Değerli Sanayiciler,
Kıymetli İş Adamları,
Bugün gerçekten sizinle beraber olmaktan, aranızda olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum, büyük bir sevinç duyuyorum. Bunu bütün samimiyetimle ifade etmek isterim.
Dün akşam Değerli Başkanınız Bekir Bey söyleyince, aslında programımda niye eksikmiş diye sordum ve hemen sizinle beraber olmayı istedim ve bugün de sizinle beraberiz. Hepinize sevgiler, muhabbetler sunuyorum ve hepinizi tebrik ediyorum gerçekten.
Bugün burada büyük bir özgüven gördüm. Kendine inanan, özgüveni çok sağlam ve tamamen geleceğe yönelmiş bir sanayici topluluğu gördüm. Dedikodularla, onunla, bununla uğraşan değil, tamamen geleceğe yönelmiş ve eminim ki gelecekte de çok başarılı olacak büyük bir sanayici topluluğu gördüm. Hepinizi tebrik ediyorum gerçekten, büyük bir memnuniyet duydum.
Adana aslında büyük bir şehir, çok büyük bir şehir. Adana’nın ismi yeter, çok büyük bir şehir. Çukurova, Türkiye’nin en bereketli toprakları. Sadece Türkiye'yi değil, bütün çevremizi doyuran bir il. Buranın, tabii bu bereketli topraklarının bereketli de insanları var; işte sizler gibi. Sanayiciler, müteşebbisler, yaptığınız eserler, kurduğunuz fabrikalarda da yüzlerce, binlerce insan çalıştırıyorsunuz ve neticede onlar da evine aş, ekmek götürüyor ve sizin vasıtanızla rızıklarını kazanıyorlar. Her türlü takdirin ve tebrikin üstündedir bu hareket. Onun için, daima ben sanayicilere, müteşebbislere, iş adamlarımıza çok önem veriyorum, gerçekten çok önem veriyorum. Çünkü bu şakası olan bir iş değil. Hepiniz tek tek elinizi taşın altına koyuyorsunuz. Kurduğunuz fabrikalarda -ki bu organize sanayi bölgesinde 25 bin kişi mi çalışıyor Bekir Bey?- 25 bin kişinin maaşını devlet ödemiyor. 25 bin kişinin maaşını, devlet topladığı vergilerle al diye ödemiyor. Yani ay sonu garanti değil. Eğer devlette yoksa Hazine bassın versin, devlet borçlansın versin değil. Bunların maaşını siz ödüyorsunuz, hepsini. Ve bunu sürekli ödeyip ve sürekli bunu devam ettirebilmek için de muhakkak ki, çok büyük bir özveriyle çalışıyorsunuz, ciddiyetle çalışıyorsunuz. Kârınız, zararınız nedir, bunu biliyorsunuz ve sonunda bir de işlerinizi büyüterek, daha da büyüterek, yatırımları artırarak devam ediyorsunuz. Bu şaka değil, kolay bir iş değil. Hani ekmek elden, su gölden misali, nasıl olsa maaşımı alıyorum, nasıl olsa param bankaya yatırılıyor değil sizinki.
Onun için, sanayici ve iş adamı, bir ülkenin gerçekten dinamosu. Sanayici ve iş adamı başarılıysa, o ülke kalkınıyor. Devletin tamamen yaptığı işte kalkınmanın olmadığını gördük. Çünkü neticede devlette çalışınca, çalışsan da çalışmasan da maaş ödeniyor. Ama o bir sene, iki sene, on sene, yirmi sene gidiyor; sonunda o devletler tıkanıyor. Onun için bu özelleştirmeler falan, bunlar mecburen yapıldı. Kâr ve zarar hesapları bilinsin, kârda mıyız, zararda mıyız sonunda, görülsün diye. Gidemez hale geldi, devam ettirebilmek için de vergiye yüklenmek gerekiyordu. Vergiye yüklenince de sizin canınız çıkıyordu. Onun için, özel sektör Türkiye’nin dinamosudur. Özel sektör Türkiye’yi esas kalkındıracak, Türkiye’ye döviz getirecek, istihdam yaratacak. Vergiyi de siz ödüyorsunuz. Ödediğiniz vergilerden de işte devlet hastane yapıyor, okul yapıyor, yol yapıyor. O bakımdan, ben gittiğim her yerde iş adamlarımızla, sanayicilerimizle beraber oluyorum. Sizlere her türlü desteği aslında bütün devletimiz, Hükümetimiz veriyor. Şu anda iş hayatıyla çok barışık bir yönetim var; bu çok önemli bir şey. Çünkü öyle de olmak zorunda. Memleketi kalkındıracak olanlar sizsiniz, sizin yatırımlarınız. Şimdi bana yukarıda anlattınız siz, elektrik sarfiyatını söylediniz. Elektrik sarfiyatında yüzde kaç dediniz, "yüzde 38 artış var" dediniz. Yüzde 38 elektrik sarfiyatında artışın olması, üretimin olmasıdır. Daha çok insanı istihdam etmektir ve daha çok mal satmaktır. Satılırken mallar, taşınırken mallar dolaylı vergiler ödeniyor. Bütün bunların hepsi hem devlete yarıyor hem size yarıyor hem de bütün herkese yarıyor. O açıdan bunun farkında olmamız gerekir.
"Adana’nın ismi büyük" dedim, yani "İsminin büyüklüğü yeter" dedim, "Buralar bereketli topraklar" dedim. Buralar sadece tarım, ziraat değil, sanayi açısından da çok önemli. Sanayi de çok farklı farklı. Tarıma dayalı sanayi de olabilir, çok yüksek teknolojili gıda sanayii de olabilir. Bütün bunlar hep sanayinin içerisinde. Demir-döküm de olabilir, enerji de olabilir. Yine memnuniyetle öğrendim ki, burada çok çeşitli. Eskiden sadece tekstil akla gelirdi, sanayi deyince. Şimdi tekstil, kabuk değiştirerek devam ediyor gördüğüm kadarıyla. Nitelikli tekstil yapılıyor ve tekstil sektörü çok sayıda insan istihdam ettiği gibi, bu değerini de korumaya devam edecektir tabii. Eski usul tekstil olmayacaktır da, yeni usul tekstil olacaktır. Nasıl İtalya’da hâlâ tekstil varsa, Türkiye’de de şüphesiz ki, en nitelikli bir şekilde devam edecektir. Ama bunun yanında, sanayinin diğer kollarında da çok geniş bir şekilde devam etmemiz gerekiyor.
Siz iş adamları, sanayiciler, fabrika sahipleri, sizlere burada hitap etmek istiyorum ve altını çizerek söylüyorum ki, işlerinizi, fabrikalarınızı devam ettirirken, muhakkak araştırma-geliştirme departmanlarını, şubelerini, bölümlerini kurunuz; yaptığınız işin daha iyi olması için. Yaptığınız iş 10 sene, 20 sene sonra nasıl değişerek devam edecekse, nasıl kabuk değiştirerek devam edecekse, bunlar araştırma ve geliştirmeye yapacağınız yatırımla olacaktır. Araştırma ve geliştirmeye yaptığınız yatırım, boşa değil. Birkaç tane çok iyi, verimli mühendise, bilgili mühendise vereceğiniz maaşlardan hiç kıskanmayın. Aslında sizin fabrikalarınızın ve şirketlerinizin geleceğini onlar hazırlayacaklar, sizi geleceğe onlar taşıyacaklardır ve ölçeğiniz büyük olsun; Türkiye değil artık, Türkiye’nin etrafı, bütün dünya.
Bakın, takip ettiğimiz dış politikayla, komşularla artık düşman değil, komşularla dayanışma içerisine giriyoruz ve sınırlar, vizeler kalkıyor. Sınırlar yarın Adana ile Ankara’nın, Adana ile neyse Kayseri’nin sınırı gibi olacak, yani idari sınır olacak. Gün gelecek, böyle olacak. Avrupa’da böyle olmadı mı? Avrupa’da, Fransa’yla Almanya arasında ben gidip gelirken, gümrükler vardı, aynı bizim gümrükler gibi. Dururdunuz, ararlardı, pasaportlarınıza bakarlardı, damga vururlardı. Ama şimdi Almanya’yla Fransa arasında geçerken sadece nostaljik olsun diye, o eski "geçiş" diye yazar. Ne arabanız durur, ne arabanıza bakarlar, ne incelerler; herkes gider gelir. İşte bizim bölgemiz de böyle olacak ve bütün bu bölgeye siz hitap edeceksiniz ve fabrikalarınızda yaptığınız mallar, bütün bölgeye satılacak.
