Erzurum'da, İşadamlarıyla Toplantıda Yaptıkları Konuşma

22.07.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Konuklar,
Değerli İş Adamları,
Erzurum, birçok vasıflarıyla öne çıkmış, çok övündüğümüz, çok saygıdeğer insanları olan, ülkemize çok önemli insanlar yetiştirmiş, çok sevdiğimiz bir ilimiz.
Erzurum'a daha önceki görevlerim sırasında da defalarca geldim. Ama en son 2007 yılında Cumhurbaşkanı seçilmeden önce gelmiştim. Ve burada çok büyük bir miting söz konusuydu. Orada Erzurumluların bana gösterdiği sevgiyi, muhabbeti ve ilgiyi de hiçbir zaman unutmam.
Erzurum, tabii tarihimizde de yeri geldiğinde çok önemli görevler, vazifeler yapmış bir il. Biraz önce bir konuşmacı arkadaşın söylediği gibi, burayı, bent gibi Anadolu'yu tutmuş. Birkaç kez maalesef çok zor dönemler geçirmiş ama, daima o zor dönemleri büyük fedakârlıklarla aşmayı da bilmiş. Büyük fedakârlıklar dediğimde, yüzlerce, binlerce şehitle, gazi ile dayanarak bunu yapmış. Yoksa fedakârlık zamandan harcama, paradan verme değil. Fedakârlıktan fedakârlığa tabii çok fark var. Dolayısıyla büyük direniş göstermiş, büyük mücadele göstermiş ve ülkemizin işgal edilemeyeceği, ülkenin en zor dönemlerde, en zayıf dönemlerde dahi bağımsızlığının korunabileceğini göstermiştir.
Yine Erzurum tarihimizin dönüm noktalarından birisine ev sahipliği yapmıştır. Tarihi Erzurum Kongresi… Yarın Erzurum Kongresi'nin 90. yıldönümü. Önemli olaylarda, yıl dönümleri tabiî ki her sene önemlidir, ama 10'lu, 25'li dönemler, yıllar olduğunda, 50. yıl, 75. yıl, 80., 90., 100. yıl dediğimizde, daha ayrı bir anlam ifade eder. Dolayısıyla Erzurum'a Cumhurbaşkanı olarak bu ilk ziyaretimi yaparken, bunun Erzurum Kongresi'nin 90. yılına rastlaması, bu vesile ile bu ziyaretimi yapıyor olmaktan da ayrıca bir mutluluk ve gurur duyuyorum.
Erzurum Kongresi, siz Erzurumlular tarafından muhakkak ki çok iyi bilinir. Ama bütün Türk milleti tarafından çok iyi bilinir. Çünkü bugünkü modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun temelleri atılırken, Amasya'da, Erzurum'da, Sivas'ta, şüphesiz ki tabiî ki Samsun'da, bütün buralarda çok önemli buluşmalar söz konusu oldu. Büyük Atatürk'ün Amasya'da aldığı heyecan ve orada ilk defa orada gördüğü ışıltı, Erzurum Kongresi'nde çok daha organize hale geldi. Ve dar anlamda olan o direniş, o mücadele azmi, Erzurum'da bütün millete mal oldu ve çok önemli kararlar alındı. Ve ondan sonra azimle, kararlılıkla milletin o aldığı irade ve karar uygulanma sahnesine geçti ve bildiğimiz İstiklal mücadelesi söz konusu oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Meclis İstiklal Harbi'ni yönetti, yaptı ve daha sonra da Cumhuriyet kuruldu. Dolayısıyla Türk milleti, Türk Devleti, Erzurum'a muhakkak ki çok şey borçludur.
O zaman Erzurumluların ve Erzurum'un bütün ileri gelen eşrafı, büyükleri, âlimleri, siviller, yani halk, halkın temsilcileri, hepsi Erzurum Kongresi'nde hep vardı. Sadece unvan taşıyan kişiler değil, yani devlet görevlileri, devlet kademesinde görevli olanlar değil, halkın temsilcileri, halkın içinden gelen insanlar çoktu ve halka mal olması, millete mal olması bu şekilde oldu. Büyük bir dönüm noktasıdır. Bundan dolayı tekrar 90 yıl önceyi hatırlıyoruz. Büyük fedakârlıklarla bu mücadeleyi verenleri rahmetle anıyoruz, şükranla anıyoruz. Şüphesiz ki Erzurum Kongresi'nde başta Atatürk olmak üzere, Kazım Karabekir ve diğer yine devletin büyüklerine hep ev sahipliği yapan, kucak açan, onları bağrına basan bütün Erzurum halkına şükranlarımızı bir kez daha tabiî ki tekrarlıyoruz.
Değerli Erzurumlular,
Tabiî ki sadece tarihimizi konuşarak vakit geçirmeyeceğiz. Tarihimizi hatırlayacağız. Orayla aidiyetimizi, irtibatımızı muhafaza edeceğiz. Oradan aldığımız ilhamla, orada geçen zor günlerle, bugünün kıymetini bileceğiz ve bugünkü sorumluluğumuzu en iyi şekilde anlayacağız.
