“Sayın Konfederasyon Başkanı,
Değerli İş Adamları,
İsviçre’ye gerçekleştirmekte olduğumuz ziyaret vesilesiyle, iş çevrelerinin üst düzey temsilcileri, sizlerle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Önce bunu ifade etmek isterim.
Sizlerle, böyle İsviçre’nin en seçkin şirketlerin temsilcileriyle bir araya gelmekten gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bugünkü toplantımızda, İsviçre ile Türkiye arasındaki ilişkilerin lokomotifini teşkil eden, ekonomik ve ticari işbirliğimizi gözden geçireceğiz. Değerli katkılarınızla, ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin çeşitlendirilerek derinleştirilmesi ve daha güçlü biçimde geleceğe taşınmasını sağlayacağız.
Aslında Türkiye ile ilgili çok güzel bir sunumu Ajans Başkanı yaptı. Ama ben de kısaca değinmek istiyorum, yine. Türkiye, yüksek büyüme hızı, genç ve üretken nüfusu ve küresel kriz karşısında rüştünü ispatlayan güçlü ekonomisiyle fark yaratan bir ülkedir. Dünya ekonomik krizle boğuşurken, finans kuruluşları iflas etmeyip, bankaları son üç yılda kar yazan nadir ülkelerden biridir Türkiye. Aynı şekilde kriz ortamında kredi notu iki kez üst üste yükseltilen yine nadir ülkelerden birisidir.
Değerli İş Adamları,
Sizin gibi iş ve yatırım çevrelerinin saygın temsilcileriyle bir araya geldiğimde sıklıkla sorulan soru şudur: "Neden Türkiye ile iş yapayım, niçin Türkiye’ye yatırım yapayım" sorusu sorulur bizlere. Kısaca bu soruya cevap vermek istiyorum. Dünyanın 16. ve Avrupa’nın 6. büyük ekonomisine sahip olan Türkiye, bu yılın ilk 6 ayında, yüzde 11’lik bir büyümeyi gerçekleştirmiştir. OECD üyesi ülkeler arasında en hızlı büyüyen ülke olan Türkiye, bu performansı sayesinde artık Çin ile mukayese edilmektedir. Türkiye’de halen enflasyon tek haneli rakamlarla seyretmekte olup, işsizlik oranı da giderek azalmaktadır. Bazı yorumcuların isabetle ifade ettiği üzere, Avrupa’nın son yıllardaki en sağlıklı adamı haline gelmiştir Türkiye. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ında işlem gören hisselerin değeri, rekor düzeyde artış göstermekte. Türkiye’deki doğrudan ve portföy yatırımları, düzenli olarak büyümekte, kamu maliyesi ise güçlü ve istikrarlı bir görünüm arz etmektedir.
Yine saygın bazı derecelendirme kuruluşları tarafından yapılan değerlendirmelerde Türkiye’nin 2017 yılında, dünyanın en hızlı büyüyen 2. ekonomisi haline geleceği de tahmin edilmektedir. Gelişmiş alt yapısı keza Türkiye’yi müteşebbisler için bir çekim merkezi haline de getirmektedir. Asya ile Avrupa’nın ortasında her iki kıtaya da uzanan konumuyla Türkiye, haberleşme, enerji ve ulaştırma "hub"ı olarak da çok önemli bir rol oynamaktadır.
Avrupa’ya yılda 121 milyon ton petrol taşıma kapasitesine haiz olan Türkiye, 43 milyar metreküp doğalgazı batı pazarlarına aktarabilecek alt yapıya da sahiptir. Son yıllarda kararlılıkta sürdürülen özelleştirme programı, yabancı firmalar için yine bir cazibe alanıdır. Bugüne kadar özelleştirmeden 40 milyar dolar gelir elde edilmiş ve 80 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım, Türkiye’de gerçekleşmiştir.
Sayıları 400 dolayındaki İsviçre firmasının yanı sıra, dünya çapında isim yapmış firmaların Türkiye’deki büyük yatırımları, ekonomi politikalarının doğru yolda ilerlediğinin ispatıdır. Türkiye’nin en önemli katma değeri doğu ile batı, kuzey ile güneyi buluştuduıu noktada yer alması sayesinde, yatırımcılara Avrupa, Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu coğrafyasına erişim imkanı sunmasıdır. Yaklaşık 1 milyar kişinin yaşadığı bu coğrafyaya, Türk firmaları, özellikle otomotiv, dayanıklı tüketim malları ve müteahhitlik sektörlerinde nüfuz etmiş durumdadırlar.
Sayın Konfederasyon Başkanı,
Değerli İş Adamları,
Türkiye’de faaliyet gösteren İsviçre sermayeli veya İsviçreli girişimcileri ile ortaklık halinde kurulan firma sayısı 414’tür. 2002–2010 yılları arasında İsviçre’den Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım miktarı da 756 milyon dolardır. AB ile 118, ABD ile 18 ve Çin ile 9 milyar dolar ticaret hacmine sahip bulunan İsviçre ile Türkiye arasındaki ticari faaliyetlerin değeri ise 2,3 milyar dolardır. Bu değerlerin İsviçre ölçeğinde bir ülke için son derece mütevazı, düşük olduğunu, burada söylemekte bir beis yoktur. Bu nedenle sizleri Türkiye’de daha yoğun biçimde iş ve yatırım projelerine imza atmaya davet ediyorum. Bizler de ekonomik işbirliğimizin gelişmesi için gerekli ortam ve alt yapıyı hazır hale getirmek için azami çaba sarf ediyoruz.
