Değeli arkadaşlar,
Senegal'e İslâm Konferansı Örgütü'nün 11. Zirve Toplantısı için geldim. Dışişleri Bakanımız Ali Babacan benden iki gün önce gelmişti, Dışişleri Bakanları Toplantısına katılmak için. Bildiğiniz gibi zirve toplantılarından önce Dışişleri Bakanları toplanıp hazırlık yapıyorlar. Önce zirveyle ilgili birkaç şey söylemek isterim.
İslâm Konferansı Örgütü son yıllarda giderek ağırlığını daha çok hissettiren büyük bir siyasî organizasyon hâline geldi. Genel Sekreteri de bir Türk bildiğiniz gibi, Ekmeleddin İhsanoğlu. Bundan dolayı ayrıca Türkiye'nin ağırlığının açıkça hissedildiği bir organizasyon, 57 üyesi var, Birleşmiş Milletler'den sonra en büyük siyasî organizasyon. Bu zirvenin en önemli yanı, İslâm Konferansı'nda reform çabalarını gerçekleştirmekti. Yine hatırlanırsa, bundan önceki zirvede bu yönde bazı çalışmaları başlatma kararı alınmıştı. 2003 yılında benim Tahran'da yaptığım konuşmada reform çalışmalarının başlaması için çağrılar yapmıştım. Bütün bu ortak taleplerin neticesinde bir akil adamlar grubu oluşturulmuştu. Bu heyetin içerisinde Türkiye'den de Profesör Ahmet Davutoğlu vardı, bütün çalışmalarını yaptılar ve yeni bir tüzük şartı hazırlandı İslam Konferansı için. Daha güçlü bir hâle getiriliyor, olayları takip etmek için mekanizmalar oluşturuluyor ve ayrıca bugünkü dünyaya hitap edecek, bugünkü çağımızdaki önemli değişikliklere hitap edecek çok güçlü cümleler, çok güçlü yanlar ekleniyor. Özellikle iyi yönetim, kadın-erkek eşitliği, gençlerle ilgili konular, demokrasinin yaygınlaştırılması, yolsuzluklarla mücadele, şeffaflık gibi konular; bunlar hep İslâm Konferansı'nın tüzüğünün içerisine girmiş konular ve önemli maddeler. Bütün bunlar tabii çok sevindirici. Bütün üyeler hep bunlarla mutabık. Dışişleri Bakanları toplantısında zaten son şekli verildi. Biraz sonra da kabul edilmesi gerekiyor.
Ayrıca, Genel Sekreterin görevi dört sene, o da bu sene bitiyor. Onun bir dönem daha uzatılması, yani ikinci bir dört yıl için daha Genel Sekreterliğinin uzatılmasıyla ilgili bizim arzu ve temennilerimiz vardı. Bunu da birçok üye ülkeyle konuştuk, onlar da bunu kabul ettiler. Bugün bunun da gerçekleşmesini bekliyoruz. Aslında bu karar, Dışişleri Bakanları Toplantısında alınıp, Uganda'da yapılacak bu yılın sonuna doğru; ama biz burada zirve toplantısında da bu kararı alıp Dışişleri Bakanları toplantısında bırakmak istemiyoruz. Bununla ilgili bir uzlaşma, konsensüs oluşmuş vaziyette. Ümit ediyorum ki, son anda bir değişiklik olmaz, bu da gerçekleşir.
Bunun dışında, bu toplantıda bazı önemli gelişmeler de oldu. Dün akşam bildiğiniz gibi, Afrika'nın önemli sorunlarından, siyasî sorunlarından birisi Çad ve Sudan arasındaki Darfur meselesi. Özellikle bu konuyla ilgili iki ülkenin Cumhurbaşkanı ortak bir anlaşma imzaladılar bizlerin de huzurunda. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, İslâm Konferansı Teşkilâtı Genel Sekreteri ve bazı İKO üyesi ülkelerin cumhurbaşkanlarının da hazır bulunduğu bir toplantı da oldu, dün gündüz uzun saatlerce bu mutabakata ulaşmak için toplantılar yapıldı.
Bu toplantı bizim için ayrıca önemli. Sayın Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türk Devleti Başlığı altında bu toplantıya katıldı ve biraz önce de yine Kıbrıs Türk Devleti Başkanı olarak burada bir konuşma yaptı. Bunlar tabii Türkiye için önemli hususlardır. Ben Türkiye adına kendi konuşmamı yaptığımda bazı önemli çağrılarda bulundum, hem İslâm dünyasının önemli siyasî problemlerine, sosyal problemlerine dikkat çektim, Afrika meseleleriyle herkesin ilgilenmesi gerektiğini söyledim. Reform çalışmalarına, çabalarına güç verilmesi gerektiğini söyledim ve ayrıca tabii Türkiye'nin önemli konularını, bunlar ilgilendiğim konular Kıbrıs başta olmak üzere, Batı Trakya Müslümanları Türkleri, Karabağ'ın işgalinin sona erdirilmesi gibi önemli konulara da hep değinmiş oldum.
Ayrıca, dünkü oturumları da ben yönettim, Senegal Cumhurbaşkanı Çad-Sudan arasındaki görüşmelere başkanlık ettiği için. Bunun dışında bu toplantıların en büyük amacı ikili görüşmeleri yapmaktır. Bu çerçeve içerisinde çok sayıda, herhalde 20'ye yakın ülkeyle ülke cumhurbaşkanı ve başbakanlarıyla ikili görüşmelerde bulundum. Bu ikili görüşmeler her bakımdan çok faydalı oluyor. Türkiye'nin yine çok önemli iki konusu var, bunun kampanyasını burada yürütme fırsatını buldum. Biri de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine adaylığımız, diğeri de EXPO 2015'in İzmir'de gerçekleşmesiyle ilgili. Özellikle birçok Afrika ülkesinin ve cumhurbaşkanlarından bu konuda söz aldım, çünkü başka fırsat olmuyor, bütün bu ülkeleri ziyaret etmek, yetişmek mümkün olmuyor. Ama bu vesileyle küçük büyük birçok ülkeyle de görüşme imkânı buldum. Yine bu vesileyle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle bir görüşmemiz oldu, Sayın Mehmet Ali Talat'ın da bu fırsattan istifade edip Genel Sekreterle yine güzel bir görüşmesi oldu. Arap Ligi Başkanıyla, Genel Başkanıyla görüşmem oldu, Afrika Birliği Örgütü Başkanıyla bunlarla da birer görüşme yaptım.
Yayınlanacak nihai bildiri de hemen hemen mutabakata varılmış vaziyettedir. Burada Türkiye'nin arzuları hep yerine getirilmiştir. Özellikle yine Kıbrıs ve Batı Trakya Türklerinin desteklenmesiyle ilgili konular hep karar tasarısı içerisine girmiştir. Faydalı bir zirve oldu. Bir taraftan ben, bir taraftan Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacan çok sayıda görüşme yaptı. O tabii çok daha fazla görüşme yaptı. Bütün bu görüşmelerimizde Türkiye'nin bu iki önemli projesiyle ilgili bir taraftan destek istenirken, diğer taraftan da ekonomik siyasî işbirliğimizin geliştirilmesiyle ilgili konuları ele almış olduk. Dolayısıyla gayet memnun bir şekilde bu zirveden bugün ayrılacağız.
Evet, söyleyeceklerim bunlardır.
SORU : Sayın Cumhurbaşkanım, herhalde en sıcak haber, size de ulaşmıştır. Ak Parti hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kapatma davası talebi var. Herhalde aldınız haberi, ilk değerlendirmenizi alabilir miyiz öncelikle? Biz aslında öyle bir şey planlamıyorduk, ama bugüne denk geldi.
CEVAP : Bu konuları konuşursak buraya geliş sebebimiz tamamen gölgelenir ve gider.
SORU : Ama sonuçta sizden iyi bir değerlendirme alırsak bir cümleyle de olsa. Çünkü bu konudaki tavrınız… Siz daha önce bu süreci muhalefetteyken başka bir partide yaşamıştınız, çok daha sıcak haliyle yaşamıştınız.
CEVAP : Kesinlikle bir karşılaştırma söz konusu olamaz. Onun altını özellikle çizelim. Tabii ben şu anda siyaset üstü bir insanım. Türkiye'nin birliğini bütünlüğünü temsil ederim ve Türkiye'nin kısa orta uzun vadeli çıkarlarını düşünürüm, bu açıdan bakarım ve değerlendirmelerimi hep bu açıdan yaparım. Bu işi burada bu kadarla kesmek herhalde, buradaki bu konferansı ve buradaki bu şeyleri gölgelemeyelim isterseniz; ne dersiniz?
SORU : Efendim, siz kesseniz de Türkiye'de gazeteler, televizyonlar bu aşamada birinci gündem maddesi olarak bunu görecekler ve benimseyecekler, dolayısıyla parti kapatmalara aslında sizin yaklaşımınızı biliyoruz, bu konuda yapılan düzenlemeler yeterli mi değildi? Belki sayın bakanımıza da bu aşamada sormamız lazım aynı soruyu.
CEVAP : Şimdi bakın, Mecliste bu kadar çoğunluğu olan bir iktidar partisiyle ilgili yapılan bu taleplerin bütün bunların neticelerinin çok iyi düşünülmesi lazım ve bunların bütün Türkiye'ye ne kazandıracağı, ne kaybettireceği; bunlar çok çok dikkatli ve herkesin çok çok dikkatli düşünmesi lazım.
Tabii ki herkes ben görevimi yapıyorum der ve görevini yapar, ama bütün bunların Türkiye'ye her sahada ne kazandıracağını, ne kaybettireceğini bütün bunların neticeleri hep düşünerek herkesin böyle büyük bir sorumluluk içinde hareket etmesi gerekir.
Bu tartışmaların, şimdi ortaya çıkacak tartışmaların yine Türkiye'ye ne kazandıracak, ne götürecek. Söyleyeceğimi bu kadarla ben keseyim, çünkü dediğim gibi benim bakış tarzım sadece bu açıdan olur.
SORU : Efendim, Kosova konusunda bir şey sormak isterim. Nihai bildiriye Kosova nasıl yansıyor? Türkiye'nin burada Kosova'nın bağımsızlığının güçlü bir şekilde desteklenmesinde çaba sarf ettiğini biliyoruz. Nasıl yansıdı?
CEVAP : Dışişleri Bakanımız, görüştüğü bütün ülkelere bu konudaki tavsiyelerimizi hep yaptı, nihai bildiriye girdi bu, ama yayınlanınca zaten metni göreceksiniz.
SORU : Pek istediğimiz gibi olmadığı sonucunu çıkartırıyoruz.
CEVAP : Bazı ülkeler Kosova'ya karşı olduklarından dolayı değil, ama bazı kendi meselelerini biraz bana sorarsanız anlamsız şekilde Kosova ile ilişkilendirdiler. Anlamsız aslında. Ama böyle bir hassasiyet gördük.
SORU : Efendim, Türkiye'nin Kosova ile ilgili olarak bundan sonra herhangi bir girişimleri de olacak mı? İkili ilişkilerde?
CEVAP : Türkiye yapıyor zaten bunu, yapmaya devam edecektir. Bildiride zaten Kosova'nın bağımsızlığı not ediliyor, ayrıca Kosova halkıyla dayanışma çağrısı da var. Dediğim gibi diğer ülkelerin Kosova'ya olan tavırlarından dolayı değil, kendilerini ilgilendiren bölgeler, çeşitli meseleler var. Onlarla ilintilendirdikleri için biraz cesaretle hareket etmediler.
SORU : İslâm Konferansı Teşkilâtı'nın yeni hazırlanan şartlarına Türkiye'nin tezleri nasıl yansıdı?
CEVAP : Bu, Türkiye'nin aslında teşvikiyle öncülüğüyle olmuş şeylerdir, ilk defa bu çağrıları en kuvvetli şekilde ben yaptım ve sadece İslam Konferansında değil bütün dünyada yankı buldu. Bütün liderler herkes her yerde çok yankı buldu. Bu kaçınılmaz bir şey. Her oturumda bizler, yani Türk devlet adamları her seviyede bu çağrıları tekrarladık. Ayrıca hazırlıkların da içinde olduk. Demin söylediğim gibi, akil adamlar toplantıları yapıldı, beş altı toplantı yapıldı, çok yoğun emek sarf edildi. Türkiye buraya çok aktif şekilde katıldı. Demin söylediğim gibi, Profesör Davutoğlu, birçok fikirlere öncelik etti ve bütün bunlar çok güçlü bir şekilde kabul edildi. Şimdi teşkilât adeta yenileniyor, çünkü bu teşkilât kurulurken 1969 yılının dünyası şartlarında kurulmuştu. Dünya çok değişti.
SORU : Beyaz Sarayın, Bush yönetiminin Türkiye'ye bir özel temsilci atamasını Türkiye nasıl değerlendirdi?
CEVAP : Gayet iyi değerlendiriyoruz. Aslında Ekmeleddin İhsanoğlu, Genel Sekreter olarak Avrupa'yla, Amerika'yla birçok uluslararası diğer örgütlerle o çok iyi ilişkiler kurdu. Brüksel'de ofis açtı, yani çok iyi ilişkiler kurdu. Avrupa Konseyiyle ortak çalışmalar yaptılar. Amerika Birleşik Devletleri'nin Başkan Bush'un bu davranışını da doğrusu çok memnuniyetle karşıladım. Çünkü İslâm dünyasının, İslâm ülkelerinin, Müslüman dünyanın görüşlerini daha yakından takip etme fırsatını bulacaklar.
SORU : Türkiye'nin bu yönde telkinleri olmuş mudur acaba ABD'ye?
CEVAP : Onlar bunu kendileri görebilecek durumda. Çünkü çok yakın ilgileniyorlar. Ama biz Genel Sekreterliği hep teşvik ettik, herkesle işbirliği diyalog içerisinde olmasını. Rusya'nın gözlemci statüsü kazanmasında da Türkiye o zaman büyük rol oynadı geçen sene biliyorsunuz. İstanbul'da yapılan toplantıda aslında gerçekleşti o da.
SORU : Efendim, bu Lübnan ile Suriye arasında anlaşmazlıklar arap saçına döndü. Lübnan cumhurbaşkanı seçimleriyle ilgili bir uzlaşma var mı şu anda?
CEVAP : Hem Suriye hem Lübnan, bunlarla konuştum bu vesileyle. Her iki taraf da pozisyonlarını anlattılar, ama çok olumlu bir gelişme olduğunu görmedim.
SORU : Sayın Cumhurbaşkanım, Suriye'de iken sizinle konuşmuştuk bu konuyu, oradaki çalışmalar sırasında da ortaya çıktı ki, Arap Ligi'nin bu konudaki etkinliği bir sonuç vermeyecek, artık çok net görülüyor bu. Yani, Türkiye ve Suriye bu noktada Lübnan'ın karar almasını etkileyecek sadece iki ülke konumunda kaldılar, yani bizlerin ve sizlerin çabalarıyla burada bir adım atılacak gibi. Siz ümitli misiniz şu aşamada baktığınız zaman? Çünkü iş sanki giderek daha da uzuyor gibi, bütün çabalarına rağmen Türkiye'nin.
CEVAP : Açıkçası çok mesafe alınmadığını görüyorum.
SORU : Sayın Cumhurbaşkanım, bir kez daha Türkiye'ye döneceğim ama bugün Türkiye'de önemli bir eylem yapıldı, iki saat boyunca haklarını kaybeden, sosyal haklarını kaybettikleri için yeni yasa tasarısı nedeniyle çalışanlar eylem yaptılar. Türkiye ILO'ya taraf bir ülke, bu çerçevede yeni tasarı aslında biz basın mensuplarının da birçok yıpranma paylarımız başta olmak üzere haklarını geri götürüyor; siz bu yasa tasarısına nasıl bakıyorsunuz?
CEVAP : Şimdiden bir şey söyleyemem. Gelsin o zaman incelerim, Anayasa'ya herhangi bir şekilde aykırılığı var mı, yok mu, ona bakarım. Biliyorsun ben yerindelik değerlendirmesi yapmıyorum, Anayasaya olan uygunluk değerlendirmesini yapıyorum. Ama yasa tartışmalı tabii ki olur. Her yasa oy birliğiyle çıkmıyor, çıkar mı, çıkmaz mı, Hükûmet ne yapacak, Meclisin çoğunluğu ne yapacak; onu bilemiyorum.
SORU : Sayın Cumhurbaşkanım, yine ben sadece siyasetten soracağım. Çünkü dün aslında bu haber oldu, sanıyorum sizin de bilginiz olmuştur. Sayın Başbakanın Demokratik Toplum Partisi temsilcilerini sizin Çankaya Köşkünde ağırlamanıza ilişkin soruya verdiği yanıt da, "ben PKK'ya terör örgütü demeyen hiçbir grupla görüşmem, görüşülmesini de doğru bulmam" gibi. Bunun arkasından yorumlar yapıldı, gazetelerde de yer aldı; "Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir fikir ayrılığı var". Şunu da hatırlatarak sormak istiyorum: Başbakan Yardımcılığı döneminizde DTP ile eski tutuklu milletvekillerini siz Başbakan Vekili sıfatıyla kabul ederek görüşmüştünüz onlarla, Leyla Zana, Hatip Dicle ve diğerleriyle. Böyle bir görüş ayrılığı var mı Sayın Başbakanla?
CEVAP : Önce şunu söylemek isterim: Bu konuları gazetelerde gördüm, ele alınışı, Başbakanla Cumhurbaşkanı biraz ters düşse de birazcık bir konu çıksa gibi bir tavır gördüm, bunların memlekete faydası yok baştan, bunu söylemek isterim. Bunların Türkiye'ye hiç faydası yok. Bu tip arzular olmaması gerekir, biraz böyle bir şey gördüm.
İkincisi şu: Ben siyaset üstüyüm, bir kez daha söylüyorum. Bayağı siyasette bulundum, ama ben Cumhurbaşkanı olduktan sonra görevim gereği ben siyasetin üstündeyim şimdi. Ben Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü temsil eden bir insanım. İyi kötü, suçlu suçsuz, öyle böyle; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesi tabii ki temsil ederim ben. Siyasetin içinde olanların, tabii ki daha farklı davranma, daha farklı hareket etme hakları vardır. Dolayısıyla Sayın Başbakan öyle düşünebilir, kendi yönünden haklı olabilir, o ayrı bir şık. Dolayısıyla ben de eğer bir siyasetçi olsaydım, o zaman bir karşılaştırma yapılabilirdi.
SORU : Efendim, bir kez daha içeriye dönecek olursak, siz dünkü konuşmanızda İslâm'ın da kendisini yenilemesi gerektiğini belirttiniz, Tahran ve Malezya'daki konuşmalarınız aslında ilkti bu aşamada.
CEVAP : Ama kendisini yenileyebilmesi çok farklı bir şey.
SORU : Yanlış kullandım.
CEVAP : Ama ben anladım sizi.
SORU : Bu aşamada İslâmiyet'in çağın koşullarına uyum sağlaması için öncelikle iki önemli yeni kabul edilen şartını yeterli buluyor musunuz ve Türkiye'de de bu yönde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da çalışmaları devam ediyor, sizin için altı çizilecek atılacak yeni adımlar neler olmalı?
CEVAP : Önce, İslâm Konferansı Teşkilâtı dinî örgüt değil, siyasî bir örgüt. Dolayısıyla dinî konular ayrı yerlerde konuşulur. Burası siyasî bir kuruluş, üyeleri içinde gördüğünüz gibi rejimler, farklı farklı ülkeler, hepsi bir arada. O açıdan dinî konular bunlar, din adamlarının, bilim adamlarının, aydınların bütün bunların tartıştıkları meselelerdir, onlar ayrı platformlarda ele alınacak konular. Şimdi burada biz sadece siyasî reformlara çağrı yapıyoruz dikkat ederseniz. İyi yönetişim diyoruz, kadın-erkek eşitliği diyoruz, çocukların hakları diyoruz, hukukun üstünlüğü diyoruz, fakirlikle nasıl mücadele edilir, bunlar siyasî konular, Kıbrıs, Filistin meseleleri, Keşmir meseleleri, Darfur meseleleri; bütün bunlar buralarda konuşuluyor. Dinî konular onlar ayrı platformlarda ayrı kişilerin mevzusu.
SORU : Efendim, İslamofobia Raporu da yayınlandı.
CEVAP : Tabii o da siyasî bir konudur. Aslında ayrımcılıktır biliyorsunuz. Ayrımcılıkla ilgili bir mevzudur o da. Maalesef bu konuda İslamofobia dediğimiz konu, son yıllarda Avrupa'da Batı dünyasında çok büyük bir tehlike arz etmeye başladı. Bunu kışkırtanlar var, ama buna karşı birçok ülkenin yöneticisi de çok dikkatli, bunun tehlikesini görüyorlar, bunlara fırsat vermemek için onlar da uğraşıyorlar; ama bir ülkede aşırı bir unsur varsa, ondan dolayı o ülke tamamen dışlanamaz, onunla başa çıkmak için herkesin uğraşması gerekiyor.
SORU : Efendim, Sayın Ahmedinecad'ın her vesilede olduğu gibi burada da tekrarladığı İsrail karşıtlığı söylemleri konusunda İKO bünyesinde nasıl bir hava oluştu?
CEVAP : Herkes fikrini söylüyor, işte takip ediyorsunuz, konuşuyor. Tasvip eden etmeyen herkes kendi bilir. Yani her ülke kendi karar verir, ama İran önemli bir ülke. Önemli bir ülke olduğu için onun söylediklerine daha çok dikkat edelim.
SORU : Sayın Cumhurbaşkanım, Mehmet Akif Ersoy'un Kahire'deki eviyle ilgili sizin çalışmalarınız var, bununla ilgili?..
CEVAP : Alınacak o ev. O zaman Hüsnü Mübarek bana söz verdi. Orada bir imar meselesi varmış, talimat verdi o zaman.
SORU : Bir gelişme var mı?
CEVAP : Bir problem olmaması lazım. Çünkü bir talimat verdi, hukukî bir problem varmış, onu çözün diye. Bakanlarını çağırdı, benim yanımda talimat verdi. O seviyede bir talimat gelince, biliyorsunuz orada olmayacak işler bile olur yani. Bizde olmayabilir de.
SORU : Efendim, Senegal'e ilk kez geliyorsunuz. Nasıl buldunuz?
CEVAP : Senegal Afrika'nın önemli bir ülkesi. Bir nevi burası özellikle Batı Afrika'nın siyasî merkezi gibi. Cumhurbaşkanlarının da Afrika liderleri arasında büyük bir itibarı var. Türkiye'ye karşı büyük bir sempati var. Türkiye her şeyiyle burada. Dört tane okul var, gittiniz mi bilmiyorum okullara? TİKA burada, ofisi var. Burada en çok memnuniyetle gördüğüm bir şey, bütün Afrika ülkeleri hepsi TİKA'nın faaliyetlerinden bahsettiler. Çoğu da okullardan bahsettiler, okullarından bahsedenler de ya benim kızım, ya işte benim torunum Türk okulunda diye söyledi.
SORU : Devlet başkanı çocukları varmış.
CEVAP : Biraz önce Mali idi, değil mi?
SORU : Mali.
CEVAP : Benim kızım bu okula gidiyor dedi, bizde Türk okulu var dedi. Hem Fransızca, hem Türkçe, hem Almanca, hem kendi dillerini öğretiyorlarmış, yani sormadan kendisi anlattı.