kısmının, Türkiye içerisinde yapıldığını biliyoruz. 2 milyar dolar civarında bir katkı sağlıyorsunuz. Ama bu daha da ileri gitmeli ve gemilerin daha özel parçaları, daha özel kısımları, makinelerinden diğer önemli hassas taraflarına kadar bunların da, Türkiye’de yapılabilmesi için, gerekli her türlü gayreti göstermemiz gerekir ve bununla ilgili her türlü koordineyi yapmamız gerekir.

Şunu unutmayalım ki: Bu konular, öncelik verilirse gelişiyor, kendi halinde bırakılacak konular değil. Bu konularda gelişen ülkeler, daima önceliklerini almışlardır. Çin, Kore gibi gerek Doğu’da gerekse vaktiyle İngiltere’den başlayıp İskandinav ülkelerinde devlet önceliği olmuştur ve bu şekilde gelişmiştir. Türkiye’de de devletin verdiği destek sayesinde bugün güçlü bir hale gelinmiştir, ama bugün bazı fırsatlar kaçabilir, daha ileri gidebilecekken gidemeyebiliriz. Onun için imalat kısmına elbirliği içerisinde tekrar özel bir çalışma yapmak lâzım ve bu konuda yapılabilecekleri gözden geçirmek gerekir.

Savunma sanayii ile ilgili kısmı, ayrıca çok önemlidir. Önce tabii ki kendi ihtiyaçlarımız açısından, ama Türkiye, savunma sanayiinde dışarıya da çok fazla ihracat yapabilecek durumdadır Türkiye’nin bu imkânı vardır, bu ilişkileri vardır. Önce yakın komşumuz, daha sonra biraz daha uzak komşularımız, daha sonra da daha uzak ülkeler olmak üzere, hepsi Türkiye’nin mal satabileceği ülkelerdir ve son yıllarda özellikle birçok dost ve komşu ülkelerle askeri anlaşmaların imzalanmasına çok önem veriyoruz. Askeri anlaşmalar aynı zamanda, savunma sanayiindeki işbirliğimizi de kolaylaştırıcı anlaşmalardır. O bakımdan, çok çeşitli vasıflardaki savunma sanayii alanına giren gemicilikte de Türkiye’nin önünün çok açık olduğuna inanıyorum ve bunun altını da özellikle çiziyorum. Bu konuda hepimiz Türk Devleti olarak, hükümet, ben, herkesin, tüm görevlilerin sizlere çok yardımcı olabileceğine de inanıyorum ki, bunlar olmaktadır.

Tabii üçüncü bir alan, bütün bunların en iyi şekilde yapılabilmesi için insan kalitesinin yükseltilmesi ve buna uygun eğitilmiş insanın yetiştirilmesi çok önemli. Bu konunun tarihi çok eski, ama uzun yıllar da ihmal edilmiş bir konu olduğunu biliyoruz. Tabii ki denizcilik yüksekokulları vardı bazı üniversitelerimizde, yine gemi fakülteleri kuruldu, ama bunlar hep son senelerde oldu. Benim hatırladığım en eskisi, Denizcilik Yüksekokulu’ydu; Beşiktaş’ta, buradaki okuldu. Daha sonra İTÜ’de gemi inşaat bölümü oldu, sonra belki birkaç üniversitede de oldu, dediğiniz gibi, ama son yıllarda bu konudaki atılım da çok önemli. Özellikle Odanızın en iyi yatırım alanı olarak tespit ettiği Piri Reis Üniversitesi’ni gerçekten çok önemli görüyorum ve bundan dolayı, karar alanları, öncülük edenleri ve bu konuyu çok yakından takip edenleri tekrar ayrı ayrı tebrik ediyorum. Zaman zaman bir araya geldiğimizde, hep bu konuları konuşurduk, ama şimdi inanıyorum ki, kendi kampüsü de en kısa süre içerisinde bitirilir, oraya taşınır ve gemiciliğin her alanında, ihtiyaç duyulan personel en iyi şekilde yetiştirilir. Sadece Türkiye’ye değil, Türkiye dışına da yetiştirilmesi lâzım. Nasıl kendi uçaklarımızda pilot yetiştiremiyorsak, uçaklar dışarıdan geliyorsa, gemicilikte de tahmin ediyorum ki, aynı şekilde, aynı durumlarla karşı karşıyayızdır. Dolayısıyla, hem içeri hem dışarı hitap edecek şekilde, çok iyi denizcilerin yetiştirilmesi de Türk denizciliğinin güçlenmesinin en ana unsurlarından birisi olacaktır.

Denizcilik sektörünün birbirine çok daha iyi dayanışma içerisinde olduğunu biliyorum. Her ne kadar Kayserili olsam da, denize uzak olsak da, bütün siyasi hayatım içerisinde olsun, dostlarım, sizler vasıtasıyla çok yakından bunu biliyorum. Kendi içinizdeki diğer kurumlar, biraz önce Sayın Başkan’ın da söylediği gibi, işte sendikalardan tutun, okullardan tutun, diğer bütün birimlerin, herkesin bir dayanışma içerisinde olduğunu biliyorum. Bu şüphesiz ki, bütün düzenlemelerin en doğru şekliyle yapılması konusunda en büyük avantaj olacaktır. Biri bir tarafa, diğeri bir tarafa çekiyor olsa, o zaman düzgün işler yapılamaz gerçekten. Kendi içinizdeki dayanışma, kendi içinizde her şeyi önceden gözden geçirip ve ortak fikirlerin ilgililere sunulması, her şeyi çok kolaylaştıracaktır.

Ben bir kez daha, sizlerle beraber olmaktan, gerçekten mutluluk duyuyorum. Sizler, Türk Bayrağı’nı dünyanın dört bir yanında dalgalandırıyorsunuz. Denizlerde gururumuzsunuz. Ticarette aynı şekilde, turizmde aynı şekilde.

Yatçılık tabii ki ayrı bir şey. Son senelerde özellikle, çok gelişti. Şunu da biliyorum ki: Belki gemi imalatında bizden çok daha ileri olan ülkeler var, ama yat imalatında veya özel nitelikli gemilerin imalatında Türk gemi sanayinin, dünyanın çok gözdesi olduğunu biliyorum, bütün verilen bilgilerden bunu biliyorum. Turizmle çok iç içe olduğunuz bir gerçek. Bununla ilgili düzenlemelerde de zaten arkadaşlar burada, onlar da bilirler. Gerektiğinde yabancı gemilerin, gerektiğinde yabancı yatların Türkiye’ye nasıl daha rahat uğraması, teşvik edilmesi, bununla ilgili düzenlemelerin de elbirliği içerisinde yapıldığını biliyorum.

Aslında iyi bir durumdayız. İstikrarlı bir ülkemiz var. Birçok ülke, büyük bir sıkıntı içindeyken, ekonomik sıkıntı içerisindeyken; sıkıntıları çabuk atlatan, -makro olarak tabii konuşuyorum- tek tek baktığımızda birçok problemler var, ama makro olarak baktığımızda, büyük resme baktığımızda, başka ülkelerle mukayese ettiğimizde, sıkıntılardan daha kolay, daha çabuk çıkan ve geleceği daha parlak olan bir ülkeyiz. Bunu sadece biz söylemiyoruz, bütün uluslararası finans kurumlarının raporlarında da görüyoruz. Bunu OECD’nin, IMF’in, Dünya Bankası’nın raporlarında da görüyoruz. Bunları, dünyanın büyük bankalarının raporlarında da görüyoruz. Bunlar tabii ki hepimize büyük bir güven vermektedir, özgüvenimiz artmaktadır, ama ihtiyatı da yine bırakmamamız gerekmektedir. Hâlâ dünyada çok kırılganlıklar yaşanıyor. Bir tarafta olan, başka bir ülkeyi çok çabuk şekilde etkiliyor. 2007 yılında gemiciliğin böyle bir duruma düşeceğini hiç kimse düşünemezdi. Ona göre büyük yatırımlar yapıldı, tahminler çok büyüktü. Petrol fiyatlarının 100-200 dolarlara çıkacağı tahmin edilirken, birdenbire 2008 yılında dünya büyük bir problemle karşılaştı ve demin söylediğim gibi, 1929 büyük dünya buhranından sonra, en büyük buhranı yaşadı. Onun için, tedbiri de elden bırakmamak gerekmektedir. Ama bir taraftan da kararlı bir şekilde, elbirliği içerisinde devlet, özel sektör, ilgili kurumlar, elbirliği içerisinde gerekli düzenlemeleri yaparak, geleceğe doğru da güçlü bir şekilde gelişmemiz gerekir. Kesinlikle Türk denizciliğinin bugünkü konumunun çok ilerisine gitmesi gerekmektedir. Komşularımızla mukayese ettiğimizde, Uzakdoğu ülkeleriyle mukayese ettiğimizde, bizim daha alacak çok yolumuz vardır, yürüyecek daha çok yolumuz vardır. Bunun da farkında olmamız gerekir. Ama bu gücümüz de var bizim, önemli olan bu. Bizde bu güç var, bu yolu yürüyebiliriz, çok daha ileriye gidebiliriz ve çok daha ileriye gideceğimizden de hiçbir şüphem yoktur.

Tekrar hepinize başarılar diliyorum. Burada duyduklarımı, -gerek aşağıda, gerek burada- bunları tabii ki en iyi şekilde takip edeceğiz. Sağolun.

Yazdır Paylaş Yukarı