Sayın Cumhurbaşkanımızın Irak'a Komşu Ülkeler Genişletilmiş Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda yaptıkları konuşma aşağıda sunulmaktadır:
Ekselansları,
Kıymetli Misafirler,
Sizleri İstanbul'da ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğumu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Ülkemize hoşgeldiniz.
Belki biliyorsunuz, Çırağan Sarayı olarak anılan toplandığımız bu bina 1876 yılından itibaren ilk Osmanlı Parlamentosu'na evsahipliği yapmıştı.
Bu parlamentonun ömrü, başlayan bir savaş nedeniyle iki yıldan daha az sürdü.
Bu bina, yani Çırağan Sarayı da yangınlar geçirdi; enkaza döndü; uzun yıllar yalnızlığa terkedildi.
Ancak, şimdi İstanbul'un en güzel binalarından biri olarak dünyanın dört bir yanından binlerce insana hizmet vermektedir.
Eski kimliğini ve görkemini de muhafaza etmektedir.
Konuşmama iyimser bir tonla başlamayı arzu ettiğim içindir ki, Çırağan Sarayı'nın geçmişine ve bugününe atıfta bulundum.
Evet, Irak'ın ve bölgemizin geleceği konusunda iyimser olmak istediğimi söylemeliyim.
Dolayısıyla bugün, Irak'ın geçmişi veya bugünkü durumunun yanısıra, Irak'ın ve bölgenin geleceği üzerinde durmak istiyorum.
Ekselansları,
Kıymetli Misafirler,
Beş yıl kadar önce, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak yaptığım öneri üzerine, Irak'a Komşu Ülkelerin Dışişleri Bakanları bu salonlarda ilk kez biraraya gelmişlerdi.
O toplantıda, komşu ülkeler olarak Irak meselesinin barışçı yollarla çözülmesini sağlayıp sağlayamayacağımız ele alınmıştı.
Müteakip toplantılar ise, savaş sonrasında Irak'a Komşu Ülkeleri ortak bir gündem etrafında biraraya getirmeyi amaçladı.
Geçen yıl, bu defa Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı sıfatıyla Komşu Ülkeler platformunun uluslararası toplum ile daha sıkı bir işbirliği sağlamak üzere genişletilmesini önerdim.
Memnuniyetle görüyorum ki, bu girişimlerimizi başlangıçta tereddütle karşılayan taraflar dahil herkes ve uluslararası camia bugün bu sürece sahip çıkmaktadır.
Komşu ülkeler sürecinin temelinde yatan anlayış, kendi yaşadığımız coğrafyaya sahip çıkma sorumluluğunu yansıtmaktadır.
Bu süreç, coğrafyamızda meydana gelen gelişmeleri olumlu yönde etkilememiz zorunluluğuna dayanmaktadır.
Bölge ülkeleri ve bu ülkeleri yönetenler bölge kültürünü, sosyal alışkanlıklarını ve siyasi geleneklerini daha iyi bilmekte ve değerlendirebilmektedir.
Ancak, bölge ülkelerinin bölgenin sorunlarını kendi kendilerine çözme cesaretine de sahip olmaları gerekmektedir.
Ekselansları,
Kıymetli Misafirler,
Irak'ta bugün varılan noktada karşımızda hala karışık bir tablo bulunmaktadır.
Hem kendi halkına hem de bölge halklarına en büyük zararı vermiş olan bir rejim geç de olsa ortadan kalkmıştır.
Son kırk yıldır Irak halkının doğal ve insani kaynakları israf edilmiş, bütün insanlığa ait olan kültür mirası tahrip olmuş, onbinlerce Iraklı, Kuveytli, İranlı hayatını kaybetmiştir.
Bugün de masum Iraklılar, çeşitli milletlere mensup gazeteciler, insani yardım görevlileri ve askerler can vermeye devam etmektedir.
Bugün başta Ürdün ve Suriye olmak üzere, bölge ülkeleri Irak kaynaklı ağır bir mülteci sorunuyla karşı karşıyadır.
Irak'taki durum, uyuşturucu ve silah kaçakçılığının bu ülkeye girmesine yol açmıştır.
Yeni ve en vahim türünden şiddet ve terörizm dalgaları Irak'ı sarmıştır.
Irak'taki terörizm sadece Irak halkına zarar vermekle kalmamaktadır.
Komşularının, bölgenin ve uluslararası toplumun sorunu haline gelmiştir.
Bütün bu olumsuzluklara karşılık, tabiatıyla ümit verici gelişmeler de olmuştur. Irak halkı yıllar sonra ilk kez canlı bir demokrasi deneyi yaşamıştır. Seçilmiş bir hükümet işbaşına gelmiş, ulusal güvenlik kurumları ve serbest bir ekonomiyi tesis etme gayretleri başlamıştır.
Bugünkü toplantıya katılan bütün ülkeler, yaklaşık beş yıldır Irak meselesinin Irak halkının, bölge ve dünya barışının lehine halledilmesi için olağanüstü bir siyasi enerji harcamışlardır.
Büyük ekonomik kaynaklar tahsis etmişlerdir.
Bunları takdirle belirtmek isterim.
Gösterilen bu gayretlerin henüz ideal sonucu vermemiş olması, belki hayal kırıklığı yaratmaktadır.
Ancak, bu durum cesaretimizi kırmamalıdır.
Aksine, son beş yılın tecrübelerinden istifadeyle, bu gayretleri tazelemeliyiz.
Aynı şekilde, bu toplantıda temsil edilen uluslararası veya çok uluslu kuruluşlar da Irak meselesinde üyelerini ortak bir gündem etrafında toplayarak, geçen süreçte önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Önümüzdeki dönemde bu kuruluşların daha da belirleyici bir rol oynamaları gerekebilecektir.
Ekselansları,
Bayanlar ve Baylar,
Irak ve bölge halklarının ortak bir gelecek kurmak için gerekli tarihsel tecrübeye, kültürel birikime ve ortak değerlere sahip olduklarına inanıyorum.
Uluslararası toplumun da bu hususta duyarlılık ve sorumluluk bilinci taşıdığını memnuniyetle görüyorum.
Irak'ta yaşanan trajediden bizlere büyük bir enkaz ve ibret verici dersler kalmıştır.
Bu derslerden biri, sorumsuz, maceracı, oportünist ve maksimalist bir liderliğin ve siyasetin, en sonunda kendi kendini bir akrep gibi tahrip ettiğidir.
Oysa, insanlık tarihi, trajik savaşlardan, büyük felaketlerden ve iç çalkantılardan sonra tarafların geçmişi bir kenara bırakıp, yeni işbirliği ortamları oluşturmalarının, yeni siyasi-ekonomik işbirliği mekanizmaları kurmalarının, yeni dayanışma ruhu yaratmalarının örnekleriyle doludur.
Bunlar kimi zaman mütevazı adımlarla başlamış, kimi zaman büyük bir vizyona dayanmıştır. AB ve ABD gibi birlikler, AGİT gibi örgütler bunun en yakın ve başarılı örnekleridir.
Ortadoğu bölgesindeki iç dinamiklerin, bölge içinden çıkacak mekanizmalar yardımıyla ve bölge ülkeleri Hükümetleri tarafından harekete geçirilmesinin, bölge ülkelerinin geleceklerinin modern dünyanın beklentileri ile benzer kılınabilmesi açısından da gerekli olduğunu düşünüyorum.
Ortadoğu bölgesi zengin doğal, iktisadi, insani ve kültürel kaynaklara sahiptir. Bu kaynakların planlı ve akılcı bir yönetimle Ortadoğu halklarının hizmetine sunulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Bölge insanının refahı ve ülkelerimizin kalkınması için kullanılması halinde, bu kaynakların tüm bölge ülkelerinin ve insanlığın gelecekteki güvenliğini de teminat altına alacağını sizlere hatırlatmak isterim.
Güvenlik sorunu çözülmeden refah ve kalkınmanın gerçekleştiği görülmemiştir.
Bu nedenle, öncelikle bölge ülkelerinin birbirlerinin güvenliğine saygı duymaları ve bu amaçla kendi ülkelerinden diğerlerine yönelen güvenlik tehditlerini ortadan kaldırmaları şarttır.
Bu gerçekleştiği ve bölge ülkeleri arasında samimi işbirliği mekanizmaları kurulabildiği takdirde, sağlanacak olan refah ve kalkınma ülkelerimizi müreffeh yarınlara taşıyacaktır.
Şüphesiz, bölgemizde karşılıklı güven tesisine dayalı bir siyasi şemanın ve ekonomik-ticari birbirine bağımlılığın gerçekleşmesi çok kolay olmayacaktır.
Böyle bir girişim, taraflarda yaratıcı ve yapıcı bir anlayışa ve sorumluluk bilincine dayanan bir siyasi iradenin mevcut olmasını gerektirmektedir.
Bugünkü toplantının ortak bildirisi böyle bir gayretin ancak mütevazı bir nüvesini içinde barındırmaktadır.
Gelecekte bu unsurların zemini üzerinde işbirliği yapıları inşa etmemiz mümkündür ve gereklidir.
Irak'a komşu ülkeler platformunun faaliyetini kesintisiz sürdürmesi, bu genişletilmiş formatın da işler hale gelmesi, çeşitli alanlarda çalışma gruplarının kurulması, İçişleri Bakanları düzeyinde yapılan toplantılar sürecin derinleştiğini göstermektedir.
Ekselansları,
Kıymetli Misafirler,
Irak'la ilgili problemlerin derinleşmesinin ve kronikleşmesinin önlenmesi büyük önem taşımaktadır.
Zira, bu problemler derinleşmesi ve kronikleşmesi, bölge ve dünyada barış, istikrar ve refah için önemli bir risk teşkil edecektir.
Lokal gibi gözüken ancak kronikleşen ihtilafların tedricen uluslararası ortamı nasıl bozduğu malumunuzdur.
Bunun en bariz örneği Filistin meselesidir.
Filistin meselesinin 60 yıldır adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulamamış olmasının tahmin edilemeyen psikolojik, siyasi ve güvenlik sorunlarına, can kaybına, kaynak israfına yol açmış olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Saddam Hüseyin rejiminin Kitle İmha Silahları serüvenini de bu zincirin halkalarından biri olarak saymak mümkündür.
Bu vesileyle, herkesi Filistin konusunda önümüzdeki haftalarda yapılmasına gayret edilen toplantının gerçekleşmesine ve başarıyla sonuçlanmasına azami katkıda bulunmaya davet etmek isterim. Ortadoğu Barış Süreci'nin Suriye kanalı başta olmak üzere, diğer boyutlarına da hızla eğilmek gerekmektedir.
Ekselansları,
Değerli Misafirler,
Türkiye, yanıbaşında müreffeh, kendisiyle ve komşularıyla barışık bir Irak istemektedir.
Böyle bir komşu, Türkiye için bizatihi bir avantaj ve huzur kaynağı olacaktır.
Bu vesileyle, Türkiye'nin Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği, Irak halkının istisnasız bütün kesimlerinin refahı ve esenliği konusunda azami hassasiyet gösterdiğini vurgulamak isterim.
Komşu Ülkeler Platformun oluşturlmasındaki öncülüğümüz ve Irak Hükümeti ile başından bu yana süren işbirliğimiz bunun kanıtıdır.
1990'larda Irak'ın kuzey bölgesinin Saddam'ın baskısından kurtulmasının, güvenlik, huzur ve refahının, dış dünya ile bağlantılarının Türkiye üzerinden sağlanmış olduğunu da bu vesileyle hatırlatmak isterim.
Bu bölgenin savaş sonrasındaki göreli istikrarını da yine Türkiye'nin sağladığı ekonomik olanaklara ve güvenlik şemsiyesine borçlu olduğunu unutmamak gerekir.
Ancak, bu bölgede üslenen teröristlerin ısrarla Türkiye'yi hedef alması, halkımızda hayal kırıklığı ve derin bir tepki yaratmaktadır.
Ekselansları,
Kıymetli Misafirler,
Irak çok önemli ve hayati bir dönemden geçmektedir. Bu kritik dönemde yapılan İstanbul Toplantısı'na katılmanızdan ve Irak halkının geleceğine katkı yapmanızdan dolayı sizlere tekrar şükranlarımı sunuyorum.
İstanbul'da sizleri görmekten duyduğum memnuniyeti tekrar belirterek, İstanbul Toplantısı'nın Irak'ın geleceği için değerli sonuçlara ulaşarak tamamlanması dileklerimi sizlerle paylaşıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.