Sayın Cumhurbaşkanımız'ın TESK'i ziyaretlerinde yaptıkları konuşma aşağıda sunulmaktadır:
"Esnaf ve Sanatkârlarımızın Kıymetli Temsilcileri,
Saygıdeğer Konuklar,
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu'nca düzenlenen yemekte sizlerle biraraya gelmekten büyük memnuniyet duyuyorum.
Sizlere sevgilerimi, muhabbetlerimi ve en iyi dileklerimi sunuyorum.
Cumhurbaşkanlığı görevine başladığımdan bu yana toplumun tüm kesimleriyle biraraya gelerek, fikir alışverişinde bulunuyorum.
Bu bağlamda, üretimin gücünü teşkil eden kesimlerin etkinliklerine de programım elverdiği ölçüde katılmaya özen gösteriyorum.
Bu çerçevede, geçenlerde iki büyük işçi konfederasyonumuzun genel kurullarına katıldım, onlara orada hitap ettim. Bugün de Türkiye'nin temel direği, Türkiye'nin çimentosu; sadece ekonominin değil sosyal yapının da çimentosu olan esnaf ve sanatkârlarımızın en üst kuruluşu ve temsilcisi olan sizlerle beraberiz. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Çünkü sayılarınız 2 milyon kişi olsa da ailelerinizle birlikte 10 milyona yakın. Türkiye nüfusunu bir arada tutan, temsil eden kişilersiniz. Onların illerdeki başkanları, temsilcileri ve en üst teşkilatısınız. O bakımdan, sizlere gerçekten çok önem veriyorum ve sizlerle beraber olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.
Aslında Cumhurbaşkanı olduktan sonra birçok vesilelerle sizlerle beraber olduk. Değerli Başkanınız Bendevi Beyle birçok seyahatlerimiz oldu ve beni hep davet etti. Bugün, biraz sonra geçeceğimiz yemeğe ve sizlerle beraber olmaya hep davet etti. Ben de çok önceleri bu sözü verdim. Bugün de bunu gerçekleştiriyor olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Değerli Başkanlar, Değerli Konuklar,
Gelişme yolunda büyük başarılar elde eden Türkiye, bugün sizlerin, yani esnaflarımızın ve sanatkârlarımızın da katkılarıyla Atatürk'ün gösterdiği istikamete, yani muasır ülkeler seviyesine ulaşmak yolunda en ileri seviyeye gelmiştir. 5 sene önceyle, 10 sene önceyle, 20 sene önceyle mukayese ettiğinizde bugün Türkiye'nin geldiği seviyeyi hepimizin takdir etmesi gerekiyor. Bu hiçbir zaman eksikliklerimizin olmadığı veya her şeyimizin dört dörtlük olduğu anlamına kesinlikle gelmez. Şüphesiz ki daha yürüyeceğimiz çok yol vardır, şüphesiz ki yapmamız gereken daha çok şey vardır. Ama geçmiş yıllarla mukayese ettiğimizde bugün Türkiye'nin geldiği durumu da muhakkak ki takdir etmemiz gerekir. Bunda en büyük katkıları olan kesimlerden birisi de şüphesiz ki sizsiniz. Eğer, bugün Türkiye dünyanın 17., Avrupa'nın 6. büyük ekonomisi olmuş, modernleşme yolunda çok önemli mesafeler kat etmişse, buna en büyük katkısı olanlar şüphesiz ki sizsiniz. Bunu görmemiz ve bunu takdir etmemiz gerekiyor. Üstelik dünyada birçok sorunların yaşandığı bir dönemde, ham madde fiyatlarının alıp başını gittiği; gıda fiyatlarının, buğdayın, pirincin fiyatının alıp başını gittiği; petrolün fiyatının inanılmaz noktalara geldiği bir dönemde Türkiye'nin hâlâ ekonomik büyümeyi gerçekleştiriyor olması, hâlâ ihracatını artırıyor olması, üretimini geliştiriyor olması takdir edilmesi gereken konulardır.
Türkiye, bir taraftan bu başarılarını yaparken, aynı zamanda sorunlarını demokrasi içerisinde aşabilme olgunluğunu da gösteren bir ülkedir. Geçen yıllar içerisinde hep böyle olmuştur; demokrasi çok daha güçlenmiş, çok daha olgunlaşmıştır. Yine eski yıllarla mukayese ettiğimizde birçok yasaklar bugün günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir, hiçbirimiz de bundan rahatsız olmuyoruz, tam tersine Türkiye daha da güçlü hale gelmiştir. Bu konuda da şüphesiz ki daha yapacak çok şeylerimiz vardır. Ama unutmayalım ki, Türkiye belli bir noktaya geldiği için Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamıştır; yani demokrasi yeterince olgunlaştığı için. Ancak bu, hâlâ yapacaklarımız olduğunu unutmamamız anlamına gelmelidir.
Ülkemiz sorunlarını çözerek dünya şartlarının getirdiği imkân ve fırsatlardan yararlanarak ilerlemesini muhakkak ki sürdürecektir. Esnaf ve sanatkârlarımız, istihdama katkları, üretim gücü ve yarattığı katma değer bakımından toplumun ve ekonominin önemli bir kesimini oluşturmaktadır 10 milyon kişi. Sadece sizin ödediğiniz BAĞ-KUR primlerini bile toplarsak, ki 6 milyar yıllık ortalama tutuyor, bunlar bile büyük katma değeri ifade etmektedir.
Ülke kalkınması açısından büyük önem taşıyan esnaf ve sanatkârlarımız sosyal yapının güçlendirilmesinde de büyük rol oynamaktadır. Türkiye'nin dinamik gücü olarak gördüğümüz esnaf ve sanatkârlarımız faaliyetleriyle Türk ekonomisine canlılık kazandırmaktadır. Sizler aslında mülkiyetin, sahipliğin ne olduğunu göstermektesiniz. En küçük iş birimleri sizindir. Bazen yanınızda üç kişi çalıştırıyorsunuz, ama kendi işinizi yapıyorsunuz. Kimseye yük olmuyorsunuz. En zor şartlar altında bile o üç kişiyi tutuyorsunuz. Bazen gizli işsiz olarak yanınızda çalışıyor ama o sosyal anlayıştan, dayanışma anlayışından dolayı kazanmasanız bile onları istihdam etmeye devam ediyorsunuz. Onun için Türkiye'nin gerçekten sosyal dokusunu siz oluşturuyorsunuz. Mülkiyet anlayışı, sahiplik duygusu sizinle başlıyor ve aslında büyük müteşebbisler, büyük sanayiciler, büyük ticaret erbabı esnaflıkla ilk defa iş hayatına adım atıyorlar. Önce küçük esnaf oluyorlar, sonra orta ölçekli oluyorlar, sonra bulundukları şehirlere bazen sığmıyorlar, daha büyük şehirlere gidiyorlar, oradan uluslararası camiaya çıkıyorlar. Bugün Türkiye'de övündüğümüz büyük şirketlerimize, övündüğümüz büyük müteşebbislere bakarsanız hepsinin başlangıcı aslında esnaf ve sanatkârlıktan başlamıştır. O bakımdan da esnaf ve sanatkârlar çok önemli bir işlev yapmaktadır.
Emek olmadan, üretim olmadan bir ekonominin istikrar içinde büyümesi zaten mümkün değildir. Bu nedenle esnaf ve sanatkârlarımızın ekonomiye yaptığı katkılar takdirle karşılanacak seviyededir. Ülkemizin temel direği olan esnaf ve sanatkârlarımızı Türkiye'deki değişimi en iyi temsil eden kesimlerden birisi olarak görüyorum.
Devletimiz büyük bir ekonomik potansiyele sahip olan esnaf ve sanatkârlarımızı desteklemeye muhakkak ki devam edecektir, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Köklü Ahilik geleneğinin temsilcisi olan esnaf ve sanatkârlarımıza hak ettikleri değerin verilmesi devletin öncelikleri arasındadır. Onun için Sayın Başkan biraz önce bunu tekrar hatırlattı, bundan hiçbirinizin şüphesi olmasın. Devlet de demin söylediğim gibi sizin Türkiye'nin sosyal dokusunun çimentosu olduğunuzun farkındadır.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu'nun da bu bağlamda önemli projeler yürüttüğünü yakından biliyorum. Esnaf ve sanatkârlarımızın haklarının savunulması ve sorunlarının çözümü amacıyla yoğun bir faaliyet içinde olmanız tabiî ki sevindiricidir ve görevinizi en iyi şekilde yapıyorsunuz. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu ve diğer kuruluşlarımızın çalışmaları, uygarlık yarışında ülkemize güç vermektedir. Bu çalışmalar aynı zamanda demokrasimizin sağlıklı şekilde işlemesine de katkı sağlamaktadır.
Eğer ülkenin nüfusunun 10 milyonunu temsil eden kurumları çok aktif bir şekilde çalışıyor, çok aktif bir şekilde görüşlerini beyan ediyorlarsa, kendi temsil ettikleri kesimin hak ve hukukunu savunmak için gayret içindelerse, bu şüphesiz ki demokrasinin de önemli işlevlerinden birisinin yerine getirildiğini göstermektedir.
