Değerli Konuklar,
Sözlerime başlamadan önce hepinize sevgilerimi, saygılarımı, muhabbetlerimi sunmak istiyorum. Ve de biliyorum ki bugün hafta sonu ve hafta sonunun öğleden sonrası; saat dört. Bu saatte aslında sizlerin pek bu tip faaliyetlere vakit ayırmadığınızı da biliyorum. Ama bugün burada sizleri böyle büyük bir heyecanla görmekten, bu ilgiyi görmekten dolayı gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Bundan dolayı önce hepinize teşekkür ediyorum. Ayrıca bize bu fırsatı verdikleri için Türkiye ve Cidde Odalar Birliği Başkanlarına, Ticaret Odası Başkanlarına, hepsine de çok çok teşekkür ediyorum.
Şöyle baktığımda burada Suudlu çok değerli iş adamlarının yanında, değerli Türk iş adamlarının da beraber olduğunu görmekten ayrıca kıvanç duyuyorum. Ayrıca Suudlu iş adamlarından çok değerli dostlarımı, tanıdıklarımı yine görüyor olmak da bana ayrı bir haz ve heyecan veriyor. Hepsini tekrar sevgiyle selamlıyorum. Bildiğiniz gibi ilişkilerimiz çok olağanüstü derecede güçlü ve kuvvetli bir şekilde gelişmektedir. Ama şunu ifade etmek isterim ki; ilişkilerimizin bu kadar güçlü ve kuvvetli hale gelmesinin altındaki esas liderlik Sayın Kral Abdullah tarafından gerçekleştirilmiştir. Kendisinin 2006 yılında Türkiye'ye yaptığı ziyaret, tarihi bir ziyarettir. 40 sene sonra ilk defa böyle bir ziyaret gerçekleşmişti. Hemen ertesi yıl ben Cumhurbaşkanı seçilince beni tebrik etmek için ikinci bir ziyaret yaptı Türkiye'ye ki, bu da olağanüstüdür. İki sene içerisinde üst üste bir ülkeye gittiği de çok nadirdir. Dolayısıyla bütün bunlar Sayın Kral'ın Türkiye'ye verdiği destek, bizlere gösterdiği dostluk ve kardeşliğin çok açık ifadesidir. Bütün bundan dolayı kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Kendilerinin bana yaptığı davete icabet etmek ve bu ziyaretleri de iade etmek için Suudi Arabistan'a gelmiş vaziyetteyim. Dün ve evvelsi gün Riyad'da resmi görüşmelerimizi yaptık. Her seviyede; gerek Sayın Kral'la, gerek değerli bakanlarla hepsiyle yaptığımız görüşmeler, şu ortak kanaatimizi bir kez daha pekiştirdi ki, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın dostluğu, kardeşliği ve buna dayanan işbirliği çok önemlidir. İki ülke, İslam dünyası içerisinde çok önemli iki ülkedir. Bu iki ülkenin her alandaki yakın ilişkileri son derece önemlidir. Hem bölgemize, hem İslam dünyasına, hem de bütün dünyaya yine çok anlamlı bir işarettir. Bizler her şeyden önce bölgemizin güvenliğine, bölgemizin istikrarına ve bölgemizdeki barışın tesisine çok önem veriyoruz. Ve bu yönde de ortak görüşlerimiz var, ortak çabalarımız var. Her önemli olayda daima istişare ediyoruz karşılıklı, fikirlerimizi birbirimize aktarıyoruz. Bu şekilde bölgesel ve uluslararası toplantılarda da aynı yönde hareket ediyoruz ve aynı yönde fikirlerimizi paylaşıyoruz. Bunların çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü bir bölgede güvenlik, istikrar olmazsa o bölgede ekonomik kalkınma, ekonomik işbirliği ve dolayısıyla refah da söz konusu olmaz. Dünyanın neresine bakarsanız bakın; nerede istikrar hâkimdir, güven ortamı vardır; orada kaynaklar olmasa bile çok büyük ekonomik faaliyetler gerçekleştirilir ve o bölgenin halkı daima mutlu olur. Bizim bölgemiz elhamdülillah kaynaklar itibariyle de çok zengindir. Hem insan kaynakları, hem tabii kaynaklar. Onun için istikrar ve güvenlik her şeyin başında gelmektedir. Bu tesis edilince de aramızdaki işbirliği çok daha fazla gelişecektir. Aramızdaki ilişkiler çok daha ileri boyuta gidecek ve bunun faydalarından da tabii ki halklarımız, milletlerimiz faydalanacaklardır. Bu, aslında ziyaretimin en temel unsurudur. Ve buna hem ben, hem Sayın Kral, hem de bütün bölgede önemli sorumluluğu olan kişiler buna katılıyoruz ve bunu pekiştirmek istiyoruz.
