Sayın Cumhurbaşkanımızın Türk-Japon İş Forumu'nda yaptıkları konuşma aşağıda sunulmaktadır:
"Türk ve Japon İş Çevrelerinin Değerli Temsilcileri, Değerli Türk ve Japon İzleyiciler, Değerli Basın Mensupları, Hanımefendiler, Beyefendiler;
Öncelikle bugün burada sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim.
Ziyaretim, Türkiye'den Japonya'ya Cumhurbaşkanlığı seviyesinde yapılan ilk ziyaret olması sebebiyle, inanıyorum ki ayrı bir önem arz etmektedir. Bu vesileyle birçok ikili görüşmeler yapıyorum ve bunun yanında sizlerle olduğu gibi, birçok kişinin katıldığı toplantılar da yapıyorum.
Aslında Türkiye ile Japonya arasındaki dostluk çok eskidir, tarihîdir. İlişkilerimizin tarihi 120 yıl öncesine uzanır. Bundan 120 yıl kadar önce, ilk defa 1887 yılında Japon Prensi Komatsu Osmanlı İmparatorluğunu ziyaret etmek ve Sultan Abdülhamit'e dostluk dileklerini iletmek için İstanbul'a geldi ve ilk defa bir Japonya nişanını Sultan Abdülhamit'e verdi, ki o zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu hiçbir ülkeden böyle bir nişan kabul etmiyordu, ilk defa Japonya'dan bu nişanı kabul etti.
Daha sonra bu dostluk eline karşılık vermek için Sultan Abdülhamit, 1889 yılında Ertuğrul Fırkateyni'yle 650 Türk subay ve askerini Tokyo'ya gönderdi. Maalesef Ertuğrul Fırkateyni buradaki ziyaretini bitirdikten sonra, dönüş yolunda büyük bir faciayla karşılaştı, fırtınaya yakalandı ve 650 kişilik mürettebatın 581'i hayatını kaybetti. Daha sonra hayatta kalan 69 kişi Japon İmparatoru'nun tahsis ettiği gemiyle İstanbul'a gönderildi ve dostluk böyle bir acının üstüne pekişerek gelişti. O günden bu yana Türkiye ile Japonya arasında herhangi bir siyasî problem söz konusu değildir, herhangi bir farklı bakış açısı ortaya çıkmamıştır, daima dostluk, dayanışma söz konusu olmuştur ve inanıyorum ki her iki ülkenin halkı birbirine karşı büyük bir sempati duymaktadır.
Türkiye de, Japonya gibi kendi geleneklerini, kendi değerlerini muhafaza ederek modernleşen bir ülkedir. Şüphesiz ki Japonya'nın kalkınması, modernleşmesi bütün dünyada örnek alınan bir hareket olmuştur ve Japonya gerçekten çok büyük takdir toplamıştır.
Değerli Katılımcılar,
Bunları söyledikten sonra, şuna gelmek istiyorum; Türkiye ve Japonya arasında büyük potansiyel olmasına rağmen, ne yazık ki bu potansiyel tam harekete geçirilememiştir. Belki Türk ekonomisinin ne durumda olduğu, Türkiye'nin neler sunduğu tam bilinememektedir ve bu konuda belki yeterli çalışma yapılmamıştır. Onun için birkaç cümleyle size Türk ekonomisinin içinde bulunduğu durumu izah etmek, anlatmak istiyorum.
Türkiye 660 milyar dolarlık gayrî safi millî hasılasıyla dünyanın 17'nci büyük ekonomisidir. Ama, IMF rakamlarına göre, satın alma gücü paritesine göre hesaplarsanız, 1 trilyon dolara yaklaşan bir ekonomik büyüklüğü vardır Türkiye'nin ve dünyanın 15'inci büyük ekonomisidir.
Türkiye, 2005 yılından bu yana da Avrupa Birliği'yle tam üyelik müzakereleri yapmaktadır. Avrupa Birliği ile yaptığımız müzakerelerde zaman zaman bazı olumsuzluklar dışarı yansıyabilir, ama burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu: Büyük ülkelerin Avrupa Birliği'yle müzakereleri hep bu tip problemlerle karşılaşmıştır, kolay olmamıştır. İngiltere'yi İspanya'yı hatırlarsanız, onlarınki çok da uzun sürmüştü. O açıdan, olumsuzluklar zaman zaman dışarı yansısa da, tam üyelik müzakereleri gayet rayında ve güçlü bir şekilde devam etmektedir. Ayrıca, size hatırlatmak isterim ki, Türkiye 1996 yılından bu yana Avrupa ile Gümrük Birliği içerisindedir. Yani, İngiltere'yle, Fransa'yla, Almanya'yla, İtalya'yla Türkiye arasında gümrük duvarı yoktur ve sanayi malları serbestçe rekabet edebilmektedir. Bu da başlı başına Türkiye'nin ekonomik potansiyelini ve gücünü gösterir diye inanıyorum.
Burada şu konulara da dikkatinizi çekmek istiyorum; Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerini yapan bir ülkenin, demokratik hayatında, ekonomik hayatında ve diğer konularda -insan hakları, hukuk gibi- belli bir standarda ulaşmış olması gerekir. Türkiye bu standartlara ulaştığı için müzakerelere başlamıştır ve son beş sene içerisinde Türkiye'de çok köklü reformlar yapılmıştır, hem demokratik hayatta, hem ekonomik hayatta. Bu reformlar, Türkiye'yi tamamen değiştirmiştir. Bunları size şunun için söylüyorum: Belki 10-15 sene önce Türkiye ile bazı iş tecrübeleriniz olmuş olabilir, o günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye çok farklıdır. O günkü Türkiye'de enflasyon diye bir şey vardı. Enflasyon maliyet hesapları vardı. Makro ekonomik göstergeler tamamen farklıydı. Hukuk yapımız farklıydı. Çünkü Türk şirketleriyle yabancı şirketlere farklı farklı muamele ederdik. Yabancı şirketle Türk şirketi eşit değildi. Ama bugün yaptığımız reformların neticesinde Türk parası istikrara kavuşmuş, enflasyon düşmüş ve son altı senede ekonomik büyüme ortalama yüzde 7 olmuş ve Türk ekonomisi Maastricht kriterlerini yakalamıştır. Eminim bunlar size çok şey ifade edecektir. Ama bunların esas özeti de şudur; Türkiye en gelişmiş, en kalkınmış ekonominin riski neyse onu gösteriyor. Yani riskler minimize olmuş vaziyette ama, teklif ettiği fırsatlar, büyümeyi dikkate aldığınızda adeta gelişmekte olan ülkelerin fırsatlarını vadediyor. O açıdan bugünkü Türkiye, Japon firmaları için, yatırımcıları için çok çok cazip. Türkiye'nin yeniden keşfedilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü sizler dünyanın en çok tasarruf eden insanları, milletisiniz. Tasarruflarınızın önemli bir kısmını da ülkenizin dışında değerlendiriyorsunuz. Bu anlamda Türkiye'ye yapacağınız yatırımlar, Türk şirketleriyle kuracağınız ortaklıklar hem sizin hem bizim çıkarımıza olacaktır. Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konumu da düşündüğünüzde Türkiye; Avrupa, Afrika, bütün Ortadoğu, Rusya ve Orta Asya'nın ortasında gerçekten köprü bir ülkedir. Bu anlamda Türkiye bütün bu dünyaya ulaşılabilecek en iyi lojistik merkezdir. Türkiye'nin çevresiyle olan tarihî ve kültürel ilişkileri de ayrıca ülkemize büyük avantajlar vermektedir. Bu konuda biliyorum gerek Odalar ve Borsalar Birliği, gerek KEIDANREN, JETRO, yine Türkiye'de DEİK, İGEME gibi kuruluşlar işbirliği potansiyelini harekete geçirmek için çok güzel çalışmalar yapıyorlar. Bu gezinin yeni bir fırsat yaratacağına inanıyorum. Çünkü Türkiye'nin çok sayıda değerli işadamı da burada, sizler de buradasınız. Birbirimizi keşfetme açısından iyi bir fırsat olduğuna inanıyorum. Başka bir potansiyel de Türkiye ve Japonya'nın dışında üçüncü ülkelerde yapabileceğimiz işbirliğidir. Türk inşaat firmaları, müteahhitlik firmaları dünyanın üçüncü büyük müteahhitlik firmalarıdır. Biraz önce söylediğim bölgede nereye giderseniz, Türk şirketlerinin gerçekleştirdiği büyük projeleri görürsünüz. Eminim ki, bu konuda Japon firmalarıyla Türk firmaları bazen büyük rekabet içerisinde oluyorlar. O zaman yapabilecekleri başka şey de var, beraber de olabilirler, ortaklık da kurabilirler. Ortak olarak da büyük projeleri gerçekleştirebilirler. Bunun çok iyi örnekleri de var. Mesela Dubai'deki metronun yapımı gibi birçok projeleri buna örnek gösterebilirim. Tabiî Türkiye'de yaptığımız güzel işler de var. İstanbul Boğaz Köprüsü, şimdi inşaatı devam eden Marmaray projeleri. Bunlar da çok büyük projeler, beraber gerçekleştiriyoruz.
Değerli Konuklar,
Aramızdaki ticaret maalesef çok fazla değil, ama ticareti artırmanın yolu da biraz ulaşımı kolaylaştırmaktan geçiyor. Bu konuda THY'nin, Tokyo'yo ve bazı şehirlere daha çok uçmak için talepleri var. Ümit ediyorum ki, bunlar da karşılanır. THY dünyanın en hızlı büyüyen havayollarından birisi olmuştur. İstanbul dünyanın her tarafına ulaşmada ayrı bir merkez hâline gelmiştir. Bu da büyük bir avantajdır.
Türkiye'de son yıllarda hükûmetin ilân ettiği bazı önemli sektörler var. Bunlardan biri enerji sektörüdür. Nükleer enerjiyle ilgili yeni kanunlar getirilmiştir, özelleştirme var hızıyla ve özellikle enerjide devam etmektedir. Bütün bu konularda müşterek çalışılabileceğine inanıyorum.
Tabiî turizm de ayrı bir konudur. Türkiye dünyada önemli turizm destinasyonlarından birisi hâline gelmiştir. Geçen sene 22 milyon turist Türkiye'yi ziyaret etmiştir, bu sene artışın çok fazla olacağına ve turist sayısının 25 milyonu geçeceğine inanıyoruz.
Türkiye doğal zenginliklerinin yanında tarihî ve kültürel zenginliği de olan bir ülkedir. Japonların bunu çok iyi bildiğine inanıyorum. Çünkü 2003 yılında Japonya'daki Türk yılı vesilesiyle birçok kültürel faaliyet burada organize edilmiştir. Bunlardan biri de Üç Medeniyetler Sergisi'ydi. 1 milyona yakın Japonun bu sergiyi gezdiğini biliyorum. Dolayısıyla, Türkiye bu anlamda da, gerek arkeolojik zenginliği, gerek kültürel zenginlikleri çok cazip olan bir ülkedir. Turizm alanındaki faaliyetlerin yeterli olduğuna inanmıyorum. Her ne kadar son yıllarda bu faaliyetler giderek çoğaldıysa da, bu konuda da büyük bir potansiyel olduğunu düşünüyorum. Tabiî ki turizm şirketlerinin, otelcilik şirketlerinin yapacağı çok şey vardır. Türkiye'deki oteller, Avrupa'nın en iyi otelleri seçilmektedir. Son dört-beş yıl içerisinde Avrupa'nın en iyi otelleri Türkiye'den seçilmiştir. Bütün bunlar Türkiye'deki fırsatın büyüklüğünü göstermektedir.
Nüfusumuz büyüktür -sizin kadar olmasa da- 70 milyondur, ama sizden bir farkımız şu: Nüfusumuz çok genç bir nüfustur. Bu da tabiî ilişkiler için önemli bir avantajdır, beraber yapılacak işler için büyük fırsattır.
Bütün bunları belki biliyorsunuz, ama bu vesileyle bir kez daha hafızalarınızı tazelemek istedim. Bu toplantının çok faydalı geçeceğine inanıyorum, konuşmacıların da muhakkak ki çok değişik konulara değineceğini, belki de söylediğim konuları daha çok açacağını tahmin ediyorum, hepinize başarılar diliyorum.
Bizler ülkelerimizin yöneticileri olarak sizin önünüzü açmak için varız. Herhangi bir problem olursa bütün devlet kurumları emrinizdedir, yeter ki sizler daha çok işler yapın, yeter ki sizler daha çok işbirliği yapın.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum."