Türkiye-Suriye İş Forumu'nda Yaptıkları Konuşma

16.05.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
"Değerli Kardeşim, Aziz Dostum, Cumhurbaşkanı Esad,
Değerli Konuklar,
Sayın Bakanlar,
Değerli İşadamları, Basın Mensupları,
Sözlerime, hepinize sevgilerimi, saygılarımı, muhabbetlerimi sunarak başlamak istiyorum. Türk halkının yine sevgi ve muhabbetlerini, dost, kardeş, komşu Suriye halkına, bu vesileyle bir kez daha sunmak istiyorum.
Bugün gerçekten, çok güzel, mutlu bir an geçiriyoruz. İki ülkenin müteşebbislerini, iş adamlarını, böyle heyecanlı görmek, onları bu kadar ilgili görmek, bizleri gerçekten çok ümitlendirmektedir. Böyle bir heyecanı görünce eminim ki Sayın Cumhurbaşkanı Esad da, ben de, sizlerden daha büyük bir mutluluk duyuyoruz.
Şu bir gerçek ki bizler birçok bakımdan birbirimize bağlıyız. Ve çok ortak yanlarımız var, tarihi, kültürel, birçok ortak yanlarımız var. Çok uzun bir sınırımız var. Öyle ki bu sınırımız içerisinde birçok köylerimiz, kazalarımız, vilayetlerimiz, birbirine akraba, birbirine komşuluğun ötesinde. Bu kadar birbirine yakın olan, coğrafi şartları bu kadar müsait olduğu iki ülkenin ekonomik ilişkilerinin, ticari ilişkilerinin, turizm faaliyetlerinin, sanayi faaliyetlerinin, çok daha ileride, çok daha gelişmiş bir şekilde olması gerekir. Ama bu kendiliğinden olmuyor. Bunu devletler, devlet adamları, hükümetler yaptıkları planlarla, teşviklerle, alt yapıyı hazırlayarak hazırlıyorlar.
Bugün bizlerin, birçok değerli bakan ve iki Cumhurbaşkanı olarak burada bulunmamız, siz iş adamlarıyla bulunmamız, bu iradeyi gösteriyor. Yani biz diyoruz ki sınırı olmayan bir işbirliği gerçekleştirebiliriz. Çok fazla, bugün bazılarımızın rüya gibi gördüğü, çok daha ileri seviyelerde ekonomik ortak çalışmalar içerisinde bulunabiliriz. Bununla ilgili siyasi iradelerimiz var diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı da konuşmasında söyledi, sadece ekonomik gelişmeler, siyasetin önünü açmıyor. Önce siyasi ilişkiler, siyasi irade, ortaya net bir şekilde konunca, onun üzerinde ekonomik işbirliği çok daha kolay bir şekilde inşa ediliyor. İşte bugün bunu gerçekleştiriyoruz. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki özellikle son 6-7 yıl içerisinde çok büyük mesafeler kat ettik. Serbest ticaret anlaşmasının imzalanması, çok sayıda Bakan, Başbakanlarımızın, Meclis Başkanımızın, Cumhurbaşkanları olarak bizlerin, birbirimizi sık sık ziyaret etmemiz, birçok konularda yakın istişarelerde bulunmamız, bunlar gerçekten sizlere de yansıyacaktır. Yani iş hayatına da yansıyacaktır.
Dün yaptığımız toplantılarda biz sadece siyasi konuları konuşmadık. Siyasi konuların dışında ekonomik konuları da konuştuk. Ticareti nasıl daha çok arttırırız? Sanayide ne kadar daha çok işbirliği yaparız? Turizm faaliyetlerini nasıl daha ileriye götürebiliriz? Tarımda nasıl daha çok güzel işler becerebiliriz? Ulaşımda neler yapılabilir, demiryolları, karayolları, hava yolları, hava şirketlerimiz nasıl daha çok koordineli çalışabilirler, bütün bunları da konuştuk. Ve bakanlarımıza da hep talimatlar verdik. Bakanlarımız da kendi muhataplarıyla bu işleri daha derinlemesine konuşuyorlar.
Bütün bunlar aslında sizler için. Şu bir gerçek, tabi ki ekonomide devletlerin çok önemli rolü vardır ama özel sektör, iş adamları, müteşebbisler, giderek çok daha fazla öne çıkmaktadır. Çok daha önemli rol oynamaktadır. Ben Türkiye'den misal vermek, tecrübelerimizi de sizlerle paylaşmak isterim. Biz özellikle 1980 yılında sonra serbest piyasa ekonomisine daha güçlü bir şekilde geçtik. Daha çok liberal politikalar uygulamaya başladık. Ve ekonomiyi çok serbestleştirdik. Devletin hakimiyeti çok daha fazlaydı. Bunun neticesinde şunu gördük ki birçok müteşebbis, birçok iş adamı, küçük işlerini büyüttüler. Rekabet etmeye başladılar. Rekabet ortamı doğunca, daha kaliteli iş yapmaya başladılar. Fiyatları da daha çok aşağı çektiler. Çünkü rekabet olunca fiyatlar da ona göre daha çok aşağıya inmeye başladı. Bunun neticesinde Türkiye'de sanayi sektörü giderek çok güçlü hale geldi. Öyle oldu ki biz Avrupa ile Gümrük Birliği'ne girmeye cesaret ettik. O zaman demedik ki bundan 15 yıl kadar önce Alman, İngiliz, Fransız sanayisi, Türk sanayisini tamamen öldürür mü? Tamamen bitirir mi, diye biraz tereddüdümüz olduysa da korkmadık. Neticede gümrüklerimizi açtık. Ve bugün geldiğimiz noktada Türk sanayisi, Türk işadamları, Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan iş adamlarıyla ve sanayisiyle rekabet edebilir hale geldi. Onun için otomobil ihracatımız bizim 25 milyar doları geçti. Yani bu şundan oldu. Devletin sadece korumasıyla sanayi güçlü hale gelmiyor. Bunu biz 1980'li yıllarda öğrendik, Türkiye'yi serbestleştirdik, serbest ekonomiye geçtik, işadamlarına birçok işi devrettik. Özelleştirmeler yaptık, çok güçlü bir şekilde ve neticede bundan Türkiye karlı çıktı. Bizim geçen sene, gayri safi milli hasılamız, neredeyse harcama paritesine göre, 1 trilyon dolara çıktı. Ama 10 sene 20 sene önce böyle değildik. Şimdi büyük bir memnuniyetle görüyorum ki bu tecrübeyi sizler de Suriye'de yaşıyorsunuz. İşte içinde bulunduğumuz otel, bunun bir örneği. Bir devlet, oteli işletirse, onun hizmeti farklı oluyor. Bir özel şirket, bir oteli işletirse, onun hizmeti farklı oluyor. Çünkü oteli işleten bir özel şirket, kar yapmak için daha çok motive oluyor. Eğer bir yanlışı olursa onun hesabını kendisi ödüyor. Ama devlette olunca bu iş, devlette kime soracaksınız, herkes memur. Akşam saat 5 olunca onun görevi bitiyor, gidiyor. Ama onun sahibi bir özel şirket olunca, eğer o gün işler emrediyorsa, gece 1'e kadar, sabah 5'e kadar işinin başında duruyor. Neticede tabi ki daha rantabl, daha karlı ve daha kaliteli iş çıkıyor. Suriye'nin son yıllarda takip ettiği ekonomideki bu açılım politikasını, liberasyon ve serbestleşmeyi çok takdirle izliyoruz. Ve bizim 80'li yıllarda yaptıklarımızın benzerini yapıyorsunuz ve bunun neticesinin çok iyi olacağından emin olabilirsiniz. Biz başlarken hatta o zaman bazı sanayicilerimiz itiraz bile ettiler. Ne yapıyorsunuz, siz Türkiye'yi açıyorsunuz. Biz nasıl yarışacağız, diyenler oldu. Ama daha sonra en çok faydayı onlar gördüler. Bakın biz birçok ülkeyle, serbest ticaret anlaşması yapalım dediğimizde çekinirler. Ama siz çekinmediniz. Hatta siz bizi ıslah ettiniz. Ve serbest ticaret anlaşması devreye girince de bugün neticeye baktığımızda çok dengeli bir şekilde ticaret gelişiyor. Hatta sizin Türkiye'ye olan ihracatınız, daha da çok arttı. Türkiye'nin ihracatından, bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Büyük bir gurur duyuyoruz, gerçekten. Çünkü bu işler her iki taraf kazanırsa oluyor.
Şu açık, büyük bir potansiyel var, Türk ve Suriye'nin işbirliğinde, ekonomik işbirliğinde. Ekonomik işbirliğinin sınırları çok geniş. Turizm de bunun içine giriyor, tarım da bunun içine giriyor, sanayi de bunun içine giriyor. Sadece ticaret değil, yatırımlar da işin içine giriyor. Ve sizin bu ekonominizi serbestleştirme, bürokrasinizi azaltma ve özel sektöre daha çok önem verme politikalarınız neticesini toplamaya başlamıştır, daha da çok toplayacaktır. Bunun en önemli göstergelerinden birisi, sermaye, yabancı sermaye akımıdır.
Sayın Başkan,
Değerli Bakanlar,
Değerli İş Adamları,
Bir şey; sizin için de Suriye için de Türkiye için de gerçek. Bizim daha hızlı kalkınmamız gerekiyor. Daha hızlı kalkınmak için de bizim kendi sermayemiz yetmiyor. Yani başkalarının sermayesini de ülkemize getirmemiz gerekiyor. Herkes böyle yapıyor. Amerika bile, en zengin ülke bile başkalarının sermayesini Amerika'ya çekiyor. Hep o dolarlar oraya gidiyor. Herkes parasını götürüyor. İngiltere, en çok çekiyor, başkasının parasını çekiyor. O finans kurumlarındaki paralar, kendi öz paraları değil ki. Başka ülkelerin, iş adamlarının parası, gidip oralara yatırılıyor. Bazen finans kurumuna yatırılıyor. Bazen bina alınıyor. Bazen fabrikalar kuruluyor. İşte bu sermayelerin bizim ülkelerimize de gelmesi gerekir. Türkiye'ye de gelmesi, Suriye'ye de gelmesi gerekir.
Biz, son 5-6 sene içerisinde, bu konuda da büyük değişiklikler yaptık, hukukumuzda. Baktık, 70 milyonluk ülkeye niye sermaye gelmiyor diye, baktık ki hukukta bazı değişmeler yapmamız gerekiyor. Yani bir İngiliz, bir Arap, bir Japon iş adamı getirip de parasını Türkiye'ye koyduğunda, kendisini güvende hissetmesi gerekiyor. Veya kendisi gelip de bir ülkeye bir fabrika kuracağı zaman, önce güvenmesi gerekiyor, hukukumuza. Baktık burada büyük noksanlığımız vardı bizim, 7-8 sene önce. Çünkü bize gelmiyordu, yabancı sermaye. Senede ancak, 1 milyar dolar geliyordu, daha fazla gelmiyordu. Onun üzerine, oturduk çalıştık ve hukukumuzu yeniden yaptık. Yerli yabancı ayırımını kaldırdık. Kim haklı, kim haksız, ona bakmaya başladık. Haklı olan, yabancı da olabilir, Türk de olabilir. Kim haklıysa, onun hakkını vermek gerekir, dedik. Ve çok köklü hukuk reformları yaptık, Türkiye'de. Ondan sonra birdenbire gördük ki Türkiye'ye inanılmaz sermaye gelmeye başladı. Bakın Türkiye'ye bir milyar dolar ancak gelirdi, yabancı sermaye. Ama biz bu reformları yaptıktan sonra, Türkiye'ye 2007 yılında ve 2006 yılında 25 milyar dolar geldi, dışarıdan. Bunu Türkiye'ye yatırdılar. Bu tahvillere, kağıtlara yatırılan para değil. Bu geldi, Türkiye'de bankalara, banka kurdular, Türkiye'ye geldiler. Binalar aldılar, Türkiye'de iş merkezleri kuruldu, fabrikalar kuruldu. Tarıma girdiler, enerji şirketlerine girdiler, turizme girdiler. 2007 yılında, 28 milyar dolara çıktı. Geçen sene krize rağmen yine 10-15 milyar, 18 milyar dolar oldu. Yani şunu söylemek istiyorum. Bizim hızlı kalkınmamız lazım, biraz geri kaldık. Yani Avrupa ile Japonya ile Amerika ile kıyasladığımızda. Bunun için tabi ki sermayeye paraya ihtiyaç var, onu çekmemiz gerekir. Şimdi görüyorum ki Suriye'de de bu değişiklikler, yaptığınız bu ekonomideki reformlar, yatırımlar açısında da cazip hale getirmeye başladı ülkenizi. Şimdi aramızda değerli iş adamları, çok büyük bir çimento fabrikasını, Türkiye'nin yine büyük bir firması, geldi, yatırım yaptı, bildiğim kadarıyla, 400 milyon dolarlık bir yatırım oldu. Şişecam fabrikası, Türkiye'nin ki dünyada ilk üçün içine girmektedir, dünyada ilk üçün içine giren büyük cam fabrikasıdır. Avrupa'da, Rusya'da, dünyanın her tarafında fabrikaları var. Suriye'ye yatırım yapmayı cam sektöründe çok arzu etmekte ve planlamaktadır. Bununla ilgili makamlarınızda temaslar yapmaktadır. Eminim ki başka ülkelerin büyük firmaları da aynı şekilde yine çok büyük Suriye'nin bu potansiyeline yatırım yapacaklardır.
Şunu özetlemek istiyorum. İşbirliğinin boyutu çok geniştir. Yeter ki potansiyel olsun. Bu potansiyel de var, Türkiye ile Suriye arasında. Bunların hepsini bizler, Bakanlar yapmayacak. Bunları siz yapacaksınız. Sizler ortaklık kuracaksınız. Biz de sizi teşvik edeceğiz. Sayın Bakanlarımızla siz bir problemle karşılaşırsanız, bu problemleri çözmek için uğraşacaklardır. Sayın Cumhurbaşkanı, değerli kardeşim Beşar Esad, biraz önce söyledi. Sayın Bakanlar da sizlerle hep görüşsün dedi. Ben de aynı şeyi söylüyorum. Hem Suriyeli, hem Türk Bakanlar, madem ki hep buralarda sizler şimdi biz gidince dağılmayacaksınız, herhalde. Esas sizin toplantınız, biz gittikten sonra başlayacak. Görüşmeler yapacaksınız, aranızda. Bu görüşmeler yapılırken, belki değerli bakanlar gelirler, ona göre bir takvim yapılır. Bir program yapılır. Kısa bir süre içerisinde dinlerler. Sizin önemli meseleleriniz varsa, biz şu işi başaracağız ama önümüzde şöyle bir problem var denir, eğer tabi ki çözümü makulse, bazı şeyler de olur ki bunlar belki mümkün değildir. Bunlar Türkiye için de Suriye için de. Çünkü bazen hemen gerçekleşmeyebilir. Ama eğer Suriye halkının ve Türk halkının çıkarına olan bir konu varsa bunları çözmek bizim görevimizdir. Bunun için zaten buradayız.
Ben bu toplantıların ilişkilerimizde yeni bir sayfa açacağına inanıyorum. Zaten her gün yeni sayfalar açılıyor. Ve bunların hepsi de olumlu istikamette gelişiyor. Sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum, Suriye ile Türkiye ilişkileri örnek ilişkilerdir. Birçok ülke, birçok komşu ülke, örnek almalıdır. Bakmalıdır, Türkiye ile Suriye'nin ilişkileri, nasıl böyle gelişiyor, aynı şekilde biz de yapalım, demelidirler bunu.
Ben tekrar sizlerle beraber olmaktan, Suriye'yi ziyaret ediyor olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Burada gerek şahsıma, gerek değerli Bakanlarımıza, değerli İş adamlarımıza, heyetimize gösterilen misafirperverlik için de şükranlarımı sunuyorum. Tekrar Türkiye ve Suriye dostluğunun çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam edeceğine olan inancımı tekrarlıyorum. Hepinize başarılar diliyorum, sağolun."
Yazdır Paylaş Yukarı