Sayın Cumhurbaşkanımızın TÜBİTAK Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşma aşağıda sunulmaktadır:
"Değerli Konuklar,
Değerli Misafirler,
Cumhurbaşkanlığı dönemimde TÜBİTAK'ın Bilim, Hizmet, Teşvik Ödülleri ve TÜBİTAK Özel Ödülü Töreni'nin ikincisini burada, Çankaya Köşkü'nde yapıyor olmaktan büyük bir gurur duyuyorum, büyük bir mutluluk duyuyorum.
Hepinize bu vesileyle hoşgeldiniz diyorum ve bu organizasyondan dolayı TÜBİTAK'ın başta Sayın Başkanına ve bütün yöneticilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca yapılan çok güzel konuşmaları hep birlikte dinledik. Gerçekten büyük bir ümitle önümüze bakıyoruz. Bu faaliyetlerin arttığını da görüyorum, ayrıca diğer konularda da güzel çalışmalar yapılıyor. Hatırlayacaksınız bir süre önce yine bu salonda kültür sanat ödülleri vesilesiyle biraraya gelmiştik. Sanat adamları, kültür adamları, Türkiye'nin çok seçkin şahsiyetleri ile hep beraberdik. Bundan bir ay önce Kasım ayında da Ankara'da yine güzel bir toplantı olmuştu, Bilişim 08 toplantısı. Hem teoride bu işle uğraşanlar hem de piyasada bu işle uğraşan büyük şirketlerin başındaki kişiler, üç gün boyunca bütün bu konuları tartıştılar. O toplantı da himayemde yapılmıştı. Bütün bunlardan dolayı büyük bir memnuniyet duyuyorum, büyük bir gurur duyuyorum.
Bugün bilim ve teknoloji alanında Türkiye'deki en prestijli ödülü sahiplerine vereceğiz, değerli bilim adamlarına vereceğiz. Onların bir kısmı çıktılar, burada hep beraber tanıdık, bir kısmını da biraz sonra hep beraber tanıyacağız.. Cumhurbaşkanı olarak bilimi, teknolojiyi, kültürü, sanatı, bütün bu faaliyetleri teşvik etmeye devam edeceğim. Ayrıca bu dallarda hizmeti geçen herkesi de hepimizin hep beraber takdir etmesi gerekiyor. Unutmayalım ki atalarımızın söylediği çok güzel bir söz vardır, "Marifet iltifata tabiidir." diye. Hep beraber sahip çıkarsak, değerlerini hep beraber bilirsek, onlar muhakkak ki çok daha güzel şeyleri ortaya koyacaklardır.
Değerli Misafirler,
Bilim ve onun ayrılmaz bir parçası olan teknolojinin gelişimi başta insan gücü, finansman, fiziksel altyapı ve bilgiye dayanıyor. Ama muhakkak ki, bunların başında esas insan gücü geliyor. Eğer insan varsa, o zaman diğerlerinin hepsini toparlanabiliyor. Nüket Hanım konuşmasında Atatürk'ün o veciz sözüyle zaten bunu dile getirmiş oldu ama, hepimiz bu mantığa eminim ki varıyoruz. Yeter ki insan olsun, yeter ki bu işi bilen, kendisine bu işe hasretmiş kişiler olsun. Diğer imkanların hepsi muhakkak toparlanabiliyor. Bilim tarihi de hep bunu göstermiştir. Geçmişte nerede nitelikli insan var, onlar hep beraber çalışmışlar, onlar teşvik edilmişler ve yaptıklarını yeni nesillere aktarabilmişler, o devletler hep büyük devletler olmuş. Bugün belki büyük devlet olmanın tarifi farklı farklı yapılabilir ama, şu bir gerçek ki, bunu gerçekleştirenler gerçekten hep tarihe damga vurmuşlar, insanlığa hep hizmet etmişlerdir. Günümüzde de şöyle bir bakarsak, aslında böyle. ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya ve bunu takip eden diğer birkaç ülke, Hindistan, Kore ve Çin gibi ülkeler bu işe önem veren ülkeler olmuşlardır. Bizde muhakkak ki çok değerli bilimadamları ve çok önemli kurumlarımız oldu ama, bizdeki bir noksanlık, bu sistemin hep beraber düzgün bir şekilde, koordineli bir şekilde çalışmaması, maalesef bizim büyük hamleleri yapmamıza imkan vermedi. O bakımdan bu noksanlığı muhakkak gidermemiz lazım. Bu noksanlığın son yıllarda, son dört-beş yıl içinde gittiğini görmekten de büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu Sayın Başbakan'ın başkanlığında 2004 yılından beri düzenli bir şekilde toplanıyor. Biraz önce Sayın Bakan da söyledi, yarın herhalde toplantınız var. Önemli olan bütün kurumların hep beraber belli bir istikamette koordineli bir şekilde çalışabilmesi, bilim politikasının ortaya konması, bu çerçevede herkesin emeğini, gayretini sarfedebilmesi ve yönlendirebilmesi ve bir hedefin olmasıdır. Bu yönde tahmin ediyorum son dört-beş yıl içerisinde yapılanları gayet açıkça da görüyoruz. Bütçeden ayrılan fonlar, ilk defa bütçeden bilim araştırma geliştirmeye fon ayrılıyor. Bununla ilgili TBMM'nin çıkardığı yasalar, -ki bu yasalar bilim iklimini oluşturuyor- teşvikler, bütün bunlar çok takdir edilecek hususlardır. TÜBİTAK'a verilen görev ve onun da önderliğinde bu koordinasyonun sağlanmaya başlanmasının da tarihi olay olduğun kanaatindeyim. Çünkü şunu biliyoruz ki bilim ve teknolojiye yapılan yatırım gelecek sene neticesini vermiyor, o dört beş sene sonra ortaya çıkıyor. Bunun muhakkak olacağına inanıyorum. Ayrıca şuna da inanıyorum ki, Bilişim 08 toplantısında yaptığım konuşmada da dile getirdim, Türkiye'yi sadece teknolojiyi uygulayan, teknolojiyi transfer eden bir ülke olamaz. Türkiye muhakkak ve muhakkak teknolojiyi üreten, tasarlayan, bilimi geliştiren, bilime katkısı olan ülke olmak durumundadır. Türkiye'nin tarihini, bugünkü konumunu, siyasi ağırlığını düşündüğümüzde Türkiye'nin muhakkak ki bunlara ulaşması gerekir. Ve bunun görünür hale gelmesi gerekir.
İnanıyorum ki, bu son yıllarda oluşan bilinç ve daha koordineli çalışmalar bunun neticesini getirecektir. Üniversiteler, kamu-özel sektör araştırma geliştirme kurumlarının hepsinin belli bir istikamette devam etmesi gerekir.
Özellikle savunma projelerinin yine çok sistemli bir şekilde destekleniyor olması ve bunlarla ilgili özel tasarımların özellikle geliştiriliyor olması, -ki bunları da yakından takip ediyorum- bunlar çok umut verici gelişmelerdir, Türkiye adına.
Bilimsel çalışmalarda insanın esas olduğunu söyledik hep beraber. Türkiye içerisinde, ülkemizde çok değerli bilimadamları, insanları var. Sizler işte bunun örneklerisiniz. Çok değerli, çok güzel üniversitelerimiz var. Bunlara yenileri ekleniyor ve bu üniversiteler gerçekten sadece birbiriyle rekabet etmiyor, dışarıyla da rekabet edebilecek durumdalar. Bundan dolayı da yurt dışındaki değerli Türk bilim adamlarından Türkiye'ye yavaş yavaş dönüşün başladığını biliyoruz. Ama burada, hepiniz buradayken, bir hususun altını özellikle çizmek ve dikkat çekmek istiyorum. Türkiye dışında özellikle ABD'de, Avrupa'da binlerce, belki de onbinlerce doktoralı Türk bilimadamı var. Bunlar, dünyanın en iyi üniversitelerinde çok önemli kürsüleri bazen yönetiyorlar. Dünyanın en önemli, en büyük laboratuvarlarında çok değerli çalışmalar yapıyorlar. Bu insanlara ''Türkiye'ye gelin." demek biraz kolaycılık olur, açık söylüyorum.
Buradaki şartları tam geliştirmeden, onlara ertesi gün "Gelin Türkiye'ye" demenin zaten netice de getirmeyeceğini biliyoruz. Ama Türkiye o noktaya gelince, zaten hepsi Türkiye'ye gelecektir. Şimdi bu binlerce Türk bilimadamı, erkeğiyle, kadınıyla bunlar, bulundukları ülkelerde o büyük çalışmaları yapıp, büyük katkıları bu ülkelere verirken, bunun bir yolunu bulup, -onlar oradayken bile- onların bütün birikimlerini Türkiye'ye aktarabilmemiz lazım. Öyle bir network oluşturulmalı ki, onlar dünyanın en iyi laboratuvarlarında, en iyi üniversitelerinde öğretmeye, araştırmaya devam ederken, bir şekilde de Türkiye'yle irtibatlarının kurulması ve Türkiye'ye bir şekilde bu tecrübelerini aktarmalarının sağlanması gerekir. Bunun mümkün olduğu kanaatindeyim. ABD ve Avrupa'ya yaptığım ziyaretlerde daima zaman ayırırım ve Türk bilimadamlarının değerli temsilcilerinin, kendi aralarında çok güçlü olmasa da çeşitli kurumları, kuruluşları, birlikleri var, onlarla görüşürüm. Türkiye'ye geldiklerinde hep ziyaret ederler. Onların da içinde bir uktedir bu, "Orada çalışırken, Türkiye'ye nasıl katkımız olur?". Bunun düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.
Belki yarınki toplantınızda da buna bir yer verebilirsiniz. Ondan sonra TÜBİTAK olsun, üniversiteler olsun, bunun bir yolunu hep beraber bulmamız gerektiğine inanıyorum.
Ben tekrar bu çalışmaların Türkiye'de hızlanarak devam etmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Sayın Bakan'ın da söylediği gibi, çeşitli konularda tasarruf edebiliriz ama, tasarruf etmeyeceğimiz birkaç en önemli konudan biri de budur. Çünkü burada bir kesinti olursa, ondan sonra tekrar başlamak zor olur. Hiç kesintisiz bir şekilde, artan bir destekle, içerideki siz değerli bilim insanlarının her türlü imkanları temin edilmeli, desteklenmeli. Bunun katkılarını, getirilerini kat kat tabii hep beraber ülke olarak ileride kazanacağız. Bundan hiç birimizin şüphesi yoktur.
Ödül alan bilimadamlarını biraz sonra hep beraber göreceğiz, onlara belki sembolik bazı armağanlar vereceğiz. Onlar, Türk milleti ve Türk devleti olarak takdirimizin bir nişanesidir. Bu aslında sizin başarılarınızı tanıdığımızı ve arkanızda olduğumuzu göstermedir. Manevi değerleri vardır ama, onun ötesinde esas önemli olan bütün bu teşvik ve ilginin Türkiye'de sürekli olması, bunun genç nesillere, hatta çocuklara, Türkiye'nin bütün kademelerine yayılabilmesidir. Bunun artık başladığını görüyorum. Tekrar hepinizi tebrik ediyorum.
Teşekkür ediyorum."