Karabük Üniversitesi'nin 2010-2011 Akademik Yılı Açılış Toplantısında Yaptıkları Konuşma

15.10.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

"Değerli Konuklar,

Değerli Misafir Rektörler ve Sayın Rektör,

Karabük Üniversitesi'nin Değerli Öğretim Üyeleri,

Sevgili Öğrenciler,

Sözlerime hepinize sevgiler, muhabbetler sunarak başlamak istiyorum. 2010-2011 Akademik Yılınızın başarılarla, güzelliklerle, hayırlarla dolu olmasını temenni ediyorum.

Bugün mutluyum gerçekten, çünkü Karabük’e epey bir süredir gelmek istiyordum. Geçen seneden beri, Rektörünüzün de ısrarlı daveti vardı. Siz de takdir edersiniz ki her yerden gelen davetleri bir sıraya koymak gerekiyordu. Ama buraya gelme arzum daima taze, bende saklı kaldı. Bugün bunu gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle hem Karabük’te incelemelerde, temaslarda bulunuyorum, vatandaşlarımızla kucaklaşıyoruz hem de bugün Üniversitenin Akademik Yılının açılışını yapıyoruz.

Yine hemen sözümün başında şunu söyleyeyim ki: Tabii bu Üniversitenin hızlı geliştiğini duyuyordum, takip ediyordum, ama bu kadar hızlı geliştiğini ve bu kadar iyi bir duruma geldiğini de itiraf edeyim ki, şimdi buraya geldikten sonra öğrendim. YÖK Başkanı bile dört kez geldiğine göre herhalde her gelişinde, muhakkak desteklerini de beraberinde getiriyordur. Dolayısıyla Üniversiteniz, önü açık, büyüyor, güçleniyor. Emeği geçen herkesi, Rektörü, Vali Beyi ve başta tabii ki Karabüklüleri, değerli milletvekillerini,  öğretim üyelerini, herkesi, bu Üniversiteye sahip çıktıkları için tebrik ediyorum ve tekrar başarılar diliyorum.

Üniversiteler arasında, malum büyük bir yarış var. Eskiden böyle değildi. Eskiden üniversiteler kendi içine kapanıktı. Sistem de kendi içine kapanıktı. Sayıları da belliydi. Bir dinamizm, bir yarış da söz konusu değildi. Şimdi üniversitelerde büyük bir değişim var. Başta devlet üniversiteleri, neredeyse bütün şehirlerimizde açıldı. Her şehirde bir üniversite var. İkincisi, vakıf üniversiteleri devreye girdi. Daha elastik bir yapıları var. Herkes kendi içinde rekabet ederken, üniversiteler de kendi içinde rekabet etmeye başladı. Şimdi artık hiç kimse, "Ben tamam, rutin çalışıyorum, öğretime devam ediyorum" diyemez. Yani şöyle daha basitleştireyim, bir sarraflar çarşısı düşünün ki orada birisi "Ben senede şu kadar kazandım" diyemez. Etrafındakiler ne kadar kazanıyor, onlarla mukayese edecek, o zaman kazançta mı, kayıpta mı ona göre değerlendirecek. Dolayısıyla üniversitelerimiz de mukayese edecekler. Biraz önce listeler geldi. Herkes bu listelerdeki konumlarıyla övünmeye başlayacak. Bunlarla yarışacak. Öğretim üyelerinin yayınlarıyla övünecekler. Öğretim üyelerinin buldukları patentlerle övünecekler. Öğretim üyelerinin gerçekleştirdikleri projelerle övünecekler. Mezun ettikleri öğrencilerin ileride nasıl aranılır, tercih edilir öğrenci olup olmadıkları ile övünecekler. Dolayısıyla çok açık, şeffaf bir rekabet ortamı var. İşte bu rekabet ortamı içerisinde herkes şimdi kendini toparlıyor. Devlet üniversiteleri de, vakıf üniversiteleri de Türkiye’nin en köklü üniversiteleri de, tekrar şöyle bir kendine geliyor, toparlıyor. Ve bu yarış içerisinde geri kalmamak için, mahcup olmamak için büyük bir çaba, dinamizm var. Bunu görüyorum ve görmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Çünkü bu, Türkiye’ye çok şey katacak. Türkiye’yi çok değiştirecek. Türkiye’nin geleceğine çok büyük katkısı olacak.

