"Sayın Başkan,
Muhterem Milletvekilleri,
Azerbaycan milletinin yüce Meclisinin genel kurulunda sizlere hitap etmekten büyük bir şeref duyuyorum.
Aranızda, daha önce Avrupa Konseyi'ndeki görevim ve Dışişleri Bakanlığım sırasında tanıştığım veya beraber çalışma fırsatı bulduğum pek çok milletvekili arkadaşım bulunmaktadır. Bu yüzden, burada kendimi öz evimde, öz meclisimde konuşuyormuş gibi hissediyorum.
Azerbaycan ile Türkiye arasında ilişkilerin siyasi, iktisadi, diplomatik, enerji, ticaret, eğitim, kültür, iletişim gibi çok boyutlu ve zengin bir dokusu mevcuttur.
Bütün bu ilişkilerin en öncelikli ve önemli paydası ise, iki ülke arasındaki soy, dil ve inanç birliğidir. İlişkilerimize başka ülkeler arasında görülmeyen özel karakteri veren bu boyuttur. Dünyada aynı soydan olduğu halde farklı dili konuşan, aynı dili konuştuğu halde farklı soydan olan pek çok ülke vardır.
Bize üstünlük sağlayan, ilişkimizi kelimenin doğru anlamıyla "kardeşlik" seviyesine çıkaran, kimsenin itiraz edemediği işte bu birliktir.
Değerli Milletvekilleri,
İlişkilerimizi tanımlarken kullandığımız bu "kardeş" tabiri üzerinde biraz daha durmak isterim.
Bu kardeşlik duygusunu şu şekilde görürsünüz ki, Azeri Türkünün canı yandığı zaman bizim de yanar, o ağladığında biz de ağlarız. O mutlu olduğunda biz de oluruz. Bu öyle samimi bir duygudur ki, uluslararası ilişkileri tasvir etmek için kullanılan çıkar, menfaat, güç dengesi gibi kavramlar onu anlamak için kifayet etmez.
Kardeşlikte menfaat olmaz, düşmanlık olmaz. Biz isteriz ki, ülkemizin varlığı Azeri Türküne güven versin.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Günümüzde kalıcı bir refah ve istikrarın ancak demokrasi koşullarında sağlanabileceği yolunda bir mutabakat vardır.
Demokratikleşme devamlı bir mükemmelleşme sürecidir.
Demokrasi özgürlükle en iyi bağdaşan siyasi sistem olarak kabul edilmektedir.
Bu konudaki yaklaşımı Merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, "Azerbaycan'ın yolu demokrasi yoludur." diyerek en kesin şekilde ortaya koymuştur.
Bu bağlamda, Azerbaycan'ın demokratik yapısını güçlendirmek ve insan hakları standartlarını yükseltmek için samimi bir çaba içerisinde olduğunu görüyoruz. Bu çabanın devamını kuvvetle destekliyoruz.
Özellikle bütün dünyanın yakından izleyeceği gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri Azerbaycan demokrasisinin gelişimini ve eriştiği olgunluğu göstermesi açısından ayrı bir önem taşıyacaktır.
Sayın Başkan,
Muhterem Milletvekilleri,
İlişkilerimizin gerçekleştirilmeyi bekleyen büyük potansiyeli bulunmaktadır.
Bizlerin görevi, zor da olsa, her alanda işbirliği yapılması için daima çalışmaktır. Azmimizin karşısında duracak güç yoktur.
Resmi açılışı geçen yıl yapılan, kimilerinin gerçekleştirilmesine imkansız gözüyle bakarak bir hayal olarak adlandırdığı dünyanın en uzun ikinci petrol boru hattı Bakü-Tiflis-Ceyhan sayesinde Azerbaycan petrolleri artık Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaşmaktadır.
Kazakistan'ın da bu projeye katılması ile, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı bölgesel işbirliğinin en güzel misali olarak daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır ve dünyada her geçen gün daha fazla dikkat çekmektedir.
Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı projesiyle de Hazar Denizi'nin doğalgaz kaynaklarının Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara ulaşmasının yolu açılmıştır.
Başarıyla gerçekleştirilen bu iki proje, stratejik işbirliğimizin bizi ilerisi için daha da cesaretlendiren neticeleridir.
Bu projeleri, Çerçeve Anlaşması bu yıl Tiflis'te imzalanan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının önümüzdeki dönemde temelinin atılması izleyecektir.
Sözkonusu projeler bir yandan, Hazar Denizi havzasının da ötesinde Orta Asya ülkelerinin hatta Çin'in batıya ulaşması bakımından önemli işlevleri yerine getirirken, diğer yandan da Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan'ı sağlam biçimde birbirine bağlamaktadır. Bu durumun diğer bölge ülkelerini de bu işbirliğinin içinde yer almak için kendilerinden beklenen adımları atmaya teşvik edeceğini ümit ediyorum.
Bütün bu projeler gerek bölgedeki barış ve istikrara gerek global enerji güvenliğine büyük katkı sağlamaktadır.
Bölgede atılan olumlu adımları izlemekle yetinen ve sözkonusu projelerin dışında kalmayı tercih edenler yaptıkları hataların bedellerinin sandıklarından çok daha ağır olduğunu ileride anlayacaklardır.
Hızla küreselleşen dünyada, bu tür bölgesel entegrasyon çalışmalarının dışında kalarak istikrarlı bir devlet yapısı kurmak mümkün değildir.
Değerli Milletvekilleri,
Bölgemizle ilgili olarak konuşurken ortak komşumuz olan Ermenistan hakkında da bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
Biliyorsunuz, Türkiye, Ermenistan Cumhuriyeti'ni 16 Aralık 1991'de tanımıştır. Ayrıca Türkiye, Karadeniz'de sahili olmadığı halde Ermenistan'ı Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'na davet etmiştir.
Buna rağmen, Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulmasını engelleyen sorunlar ortaya çıkmıştır. Ancak bugün bulunduğumuz noktaya gelinmesinden Türkiye'nin sorumlu olduğunu da düşünmüyorum.
Bu durumdan hoşnut olduğumuzu söyleyemem. Zira, bölgemizin huzur ve istikrarı açısından bölgedeki tüm ülkelerin birbirleri ile ikili ve çok taraflı düzeyde iyi komşuluk ilişkileri içinde bulunmalarının gerekli olduğuna inanıyorum.
Ermenistan'ın bir yandan komşusu Türkiye'ye karşı hasmane davranışlar içinde bulunmasının, bir yandan da bir diğer komşusu Azerbaycan'ın topraklarını işgal altında tutmasının bugünkü durumun sebebi olduğunu artık tüm dünya görmelidir.
Biz Güney Kafkasya bölgesinin huzur ve istikrarı için temel uluslarararası hukuk ilkeleri olan toprak bütünlüğüne saygı, anlaşmalarla tanınmış sınırların değişmezliği ve dokunulmazlığı, uyuşmazlıkların barışçı yollardan çözümü ilkelerine sadakat gösterilmesini esas kabul ediyoruz.
Yukarı Karabağ sorununun da Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü içinde, barışçı yollardan çözümü için gereken katkıyı ve desteği sağlamaya devam edeceğiz.
Öte yandan, Ermenistan'ın tarihin yargılanmasını tarihçilere bırakması gerektiği şeklindeki görüşümüzde de hiçbir değişiklik olmadığını, paylaşılmış tarihimizin birlikte incelenmesi için oluşturulmasını önerdiğimiz Ortak Tarih Komisyonu teklifimizin halen geçerliliğini koruduğunu burada bir kez daha vurgulamak isterim.
Ermenistan 1915 olaylarının yorumlanmasını başka ülkelerin parlamentoları nezdinde takip etmeyi sürdürdükçe, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ile ilgili bir gelişme de beklenmemelidir.
Burada bir olgunun daha altını kuvvetle çizmek isterim:
Bölgemizdeki çok taraflı işbirliği projeleri, enerji, iletişim, ulaştırma alanlarında Güney Kafkasya'daki iki ülke Azerbaycan ve Gürcistan ile Türkiye arasında sağlam temellere dayalı güçlü bir ortak alan yaratmaktadır.
Böylece barış ve işbirliği ruhu içinde hareket edilmesinin halklara ne gibi kazançlar getirdiğini Ermenistan halkının da görmekte olduğunu umuyorum.
Bölgedeki projelerin barış, işbirliği, istikrar ve iyi komşuluk ilişkilerine saygı duyan diğer ülkelere de açık olduğunu Ermenistan yöneticilerinin de anlamaları gerektiğini düşünüyorum.
Değerli Milletvekilleri,
Çok değil, onbeş yıl kadar önce, ne Sovyetler Birliği'nin dağılabileceği, ne Azerbaycan'ın yeniden bağımsızlığına kavuşabileceği, ne de Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum ve Bakü-Tiflis-Kars gibi projelere imza atılabileceği akla geliyordu. Bütün bunlar bir hayal, bir rüya olarak düşünülürdü. Ama bugün bulunduğumuz bölge, yeni bir coğrafi gerçekliğin mihenk taşını oluşturan bir konum kazanmıştır.
Bu yeni coğrafi gerçeklik Avrasya jeopolitiğidir.
Hazar havzası, Avrasya'nın mihenk taşını oluşturan, doğu ile batıyı birbirine kavuşturan ve bu kavuşmada tarihi ipek yolunu günümüzün çağdaş projeleriyle taçlandırarak somut bir gerçeklik haline getiren bir özelliğe sahiptir.
İçinde bulunduğumuz yüzyıla damgasını vuracak olan bölge Avrasya'dır. Türkiye ile Azerbaycan bu bölgenin tam ortasında, Doğu ile Batı'yı birbiriyle buluşturan bu önemli projeleri hayata geçiren ülkeler olarak Avrasya jeopolitiğinin de omurgasını oluşturmaktadırlar.
Türkiye Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerini sürdürmektedir. Ülkemizin Avrupa Birliği'ne üye olması ile birlikte Güney Kafkasya bölgesi de Avrupa ile komşu olacaktır.
Bölgemizdeki enerji, ulaştırma, iletişim gibi alanlarda hayata geçirilen projelerin ülkelerimiz arasında yarattığı ortak alan Avrupa Birliği'nin de Güney Kafkasya bölgesine yönelik olarak geliştirdiği Avrupa Komşuluk Politikası ile uyumludur.
Bizler sadece bu projelerle değil, aynı zamanda zengin insan kaynaklarımızla da doğu ile batının bütünleşmesinde önemli bir rol oynama imkanına sahibiz.
Bu açıdan baktığımızda, Doğu ile Batı arasında uzanan bu işbirliği platformunu Türk dilini konuşan toplumlar kuşağı üzerine inşa etmemizin yararına da inanıyorum.
Önümüzdeki dönem enerji, ulaştırma ve iletişim alanındaki projelerin genişlediği, yaygınlaştığı ve Avrasya'da Doğu ile Batının birbirine kenetlendiği bir dönem olacaktır.
Örneğin, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesi İstanbul'da Avrupa ile Asya kıtalarını Marmara denizinin altından geçerek birleştirecek olan Marmaray Projesi ile bütünleştiğinde Çin'den Avrupa'ya kadar kesintisiz bir ulaşım koridoru oluşacaktır.
Aynı şekilde, Azerbaycan ile Türkmenistan arasında Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı Projesi hayata geçirildiğinde, Hazar havzası doğu-batı enerji koridorunun en önemli transit mevkiine dönüşecektir.
Bunlar gerçekleşmesi güç projeler değildir. Bunlar bizim Avrasya vizyonumuzun temel taşlarıdır. Bu vizyon Türk dünyasının da ortak vizyonudur.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Azerbaycan'ın her geçen gün güçlenmesi, bize samimi bir sevinç vermekte ve Azeri Türklüğüne olan inancımızı ve güvenimizi daha da arttırmaktadır.
İlişkilerimizin 15. yılına rastlayan bu dönemde, her bakımdan tarihi önemi haiz ve ortak geleceğimize ışık tutabilecek mahiyette gördüğümüz bu ziyaretimizden çıkardığımız temel sonuç da esasen budur.
Hem Azeri kardeşlerimizin parlak geleceğine, hem de iki ülke ve halkları arasındaki kardeşliğin bölgemizin ve hatta çok daha geniş bir coğrafyanın geleceğine damgasını vuracağına inancımız daha da güçlenmiştir.
Bizleri, yüce milletimizi tanımayanların hayallerine dahi sığmayan bu ortak hedeflere hep birlikte varacağız.
Ebedi Türkiye-Azerbaycan kardeşliği uğrunda bugüne kadar alın teri dökenlerin, bu yolda birçok zarar gören, her şeyini, hatta yaşamını dahi yitirmekten çekinmeyenlerin bu inançlarının boşa olmadığını hep birlikte göstereceğiz.
Ortak geleceğimize inanıyoruz ve bunu mutlaka başaracağız. Yaşasın Türkiye-Azerbaycan dostluğu ve kardeşliği diyerek hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle "Bizler bir milletiz, ancak iki ayrı devlette yaşıyoruz." diyen Azerbaycan'ın büyük önderi rahmetli Haydar Aliyev'i de rahmetle, saygıyla anıyorum. Bütün Azerbaycan halkına Türk kardeşlerinin selamlarını getiriyorum ve sizler vasıtasıyla da onların sevgilerinin, muhabetlerinin bir kez daha bütün Azerbaycan halkına iletilmesini rica ediyorum. Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum."