"Çin Devleti'nin Değerli Temsilcileri, Sayın Bay Bai L Chen, Sayın Bakan Yardımcıları, Sayın Türk Bakan, Çok Saygıdeğer Türk ve Çinli İş Adamları, Baylar ve Bayanlar;
Bugün Pekin'de sizlerle böyle bir toplantıda beraber olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Önce bunu ifade etmek isterim. Çin'e yaptığımız bu devlet ziyareti sırasında başta şahsıma, bütün heyetimize, iş adamlarımıza, herkese gösterilen büyük konukseverlikten dolayı da bütün Çin makamlarına bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten, geldiğimiz andan bu yana büyük bir sıcaklık, çok içten bir konukseverlik görüyoruz. Tekrar çok çok teşekkür ediyorum.
Başta Çin Cumhurbaşkanı Sayın Hu olmak üzere yaptığımız görüşmeler gerçekten çok faydalı geçmektedir. Dün heyetler arasında ve yemekte baş başa yaptığımız uzun görüşmelerde Sayın Devlet Başkanı'yla, Türkiye ile Çin arasındaki ilişkileri her bakımdan, bulunduğu durumdan daha ileriye taşımak için kanaatlerimizi teyit ettik. Bir kez daha kararlılığımızı ortaya koyduk.
Şunu da ifade etmek istiyorum ki: Türkiye ile Çin aslında çok dostane ilişkiler içinde olan, yakın ilişkiler içerisinde olan iki ülkedir. Aslında tarihten gelen Türk ve Çin beraberliği vardır. Bundan dolayı Türkler Çinlilere daima sempati duyarlar. İnanıyorum ki Çinliler de aynı şekilde Türklere hep sempati duymuşlardır. Ama bugünkü çağda, bugünkü modern dönemde Türkiye ile Çin arasındaki mesafeler uzak gibi görünse bile ilişkilerimiz gayet iyidir. Çin, Asya'nın doğusunda, Türkiye ise Asya'nın batısında olan iki önemli ülkedir. Çin, şüphesiz ki çok büyük bir ülkedir. Çin, adeta "Dünyanın içerisinde ayrı bir dünya" diyebileceğimiz çok büyük bir ülke. Nüfus itibariyle, bütün farklılıklar itibariyle ve ekonomik zenginlik itibariyle. Herkes şunu biliyor ki, kısa süre içerisinde Çin, dünyanın en büyük ekonomisi olacaktır. Çok büyük atılımlar içerisindedir. Teknolojide çok büyük önderlik yapmaktadır. Araştırma-geliştirmede çok büyük yatırımlar yapmaktadır. Çok değerli bilim adamları vardır ve böyle büyük bir ülke dünyada her bakımdan kendisini şüphesiz ki hissettirmektedir. Bu, dünya siyaseti açısından olsun -Birleşmiş Milletler'de- ve dünya ekonomisi açısından olsun. Türkiye de, çok önemli bir ülkedir. Türkiye de her şeyden önce bulunduğu konum itibariyle Asya'yı Avrupa'ya gerçek anlamda bağlayan, köprülerle, denizaltından tünelle bağlayan çok önemli bir ülke. Aynı zamanda Avrupalı, aynı zamanda Asyalı, aynı zamanda Ortadoğulu, aynı zamanda Avrasyalı, -Rusya-Kafkasya arasında- böyle stratejik bir konumu olan bir ülke. Sadece coğrafi, jeopolitik açıdan değil, nüfus açısından da, tabii ki Çin'le mukayese edemeyiz nüfusumuzu, ama Avrupa'yla mukayese ettiğimizde, Avrupa'nın en büyük nüfusuna sahip olan 70 milyonluk, 71 milyonluk bir ülkeyiz. Biraz önce Sayın Bakan'ın da söylediği gibi; nüfusumuz sadece büyük değil, aynı zamanda genç, dinamik, eğitimli ve müteşebbis ruhlu bir nüfusumuz var. O bakımdan her iki ülkenin kendine has çok önemli potansiyelleri var.
Şunu bu ziyaretimde bir kez daha fark ettim. Çünkü gelirken tabiî ki Çin'le ilgili okudum, brifingler aldım. Çin de Türkiye'yi tam manasıyla keşfedememiş vaziyette, Türkiye de Çin'i tam manasıyla anlayamamış vaziyette. İnanıyorum ki bu ziyaretim, her iki ülkenin birbirini daha çok anlaması ve potansiyeli, imkânları daha çok değerlendirmesi açısından büyük bir fırsat olacaktır. Size sadece iki rakam vereceğim. Bu iki rakam, birbirimizi henüz keşfedemediğimizin ispatı olacak. Koskoca Çin'in, dünyanın en büyük ülkesi olan Çin'in, ülkesi dışında çok büyük yatırımları olan en büyük ülke olan Çin'in Türkiye'deki yatırımlarının toplamı sadece 60 milyon dolardır. Şimdi bu aslında çok ortalama, hatta küçük bir şirketin cirosu 60 milyon dolar. 60 milyon dolarla Çin'i yan yana getirmek mümkün değil. Türkiye'nin Çin'deki yatırımları daha fazla, 150 milyon dolara yaklaşıyor. Şimdi bu rakamlar herhalde yapılacak çok şey olduğunu göstermektedir. Potansiyel var. Biraz önce sunumlar yapıldı. Türkiye'nin piyasa avantajı anlatıldı, Avrupa Gümrük Birliği ile olan ilişkilerimiz, Almanya'yla, Fransa'yla, İngiltere'yle aramızda hiçbir gümrük duvarının olmayışı, Türk piyasasının genişliği-büyüklüğü, Türkiye'nin Ortadoğu, Avrasya, Kafkaslar; bütün buralara olan yakınlığı ve avantajı dikkate alındığında, inanıyorum ki bu potansiyeli değerlendirmek konusunda daha çok harekete geçilecektir. Bunun enstrümanları gayet açık. Finans konusunda daha çok işbirliği yapabiliriz. Dün Sayın Devlet Başkanı ve benim huzurumda Türkiye'nin iki değerli özel bankası İş Bankası ve Akbank, Çin Eximbank ile bir anlaşma imzaladılar. Arzu ediyorum ki bu daha da gelişsin. Çünkü Çin, rezervleri gerçekten yüksek olan bir ülke. Bu yüksek, fazla rezervlerin çok iyi bir şekilde değerlendirilerek, Türkiye'de, Türk ve Çinli firmalarının ortak, büyük altyapı projelerine girmeleri mümkündür. Bu, demiryolları olabilir. Bu konuda çok iyi şu anda işbirliğimiz var. Karayolları olabilir, köprüler olabilir, enerji alanında olabilir, metro çalışmaları olabilir. Bizim büyük şehirlerimizin metroları henüz tamamlanmamıştır, başta İstanbul olmak üzere.
Enerjide Türkiye daima enerji talebi, şu anki enerji arzından daha büyük olacaktır. Sayın Bakan'ın söylediği gibi önümüzdeki süre içerisinde en az 120 milyar, 10 sene içerisinde de 150 milyar dolarlık enerji yatırımının yapılması gerekir. Enerjinin her alanında, termik alanda çok başarılı olduğumuzu biliyoruz. Bu konuda firmalarımızın zaten birçok somut teklifleri de var, sizin firmalarınızla görüşüyorlar. Ümit ederim ki bunlar Çin Eximbank tarafından desteklenir. Aynı şekilde petrol, rafineri, taşımacılık konusunda da yine Türk şirketleriyle Çin şirketleri arasında olgunlaşmış görüşmeler var. Bunların da ümit ediyorum ki yine Çin Eximbank tarafından desteklenmesi çok feasible bulunacaktır.
Bunun ötesinde turizm tabii ki aramızda dostluğu daha da güçlendirecek bir alandır. Bu alanda da önemli olan şey mesafeyi kısaltabilmemizdir. Bununla ilgili uçuş sayılarının artırılması konusunda dün yaptığımız görüşmelerde Sayın Devlet Başkanı Hu gerçekten büyük bir anlayış gösterdiler ve bu seferlerin artırılması konusunda her türlü kolaylığın gösterilmesi yönündeki kanaatlerini ortaya koydular. Ümit ediyorum ki Türk Hava Yolları ile sivil havacılık arasında yapılacak görüşmelerde hemen netice alınacaktır. Çünkü önümüzdeki yıl, 2010 yılı, Çin için çok önemli. Şanghay Expo'su, şimdiye kadar Expo tarihinin en büyüklerinden birisi gerçekleştirilecektir. Ama 2010 yılı Türkiye için de çok önemli. İstanbul 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmiştir. Dolayısıyla her iki ülkenin de olağanüstü kültürel faaliyetleri gerçekleşecektir. Bunları ancak uçak sayılarını artırmakla karşılayabiliriz. Bu, Türk Hava Yolları veyahut da Çin Havayolları hiç fark etmez. Hangisi hazırsa o artırır veya her ikisi birden artırabilir bunu. Bu konuda çok önemli kararlar aldık.
Tarım yine çok önemlidir. Gıda güvenliği bugün dünyanın gündemindeki en önemli maddelerden birisidir. O açıdan gerek Çin'in gerek Türkiye'nin bu konuda işbirliği alanları büyüktür. Türkiye hep dünyada gıda bakımından yeterli ülke ve önde gelen bir ülkedir. Bu alanda gerek Türkiye'de gıda alanında yatırım yapılabilir, gerekse buraya ticaret bakımından gıda ticareti artırılabilir.
Değerli Çinli dostlarıma şunu ifade etmek isterim: Ticaret hacmine baktığımızda 17 milyar gözüküyor. Burada çok büyük bir dengesizlik var. Ama biz gerçekçi ve realist de hareket ediyoruz. Ticaret dengesizliği söz konusu olabilir. Sizin daha büyük üstünlüğünüz söz konusu olabilir. Büyük bir ülke olarak siz daha çok satabilirsiniz. Biz bunu anlayışla da karşılarız. Ama genel ekonomik dengeye baktığımızda, bu genel ekonomik dengeyi dengeleyebiliriz. Demin bahsettiğim yatırımlar, turizm, diğer faaliyetler şeklinde. Ben detaylara girmek istemiyorum, çünkü detaylara zaten girildi ve eminim ki iş adamlarımız da daha çok birbirini bilgilendiriyordur. Ayrıca dün yine akşam yemekte kararlaştırdık Sayın Devlet Başkanı'yla, "Bugün aldığımız kararları takip etmek, detaylandırmak ve onlarla ilgili uygulamaları pekiştirebilmek için kısa süre içerisinde Karma Ekonomik Komisyonu toplayalım bakanlar seviyesinde" dedik ve tarihini de belirledik. 15 Eylül'de Çin'de, Pekin'de bu heyet toplanacak. İnanıyorum ki bu heyet bizim aldığımız bütün kararların uygulanmasını da hızlı bir şekilde gerçekleştirilecektir. Önemli olan siyasi kararlılıktır. Çin Devleti en üst seviyede bu kararlılığını göstermiştir, Türkiye ile ekonomik ilişkilerini her bakımdan geliştirmek için. Türk Devleti olarak bizler de bu kararlılığımızı gösteriyoruz. Bizler bu kararlılığı gösterip ilişkilerin altyapısını hazırladıktan sonra, hukuki ve siyasi altyapısını hazırladıktan sonra, artık bunun üzerinde yürüyecek olanlar; biz bir otoban hazırlıyoruz size, bu otobandan geçecek olanlar da siz değerli iş adamlarısınız. Bizim her türlü teşviki, her türlü desteği devletler olarak -biz derken Türk ve Çin hükümetlerinden ve devletlerinden bahsediyorum- size verdikten sonra, sizler de daha çok çalışıp, daha çok gayret edip daha çok kazanacaksınız. Sizin kazançlarınız, devletlerimizin kazancı olacak, tabii ki insanlığın kazancı olacak.
Ekonomik krizi en şiddetli bir şekilde dünya hissetmektedir. Çok şeyler yazıldı, çizildi; hepiniz biliyorsunuz. Belki de yüzyılın en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıyayız. Bu ekonomik krize ne Türkiye ne de Çin sebep oldu. Bu ekonomik krizin neden kaynaklandığı ve nereden kaynaklandığı çok iyi bilinmektedir. Bunun bilinci içerisinde sorumlular hareket etti. G-20 toplantılarında başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bütün Avrupa ülkeleri ve diğer ülkeler katıldı, -Çin, Türkiye; ikimiz de oradayız- bu konu detaylı bir şekilde konuşuldu. Vaktinde iki toplantı yapıldı biliyorsunuz ve neticede hızlı kararlar alındı. Bu hızlı kararlar da uygulanıyor. Böyle bir krizde, sorumlu olanlar, daha da sorumlu bir şekilde hareket ettiler ve krizin giderilmesi yönünde gerçekten büyük adımlar attılar. İnanıyorum ki bu sene dünya bu krizden çıkmayı başaracaktır. Kriz çok büyüktür, çok derindir ama, çıkışı da aynı şekilde hızlı olacaktır. Bunun işaretleri de zaten belirmeye başlamıştır. Makro ekonomik göstergelere, detaylı istatistikî ekonomik göstergelere baktığımızda, dünyanın toparlanmaya başladığını, tekrar ekonomik çarkın dönmeye başladığını, güven ortamının tekrar pekişmeye başladığını görüyoruz. Türkiye'de de bunun işaretleri vardır, Çin'de de, başka ülkelerde de vardır. Amerika Birleşik Devletleri'nden de aynı şekilde olumlu haberler gelmektedir. O zaman daha çok acele etmemiz gerekir. Dünya krizden çıkarken hazır olmak çok daha önemli. Dünya krizden çıktıktan sonra "Kriz bitti, tamam, her şey yerli yerine oturdu, ondan sonra harekete geçelim" dendiği anda fırsatlar kaçırılmış olacaktır. Onun için ben burada bütün Türk ve Çinli iş adamlarına bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Esas iş yapmak, esas yatırım kararlarını almak, esas anlaşmaları imzalamak şimdi olmalıdır ki, krizden çıkarken hepiniz hazır olun ve hepiniz üretimlerinizi en güzel şekilde piyasalara sunabilin. Ben Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'ne, Çin Uluslararası Ticaret Destekleme Konseyi'ne, Türkiye'nin buradaki iş adamlarına teşekkür ediyorum. Burada Türk iş aleminin bütün çatı kuruluşları var. Tabii ki Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, DEİK, TÜSİAD, MÜSİAD, hepsi buradalar. Yani bütün Türk iş âlemi bu görüşmelere büyük bir destek veriyor.
Bu toplantının hazırlanmasında Çinli dostlarımızın gösterdiği titizliğe, hepsine çok çok teşekkür ediyorum. Hepinize başarılar diliyorum ve bir kez daha Devlet Başkanı Sayın Hu olmak üzere, bütün Çin Devleti'ne ve sorumlularına bize gösterilen dostluk, konukseverlik için teşekkür ediyorum. Sağolun. "