Esnaf ve sanatkârlarımızın bu seçkin örgütünün ülkemize hizmetlerini, gelişme sürecine katkılarını, duyarlı ve sorumlu yaklaşımlarını devam ettireceğine inancım tamdır.
Değerli Başkanlar,
Çağımızda bilgi ve teknoloji temelinde yaşanan değişimler rekabet olgusunu günümüzün anahtar kavramı haline getirmiştir. Her yerde rekabet vardır, sadece iş hayatında değil. Bilimde, teknolojide, sanatta, sporda, her yerde bir rekabet vardır. Bunu muhakkak zihnimizde iyice tutmamız gerekiyor. Küreselleşen dünyada hiçbir ekonomik aktörün gelişmelere kayıtsız kalması mümkün değildir. Çünkü artık sınırlarımızı koruyamıyoruz. Sadece biz değil, hiç kimse koruyamıyor. Dünya Ticaret Örgütü diye bir şey var, üye olmayanlar bile buraya üye olmak için yarışıyorlar. Dolayısıyla sınırların artık idarî sınır olmaktan başka bir işe yaramadığını görmeye başlamamız gerekiyor. Yani, ekonomik anlamda herkes yaptığını birbirine satabilir hale geliyor, böyle bir dünyada yaşıyoruz. Bu bağlamda, değişen şartlara zamanında uyum gösterilmesi ülkeler için olduğu kadar, esnaf ve sanatkârlarımız için de büyük önem taşımaktadır.
Türkiye'nin refah toplumuna dönüşebilmesi için işletmelerin rekabet güçlerinin artırılması zorunludur. Modernleşen dünyadaki değişimlerden en fazla etkilenen kesimlerin başında da esnaf ve sanatkârlar gelmektedir. Yani, demin söylediğim olgu ortaya çıkıp gümrükler anlamsız hale geldiğinde, herkes istediğini birbirine satmaya başladığında, küreselleşme olduğunda herkes etkileniyor ama en çok etkilenen de esnaf ve sanatkârlar oluyor. Dünyanın her tarafında böyle olmuş, Türkiye'de de böyle oluyor. Onun için bunun acısını ve sıkıntısını en çok hisseden kesim sizlersiniz. Bazı eski meslekler ister istemez ortadan kalkıyor, bazı eski alışkanlıklar ister istemez değişiyor. Dolayısıyla bu değişimi görüp bu değişimin önüne geçmekle buna ayak uydurmak ve buna göre kendi değişimini yapmak esnaf ve sanatkârların en önde gelen işlerden birisidir. Ve bu konuda biliyorum ki hepiniz çok kafa yoruyorsunuz; çünkü, bunun en çok farkında olan da sizlersiniz. Ama bununla birlikte küçük işletmelerin dünyadaki değişime ayak uydurma konusunda daha esnek ve uyumlu yapıda oldukları da bir gerçektir. Bir taraftan bu dezavantaj varken, diğer taraftan da eğer tedbirler alınır, sizler hükûmet, devlet, bütün kurumlar tarafından desteklenirseniz, sizlere yol gösterilirse, ona göre finansman imkânları, ona göre yeni projeler, hep beraber elbirliği içinde yapılırsa, o zaman bu küçük birimler daha esnek olduğu için avantaja da dönüşebilir.
21. yüzyılın şartlarının farkında olan esnaf ve sanatkârlarımızın küresel rekabet ortamına uyum sağlama başarısını muhakkak ki gerçekleştireceklerine inanıyorum. Esnaf ve sanatkârlarımızın yetişmiş insan gücüne, eğitime, yeni teknolojilerin kullanılmasına ağırlık veren çalışmaları rekabet gücümüzü de artıracaktır.
Esnaf ve sanatkârlarımız ekonomik sorunlardan yoğun bir şekilde etkilenmelerine rağmen yine de ayakta kalmayı başarabilmişlerdir, ama büyük fedakârlıklar yaparak başarabilmişlerdir. Demin söylediğim gibi, belki fabrikalarda çalışan insanları patronlar birebir tanımadığı için çalışanların yarısına yol verirken, belki çok fazla etkilenmemiştir, yapacak başka bir şeyi yoktur. Ama yanında üç kişi çalıştıran, beş kişi, on kişi çalıştıran bir esnaf, yanında çalıştırdığı insanı ailesinin bir parçası, bir evladı olarak görmektedir. Ne kadar zorluk çekerse çeksin, bizim kazancımız azaldı, dolayısıyla artık üç kişi yarın gelmeyecek, beş kişi yarın gelmeyecek diyememektedir. Hele Türk insanının o duygusal yapısı, birbirimize olan sevgimiz, Ahilik geleneği buna hiç el vermemekte, onun için gerçekten sıkıntılı dönemlerde en çok yükü siz çekmektesiniz.
Küreselleşen dünyada büyük üretim güçlerinin faaliyetleri esnaf ve sanatkârlar için şüphesiz rekabeti de zorlamaktadır. Bu da karşılaştığımız ayrı bir gerçektir. Bu sorun sizler tarafından da çeşitli platformlarda hep dile getirilmektedir. Haksız rekabetin önüne geçilmesi konusunda yasal çalışmalar bildiğiniz gibi devam etmektedir. Bu çalışmalar neticesinde esnaf ve sanatkârlarımızın beklentilerini karşılayan ortak bir çözüme ulaşılacağını ümit ediyorum. Bu konuda sizler, Genel Merkeziniz, hepiniz, bütün başkanlar yoğun bir faaliyet içerisinde, bunu biliyorum. Bu çalışmalarınızı ben de destekliyorum, ortak bir çözüme ulaşılacağına inanıyorum. Çünkü, eğer burada ortak bir çözüm söz konusu olmazsa çok büyük bir kesim etkilenecektir. Onun için bana aktardığınız diğer taleplerinizi ve bunun da yakından takipçisi olacağım, bunu bilmenizi özellikle isterim.
Değerli başkanlar, Türkiye'nin en güçlü olması gereken bir dönemden geçiyoruz şimdi. Dünyadaki ekonomik problemler, demin söylediğim gibi fiyat artışları, bütün bunları dikkate aldığımızda gerçekten çok büyük bir sıkıntılı dönemden geçiyoruz. Hatırlarsanız bundan 5-6 sene önce Türkiye'nin birçok küçük bankası iflas etmişti. Şimdi dünyanın büyük bankaları iflas ediyor. Bütün bunlar artık küreselleşen dünyada herkesi etkiler noktaya geldi. Dolayısıyla, sadece Türkiye ile ilgili değil, bütün dünyayla ilgili çok ciddî ekonomik dalgalanmaların olduğu bir dönemden geçiyoruz. Yine terörle ilgili çok hassas bir dönem içerisindeyiz. Terörle mücadelede Türkiye'nin ne büyük fedakârlıklar yaptığını, hepimizin ne büyük fedakârlıklar yaptığını hep beraber yaşıyoruz. Bütün bunlar olurken Türkiye'nin en güçlü olması gerektiğine inanıyorum. Türkiye'nin sorunlarını, Türkiye'nin problemlerini demokrasi içerisinde tartışarak hukukun üstünlüğü çerçevesi içerisinde aşması gerektiğine inanıyorum. Bütün bunlardan Türkiye'nin en güçlü olarak çıkması gerektiğine inanıyorum. Ve şunu sizinle paylaşmak istiyorum: Kendimize, gücümüze; yani Türkiye'nin gücüne, milletimize, ülkemize ve demokrasimize inancımızı koruyarak daha güzel günlere hep birlikte ulaşacağımıza inanıyorum. Bazen kendi kendimize çok haksızlık yaparız, kendi gücümüzü çok küçük görürüz. Bazen kendimizin büyüklüklerini, Türkiye'nin avantajlarını çok küçük görürüz. Türkiye, küçük ölçekte bakılacak bir ülke değildir, Türkiye daima büyük ölçekte bakılması gereken bir ülkedir. Türkiye'de olup biten her şey sadece Türkiye'yi değil, bütün çevresini, dünyayı etkilemektedir. Türkiye gerçekten çok büyük bir ülkedir. O bakımdan kendimize de hiçbir zaman haksızlık etmememiz gerekiyor ve onun için gücümüze, milletimize, ülkemize, demokrasimize inanarak bütün zorluklardan çıkacağımıza ve Türkiye'nin geleceğinin çok daha güçlü olacağına, sizlerin bu konuda üzerinize düşeni yaptığınıza ve bundan sonra da yapmaya devam edeceğinize inanıyorum.
Bu anlayışla çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Aslında sizin üyeleriniz sayılı değil, sizin üyeleriniz gerçekten sayısız. Sadece kayıtlı üyeleriniz değil, kayıtlı olmayan üyeleriniz de var, yani en küçük sokaktaki bir arabanın üzerinde bir iş yapan insan da aslında sizin dolaylı olarak üyeniz; çünkü size aidat ödemese de, üye olmasa da, sizin yaptığınız işleri yapıyorlar. Onları da kattığımızda çok geniş bir nüfusu temsil ediyorsunuz. Gittiğiniz yerlerde herkese sevgilerimi, muhabbetlerimi iletmenizi özellikle rica ediyorum ve hepinize başarılar diliyorum. Sağolun.