MÜSİAD 14. Uluslararası İş Forumu (IBF) Çerçevesinde Düzenlenen Akşam Yemeğinde Yaptıkları Konuşma

06.10.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

İstanbul İslam Dünyasının Dört Bir Yanından Türkiye’ye, İstanbul’a Teşrif Eden, Değerli Bakanlar, Milletvekilleri, İş Adamları, Bürokratlar, Hanımefendiler,

Hepinize hoş geldiniz diyorum.

Bugün sizleri Türkiye’de misafir etmekten, hepimiz büyük bir mutluluk duyuyoruz. İstanbul, aslında sadece bizim değil, İstanbul hepimizin. Dolayısıyla herkes burada kendini evinde hissetsin.

Eminim ki uzaktan, yakından herkesin İstanbul ile bir ilişkisi, tarihten gelen bir bağı vardır. Dolayısıyla hem bunları yeniliyorsunuz hem de yeni İstanbul’da hep beraber Türkiye’yi tanıyorsunuz, birbirinizle tanışıyorsunuz. Onun için bundan büyük bir mutluluk duyuyoruz.

Sizin de bildiğiniz gibi, bu 14. kez organize edilen bir toplantı. İslam ülkelerinin iş adamlarını bir fuar etrafında topluyoruz. Ama biz 26 yıldır, bütün İslam ülkelerinin ekonomiden sorumlu bakanlarını bir araya getirerek, onlarla İslam ülkeleri arasında ekonomik işbirliği nasıl daha genişletilir, bunu görüşüyoruz. Biliyorsunuz, İslam Konferansı Teşkilatı var. İslam Konferansı Teşkilatının içinde de bazı daimi sekreterlikler var. Bunlardan birisi de İslam ülkeleri arasında, ticareti, ekonomik işbirliğini geliştirme komitesi. Bunun adına biz kısaca Türkçe'de İSEDAK diyoruz. Veya İngilizce olarak COMCEC olarak biliniyor. İşte bu Komitenin Daimi Başkanı da, Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanları. Dolayısıyla bu Komitenin şimdi Daimi Başkanı benim. Bu Komitenin 25. toplantısını geçen sene İstanbul’da gerçekleştirdik ve bu vesileyle bir zirve toplantısı yaptık. Bütün İslam ülkelerinin devlet başkanlarını davet ettim. Bu sene 26.’sı olacak. Biz yarın bu toplantıyı, resmi toplantıyı başlatacağız. Ama ondan önce de işte iş adamlarıyla, müteşebbislerle, girişimcilerle bu toplantılar yapılıyor. Bu da, artık bir gelenek haline getirildi. Bu geleneği inanıyorum ki, bundan sonra da en güçlü şekilde yaşatacağız.

Biz yarın yapacağımız toplantıda değerli bakanlar, İslam Konferansı Teşkilatının değerli kurumlarının başkanları, -bu masada görüyorum, İslam Kalkınma Bankası’nın başkanı, diğer kurumların, hepsinin başkanları- "Hangi tedbirleri alalım, ne yapalım ki İslam ülkeleri arasındaki işbirliği daha çok gelişsin" diye konuşacağız. Aslında bu konuştuğumuz şeyler şu anlama geliyor: "Ne yapalım ki, hangi resmi tedbirleri alalım, hangi kuralları uygulayalım, hangi imkanları geliştirelim ki siz iş adamlarının, tüccarların, sanayicilerin, İslam dünyasının her bir köşesindeki müteşebbislerin daha çok çalışmasını, daha çok bir araya gelmesini, daha çok ticaret yapmasını, daha çok ihracat, ithalat yapmasını, daha çok yatırım yapmasını kolaylaştıralım." Biz 25 senedir bunları konuşuyoruz, yarın da bunları yine daha detaylı konuşacağız.

Biliyorsunuz, bununla ilgili birçok tedbirler alınıyor. Bankalar kuruluyor, bankaların fonları arttırılıyor, bankalarda özel fonlar oluşturuluyor, sizleri desteklemek için. Veya gümrükleri indirtiyoruz, yeni tarifeler uyguluyoruz, "Siz ticaretinizi daha kolay yapın" diye. Daha da özü şu: Biz "Siz üstünde güzel yürüyün diye yollar yapıyoruz, otobanlar yapıyoruz; tren rayları, yolları döşüyoruz ki bunun üzerinden iş adamları güzel yürüsünler, çok iş yapsınlar" diye. Bize düşenler ayrı, size düşenler ayrı. Bizler, yani devlet adamları, sayın bakanlar, bu masanın etrafında Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, herkesi görüyorum, İslam Konferansı Örgütünün alt kademelerindeki kurumların hep başkanları, devamlı düşünüyorlar, uzmanlar çalışıyor buralarda, birçok fikirler geliştiriliyor. Bunların bir kısmı müşterek yapılacak şeyler. Bir kısmı da ülkelere tavsiyeler şeklinde yapılıyor. Bunlar hep ciddiye alınıyor. Bunlarla ilgili her ülke kendi içerisinde düzenlemeler yapıyor. Bunlar şunun için oluyor ki: Bizim hızlı gelişmemiz lazım. Çok şükür büyük bir dünyayız. Dünyanın her kıtasında neredeyse İslam ülkeleri var. Ama bu ülkeler arasında, kimi çok gelişmiş, maalesef kimi çok az gelişmiş. Yapılması gereken çok iş var. Yani herkesin çok daha hızlı şekilde kalkınmaya ihtiyacı var. İşte bütün bunları yapabilmek için, her ülkenin yapması gerekenler, hangi tedbirleri alacak, ne yapacak, bütün bunlar da en güzel şekilde bu toplantılarda konuşuluyor.

Şu, bugünkü dünyada bir gerçek: Ülkelerin kalkınması, sizin gibi müteşebbis insanların, sizin gibi becerikli. iş yapabilen insanların daha çok çalışması sayesinde oluyor. Biz Türkiye’de böyleyiz. Türkiye’de devletin yaptıkları ayrı, ama esas Türkiye’yi kalkındıran, esas Türkiye’de ihracatı yapan, esas Türkiye’de istihdam oluşturan, esas Türkiye’de üretim yapan özel sektördür. Fuarda bazılarının örneklerini hep göreceksiniz. Biz de devlet olarak onları destekliyoruz ki, "Daha çok çalışsınlar, daha çok üretsinler" diye. Çünkü onlar ne kadar çok üretirse, o kadar çok vergi ödüyorlar, biz de o vergilerle daha çok alt yapı yapıyoruz. Diğer ülkelerde de böyle olması lazım.

Sizler de, sadece ülke içinde ticaret yaparak olmaz tabii. Bu fuarlarda birbirinizi güzel tanıyın, ortaklıklar oluşturun, ticaret yapın. Sadece ticaret değil, her ülkenin, aramızdaki en fakir ülkenin bile çok önemli ekonomik potansiyeli vardır. O potansiyeli diğer iş adamlarına tanıtın, davet edin, onlar gelsinler, ülkenize yatırım yapsınlar. Beraber ortak olun, oralarda beraber insanları çalıştırın, oradaki üretimleri beraber başka ülkelere satın. Dolayısıyla sadece ticaret değil, aynı zamanda beraber iş yapın. Beraber ortaklıklar kurun.

Ülkelerinizde madenler, tarım arazileri, tabii kaynaklar bakımından çok büyük zenginlikler vardır. Bazen kendi sermayeniz bunları işletmeye yetmeyebilir. Onun için başkasının sermayesini, başkasının tasarrufunu kendi ülkenize çekmeyi bilmeniz lazım. Gelsinler, sizin ülkenizde yatırım yapsınlar. Biz şimdi böyle yapıyoruz, Türkiye' de böyle. Biz bütün, sadece İslam dünyasına değil, bütün dünyaya sesleniyoruz, "Gelin Türkiye’de çok büyük imkanlar var, buraya yatırım yapın" diyoruz. Yani bu hangi anlama geliyor? Başka ülkelerin tasarruflarını, sermayesini Türkiye’ye getirtiriyoruz ve buraya yatırım yaptırtıyoruz. Aynı şeyi sizlerin de yapması lazım. Ama bunun için bir şey çok önemli. Bunu yarın kendi aramızda çok konuşacağız, sizlere de bunu söylemek isterim. Her ülkenin kendi kendine çeki düzen vermesi lazım. Her ülkenin kurallarının, açık seçik olması lazım. Sizin ülkelerinize yatırım için gelen insanların, kendilerini güvende hissetmesi lazım. Oradaki muamelenin eşit olması lazım. Oradaki hukukun çok açık olması lazım. Zaten kalkınmanın, gelişmenin birinci şartı da bu. Bir ülkenin istediği kadar tabii kaynağı olsun; altını olsun, gümüşü olsun, petrolü olsun; eğer o ülkede, kurallar, kanunlar; hak, hukuk, adalet, bunlarla ilgili kurallar yerli yerinde değilse, oranın yerli tüccarları da o ülkede yatırım yapmaktan kaçar, yabancılar da gelip oraya yatırım yapmakta tereddüt eder. Onun için bütün ülkelerin, bütün İslam ülkelerinin birinci aslında yapması gereken şey bu. Hepimizin çok noksanlıkları var, Türkiye’nin de birçok noksanlıkları var. Ama biz bu konuda son yıllarda çok kararlı gittik ve çok köklü değişiklikler yaptık. Türkiye’nin değişmesinin, son ekonomik mucizesinin altındaki esas sebep bu. Kurallarıyla erkese eşit muamele yapan, adaleti herkese eşit uygulayan bir ülke haline gelmesi. Onun için bütün İslam ülkelerinde buna çok dikkat etmemiz gerekir. Bunları gerçekleştirdiğimizde zaten büyük potansiyel var. İş adamları, o potansiyeli muhakkak görürler, gelirler ve yatırım yaparlar.

Türkiye, aslında örnek olabilir. Bizim başarılarımızı herkesle paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyarız. Hem kurumlarımız, hem özel sektörümüz her türlü yardımlaşmaya her zaman hazırdır. Çünkü birbirimizle ancak yardımlaşırsak, birbirimize o zaman faydamız söz konusu olur. Şunu da unutmayın: Kim çok çalışırsa, neticede o kazanıyor. Çok çalışmak için de, demin dediğim şartların oluşturulması gerekmektedir.

Eminim sizler de yakından takip ediyorsunuz, son yıllarda Türk ekonomisi çok başarılı oldu. Ekonomik kriz ki, dünyanın en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıya kaldık. Bu krizden en süratli bir şekilde çıkan ülke oldu Türkiye. Birçok Avrupalı dostlarımız, hâlâ sıkıntı çekerken, onlardan çok daha iyiyiz. Bütün OECD ülkeleri içerisinde, -ki Avrupanın tamamı bunun içinde- onların hepsinden de daha hızlı büyüyen bir ülkeyiz. Bütün bunlar yapılırken, bu noktaya gelmemizde çok köklü ekonomik reformların katkısı oldu. Bütün bunlar da, sizlere izah etmeye çalıştığım, hukukla ilgili temel meselelerdeki kararlı tutumumuzdur. Bütün bunlar, değerli dostlarımız tarafından yakından incelendiğinde görülecektir. Bu konuyla ilgili herhangi bir yardıma, desteğe ihtiyacı olanlara, her zaman yardım etmeye ve her zaman beraber olmaya hazır olduğumuzu bir kez daha tekrarlamak istiyorum.

MÜSİAD’ı tebrik ediyorum. Çünkü ısrarlı bir şekilde, kararlı bir şekilde bu sergileri, bu fuarları organize ediyorlar. Bildiğim kadarıyla, bir sene Türkiye’de oluyor, bir sene de başka bir kardeş ülkede oluyor. Geçen sene Mısır’daydı, Kahire’de yapmıştınız. Orada da yine dünyanın dört bir yanından binlerce tüccar, iş adamı bir araya gelmişti. Gelecek sene nereyi planlıyorsunuz bilmem, ama artık bu fuarlar herkesin dikkatini çekmeye başladı. Ve bu fuarlara ilgi de giderek artmaya başladı. Bu seneki rakamlar söylendiğine göre üç binin üzerinde şirket, iş adamı buna katılıyor. Bunların hepsi çok memnuniyet verici gelişmelerdir.

Hepinize ben tekrar Türkiye’ye, İstanbul’a hoş geldiniz diyorum. Ümit ediyorum ki, burada bulunduğunuz süre içerisinde, hem hoş vakit geçireceksiniz hem de güzel ticaret yapacaksınız. Bizde bir söz var, "Hem ziyaret hem ticaret" derler. Dolayısıyla bu tabir size tam uyuyor, çünkü hepiniz iş adamısınız. İstanbul’a ilk gelenler için tabii ayrıca hoş geldiniz diyorum. Eminim ki burayı gördükten sonra en kısa zamanda bir daha gelmek isteyeceksiniz. Hepinize selamlarımı, muhabbetlerimi sunuyorum ve başarılar diliyorum, sağolun. Allah'a emanet olun.

Yazdır Paylaş Yukarı