Bilindiği üzere OECD Model Vergi Anlaşması’nın 20. Maddesi çerçevesinde tadil edilen Türkiye-İsviçre Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması, bu yıl haziran ayında imzalanmıştır. Bugün yaptığımız görüşmelerde, kısa süre içerisinde parlamentolarımızın da onaylayacağını ümit ediyorum.
Özel sektörlerimiz arasında kurulacak yakın işbirliğinin önemine müdrikiz. Bu bağlamda çalışmalarımızın desteklenmesi ve bu işbirliğinin sorunsuz şekilde gelişmesi için elimizden gelen gayreti göstermeye bundan sonra devam edeceğiz.
İsviçre’deki nüfusu 120 bine yaklaşan Türk toplumu da ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesine katkı sağlayabilecek niteliktedir. Elimizdeki mevcut bulunan bu beşeri unsurdan da yararlanarak, ekonomik işbirliğimizi daha ileri aşamalara taşıma yolunda her zaman sizlere destek olacağımızı yineliyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Ve Türkiye ile ilgili herhangi bir tereddüde mahal olmadığını, rahat yatırım yapabileceğiniz bir ülke olduğunu, burada ifade etmek istiyorum. Sadece Türkiye’de veya burada değil, üçüncü ülkelerde de Türkiye ile İsviçre, siz şirketler, beraber çalışabilirler.
Türkiye son yıllarda, dışarı çok açılan bir ülkedir. Müteahhitlik hizmetlerinde, büyük altyapı projelerini geliştirmede çok başarılı olmuştur. Dünyadaki müteahhitler listesine baktığınızda, en çok şirketi olan 2. ülke Türkiye'dir.
Enerji konusunda biraz önce söylediğim gibi, birçok gaz, petrol boru hatları Türkiye üzerinden geçmektedir ve bundan sonra da geçecektir esas. Aslında Avrupa’nın değişik enerji kaynaklarının, güvenli bir yoldan ulaşmasının yolu Türkiye’dir. Onun için Nabucco Projesi üzerinde gayet ciddi bir şekilde çalışıyoruz. Başka diğer projeler hepsi söz konusudur. Bütün bu konuları hep beraber çalışabiliriz.
Yine Türkiye’nin kendi iç potansiyeli hâlâ çok büyüktür. Biz şu anda yüzde 11 civarında büyüme gerçekleştirdik, ilk yarıda. Sene sonunda bunun yüzde 8 civarında olacağı tahmin edilmektedir. Ama hâlâ büyümeye ihtiyacı olan bir ülke. Onun için OECD raporları ve diğerleri Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda da bu büyümeyi sürdürebileceğinde mutabık. Şundan dolayı: Türkiye uzun süredir çok köklü reformlar gerçekleştiriyor. Bu reformlar, hem demokratik hem siyasi hayatıyla ilgili reformlar hem de ekonomiyle ilgili, hukukla ilgili reformlar. Aslında bütün bu reformlar elele devam ediyor. Ve biz bazı önemli reformları şu anda gerçekleştirmiş vaziyetteyiz. Bildiğiniz gibi Türkiye G-20 grubu içerisinde. Bugün Kore’de G-20 ülkeleri olarak tavsiye edilen birçok reformları Türkiye geçen yıllarda gerçekleştirdi; sosyal güvenlik reformu, bankacılık reformu. Onun için bu büyük dünya krizi karşısında hiçbir bankamıza 1 dolar bile vermedik biz. Aslında bunları en iyi takip edenler sizlersiniz. Çünkü büyük şirketler, büyük finans kurumları, sizler, daima Türkiye ile ilgili veya ilgi duyduğunuz ülke ile ilgili, detaylı raporları okuyorsunuzdur. Finans kuruluşlarının raporlarını hep okuyorsunuz. Eminim ki, çok yakından takip ediyorsunuz Türkiye’de olup bitenleri.
Size son olarak şunu söylemek isterim: Türkiye ile ilgili faaliyetlerinizde Yatırım Ajansı size her türlü hizmeti yapacaktır. Türkiye’de şu anda iş dünyasıyla çok barışık bir yönetim tarzı vardır. Dolayısıyla, ilgi duyacağınız bir ülkedir. Fırsatlar ülkesidir.
Biraz sonra belki sorularınız olur, cevap vereceğim onlara. "Türkiye niye fırsatlar ülkesidir" derseniz, şundan dolayı: Riskler minimumdur, ama fırsatlar büyüktür. Niçin riskler minimumdur? Maastricht Kriterlerini gerçekleştiren bir ülkeyiz biz, Avrupa Birliği’ne girmeden. Türkiye’nin risk primi en az 10 Avrupa Birliği ülkesinden daha düşüktür. Bugün, İtalya’dan, İspanya’dan, Belçika’dan, Portekiz’den, İrlanda’dan, hepsinden daha düşük bir risk primi vardır. Niçin? Türkiye'nin kamu maliyesi sağlamdır. Borçlarımızın gayri safi milli hasıla içerisindeki oranı Maastricht Kriterlerinin çok altındadır. Bütçe açığımız yine aynı şekildedir. Ve köklü reformları da yaptığımız için ve özellikle bankacılık reformunda çok iyi reformları vaktinde yaptığımız için, gelecekle ilgili tahmin gayet rahat yapılabilir. Yani öngörülebilirliği çok açık olan bir ülke. O bakımdan bu fırsatı herkesin değerlendirmesini isterim. Türkiye’de yalnız, ortaklıklar halinde, Türk şirketleriyle veya dışarıda çok iyi iş imkanları olduğu kanaatindeyim.
Tekrar bu fırsat için çok teşekkür ediyorum.”