"Sayın KİK Dönem Başkanı,
Sayın Dışişleri Bakanları,
Sayın KİK Genel Sekreteri,
Kıymetli misafirler,
Türkiye-KİK Yüksek Düzeyli Stratejik Diyaloğu 2008 Eylül ayında Cidde'de imzalanan Mutabakat Muhtırası'yla tesis edilmişti. Bu kurumsal ilişki çerçevesindeki ilk Dışişleri Bakanları Toplantısı münasebetiyle sizlerle İstanbul'da biraraya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Öncelikle, her birinizin ayrı ayrı ve Sayın Genel Sekreter'in bu stratejik diyaloğun başlatılması için yaptıkları değerli katkıları ziyadesiyle takdir ettiğimi vurgulamak istiyorum. Sayın Genel Sekreter'le geçtiğimiz sene Nisan ayında yine İstanbul'da yaptığımız bir görüşmede fikri tohumlarını attığımız Stratejik Diyaloğun çok kısa bir sürede kuvveden fiile çıktığını görmek benim için ayrı bir kıvanç kaynağıdır.
Son dönemde KİK ülkeleriyle en üst düzeyde yoğun ziyaretler ve temaslar gerçekleştirdik. Bu ziyaretlerde, ilişkilerimizin her yönüyle geliştirilmesi hususunda güçlü bir siyasi irade bulunduğunu memnuniyetle müşahede ettim. Henüz gitme fırsatını bulamadığım kardeş ülkeleri de en kısa zamanda ziyaret etmek istiyorum.
İlişkilerimize KİK çerçevesinde kurumsal bir boyut kazandırmanın ortak menfaatlerimize hizmet edeceği ve ilişkilerimizde yeni ufuklar açacağı yönündeki ortak inancımızdan hareketle, Stratejik Diyalog mekanizmasını tesis ettik. Aramızdaki kuvvetli dostluk ve kardeşlik bağlarının bu sayede daha da güçleneceğine şüphe yoktur.
İlişkilerimizde açtığımız bu yeni sayfayla, siyasi, ekonomik, savunma, güvenlik ve kültür alanlarındaki işbirliğimizi düzenli üst düzey istişareler yoluyla daha da ilerletmeyi hedefliyoruz. Dönem Başkanı Oman ve 2009 Aralık ayında Dönem Başkanlığını devralacak Kuveyt'le bu çerçevedeki yakın işbirliğimizi sürdüreceğiz.
Kıymetli Misafirler,
Mücavir bölgemiz bugün ne yazık ki bir kriz kuşağı oluşturmaktadır. Bu bölgenin kuzeyinde Türkiye ve güneyinde Körfez ülkeleri yer almaktadır. Türkiye ve KİK ülkeleri bu bölgedeki istikrarsızlıklardan doğrudan etkilenen ülkelerin başında gelmektedir.
Türkiye ve KİK bölgedeki sorunların çözümü, güvenlik, istikrar ve refahın sağlanması için önemli görevler üstlenmektedirler. Bu çerçevede tarihi, kültürel ve kardeşlik bağlarına sahip olan ülkemiz ile KİK ülkelerinin, ortak çıkar ve hedefleri paylaştığını görüyoruz.
Netice olarak, başlatmış olduğumuz düzenli siyasi istişare mekanizmasının bölgemiz için sahip olduğumuz barış ve istikrar yönündeki ortak vizyonun hayat bulmasına katkıda bulunacağına ve bu doğrultudaki diğer girişimleri de destekler mahiyette gelişerek güçleneceğine inanıyoruz.
Bu noktadan hareketle, sizlerle samimi bir kanaatimi de paylaşmak istiyorum: Yeni ABD Başkanı diyaloğa önem veren, karşılıklı fikir alışverişine değer veren, tek taraflı hareket etmeyeceğini açıkça ifade eden bir liderdir.
Bu, dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan ABD bakımından önemli bir politika değişikliğidir. Bunun dünyada bir iyimserlik havası estirdiğini hepimizin görmesi gerekir.
Bu çerçevede bütün dünyanın ve özellikle de İslam dünyasının da kendi tezlerini en iyi şekilde; bölünmeden, parçalanmadan, bir bütünlük içinde, güçlü bir şekilde seslendirmesinin ve dünya kamuoyunu ikna etmesinin tam zamanıdır.
Eğer çeşitli bölünmeler, parçalanmalar varsa, bütün bunları bir an önce gidermek gerekir.
Başkan Obama ile gerek NATO Zirvesi vesilesiyle gerçekleştirdiğim görüşmelerde, gerek Türkiye'yi ziyareti sırasında yaptığımız uzun görüşmelerde biz sadece ikili ilişkilerimizi değil, bölgemizi ve dünyayı ilgilendiren birçok konuyu detaylı bir şekilde ele aldık.
Fikirlerimizi, düşüncelerimizi -ki bu düşünceler ve fikirlerin sizlerin de düşünce ve fikirleri olduğunu yakından biliyorum- en güçlü şekilde Amerikan tarafına aktarma fırsatını buldum. Haliyle, bütün yükü de Başkan Obama'nın sırtına yüklememek lazımdır. Dolayısıyla, herkesi daha çok inisiyatif almaya, daha aktif olmaya ve bu fırsatı değerlendirmeye teşvik ediyoruz.
Zannediyorum, hepimiz dünya siyasi konjonktürünün sunduğu bu fırsatın kaçırılmaması gerektiği konusunda hemfikiriz.
Muhterem Misafirler,
Türkiye ve KİK ülkelerinin bölgedeki öncelikleri aynıdır.
Başta Filistin davası, Orta Doğu Barış Süreci'nin tüm kanallarda canlandırılması, Lübnan, Irak'taki gelişmeler, İran'ın nükleer programı, Afganistan ve Pakistan'daki durum olmak üzere, bölgedeki gelişmeler hepimizi yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
KİK ülkelerinin bölgemizdeki ihtilafların çözümüne yönelik yapıcı katkılarını takdirle izliyoruz. Ortak amacımız bölgede barış ve istikrarın hâkim kılınması, güvenliğin geliştirilmesi ve refahın yaygınlaştırılmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, çabalarımızı, enerjimizi ve tecrübelerimizi birleştirmeliyiz.
Türkiye olarak Körfez Bölgesi'ne tarihî bağlarla bağlıyız. Körfez ülkelerinin güvenliği, esenliği, refahı ve huzuru bizim için önemlidir.
Bu bağlamda, Körfezin güvenliğine katkıda bulunmaya kararlı olduğumuzu da ifade etmek isterim. Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog mekanizmasının bu bakımdan da önemli olduğunu düşünüyoruz. Bölgede tüm ilişkilerin temelinde toprak bütünlüğüne saygı, içişlerine karışmama ve iyi komşuluk ilişkilerinin bulunması gerektiğine inanıyoruz.
Değerli Kardeşlerim,
KİK ülkelerinin geçtiğimiz yıllarda sağladıkları ekonomik gelişmeyi iftiharla takip ediyoruz.
Hem Türkiye hem KİK ülkeleri, yürüttükleri başarılı reform programlarıyla bölgemizin ekonomik yıldızları haline gelmiştir.
Körfez bölgesi artık sadece petrolle anılmamaktadır. Bölgedeki sermaye artışı, gelişen hizmet sektörü, süratle artan altyapı yatırımları dünyanın ilgisini buraya çekmektedir. Dolayısıyla, ekonomik işbirliğimiz de bu stratejik gündemin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.
Türkiye, Körfez ülkelerinin doğal ekonomik ortağı konumundadır. Ekonomik alanda gerekli hukuki altyapıya bir ölçüde sahip olmakla birlikte, bu alanda önümüzde daha katedecek mesafe bulunduğu da aşikârdır.
Ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmi son 7 yılda 8 kat artmıştır. Ancak, gerçek potansiyelimizin esasen bunun çok ötesinde olduğunu biliyoruz.
İşte bu maksatla, müzakereleri yaklaşık dört yıldır devam eden Türkiye ile KİK arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'nın en kısa sürede sonuçlandırılmasını temenni ediyoruz. Bu Anlaşma'yla ekonomik işbirliğimizde daha da büyük hamleler yapabileceğimize eminiz.
Bu bağlamda, şahsen önem atfettiğim bir diğer anlaşma da Dışişleri Bakanı olduğum dönemde 2005 yılında Bahreyn'i ziyaretim sırasında imzalanan Türkiye-KİK Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması'dır. Bu anlaşmanın onay işlemlerinin her iki tarafça da tamamlanmış olmasından ayrı bir memnuniyet duyuyorum.
Ortaklaşa sarfettiğimiz tüm bu çabaların, ülkelerimiz arasındaki karşılıklı yatırımlara ivme kazandıracağına ve özel sektörün önünü açacağına inanıyoruz. Karşılıklı yatırımlarımızı daha da güçlendirmek ve bölgesel ekonomik menfaat birlikteliğimizi sağlamlaştırmak maksadıyla işadamlarımızı teşvik etmeye devam etmeliyiz.
Bu çerçevede, KİK ülkelerinin Türkiye'de daha fazla yatırım yapmalarını bekliyoruz. Türk müteahhitlik sektörünün de 1980'lerden bu yana aktif olduğu Körfez bölgesinde edindiği önemli deneyimi daha büyük projeler üstlenerek geliştirmesini arzu ediyoruz.
Körfez bölgesiyle ulaştırma altyapımızı da güçlendirmek istiyoruz.
Bu kapsamda, üzerinde özellikle durmak istediğim ve önem atfettiğimiz bir diğer potansiyel işbirliği alanı, bölge ülkelerini birbirlerine ve nihayetinde Türkiye'ye bağlayacak bir demiryolu ulaştırma ağı kurulmasıdır.
KİK ülkelerini Türkiye üzerinden Avrupa'ya da bağlayacak böyle büyük çaplı bir altyapı prestij projesinin hepimiz için yararlı sonuçlar getireceği kanaatindeyim.
Halktan halka temasların ve kültürel etkileşimin arttırılması da Stratejik Diyaloğun önemli bir veçhesidir. Bu çerçevede, KİK ülkelerinden daha fazla sayıda kardeşimizin tatil, sağlık veya kültür turizmi amaçlı olarak Türkiye'yi gezmesini arzu ediyoruz.
Keza, üniversitelerarası işbirliğinin yoğunlaşması, akademisyen ve öğrenci değişim programlarının genişletilmesi ve zengin ortak kültürel mirasımızın müzelerimiz arasında tesis edilecek işbirliği çerçevesinde ön plana çıkarılması gibi konular öncelik alanlarımız olmalıdır.
Sözlerime son verirken, yarın gerçekleştireceğiniz toplantıyla çalışmaya başlayacak bu yeni kurumsal mekanizmanın aramızdaki dostluk ve kardeşlik bağlarını güçlendireceğine, ilişkilerimize stratejik boyut kazandıracağına ve işbirliğimizde yeni perspektifler açacağına dair gönülden inancımı yineliyor ve ülkelerinize döndüğünüzde hem kardeş halklarınıza hem de aziz kardeşlerim olan Devlet Başkanlarınıza Türk halkının ve benim en kalbi, en halisane ve dostane temennilerimi iletmenizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim."