Aziz Vatandaşlarım,
Çok Değerli Misafirler,
Bugün İstiklâl Marşımızın kabul edilişinin 87. yıldönümünde, Mehmet Akif'in İstiklâl Marşı'nı yazdığı evin önündeyiz. Bugün gerçekten mutluyum, şundan dolayı mutluyum; daha önce buranın hâlini bilenlerdenim. Önceleri Mehmet Akif'in bir avuç dostu burada bu toplantıları yaparlardı. Ama yaparken buralar yıkık dökük binalarla dolu, karmaşıktı, Tacettin Dergâhı onların içerisinde kaybolmuştu. Onların içerisinde ve önünde bir avuç insan biraraya gelir ve büyük şairimiz, millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u o şekilde anardı.
Bugün gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Aslında Ankara'da, Türkiye'nin dört bir yanında ne büyük parklar açılıyor, ne güzel yerler hizmete sunuluyor. Ama bu küçük parkın bu küçük açılışın anlamı farklı olduğu için bugün buradayım. Millî şairimiz, vatan şairimiz, büyük kahraman Mehmet Akif Ersoy'u hep beraber anıyoruz ve şüphesiz ki onunla birlikte İstiklâl Harbimizin bütün şehitlerini rahmetle anıyoruz. Mehmet Akif üzerine Sayın Bakan, Meclis Başkanımız çok güzel şeyler söylediler, onlara yeni bir şey katmak istemiyorum burada. Gerçekten çok veciz bir şekilde Akif'i burada anlattılar.
Safahat'ı okuduğumuzda Akif'in şiirlerini okuduğumuzda aslında O soyut bir sanat peşinde değildi. O, o günkü Türkiye'nin, Türk toplumunun bütün üzüntülerini, sıkıntılarını hissiyatını yaşayan ve onları satırlarla terennüm eden ve bizlere nakleden bir insandı. Safahat'a baktığımızda ne acılar çekilmiş, bu vatan hangi zorluklarla kurulmuş, Çanakkale Destanı'nı okuduğumuzda hepimizin tüyleri nasıl ürperir, o günleri nasıl yeniden yaşarız. Akif bunları bize aktardı ve o günün tartışmalarını da, toplumsal tartışmalarını da bütün şiirlerine aktardı. O bakımdan Akif vatan şairi, millî şair ve İstiklâl Marşımızın şairidir.
İstiklâl Marşı'nı nasıl yazdığını ve bu evde nasıl yazdığını ve ondan sonraki "Allah bu milllete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın." duası hiçbirimizin unatamayacağı sözlerdendir.
Bugün memnuniyetle görüyorum ki Safahat en çok satan kitaplardandır. Türkiye'de her Türk insanının evinde muhakakak Safahat vardır. Okuyan okumayan, zengin fakir herkesin evinde, Anadolu'da, köylerdeki evlerde bir Safahat vardır. Bugün bize düşen şey şudur, bir kez daha Safahat'ı anlayarak okumaktır, o da olmuyorsa İstiklâl Marşı'mızı anlamıyla baştan sona okumaktır. O zaman göreceğiz ki bu vatan bize kolay emanet edilmedi, bu vatan kolay kazanılmadı. Bu vatanı bize emanet edenler ne büyük sıkıntılar çektiler, ne büyük fedakârlıklar yaptılar. Ne kadar şehitler ve gaziler verdik. Bunu bir kez daha anlayacağız ve ondan sonra da bugünkü görevimizi hatırlayacağız. Bugünkü görevimiz onların bize emanet ettiği bu ülkeyi çok daha güçlü yapmak, bu ülkenin bütün insanlarını çok daha zengin yapmak, bu ülkeyi çok daha hızlı bir şekilde kalkındırmak, Atatürk'ün koyduğu hedeflerin ötesine taşıyabilmek.
Bugün bir taraftan 87 yıl önceyi hatırlayacağız ama diğer taraftan bugünkü sorumluluğumuzu hatırlayıp bize emanet edilen bu ülkeyi geleceğe nasıl daha güzel taşıyacağız. Bunun yarışı içerisinde bunun gayreti içerisinde, bunun çabası olma bilincinde olacağız.
Ben bu duygularla emeği geçen herkesi, başta Altındağ Belediye Başkanını, şüphesiz ki bütün bu destekleri veren Kültür Bakanlığımızı, Kültür Bakanlarımızı, Hacettepe Üniversitesi'ni -çünkü Hacettepe Üniversitesi ilk önce bu müsaadeyi verdi, buralar biliyorsunuz Hacettepe Üniversitesi'ne aitti bütün bu dergâh- onların hepsinin katkısıyla bugün tekrar burası ortaya çıktı, kutluyorum. Dört beş sene öncekiyle bugünkü hâli burada yaşayanlar en iyi şekilde karşılaştırabileceği gibi Akif'in dostları Akif'i anmak için buraya geldiklerinde o manzarayla bu manzarayı en iyi şekilde karşılaştıracaklardır.
Ben bir kez daha Mehmet Akif'i, İstiklâl Harbimizin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, bütün şehitlerimizi, bir kez daha rahmetle yadediyorum, gazilerimize -hayatta olanların sayısı çok çok azalsa da- hepsine şükranlarımı sunuyorum ve hepinize saygılar sevgiler sunuyorum.