Değerli Bakanlar,
Değerli Misafirler,
Aslında söylenecek her şeyi burada iki Yemenli genç kız söyledi. Bütün Türklerin, Anadolu'da herkesin tam bamteline basan Yemen Türküsü'nü en güzel şekilde söylediler. Ben genellikle hislerine hakim olan bir insanım. Ama hatırladığım kadarıyla bir kez de 2005 yılında, bu türküyü bu topraklarda dinlediğimde hislerime hakim olamamıştım, bir de bugün.
Bugün gerçekten atalarımıza, en azından bugün yapabileceğimiz görevi yerine getirmenin huzuru içerisindeyiz hepimiz. Çünkü Yemen toprakları vatan toprakları idi. 400 yıl boyunca Tuna'dan Yemen'e, Kafkaslardan Baltıklara kadar atalarımız buraları cansiperane savundular.
Değerli dostum, kardeşim Cumhurbaşkanı Abdullah Saleh'in verdiği yemeğe katılanlar bu hissiyatı dün gece de yaşadılar. Dün gece önce Yemen Türküsü'nü söylediler, sonra da "Tuna Nehri akmam diyor/ Etrafımı yıkmam diyor/ Şanı Büyük Osman Paşa Plevne'den çıkmam diyor" türküsünü de Yemenliler söyledi.
Tuna'dan Yemen'e kadar bütün vatan topraklarından ve Anadolu'nun her köşesinden, sadece Anadolu'nun değil, o zamanki vatan topraklarının her köşesinden, Musul'dan, Saraybosna'dan, Bakü'den her yerden buralarda askerlerimiz, buraları ele geçirmek için uğraşan o günkü emperyalistlere karşı, Yemenli kardeşleriyle beraber büyük çarpışmalar verdiler.
Yemen'in, tarihimizde çok ayrı bir yeri var. Ayrı bir yeri olduğunu işte bu türküler gösteriyor. O zaman I. Dünya Harbi başladıktan sonra, buradaki 7. Kolordu ve Yemenliler, İmparatorluğumuzun düşmanlarına karşı, burada da savaş başlatmışlardır. Huş şehrinin eteklerinde dinlenirken, bir Türk askerinin söylemeye başladığı ve daha sonra da bütün Anadolu halkının hissiyatını terennüm eden, “Anu Yemendir, gülü çemendir, giden gelmiyor acep nedendir” sözleri ve yine “al yeşil bayrağı düğün mü sandın, Yemen’e gideni döner mi sandın” sözleri, aslında her şeyi ifade ediyor.
Buralarda binlerce şehidimiz var. Bu binlerce şehidimizin ruhu şad olsun. Buradan bütün gençlere seslenmek istiyorum. Tarihin ne olduğunu, Yemen’in bizde ne gibi izler bıraktığını, bu türkülerin niçin söylendiğini anlayabilmek için hiç değilse, bir-iki Yemen ile ilgili roman, hikaye veya tarihi eser okuyun. O zaman Yemen’in ne olduğunu, atalarımızın ne çileler çektiğini herkes çok daha iyi anlayacak.
Mekke ve Medine’yi korumak için, o zaman en stratejik su yollarını korumak için, askerlerimizin buralarda verdiği fedakarlıklar, dillere destan olmuştur. Ve Türkler, Yemen’den ayrılırken, Yemenlilerle büyük bir muhabbet ve dostluk içinde ayrılmışlardır. Ama tarihin gidişatı, kaderin tecelli etmesi öyle olmuştur ki, eski vatan toprakları bugün ayrı ayrı ülkeler haline gelmiştir. Ama burada verilen fedakarlıkların boşa gitmediği de görülmüştür, Mekke, Medine, buralar hiçbir zaman işgal edilememiştir. İşte bütün bunlar, Türk askerinin buralardaki fedakarlıklarının neticesinde olmuştur.
Bugün, değerli dostum Cumhurbaşkanı Abdullah Saleh’e teşekkür etmek istiyorum. 2005 yılında Dışişleri Bakanı olarak ilk defa Yemen’e geldiğimde -ki Türkiye’den yapılan ilk ziyaretti- o zaman kendisine bu ricamızı iletmiştim. Sözünde durdu ve Yemen’in kalbinde, bütün Yemenli dostlarımızın kucağına emanet ettiğimiz şehitlerimizin anısına yapılan bu şehitliğin, bu şekilde açılmasına fırsat verdi. Başta Cumhurbaşkanı Abdullah Saleh’e, Yemen Genelkurmay Başkanlığına, Yemenli değerli generallere, Yemen Hükümetine, Yemen Belediyesine, emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Şüphesiz ki, bu arzumuzu en iyi şekilde takip eden Milli Savunma Bakanlığımıza, Dışişleri Bakanlığımıza, Askeri Ataşeliğimize, Büyükelçimize, hepsine de şükranlarımızı sunuyorum. Bir kez daha şehitlerimizi rahmetle yad ediyoruz, hepsine Allah’tan rahmet diliyoruz, mekanları cennet olsun.
Bugün sabah aldığım bir haber, hepimizi tekrar hüzüne boğdu. Ankara’da, gece bir eğitim çalışmasında düşen bir helikopterimizde, 5 Üsteğmenimiz şehit oldu. Onların da acılarını paylaşıyorum. Allah’tan rahmet diliyorum. Ve bütün ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Sağ olun.