Avrupa’yla zaten Gümrük Birliği içinde olduğumuz için, Avrupa sizin piyasanız. İstanbul neyse, Londra da, Paris de böyle, sizin piyasanız. Serbest ticaret anlaşmaları yapılıyor, bütün komşu ülkelerle, herkesle. Gümrükler iniyor, oralar sizin piyasalarınız. Dolayısıyla, yatırımlarınızı hep buna göre planlayın ve Türkiye’nin de geleceği çok parlaktır. Bu parlaklık içinde, şüphesiz ki Adana’nın geleceği çok daha parlak olacak. Şimdi Adana gibi, organize sanayi bölgesi gibi ulaşım avantajı olan kaç tane bölge var? Denize yakın, her türlü hava ulaşımı var, tren var, karayolları, otobanlar var, her taraf birbirine bağlıyor ve topraklarınız verimli. Emeği geçen herkesten de Allah razı olsun, Organize Sanayi Bölgesinin kuruluşundan bugüne kadar, altyapısını en güzel şekilde yapmışsınız.
Yukarıda Yönetim Kurulu bana bilgi verdi, gerçekten çok mutlu oldum. Büyük bir gurur duydum ve bu gurur duymak bize güven kazandırıyor, hepimizin özgüvenini artırıyor. Sadece sizin özgüveninizi değil, bizim de özgüvenimiz çok önemli. Devlet adamlarının özgüveni çok güçlü olmazsa, onlar zaten liderlik yapamazlar, istikamet gösteremezler. Ama bu da sizlerden aldığımız enerjiyle oluyor, sizlerde gördüğümüz başarılarla oluyor. Bugün burada gördüğüm özgüven, gerçekten beni ziyadesiyle mutlu etti, çok memnun etti.
Dünden beri Adana’dayım, çeşitli incelemelerde bulundum. Burada gördüklerim, dinlediklerim, beni çok daha fazla ümitlendirdi. Tabii ki yapılacak işler vardır. Dün tekrarladım, birkaç kez söyledim, bugün de söyleyeyim. Büyük şehirlerin büyük meseleleri olur, büyük projeleri olur, büyük rüyaları olur, büyük gelecekleri olur, ama bunlar hep elbirliği içinde yapılacaktır. Adana’nın esas sahipleri sizlersiniz, bakın söylüyorum. Siz şehrinize çok sahip çıkacaksınız. Sizler bu şehrin eşraflarısınız. Tüccarlar, sanayiciler, müteşebbisler, o şehrin esas sahipleridir. Siz devamlı buradasınız. Onun için yatırımları da buraya yapıyorsunuz. Bu şehre de sahip çıkacaksınız, hep beraber, herkes el birliği içerisinde buranın geleceğini daha mutlu, daha büyük yapacaktır. Gelirken sordum, "Bir tane mi organize sanayi bölgesi var burada?" dedim, önce biraz hayret ettim. Sonra, Organize Sanayi Bölgesinin Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgelerinden biri olduğunu öğrendim, ama yukarıda tekrar öğrendim ki, yeni araziler eklemişsiniz. Demek ki bu imkân var. Bazı şehirlerde araziler küçük oluyor, hemen doluyor, ikinci, üçüncü, dördüncü organize sanayi bölgeleri oluyor, ama toplasanız belki hepsi bir Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi ancak ediyor. Bir de yeni arazileri de eklediğinize göre, erken davranıp bunları eklemişsiniz, büyüme alanlarını şimdiden kontrol altına almışsınız, bundan dolayı da tebrik ederim. Çünkü tanıtın; içeriden, dışarıdan, yani bütün dünya açık aslında. Alman da gelsin buraya, Hintli de gelsin buraya, İngiliz de gelsin buraya, Brezilyalı da gelsin buraya, yatırım yapsın. Nitekim olmaya da başlamış, bu söylediğim ülkelerden hep buraya yatırımlar gelmiş, onlar birbirini çekecektir.
Türkiye’nin avantajı çok büyük. Eskiden sadece Adana’ya, bu çevreye, Türkiye’ye mal satacak gibi fabrika kurardınız, şimdi öyle değil. Şimdi bütün dünyaya mal satacak gibi fabrikalarınızı kuruyorsunuz. Buna devam edin. Gelecekte inşallah hep beraber çok daha fazla sevineceğiz. Üniversite'yle el ele verin, bu meslek yüksekokulundan çok memnun oldum. Artık size nitelikli insan gücü gerekiyor. Şimdi milyonlarca dolar değerindeki fabrikanızı hiçbir eğitimi olmamış insana nasıl emanet edersiniz? Onun için, eğitimli insan şart. Bir taraftan büyük işsizlik var, ama bir taraftan da belki tabela asıyorsunuz, ilan veriyorsunuz, "eleman aranıyor" diye. İşte bu tezadı gidermemiz lâzım. Bunu gidermenin yolu da eğitimden geçiyor, her kademede eğitim. Onun için bu meslek yüksekokulu çok iyi olmuş. Bunu büyütün kısa süre içinde, ama elbirliği içinde olun. Sizin ihtiyaçlarınıza göre branşlar açılsın burada.
Üniversite'den dediğim gibi, faydalanın. 5 binin üzerinde akademisyen varmış burada, bu büyük bir rakam. Buraya birkaç üniversite daha kurulsun, dün de söyledim, ben de takip edeceğim. Devlet üniversitesi olsun, vakıf üniversiteleri olsun. Ama bakın, vakıf üniversiteleri sahiplikle olur, bu sahipliği de siz yapacaksınız, Adana’nın sanayicileri, Adana’nın tüccarlarının sahiplenmesi lâzım bunu. Yoksa adı üniversite olmuş, ama kaliteli bir eğitim yok; o zaman yazık olur Adana’ya. Adanalı çocuklar, o iyi olmayan üniversitede okur, oradan aldığı diploma da bir işe yaramaz. İyi üniversiteler olsun. Bunun için ilgilenmek, takip etmek, sahiplenmek gerekiyor.
Tekrar söylüyorum, hem devlet üniversitesi olsun birkaç tane, ben talimatımı vereceğim hem de birkaç tane vakıf üniversitesi olsun. Burası 4-5-6 daha fazla üniversiteyi taşıyabilecek bir şehirdir. Bölgenin merkezi burası; kültürüyle, geçmişiyle, her şeysiyle. İşte bu konuda, aranızdaki büyükleriniz hep ön ayak olsunlar. Üniversitedeki hocalardan, onlardan faydalanın. Sizin tecrübeniz, onların bilgi birikimi bir araya gelsin ve bundan sonra üniversiteler kurulsun, onların öğrencileri, yüksek lisans yapanlar, doktora yapanlar, onların tezleri sizin üretimlerinizle ilgili olsun. Herhangi bir fabrikanın bir problemi varsa, daha kârlı çalışmak için uğraşıyorsa, bunu siz değil, bu bir doktora çalışması olacak, bu bir master çalışması olacak. Bunlar üniversitede olacak.
Artık anamızdan, babamızdan, dedemizden gördüğümüz teknolojilerle, bilgiyle olmuyor bu iş. Eğer babamızın yaptığı işi biz de yapmaya devam edelim dersek, o devam ettirilemez bir iş oluyor; bugünkü tabiriyle sürdürülemez oluyor, bir noktada tıkanıyor, rekabet edemiyor ve sonra da iflas ediyor. Birçok büyük firmanın aslında batışının altında bu var; güne, çağa, rekabete ayak uyduramamak, kendini yenileyememek. O açıdan, üniversite-iş dünyası çok el ele olacak. Burada işte Organize Sanayi Bölgesi yönetimi sizlere çok iş düşüyor. Bunlar hep organizeli işlerdir, tek başına bir insan bir şey yapamıyor, hep beraber yapılıyor. Sorunlarınız hep beraber dile getirildiğinde, çok daha kolay çözümler bulunuyor.
Tekrar, hepinizi tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Sizinle burada bulunmaktan da gerçekten büyük bir memnuniyet duydum. Çünkü Adana sanayisi deyince maruftur, herkes bilir, onların da kahramanları sizlersiniz. Hepinize başarılar diliyorum. Allah yolunuzu açık etsin hepinizin. Sağ olun.