Şunu unutmayalım ki: Gelişme, büyüme, modernleşme, hep bilim adamları, entelektüeller, aklı eren insanların öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Üniversiteler de bunlara hep lokomotiflik yapmıştır, öncülük yapmıştır. Türkiye’de tekrar üniversitelerimiz bu sorumluluklarını üstleniyor. Hangi konu olursa olsun, teknik konular, sosyal konular, siyasi konular, ülke meselesiyle ilgili konular; bütün bu konularda da daha seviyeli ve ciddi tartışmalar, çalışmalar, öneriler, teklifler hep yapılmaya başlandı. İşte üniversitelerden beklediğimiz bu. Yoksa üniversitelerin kendi içinde mücadele eden, siyaseti başka bir şekilde üniversitelerin içerisine taşıyan yapıları olmaması gerekir. Bu bizim çok enerjimizi tüketti. Üniversitelerimizi de çok içe dönük hale getirdi ve dünya ilim hareketinden, gelişmelerinden bizi birazcık geride bıraktı. Bunu söylerken, istatistiklere bakarak söylüyorum. Uluslararası fonlardan aldığımız paralara ve projelere göre söylüyorum. Veya oralara yaptığımız müracaatlara göre söylüyorum. Buluşlara göre söylüyorum. Patentlere göre söylüyorum. Ama büyük bir memnuniyetle burada sizinle tekrar paylaşmak istiyorum ki, Türkiye tekrar bir hamle yapmaya başladı; üniversiteleri vasıtasıyla, bilimadamları vasıtasıyla. Buna şüphesiz ki, hükümetin araştırma-geliştirme fonlarını arttırması, bunları bilim adamlarına tahsis etmesi, TÜBİTAK ve diğer kurumlar vasıtasıyla çok büyük katkı sağladı.

Şimdi bakın biraz önce Rektörünüz anlatırken, burada kurulacak araştırma enstitüsünden bahsetti ve eğer yanlış hatırlamıyorsam, Devlet Planlama Teşkilatı'nın da önemli bir miktarda katkı sağlayacağını söyledi. Birkaç üniversiteye gittim, yine o üniversitelerin araştırma-geliştirme çalışmalarını, büyük laboratuarlarını normal üniversite bütçelerinin dışında, sadece araştırma-geliştirme yapacakları için, çok büyük katkıların yapıldığını gördüm. Bilkent Üniversitesi'nde, Sabancı Üniversitesi'nde 50 milyon euroluk, yarısı devletten, yarısı özel sektörden. bütün bunlar, bize geleceğimizin parlak olduğunu gösteriyor. Türkiye, tekrar bilime, ilime dönüyor, üniversiteleri vasıtasıyla, büyük bir yatırım yapıyor ve bu yatırımın karşılığını, 5-10 sene sonra kesinlikle alacaktır. Bundan hiç şüphem yok, göreceksiniz, beş sene sonra büyük bir patlama olacaktır. Patentlerde, projelerde, Türk bilim adamlarının uluslararası seviyedeki başarılarında büyük bir patlama olacaktır. Bunun adımları bugünden atılmaktadır. İşte bu büyük başarılarda Anadolu üniversitelerinin de çok katkısı olacağını görüyorum; işte bu üniversitelerimiz başta olmak üzere.

Demir-çelik, sanayinin temelidir. Demir ve çelikle başlamıştır. Demir-çeliği eritmek için de kömürle başlamışlardır. Demir-çelik deyince de Karabük akla gelir. Türkiye’nin ilk demir-çelik tesisi burada kurulmuştur. Yani Türkiye'nin sanayileşmesinin esas girdisi burada sağlanmaya başlamıştır. Şimdi o günden bugüne tabii ki demir-çelik endüstrisinde de, çok büyük değişiklikler oldu. Teknoloji değişiklikleri oldu, onlardan üretilen materyallerin kullanış şekilleri değişti. Malzemelerde çok büyük farklılıklar ortaya çıktı. Peki bunları kim geliştirecek? Bunlar hep üniversite-sanayi iş birliğiyle geliştirilecek. Onun için tebrik ediyorum, böyle bir enstitüyü, böyle bir araştırma merkezini kurduğunuz için. Biliyorsunuz, bu tip kuruluşlara, "En iyi mükemmellik merkezleri" diyorlar. İşte demir-çelik ile ilgili de burada olması lazım ve buraya yakışır ve üstelik bunu Karabük Demir Çelik'in de desteklediğini görmek, ayrıca beni sevindirdi. Hem onların karlılığını arttıracaktır, katma değerini arttıracaktır hem sizin çalışmalarınızı fonlayacaktır. Ama neticede Türkiye kazanacaktır. Bu noktada Karabük halkını, buranın müteşebbislerini, hayırseverlerini, iş adamlarını, ayrıca tebrik etmek istiyorum. Bazı illerimiz var ki o illerimizde, hayırseverlerin, iş adamlarının çok öne çıktığı gözüküyor. Öne çıkışları da özellikle üniversiteleri sahiplenmeleriyle oluyor. Bazı üniversitelerin birçok fakültelerini iş adamları yapmış ve üniversiteye hediye etmiştir. Bunun çok güzel örnekleri var. İşte bu iyi örneklerden birisi, Karabük’te gerçekleşiyor. Onun için buraya gelmeyi çok arzu ediyordum. Hem sizi teşvik etmek hem de kazançlarının bir kısmını ayırıp, üniversiteye bağışlayan ve üniversitenin binalarını yapan değerli iş adamlarımızı takdir ettiğimi göstermek için açıkçası. Çünkü onlar, o birikimlerini başka şekilde de değerlendirebilirlerdi. En tabii hakları. Ama bunu gelip burada, üniversitede değerlendiriyorlar. Onları takdir edeceğiz, teşvik edeceğiz ki, onlar hem kendileri daha çok yapsın, başkaları da onları örnek alsınlar. Onlar da isimlerini en iyi şekilde yaşatacaklardır. Ailelerine onurlu bir şekilde hatıra bırakacaklardır. Eminim ki çocukları ve aile mensupları daima övüneceklerdir.

Biliyoruz, gelişmiş ülkelerde üniversitelerin birçok önemli dalları hep bu şekildedir. Hatta öyle ki kürsüler vardır, isimlere. İşte şu isimle kürsüdür ve oradaki profesörlerin, oradaki araştırmacıların, gelirleri bir iş adamının sağladığı imkanlarla hep temin edilir ve daima övünürler. Birçok büyük üniversitenin kuruluşu zaten o şekilde. İşte bütün bu güzel alışkanlıklar Türkiye’de de gelişiyor, ama bunların en iyi örneklerinden birisi de Karabük Üniversitesi. Bundan dolayı da bütün Karabük halkını, onların değerli temsilcilerini, onları teşvik edenleri, hepinizi gerçekten tebrik etmek istiyorum.

Bu ilimizin ve bu Üniversitenin geleceğinin de çok parlak olacağına inanıyorum. Her şeyden önce, doğal güzellik olarak, Cenab-ı Allah en güzel imkanları vermiş. Kışın ayrı bir güzellik, ilkbaharda, sonbaharda ayrı bir güzellik, yemyeşil. Nereden geçseniz, durup, orada biraz oturasınız geliyor. Böyle güzel bir yer. İkincisi ulaşım imkanı açısından Ankara’ya iki saat, İstanbul’a üç saat, yollar hepsi pırıl pırıl, çift yol. Demiryolu bağlantısı var, deniz bağlantısı var, böyle bir yer. Herkesin tercih ederek gelebileceği, hayatını devam ettireceği, ailesiyle güzel bir şekilde yaşayabileceği bir güzel bir bölge. İşte burada iyi bir üniversite olabilir. Bu üniversitenin alt yapıları var. Artık gerisi size kalmış vaziyette tabii ki. Bu Üniversiteyi sizler tanıtın. Türkiye’nin birçok yerinden, Türkiye dışından Türk asıllı bilim adamlarını davet edin, gelsinler ve bu Üniversiteyi en güzel şekilde geleceğe taşıyın.

Tabii ki kısa süre içerisinde öğrenci sayınızı çoğalttığınızı gördüm. Bu memnuniyet verici bir şey. Ama bunun yanında şunu asla unutmamanız gerektiğini de tekrar hatırlatmak isterim ki: -Rektör de konuşmasında zaten altını çizdi, buna dikkat ettiklerini söyledi- nitelik. Mezun ettiğiniz öğrenciler, gerçekten nitelikli öğrenciler olacak. Burası bir üniversite. Anadolu'daki diğer bütün üniversitelerimiz, akademik kurumlar, buralar üst liseler değil. Buralar sadece eğitim veren kurumlar değil, bunun da altını çiziyorum. Bir taraftan eğitim vereceksiniz, bir taraftan Türk bilim hayatına katkıda bulunacaksınız. Araştırmalar, geliştirmeler yapacaksınız, bilgi üreteceksiniz, teknoloji üreteceksiniz. Bunu bütün başka üniversitelerde de hep söylüyorum.

Bu Üniversitenin imkanlarını çok süratli geliştirdiğini hep beraber görüyoruz. Başında da söyledim, görmeden böyle bilmiyordum, açıkçası. Ama görünce gerek kampusunuz gerek büyüme alanlarınız gerekse yapılan binalar, gerekse halkın desteği hepsi çok güzel. Halkın desteği olunca, tabii ki devlet desteği de geride kalmayacak. YÖK başkanı, bilmem kaç üniversiteye dört kez gittiniz siz. Dolayısıyla bunun da değerini hepinizin bilmesi gerekir. Bu Üniversite'yi sayı açısından büyütmek gerekir. Aynı zamanda da kalite açısından hiç ödün vermeden, çok sıkı bir şekilde çalışıp, aranan, tercih edilen; hem öğretim üyelerinin tercih ettiği hem öğrencilerin tercih ettiği bir üniversite olarak, yükselişini görmemiz gerekir. Bunun böyle olacağından hiç kuşkum yok. Çünkü bunu gördüm, açıkçası bugün gördüm. Hepinizdeki azmi gördüm, çalışma azmini gördüm. Üniversite'nin ne kadar çok sahiplenildiğini gördüm. Bu şehrin siyasetçileri, iş adamları, büyük aileleri, bunların hepsi, işte gelecekle ilgili olumlu düşüncelerimizin en açık kaynaklarıdır.

Bir kez daha hepinizi tebrik ediyorum. Hepinize başarılar diliyorum. Karabük halkına tekrar tebriklerimi sunuyorum, üniversitelerine sahip çıktıkları için. Bundan sonra da bu sahiplenmeyi hiç tereddüt etmeden devam ettirsinler. Sonunda hep beraber bununla gurur duyalım. Akademik yılınız başarılı olsun, hepinize hayırlı günler diliyorum ve çok iyi bir yeni dönem temenni ediyorum.

Yeni öğrencilere de tabii ki seslenmek isterim. Onlar da artık üniversiteli oldular. Üniversiteli olmak farklı bir şey. Üniversiteli olduktan sonraki sorumluluk çok farklı. Çok kısa süre içerisinde bu yıllar geçer. Eğer iyi çalışarak, hocalarınızdan bütün birikimlerini adeta sömürürcesine öğrenmezseniz, onların tecrübelerini tam kendinize aktarmazsanız, onların gösterdiği yoldan, söyledikleri araştırmaları, en iyi şekilde yapmadan mezun olursanız, ileride doğrusu bunun acısını ve pişmanlığını çok çekersiniz. Ama kendinizi çok iyi yetiştirerek, bu sunulan imkanları en iyi şekilde değerlendirerek, gece-gündüz çalışarak, mezun olursanız o zaman da önünüz çok açıktır. Çok büyük imkanlar olacaktır. Ve hayat boyu da hepiniz mutlu olacaksınız.

Hepinize tekrar sevgiler, saygılar, muhabbetler, sağolun."

Yazdır Paylaş Yukarı