Sayın Cumhurbaşkanımızın Trafik Kampanyası Tanıtım Etkinliği'nde yaptıkları konuşma aşağıda sunulmaktadır:
"Değerli Konuklar,
Değerli Basın Mensupları,
Önce hepinize hoş geldiniz diyorum. Size hazırlanan metnin dışında düşüncelerimi ifade edip -bu konuya niçin sahip çıktım, niçin bu konuyu himayeme aldım, onu kısaca izah edip- daha sonra da neler yapmamız gerektiğini anlatacağım.
Aslında niçin himayeme aldığım gayet açık. Bir senede 10 bine yakın insanı trafikte kaybediyorsak hepimizin farkına vardığımız ama umursamadığımız bu olay karşısında çok büyük bir bilinç içerisinden üste geçmemiz, Bunu öncelik yapmamız, bunu teşvik etmemiz, yapılan çalışmaları takdir etmemiz ve yapılan çalışmalara daha çok destek vermemiz gerekiyor.
Burada bakanlıkların, özel sektörün, basın mensuplarının, toplumun çok değerli temarüz etmiş kişilerinin, bir arada olduğu bir toplantıda herkesin enerjisini tekrar bu yöne sevk edebilmemiz ve herkesin dikkatini çekmemiz gerekiyor. 10 bin insan gerçekten büyük bir rakam. Ayrıca, maddî kayıpları da düşündüğümüzde bunun ne büyük bir zarar olduğu ortaya çıkıyor.
Bana verilen notları okuduğumda beni sarsan şey şu oldu: 42 Avrupa ülkesi içerisinde bir yılda trafikte ölenlerin yüzde 22'si Türkiye'ye aitmiş; bu büyük bir rakam, yani, inanılmaz bir rakam. Aslında hepimizin acısı var; hepimizin bildiği, yakından tanıdığı, evimizden, akrabamızdan kayıplarımız var. Ama, bu işin böyle devam etmemesi gerekir. Onun için olağanüstü tedbirler almak, olağanüstü hamle yapmak ve olağanüstü bir kampanya yürütmek zorundayız. Böyle bir kampanyaya herkesin canıgönülden ortak olması ve herkesin canıgönülden elinden gelen her şeyi yapması gerekir.
Önce, şüphesiz ki Ulaştırma Bakanlığı yolların altyapısını, kara nokta dediğimiz noktaları giderici çalışmaları yapmalı, çift yolların uzunluğunu daha da artırmalı. Tabiî bu yönde önemli gelişmeler var, takdirle izliyoruz.
İçişleri Bakanlığı'nın alacağı tedbirler, uygulamalar çok önemli. Yine ümit ediyorum ki, kısa süre içerisinde AB müktesebatı çerçevesinde trafikle ilgili kanun bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sevk edilir, hazırlığının yapıldığını az önce Sayın Bakan söyledi, bir an önce geçirilir. Bunlar mecburi tedbirler. Bu mecburi tedbirleri almamız gerekiyor. Kontroller, gerektiğinde ceza, uyarı, trafikten men etme gibi zorlayıcı tedbirler kanun çerçevesi içerisinde yapılacak işlerdir.
Bunlarla ilgili yine önemli işlerin yapıldığının farkındayım ve onun neticesinde yıllık ve aylık istatistiklere baktığımızda kazaların azaldığını da görüyorum; ama rakam o kadar büyük ki, gerçekten çok azaltılması gerekir. Onun için çok çok daha fazla işlerin yapılması gerekiyor.
Üçüncü nokta ise, altyapıyı güçlendirmek ve gönüllü olarak kendi hayatı ve kendi çıkarı için tedbirini almak ve bunu alışkanlık haline getirmek. İşte yaptığımız şey bununla ilgili bir bilinçlendirme kampanyası oluşturmaktır. Burada şirketlerimize, kamu kurumlarına, herkese çok iş düşüyor, ama en çok iş basın kuruluşlarına düşüyor; gazetelere, televizyonlara düşüyor. Özellikle seyredilen saatlerde uyarıların yapılması birinci derecede önem arz ediyor.
Ümit ediyorum ki, yine bu kampanya çerçevesi içerisinde bütün basın kuruluşlarımız da buna gönüllü olarak iştirak edeceklerdir. Kuralların uygulanması, biraz önce bahsedildiği gibi sadece şoförün veya önde oturanların değil, arkada seyahat edenlerin de kemerlerini takması önem arz etmektedir. Genellikle geçen arabalara baktığınızda kemeri sadece önde oturanlar takıyor. Hâlbuki bir trafik kazasında arkada oturanlar bazen çok daha tehlikede oluyor.
Bütün bu bildiğimiz şeyleri tekrarlamak ama bildiğimiz şeyleri tekrarlarken de alışkanlık haline getirtebilmemiz gerekir.
Ben kendi ailemle de yaşadım bunu. Bazılarınız basından takip etmişsinizdir. Büyük oğlum üç sene önce bir trafik kazası geçirdi. Gece üniversiteden dönerken, İçişleri Bakanlığı'nın önünde, çift yolda, normal yolunda, birden ters yoldan karşısına bir araba çıktı, arkasında polisler arabayı takip ediyor, onun arkasından televizyon, basın mensupları; maalesef bir hırsızı takip ederken, o da ters yola girip kendisini kurtarmak amacıyla son sürat giderken burun buruna çarpışma oldu. Allah'ın bir hediyesidir, oğlum kurtuldu ama kemerini taktığı için. Doktorlar, polisler kemeri kurtardı dediler. O kazada ölüm oldu, ama kemeri olmayanlar hayatını kaybetti. Dolayısıyla herkesi -bildiği şeyi bir kez daha kurtarma adına- ya mecburen veya gönüllü olarak bu kuralları uygulamaya mecbur etmemiz gerekiyor. Ümit ediyorum ki, bu kampanya bir netice verir. Netice verirse, bu projenin hedefi üç yıl içerisinde en az 10 bin hayatı kurtarmaktır; yani, en az üçte bire indirmek. Ümit ediyorum ki, bu daha da ileri dereceye gider, daha da başarılı olur, hep gelişmiş ülkelerdeki seviyeleri yakalayabiliriz. Aslında bir hayatı kurtarsak bile çok önemli. Düşünün ki, o bir hayat, ailelerimizle, yakınlarımızla ilgili olsa, asıl kıyamet o zaman kopuyor. Onun için ben özellikle herkese buradan güçlü bir çağrıda bulunmak istiyorum; böyle bir kampanyaya herkesin elinden gelen bütün katkıyı vermesi; bir gün belki kendilerini veya en yakınlarını kurtaracaktır. Onun için hepiniz buraya teşrif ettiniz, geldiniz, hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Bu ilginin bundan sonra da artarak devam etmesi en büyük arzumdur, ümit ediyorum ki bunu başaracağız ve Türkiye'de de artık bu acıları daha az duymaya ve hissetmeye başlayacağız.
Ben tekrar bu kampanyaya destek veren herkese bir kez daha teşekkür ediyor, sizlere teşrif ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu kampanyayı üstlenen bütün kuruluşları tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum."