Değerli Vatandaşlarım,
21 Ekim Pazar günü Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik yapılması konusunda halkoylamasına gideceğiz. Bu, 1982 Anayasasındaki değişiklikler için yapılacak üçüncü halkoylaması olacaktır. Milletimize hayırlı olmasını dilerim.
Referandum ya da halkoylaması olarak adlandırılan siyasete katılım yolu, bilinen en eski doğrudan demokrasi yöntemidir. Bu yolla halk, toplumun genelini ilgilendiren bir konuda görüşünü doğrudan açıklama fırsatı bulmaktadır.
Meşruiyetini yönetilenlerin rızasından, onayından alan demokratik rejimlerde bu rızanın en sağlıklı şekilde yansıması referandum sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Ne var ki, modern devletlerin kalabalık nüfusları ve hızlı karar alma ihtiyaçları bu doğrudan demokrasi uygulamasını pratik olmaktan çıkarmıştır. Bunun yerine, halkın belli aralıklarla seçimlere gitmesi ve siyasî kararları alacak temsilcilerini belirlemesi usulü yaygınlaşmıştır. Modern demokrasi, temsilî demokrasidir. Bu sebeple, günümüzde referandum, demokratik devletlerin sadece çok önemli ve istisnai konularda başvurdukları bir yöntem haline gelmiştir.
Anayasamıza göre egemenliğin kayıtsız ve şartsız sahibi olan milletimiz, bu yetkisini temsilcileri, yani milletvekilleri eliyle veya doğrudan referandum yoluyla kullanabilmektedir.
Diğer taraftan, modern demokrasi Anayasal demokrasidir. Bu, çoğunluğun istese de değiştiremeyeceği bazı kural ve ilkelerin bulunması anlamına gelmektedir.
Kuşkusuz, Anayasaya göre değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümlerin değiştirilmesi veya insan haklarının korunması referandum konusu yapılamaz.
Bunların dışında, bazı temel siyasî kararların alınmasına halkın doğrudan katılması demokratik rejimlerde yaygın bir uygulamadır. Anayasal sistemimizde de yer alan halkoylaması yönteminin, gereği gibi kullanıldığında demokrasinin pekişmesine ve Devlet-Millet kaynaşmasına katkıda bulunacağına yürekten inanıyorum.
Bu itibarla, halkımızın 21 Ekim Pazar günü yapılacak olan referanduma katılımını ve Anayasa değişikliğine konu olan meselelerdeki temel tercihlerini ortaya koymasını ülkemiz ve demokrasimiz açısından son derece önemli buluyorum.
Bu Anayasa değişiklikleriyle, milletvekili seçimlerinin beş yıl yerine dört yılda bir yapılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı seçimler dahil bütün toplantılarında üye tamsayısının en az üçte biri olan 184 milletvekili ile toplanabilmesi ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi hükme bağlanmaktadır.
Bu değişikliklerin, Anayasamızın yirmibeş yıllık uygulamalarının doğurduğu ihtiyaçlardan dolayı gündeme geldiğinde kuşku yoktur.
Bu Anayasa değişikliği ile öncelikle milletvekili seçimlerinin beş yıl yerine dört yılda bir yapılması öngörülmüştür.
Bilindiği gibi, 1982 Anayasasına gelinceye kadar Millet Meclisi seçimlerinin dört yılda bir yapılması ilkesi benimsenirken, 1982'den sonra Meclisin seçim dönemi beş yıl olarak öngörülmüştür. Bu düzenleme, vatandaşlarımızın başlıca siyasî katılım aracı olan ve toplumdaki uzlaştırma yollarından en önemlisi sayılan seçimlerin süresini uzattığı için ciddî eleştirilere uğramış ve halkın siyasî sürece katılımını azaltmak şeklinde yorumlanmıştır.
Ayrıca, beş yıl içinde siyasî, ekonomik ve sosyal şartlarda önemli değişiklikler olacağı gerekçesiyle de bu sürenin gereğinden uzun olduğu ileri sürülmüştür.
Diğer yandan, seçim süresi beş yıla çıkarılmasına rağmen, son dönem dışında seçim dönemi hiç dört yılı aşmamıştır. Böylece, beş yıllık bir seçim döneminin ülkemizin şartlarına uygun olup olmadığı tartışmalı hâle gelmiş ve devamlı erken seçim talepleri dillendirilmiştir.
Bu sebeple, Meclisin seçim döneminin beş yıldan dört yıla indirilmesinin uygun olup olmadığının milletimizin reyine sunulmasında ve bu konudaki tartışmaların sona erdirilmesinde fayda görmekteyim.
Bu Anayasa değişikliği ile açıklığa kavuşturulması amaçlanan düzenlemelerden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplantı ve karar yeter sayısıdır.
1961 Anayasasında toplantı ve karar yeter sayısı ile ilgili olarak belirlenen kuralların, Meclisin toplanması ve karar almasında güçlüklere yol açtığı gerekçesiyle 1982 Anayasasında yeniden düzenlendiği bilinmektedir.
Ancak, Meclis toplantılarına istikrar getireceği, daha kolay karar alınacağı ve kararların daha tutarlı olmasını sağlayacağı gerekçesiyle yapılan bu düzenlemenin de tartışmaları maalesef önleyemediği görülmüştür.
Anayasanın 96 ncı maddesinde yer alan hükmün farklı şekillerde yorumlanması sebebiyle, altı ay önce Nisan ayında başlatılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Anayasa Mahkemesine götürüldüğünü ve seçimin yarıda kaldığını hatırlayacaksınız.
Farklı yorumları ve tartışmaları önleyeceği ve Meclisimizin toplanmasını ve karar almasını kolaylaştıracağı düşüncesiyle yapılması hedeflenen bu konudaki Anayasa değişikliğinin isabetli olup olmadığının da milletimizce en iyi şekilde değerlendirileceğine kuşku duymuyorum.
Değerli vatandaşlarım,
Halkoylamasına sunulan bu Anayasa değişikliklerinin öngördüğü en önemli yeniliklerden biri de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesidir.
Parlamenter hükümet sisteminin geçerli olduğu cumhuriyetlerde, cumhurbaşkanlarının belirlenmesinde değişik usuller uygulanmaktadır. Bunların bir bölümünde cumhurbaşkanı parlamento veya özel bir seçim kurulu tarafından seçilirken bazı ülkelerde de halk tarafından seçilmektedir.
Cumhuriyetimizin kurulduğu andan itibaren bütün Cumhurbaşkanlarımızı yüce Meclisimiz seçmiştir. Ancak, şunu unutmamak gerekir ki özellikle 1961 Anayasası döneminden itibaren ülkemizde Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürekli kriz kaynağı olmuştur. Özellikle bunu gidermek düşüncesiyle 1982 Anayasasında yapılan düzenlemeye rağmen, bu konuda ihtilâf ve gerilimler maalesef devam etmiştir.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin daha demokratik bir yöntem olduğu ve belirtilen bütün bu tıkanıklık ve gerilimleri önleyeceği düşüncesiyle hazırlanan bu Anayasa değişikliğinin böylece siyasî istikrara katkı sağlayacağı belirtilmektedir.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karşı görüş bildirenler ise, bu yöntemin parlamenter hükümet sistemi ile bağdaşmadığını ileri sürmektedir. Ancak, bu sistemin geçerli olduğu Avusturya, Finlandiya, İrlanda ve Portekiz gibi bazı Avrupa ülkelerinde Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçildiği bilinmektedir.
Bu itibarla, milletimiz halkoylamasında tercihini hangi yönde kullanırsa kullansın, parlamenter hükümet sistemimiz devam edecektir.
Milletimizin, Cumhurbaşkanını, seçilmiş temsilcileri aracılığıyla mı, yoksa doğrudan doğruya mı seçeceğine ilişkin tercihini ortaya koyacağı bu referandumun sonucunun söz konusu tartışmaları da artık sona erdireceğini düşünüyorum.
Daha önce de değişik vesilelerle ifade ettiğim gibi, millet olarak bu tartışmaların sağlıklı ve olumlu sonuçlara ulaşmasını sağlayacak tarihî tecrübeye ve demokratik olgunluğa sahibiz.
21 Ekim'de yapılacak olan halkoylamasının neticesinin de demokrasimizi güçlendireceğinden eminim.
Bu düşüncelerle Anayasa değişikliğine ilişkin referandumun ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.