Değerli dostlar, bunları söyledikten sonra şunu memnuniyetle ifade etmek isterim ki; bu anlayış çerçevesi içerisinde her alanda işbirliğimiz gelişmektedir. Sadece siyasi ve güvenlik alanlarında değil. Savunma sanayiinde, ticarette, sanayide, kültürel faaliyetlerde; hatta üniversiteler arasındaki işbirliğinde de yine ilişkilerimiz gayet güzel bir şekilde gelişmektedir. Bundan büyük bir memnuniyet ve mutluluk duyuyorum. Aramızda bu ilişkileri daha sağlamlaştırmak için hukuki altyapıları da gerçekleştiriyoruz. Burada size müjdelemek isterim ki; ticaretin ve yatırımların çok daha güvenli bir şekilde devam etmesi için üç temel anlaşmayı imzaladık ve bunlar benim bu ziyaretimden birkaç gün önce yürürlüğe girdi. Her iki taraf da bunların bütün prosedürlerini tamamladılar. Karşılıklı vergi muafiyetleri, yatırımların karşılıklı olarak teşviki, ulaştırma anlaşması iki ülke arasında imzalanmıştır ve bunların prosedürleri tamamlanmıştır ve bunlar yürürlüğe girmiştir. Bizler devlet adamları olarak size bir iklim oluşturmak istiyoruz. Ticaretin, yatırımların, her türlü ekonomik faaliyetin rahat bir şekilde yapılabileceği, güvenli bir şekilde yapılabileceği iklimi. Bu güzel iklimde her türlü güzel ağaçları yetiştirmek, meyveleri yetiştirmek artık siz değerli müteşebbislere ve iş adamlarına kalmaktadır. En üst seviyede biz siyasi iradelerimizi ortaya koyuyoruz; hem Türkiye'de, hem Suudi Arabistan'da. Bunun işaretlerini her kademede; bakanlar kademesinde, bürokrasi kademesinde ve özel sektörde de görüyorsunuzdur. Eğer siyasi irade olmazsa o zaman sizler de tereddüt edersiniz açıkçası. Arzu edersiniz ama, tereddüt edersiniz. Siyasi iradeler açıkça ortaya konur ve en üst seviyede siyasi iradeler sizi işbirliğine teşvik edince de bütün kapılar hem burada, hem de Türkiye'de açılır. Bugün böyle bir dönemi yaşıyoruz. Bundan büyük bir mutluluk duyuyorum. Çünkü tarihten gelen birliğimiz, beraberliğimiz, dostluğumuz, aynı dinin mensupları olmamız, aynı tarihi geçmişleri paylaşmamız bizim bugün en ileri derecede işbirliği yapmamızın da ayrı bir sebebidir. Ticaretimize baktığımızda, ticaret hacmimizin 5,5 milyar dolar civarında olduğunu görüyoruz. Bu yeterli değildir kesinlikle. Böyle güzel bir irade söz konusu olduğunda, bu ticaretin muhakkak daha çok artması gerekir. Bu ticareti artırmak için birçok mekanizmalar vardır. İslam Konferansı, İslam Kalkınma Bankası, İslam Ülkeleri Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği, bunlar ticareti artırmak için hep çalışmaktadır, çok taraflı olarak. Ama iki taraflı olarak da ticaretimizi kolaylaştırmak için yine bakanlarımıza hep talimatlar verilmiştir. Onlar da bunların çalışmasını yapmaktadırlar. Ben inanıyorum ki; kısa bir süre içerisinde 10 milyar dolara ulaşmak mümkündür. Bunları sizlerin de gayretleriyle gerçekleştireceğiz.
Yatırımlar söz konusu olduğunda yine memnuniyetle görüyorum ki, çok değerli, çok başarılı Suudlu iş adamları Türkiye'ye güzel yatırımlar yapmaktadır. Bankacılık sektöründe çok önemli yatırımlar vardır. Telekomünikasyonda çok önemli yatırımlar yapılmıştır. Turizm sektöründe, otelcilikte yine çok önemli yatırımlar vardır. Burada da Türk iş adamlarının çok değerli hizmetler yaptığına, projeleri gerçekleştirdiğine sizler de şahitsinizdir. Özellikle müteahhitlik sektöründe Türk iş adamlarının dünyada kendini ispatladığını da eminim siz iş adamları çok yakından biliyorsunuzdur. Dünyanın üçüncü büyük müteahhitlik sektörüyüz biz. Türk firmaları, Avrupa'da, Amerika'da, Orta Asya'da, Ortadoğu'da her yerde kendilerini ispatlamışlardır. Yine çok arzu ediyorum ki; bu ortaklıklar daha da gelişsin aranızda.
Şunu ifade etmek isterim; Türkiye, eski Türkiye değildir. 1980'li yılların, 1990'lı yıllarının Türkiyesi değildir. Türkiye özellikle son 6-7 sene içerisinde çok büyük hamleler yaptı, çok büyük köklü reformlar yaptı; hem siyasi, hem ekonomik alanda. Türkiye bu süre içerisinde Avrupa Birliği'yle tam üyelik müzakerelerine başladı. Türkiye 10 seneyi aşkın bir süredir Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği içerisinde. Yani İngiltere'yle, Fransa'yla, İtalya'yla, Almanya'yla Türkiye arasında herhangi bir gümrük duvarı yok. Onlar bize istediklerini satabiliyorlar, biz de onlara istediğimizi satabiliyoruz. Bu aslında bizim özgüvenimizden kaynaklanıyor. Rekabet edebiliyoruz onlarla. Sanayimizi ona göre hazırlıyoruz. Başında belki tereddüt ettik ama, daha sonra rekabet etmeyi, daha verimli bir endüstri sektörü kurmayı, daha disiplinli bir iş dünyası oluşturmayı bu süre içinde başardık. Bunun neticesinde bizim ihracatımız 120 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun yüzde 95, 90'ı tamamen sanayi ürünleridir. İhracatımızın içerisinde 20 milyar dolar sadece otomotivdir. Dünyanın dört bir tarafına bunları satıyoruz. Avrupa'da üç beyaz eşyanın biri Türkiye'ye aittir. Bunlar serbest rekabet ortamı içerisinde gerçekleştirilenlerdir. Türkiye'nin dış ticaret hacmi de 350 milyar dolardır. Gayrisafi milli hâsılamız 200 milyar dolardan 750 milyar dolara ulaştı, 6 sene içerisinde. Aslında IMF'nin harcama paritesine göre 1 trilyon dolarlık gayrisafi milli hâsılamız vardır. Suudi Arabistan da şüphesiz ki çok büyük hamleler yapmaktadır. Özellikle dünyanın karşı karşıya kaldığı bu krizden en az etkilenen, hatta krizi fırsata çevirebilen nadir ülke Suudi Arabistan'dır. Bütçesine baktığımızda, yatırım programlarına baktığımızda, hükümetin ve Sayın Kral'ın son aldığı kararlara baktığımızda, yatırımların askıya alınmadığını, harcamaların devam ettiğini görmekteyiz. Önümüzdeki 10 ve 20 yıllar için konulan perspektifler bunu açıkça göstermektedir ki, bundan dolayı da hepinizi tebrik ediyorum. Tabii ki Türkiye'nin başarılarıyla sizler nasıl gurur duyuyorsanız, gayet takdirle uzaktan takip ediyorsanız, biz de Suudi Arabistan'ın başarılarıyla, Suudi Arabistan'ın büyük hamleleriyle aynı şekilde gurur duyuyoruz ve aynı şekilde heyecan duyuyoruz. Suudi Arabistan'ın bu son kalkınma hamlelerinden bahsederken hemen hatıralarım da aklıma geldi.
Biraz önce de burada ifade edildiği gibi 1980'li yıllarda bu ülkede ve bu şehirde yaşayan biri olarak, o günkü Cidde ile bugünkü Cidde'yi mukayese ettiğimizde inanılmaz bir değişikliğin olduğunu, o günkü Riyad'la bugünkü Riyad'ı mukayese ettiğimizde inanılmaz değişikliklerin olduğunu ve bunların hep müspet yönde geliştiğini görmek gerçekten çok heyecan vericidir. Eğitim konusunda Suudi Arabistan'ın bütçesine baktığımızda bu sene bütçenin yüzde 25'inin eğitime ayrılması olağanüstü takdir edilmesi gereken bir şeydir. Bundan dolayı da yine hükümeti ve başta Sayın Kral'ı tebrik ediyorum. Çünkü en iyi yatırımın eğitime yapılan yatırım olduğunu biliyorum. Çünkü eğitime yapılan yatırım, belki hemen gelecek sene neticesini vermez ama gelecek kuşakları güçlendirir ve ülkenin geleceğini sağlamlaştırır. Bütün bunlar övünebileceğimiz çok güzel şeylerdir.
Aziz Dostlar,
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında çok büyük iş imkânları olduğuna da inanıyorum. Turizm sektöründe, sanayi sektöründe yapılabilecek çok şeyler vardır. Türkiye, demin söylediğim gibi 1970'lerin, 80'lerin, 90'ların Türkiyesi değildir. Türkiye'deki ticaret hukuku tamamen değişmiştir. Bazılarınızın 80'li, 90'lı yıllardan belki iyi olmayan hatıraları da olabilir açıkçası. Ama bugün her şey çok farklıdır. Her şeyden önce, Türkiye'de yerli ve yabancı ayrımı yapılmamaktadır. Türkiye'de bir yabancı firma ile bir yerli firma arasında hiçbir ayrım yoktur, aynı muameleye tâbi tutulurlar. Herhangi bir şekilde bir problem ortaya çıkar ve mahkemelere gidilirse mahkemeler kesinlikle "Bu Türk müdür, bu Suudlu mudur, bu Alman mıdır?" ona bakmaz; kim haklıdır, kim haksızdır; sadece ona bakarlar. İkinci husus, yine sizler, Türkiye ile ilgilenen değerli iş adamları yakından bilir ki, Türkiye uzun yıllar büyük enflasyonla beraber yaşayan bir ülkeydi. 38 sene sonra ilk defa enflasyon tek rakamlı oldu Türkiye'de ve tek rakamlı bir enflasyona geldik. Tabii yatırım yapınca, enflasyon ortamı yüksek olunca o zaman hesap ve kitap yapamıyordunuz. Şimdi bütün hesabınızı, kitabınızı en iyi şekilde yapabilirsiniz. Hatta Avrupa Birliği'nin Maastricht Kriterlerini Türkiye tamamen karşılamış vaziyettedir. Bütün bunları şunun için söylüyorum; olabilir, eskiden farklı hatıralarınız olabilir, onların hepsini unutun. Yenileşmiş bir Türkiye ile karşı karşıyasınız. Bu yenileşmiş Türkiye çok büyük iş potansiyelleri sunmaktadır. Bakın, bundan 6-7 yıl önce Türkiye'ye yılda sadece 1 milyar dolarlık yabancı sermaye gelirdi, sadece 1 milyar dolar. Hâlbuki Türkiye yine büyük bir ülkeydi, aynı ülkeydi. Ama demin bahsettiğim reformlardan sonra, yenileşmeden sonra Türkiye'ye çok süratli şekilde çok büyük bir sermaye akımı başladı. Geçen sene 25 milyar dolar, daha önceki sene 20 milyar dolar, ondan önceki sene 18 milyar dolar, hep geldi. İnsanlar Türkiye'ye güvendikleri için, Türkiye'nin hukukuna güvendikleri için bu yatırımlarını yapmaya başladılar ve hepsi de mutlu. Aranızda Türkiye'de işleri olan çok değerli iş adamlarını biliyorum, görüyorum. Onların bazılarıyla dün Riyad'da görüştüm, herkes gayet mutlu. Onun için sizleri Türkiye'ye davet ediyoruz. Buradaki değerli Türk iş adamları hep sahalarında başarılı olmuş kişilerdir. Onlar ile oturun, konuşun, ortaklıklar kurun. İnanıyorum ki, neticede her iki taraf da bundan çok tatmin olacaktır. Turizm alanında çok büyük potansiyeller var. Avrupa'nın en iyi otelleri son yıllarda hep Türkiye'den seçiliyor. Çünkü hepsi yeni ve hepsi çok güzel standartlarda.
Yine çok sevindirici olan bir şey şu ki; Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki uçak seferi haftada -belki bunu bilmiyorsunuz, duyunca siz de hayret edeceksiniz- 35 adettir. 35 tane karşılıklı Türkiye ile Suudi Arabistan arasında sefer yapılmaktadır. Bunların hepsi de dolu gitmektedir. Ve yine şuna kesin inanıyorum ki bu yaz bu rakamlar yetmeyecektir ve sefer sayıları karşılıklı olarak artırılacaktır, bundan da hiç şüphem yoktur. Ne kadar çok Suudlu kardeşimiz Türkiye'ye gelir, gezer, görürse kendilerini daima vatanlarında hissedeceklerdir ve kendilerine gösterilen hüsnükabulden de eminim ki çok memnun olacaklardır. Biz burada nasıl kendimizi evimizde hissediyorsak, siz de aynı şekilde Türkiye'de kendinizi evinizde hissedeceksinizdir. Sadece bu saydığım sektörlerde değil, daha ileri sektörlerde; sanayi sektöründe, iletişim sektöründe, bilgisayar sektöründe, bütün bunlarda da çok büyük iş potansiyellerinin olduğuna kesinlikle inanıyorum ve görüyorum. Dün, Kral Saud Üniversitesi'ni ve Kral Abdülaziz Araştırma Merkezleri'ni ziyaret ettim. Oralara da gittim ziyaret ettim. Oralarda bizim en eski üniversitelerimizden İstanbul Teknik Üniversitesi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, karşılıklı işbirliği anlaşmaları imzaladılar. Çünkü şu da çok önemli; bizler sadece teknolojiyi dışarıdan transfer eden, onu alan ülkeler olarak kalamayız. Bizlerin de bu kadar genç nüfusu var, bu kadar dinamik nüfusumuz var, bu kadar üniversitelerimiz var. Bizlerin de artık teknoloji üretmesi lazım. Bizlerin de bilgi üretmesi lazım. Nasıl yüzyıllar önce atalarımız bilgi ürettiler, o zaman matematikte, fizikte, kimyada, tıpta bilgileri üreten insanlardı; şimdi bizim de aynı şekilde olmamız lazım ve bugünün bilgilerini, teknolojilerini üretmeye başlamamız lazım. Bu anlamda Türkiye'de yine son yıllarda çok büyük yatırımlar yaptık, çok özel teşvik kanunları çıkarttık; araştırma ve geliştirmeyi destekleme mahiyetinde. Yine büyük fonlar oluşturduk, bu araştırma ve geliştirmeyi hep desteklemek için. İnanıyorum ki 4-5 sene sonra Türkiye'nin ismini diğer ülkelerin arasında duymaya başlayacaksınız, teknoloji üretme açısından. Çok önem verdiğim başka bir alan savunma sanayiinde işbirliği. Tabii ki, savunma sanayi kritik, daha çok devlet sektörü, ama özel sektörün de bu işe girmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun çok güzel bir örneğini aslında Türkiye ve Suudi Arabistan gerçekleştiriyor. Dün Prens Khaled'le beraber Riyad'a bir saat mesafedeki bir fabrikaya gittik. En modern zırhlı askeri taşıyıcıların üretildiği, her türlü modern silahlarla donatılmış, bütün kimyasal silahlara karşı korunan, en güçlü motorlara sahip, her türlü dışarıdan gelecek tehlikelere karşı sağlam zırhlarla donatılmış ve her şart altında mükemmel çalışabilen zırhlı araçların üretildiği fabrikayı gezdik. Türkiye'den FNNS firması ve bir Suud firması beraber bunları üretiyorlar. Orada hep beraber gördük ve büyük bir gurur duyduk. Türk ve Suudlu mühendislerin, teknisyenlerin beraber çalıştıklarını ve beraber gerçekten çok büyük işleri başardıklarını gördük. Bunlar hep hazır satın alınırdı vaktiyle. Şimdi artık buralarda üretiliyor. Biz Türkiye'de bütün bunları üretiyoruz. NATO standartlarında ve dünyanın dört bir yanına, bütün NATO üyesi ülkelerin hepsine satıyoruz. Bu alanda da işbirliği yapmaya çok önem veriyoruz ve bunların hep beraber kararını almış vaziyetteyiz. İnanıyorum iki ülke arasındaki bu dostane, kardeşçe, samimi ilişkiler ve ekonomide ve yatırımlardaki bu başarılar başkalarına da örnek olacaktır. Bunun altını tekrar çiziyorum. Suudi Arabistan iki mukaddes beldeyi koruyan çok önemli bir Müslüman, İslam ülkesi. Türkiye de tarihi birikimi ile bugünkü modern yapısıyla; NATO'ya olan üyeliği, Avrupa Birliği ile müzakereleri, bütün bunları dikkate aldığınızda yine İslam dünyasının en önemli ülkelerinden birisidir. Bu iki büyük ülkenin yakın teması, işbirliği ve çalışması çok anlamlıdır. Bütün İslam dünyası için de çok önemlidir. Bu bağlamda tabii şunları da ifade etmek istiyorum; başta İslam Konferansı, İslam Kalkınma Bankası, -Sayın Başkan Ahmet Muhammet Ali Bey buradalar- buralardaki işbirliğimiz de yine bizim çok önemlidir. Bütün bunlara çok güçlü bir şekilde destek veriyoruz. İslam dünyasının, Arap dünyasının içindeki bölünmüşlükleri dikkate aldığımızda, arasındaki soğuklukları dikkate aldığımızda bu iki önemli ülkenin hem siyasi konularda hem güvenlik konularında hem de ekonomi konularındaki işbirliğinin yine çok mühim olduğu kanaatindeyim. Bunun başkalarına da örnek olması gerektiğine inanıyorum. Yoksa bölünmeyle, parçalanmayla hiçbir yere varılamaz.
Değerli Dostlar,
Aziz Kardeşlerim,
Bugün Filistin'de gördüğümüz acılar aslında hepimizi evimizde kalpten, derinden üzüyor. Çünkü olup bitenleri televizyonlarda adeta canlı seyrediyoruz. Ama inanıyorum ki, bizi ayrıca çok üzen şey oradaki bölünmüşlüktür. Oradaki bölünmüşlüğü Arap dünyası içerisine yansıyor, orada görüyoruz. Buradaki bölünmüşlük daha geniş bir şekilde İslam dünyasına yansıyor, buralarda görüyoruz. Bütün bunları gidermemiz lazım. Bütün bunları gidermek için bu iki ülkenin yakın işbirliği önemli rol oynayacaktır diye düşünüyorum. Ben daha fazla uzatmak istemem ama size çağrım gayet açıktır. Sizler iş adamlarısınız, sizler -bizim Türkiye'de bir tabir var, eminin ki Arapça'da da bunun karşılığı vardır- "elini taşın altına koyan" insanlarsınız. Yani sizler sadece konuşan, iyi fikirleri söyleyen, güzel şeyleri alkışlayan ve sözle kalan kişiler değilsiniz. Sizler iş yapan, üreten, kazanan, iyi çalışmazsa zarar eden, risk alan, fırsatları değerlendirmesini bilen, anında hareket etmesini bilen insanlarsınız ki bu kadar milyonlarca insanın içerisinde iş adamı oldunuz, müteşebbis oldunuz. Kolay bir iş değil, bu büyük bir vasıftır. Onun için ben sizlere, hem Suudlu kardeşlerime hem Türk kardeşlerime son olarak şunu söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum: Gerek Suudi Arabistan'ın yetkilileri -ki en başta Sayın Kral olmak üzere- gerek Türkiye'de ben, Sayın Başbakanımız, bütün bakanlarımız, hepimiz sizlere açık çek veriyoruz. Sizler çalışın, uğraşın, herhangi bir problemle karşılaşırsanız Türkiye'de bize gelin, açık söylüyorum. Suudi Arabistan'da herhangi bir problem ile karşılaşırsanız, dünden beri gördüğüm bütün ilgi ve alakanın yanında herkes şunu söylemiştir -yine başta Sayın Kral olmak üzere bütün bakanlar- "herhangi bir şey olursa biz bilelim" demişlerdir. Bizler sizlerin yolunuzu açıyoruz, bu yoldan yürümek artık sizlere kalmış bir şeydir. İnanıyorum ki, sizlerin başarısı hepimizin başarısı olacaktır. Ben bir kez daha hepinize çok teşekkür ediyorum böyle bir hafta sonu beraber olduğumuz için.
Tabii ki eski günlerimi hatırlatıyor Cidde. Benim bulunduğum günlerde bu bina yoktu, buralarda hiçbir şey yoktu. Şu denizin kenarında bir balık pazarı vardı. Bunu hepiniz bileceksiniz. Cuma günleri de, hem Türk hem buradan farklı milletlerden bazı arkadaşlarımızla -ki ben o zaman İslam Kalkınma Bankası'nda ekonomist olarak çalışıyordum. Oradan edindiğim çok değerli arkadaşlarım vardı- giderdik, oradan sizin çok güzel körfezinizin balıklarından, naçil, değil mi ismi, hep ondan alırdık. O güzel günlerimi hatırlıyorum. Gerçekten hayatımın en huzurlu, en güzel dönemlerini geçirdim burada. Çok iyi bir aile hayatımız oldu. Her zaman eşimle, çocuklarımla hep beraberdik. Beraber dışarı çıkardık, beraber eve gelirdik, bütün yemeklerimizi beraber yerdik. Şimdi tabii Türkiye'ye döndükten sonra o günler benim için çok aranır oldu. Öyle oldu ki, çocuklarım "Eve ne zaman uğrayacaksın?" diye bana not bırakmaya başlarlardı. Akşam ben geç gelirdim, onlar erken giderdi, eşimle de öyle olurdu ki, görüşemediğimiz günlerimiz olurdu. O bakımdan burada geçirdiğim günler benim için hep kıymetlidir ama, tabii ki, hayat su gibi akıp geçiyor. Önemli olan bu hayatı en iyi şekilde değerlendirmek, milletimize, halkımıza, vatanımıza, bütün inançlarımıza en iyi şekilde hizmet edebilmek, üstümüze aldığımız sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirebilmektir. Çünkü sonra hepimiz bunlarla da hesaba çekileceğiz tabii. "Sorumluluklarımızı aldığımızda ne yaptık ne yapmadık" diye. Onun için herkesin gece gündüz çalışması lazım. Günler geçince, geçmişe baktığımızda birkaç saniye gibi geliyor. Benim burada o geçirdiğim o güzel hatıralar birkaç saniye gibi geliyor. Ömür de aslında böyledir. İnanıyorum ki hepimiz faydalı olmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Allah hepimizin yardımcısı olsun ve başarılı işlerde daima destekçimiz olsun. Tekrar hepinize sevgilerimi, muhabbetlerimi sunuyorum. Sağolun, var olun.