İsviçre Parlamentosu'nda Yaptıkları Konuşma

25.11.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

“Sayın Konfederasyon Başkanı Doris Leuthard,

Değerli Federal Konsey Üyeleri,

Sayın Federal Şansölye,

Sayın Bakanlar,

Ekselansları,

Dönemin Konfederasyon Başkanı Sayın Kuşpen, 2008 yılında Türkiye’ye ilk kez Devlet Başkanı düzeyinde tarihi önemde bir ziyaret gerçekleştirmişti. Bu defa da ben, Türkiye’den İsviçre’ye Cumhurbaşkanı seviyesindeki ilk devlet ziyaretini gerçekleştiriyor olmaktan kıvanç duyuyorum.

Ziyaretim vesilesiyle Ulusal Meclis’te bulunmaktan da gurur duyuyorum.

Değerli Federal Konsey Üyeleri,

İsviçre ve Türkiye, bugün önemi herkes tarafından kabul edilen uluslararası insancıl faaliyetlerin temellerinin atılmasına bundan yaklaşık 150 yıl evvel öncülük etmiş, bu faaliyetlerin evrenselleşmesine katkıda bulunmuş iki ülkedir. 

Bugün, uluslararası Kızılhaç ve Kızılay teşkilatlarının amblemlerinin İsviçre ve Türkiye bayraklarından esinlenmesi, sözkonusu tarihi misyonun bir tezahürü olarak ülkelerimiz arasında anlamlı bir bağ oluşturmaktadır.

Ayrıca, İsviçre, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde özel bir yere sahiptir. Lozan ve Montrö gibi kentlerinizin isimleri, Türk tarihine altın harflerle kazınmıştır.

Yakın geçmişe baktığımızda ise ilk akla hemen Bürgenstock geliyor.  Dışişleri Bakanı olarak Türk heyetine başkanlık ettiğim bu toplantılarda Kıbrıs’ın geleceğiyle ilgili olarak çok yoğun bir diplomasi trafiği yürütmüştük.

 

Birleşmiş Milletler’in çözüm planı 2004’te Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde gerçekleştirilen referandumda da kabul edilmiş olsaydı ve Kıbrıslı Rumlar da, Kıbrıslı Türkler gibi Ada’da kalıcı çözüme cesaretle “evet” demiş olsalardı, şüphesiz Bürgenstock Avrupa tarihinde İsviçre’nin kolaylaştırıcı rolünün yeni simgesi olacaktı.

Son olarak, Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulması ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine ilişkin protokoller de yine İsviçre’nin kolaylaştırıcı çabaları neticesinde geçen yıl Zürih’te imzalanmıştır.

Bu tür meselelerin kolaylıkla halledilmediği bir vakıadır. Ancak, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesini hedefleyen sözkonusu protokollerin hayata geçirilmesine yönelik güçlü irademizi kararlılıkla muhafaza ediyor ve Kafkaslarda kalıcı ve kapsamlı bir barışın hakim olması için samimiyetle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Bu aşamaya gelinmesinde önemli rol oynayan Cumhurbaşkanı Sayın Sarkisyan’ın da, bugüne kadar sergilediği liderlik ve devlet adamlığını sürecin başarıyla tamamlanması için aynı cesaretle sürdürmesini bekliyoruz.

Sayın Konfederasyon Başkanı,

Değerli Federal Konsey Üyeleri,

Köklü bir tarihi geçmişi paylaştığımız İsviçre’ye yapmakta olduğum bu ziyaretin, ülkelerimiz ve halklarımızı birbirine daha da yakınlaştıran yeni bir adım teşkil edeceğine eminim.

İlişkilerimizi, müşterek menfaatlerimiz çerçevesinde ve demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği gibi öncelikli ortak değerlerimiz temelinde güçlendirerek geleceğe taşımaya kararlıyız.

Türkiye olarak, bu değer ve ilkelerden hareketle bölgemizde ve dünyada barış, güvenlik, istikrar ve refahın temini için tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz.

Aynı şekilde, terörizm ve şiddet, kitle imha silahlarının yayılması, ırkçılık, hoşgörüsüzlük, etnik ve dini ayrımcılık, antisemitizm, İslamafobi ve yabancı düşmanlığına karşı da titizlikle gayretlerimizi sürdürüyoruz.

Sayın Konfederasyon Başkanı,

Eylül ayında New York’ta gerçekleştirilen BM Genel Kurulu genel görüşmeleri sırasında yaptığınız konuşmada isabetle ifade ettiğiniz üzere, yarının güvenli ve müreffeh dünyasını kurmak için bugünden sorumluluğu üstlenerek elbirliğiyle çalışmalıyız.

Önemli uluslararası ve bölgesel meselelere yönelik tutum ve yaklaşımlarımızdaki bu anlayış ve uyum, uluslararası sahnede Türkiye ile İsviçre arasında verimli bir işbirliği yürütülmesine imkân tanımaktadır.

Cenevre’yi, New York’tan sonra BM’nin en önemli merkezi haline getiren ve uluslararası sorunlara barışçı yollardan çözüm bulunmasına çok kıymetli katkılarda bulunan İsviçre’yi tüm bu alanlarda birlikte çalışabileceğimiz “artısı büyük” bir ortak olarak görüyoruz.

Türkiye ve İsviçre parlamentolarında kurulan dostluk gruplarının da halktan halka ilişkileri güçlendirmek suretiyle ortak çalışmalarımıza ivme kazandıracağına inanıyoruz.

Bu anlayışın bir sonucu olarak bana eşlik eden heyetimizde TBMM’deki çeşitli partilerden milletvekilleri yer almaktadır. Türk milletvekilleri bu vesileyle İsviçreli meslektaşlarıyla yararlı görüşmeler gerçekleştirdiler. İki ülke halkları arasındaki dostluk hislerini daha da kuvvetlendirecek bu çerçevedeki karşılıklı temasların önümüzdeki dönemde artarak devam edeceğine inanıyorum.

Sayın Konfederasyon Başkanı,

Değerli Federal Konsey Üyeleri,

İsviçre ile Türkiye arasındaki ilişkiler ekonomi, ticaret, enerji, eğitim, bilim, kültür ile sosyal ve beşeri alanlarda da büyük bir potansiyel arzetmektedir. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi yolunda son dönemde önemli adımlar da attık.

Özellikle ticaret ve yatırım ilişkilerimizin hukuki zemininin geliştirilmesinde önemli mesafe katettik.

Bu kapsamda, 18 Haziran 2010 tarihinde İsviçre’de imzalanan Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması’nın bir an evvel yürürlüğe girmesine büyük önem atfediyorum.

Geçen yıl küresel ekonomik krizin etkisiyle 2,3 milyar Dolar’a düşen ticaret hacmimiz iki ülkeye de yakışmamaktadır. Kanaatim odur ki, İsviçre ve Türkiye sahip oldukları üstün meziyetleriyle yakın çevrelerinin çok ötesine geçebilecek bir dinamizmi hayata geçirme potansiyelini taşımaktadır. Gelişmiş ekonomik altyapısı ve teknolojik uzmanlığı ile İsviçre, Türkiye’nin Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Karadeniz Havzası’ndan Kafkaslar’a ve Orta Asya’ya kadar uzanan bölgede müşterek çalışmalara imza atabileceği önemli bir ortaktır.

İş ve yatırım çevrelerimizin lokomotif rolü oynayacağı bu tür bir işbirliği modeli sayesinde, bu coğrafyalarda barış, huzur, istikrar ve refahın geliştirilmesine birlikte katkı sağlayabiliriz.

Değerli Federal Konsey Üyeleri,

İsviçre’de yaşayan ve nüfusu 120 bini aşan Türk toplumu, ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin çeşitlendirilmesi için önemli bir fırsat; toplumsal ve kültürel anlamda da bir dostluk köprüsü teşkil etmektedir. Bu vesileyle, vatandaşlarımızın her alanda İsviçre toplumuna uyum sağlamasını desteklediğimizi ve teşvik ettiğimizi belirtmek istiyorum.

İsviçre’de yaşayan vatandaşlarımız, Türk ve İsviçre halkları arasındaki karşılıklı anlayış ve hoşgörünün geliştirilmesi bakımından önemli bir unsurdur.

Bu önemli potansiyeli değerlendirerek, eğitim ve kültür alanında ülkelerimiz arasında yeni işbirliği mekanizmaları oluşturabiliriz.

Bu bağlamda, Türkiye’nin geçen yılki Cenevre Uluslararası Kitap Fuarı’na Onur Konuğu olarak katılması, kültürel etkileşim yoluyla iki ülke halklarının birbirlerini daha iyi tanımalarına muhakkak ki çok hizmet etmiştir.

İsviçre, farklı etnik ve dini unsurlar arasında tesis ettiği diyalog, hoşgörü ve anlayış kültürüyle her zaman örnek gösterilmektedir. Ülkenizin önümüzdeki dönemde de bu özelliğini koruması tarihi bir sorumluluktur.

Giderek küçülen, iletişimin sınır tanımadığı küresel bir dünyada yaşarken, fırsatların da herkesi ilgilendirdiğini görüyoruz.

Küreselleşen dünyamız dışa açık olanları, farklılıklardan çekinmeyenleri, karşılıklı saygı ve empatiyi benimseyenleri, geleceğe yönelik yapıcı bir vizyonla hareket etmeyi seçen ve kısa vadeli endişeleri tatmin kolaycılığından kaçınabilenleri ön plana çıkarmaktadır. Biz bunun bilincindeyiz. İsviçreli dostlarımızla aynı anlayışı paylaşarak geleceğe birlikte yürümek kararlılığındayız.

Dolayısıyla, ziyaretimin Türkiye ile İsviçre arasındaki kadim dostluğu pekiştireceğine ve ilişkilerimizin her alanda geliştirilmesine yönelik ortak irademiz doğrultusundaki çalışmalarımıza ivme kazandıracağına samimiyetle inanıyorum. 

Bu anlayışla, hepinizi en kalbi hislerimle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.”

Yazdır Paylaş Yukarı