Bugünkü sorumluluğumuz da farklı. O günkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, devlet adamlarının, ileri gelenlerinin sorumluluğu, Türkiye'yi kurtarmak, selamete çıkarmak, ülkeyi, yeni devleti kurmak ve onun temellerini sağlam atmak ve ileriye doğru taşınmasını temin etmekti. Bunu büyüklerimiz en iyi şekilde yaptı. Ve daha sonra devlet kuruldu ve Atatürk'ün önderliğinde yeni nizama geçildi ve yeni nizam, yeni hedefler koydu.
Yeni hedefleri en veciz şekilde Atatürk ifade etti: "Muasır medeniyetin üstüne çıkmak". Onun hizasına da gelmek değil, üstüne çıkmak. Muasır medeniyet dediğimizde, insanları mutlu etmek, gelişmek, kalkınmak, hayatı kolaylaştırmak, o gün çağın en ileri teknolojilerini imkânlarını getirmek. Sağlıkta, ulaşımda, aklınıza hangi saha geliyorsa bütün bu konularda Türkiye'yi güçlü yapmak. Yani gelişmiş, dünyanın en gelişmiş ülkeleri ile mukayese ettiğimizde onlardan geride kalmamak. Onların ötesine geçmek. Bu hedef 90 yıl önce gösterilmiş. Şimdi o günkülerin sorumluluğu, bize sağlam bir devlet emanet etmekti, onu yaptılar. Bugün bizim sorumluluğumuz ise, bugün söylenen hedeflere Türkiye'yi ulaştırmak. Yani halkımızı mutlu etmek, halkımıza hak ettiği hizmetleri sunabilmek, Türkiye'yi başka ülkeler ile mukayese ettiğimizde onların üstünde gösterebilmek. Bizim de görevlerimiz bunlar.
Bunları biraz daha detaylandırdığımızda, ekonomimizi güçlü kılmak, demokrasimizi güçlü kılmak, Türkiye'deki hukuk sisteminin, en gelişmiş demokratik ülkelerin hukuk sistemleri ile mukayese ettiğimizde, onlardan geri olmadığını göstermek. Temel hak ve hürriyetlerin, özgürlüklerin en gelişmiş demokrasilerde olduğundan geri olmadığını bütün dünyaya ispat etmek. Sanayii söz konusu olduğunda, ekonomisi söz konusu olduğunda, fert başına düşen milli geliri yine başkaları ile mukayese ettiğimizde iyi bir noktaya gelebilmemiz. Yapacağımız şeyler bunlar. Gece gündüz muhakkak ki, yapacağımız şeyler bunlar.
Türkiye olarak enerjilerimizi, Türkiye olarak bütün kabiliyetimizi buna vermemiz gerekir. Türkiye olarak bize zaman kaybettiren konulara enerjimizi harcamamamız gerekir.
Burada şunu bir kez daha tekrarlamak isterim: Büyük bir ülkeyiz. Büyük ülkelerin daima farklılıkları vardır kendi içinde. Bu büyük ülkeler kendi içindeki farklılıklarını eğer zenginlik gibi görürlerse, o zaman bunların hepsi o ülkeler için önemli bir varlık haline gelir, değer haline gelir. Ama farklılıklarımızdan şüphelenmeye başlarsak, o zaman da enerji bütün bunlarla uğraşmaya gider.
Onun için bu büyük ülkede bütün farklılıklarımızı zenginlik olarak görüp; aramızdaki kardeşlik duygularımızı, beraberlik duygularımızı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne olan aidiyet duygularımızı çok daha güçlendirip, bütün enerjimizi halkımızın refahını, mutluluğunu artırmaya harcamamız lazım. Bunlar şüphesiz ki, Türkiye olarak görevlerimiz bizim. Bunlara daha alt kademelere indirip il il de bakabiliriz. Bu anlamda baktığımızda, şüphesiz ki ülkemizde ekonomik kalkınma açısından, soysal gelişmişlik açısından, maalesef farklılıklar var. Bu farklılık iyi bir farklılık değil şüphesiz ki. Onun için gelir dağılımındaki dengesizlikleri gidermek, kalkınma seviyelerindeki dengesizlikleri gidermek de yine devletin en önemli görevidir.
Bu konuda şunu açıkça ifade etmek isterim ki: Özellikle son yıllarda çok büyük, güzel işler yapılıyor. Türkiye, demokratik ve ekonomik köklü reformlardan geçiyor. Arzu ederim ki, enerjimizi tekrar yine bunlara sevk edelim ve bir taraftan demokratik reformlar güçlü bir şekilde devam ederken, demokratik reformlarda da güçlü şekilde irademizi hep beraber gösterelim. O zaman göreceksiniz ki, ürettiğimiz enerji, sinerjiye gerçekten dönüşecek ve kısa süre içerisinde Türkiye'de çok büyük daha değişiklikler olacak ve bunları hep beraber göreceğiz. Bütün bunlar muhakkak ki milletimiz için.
Şimdi "Erzurum söz konusu olduğunda Erzurum ile her zaman iftihar ederiz" dedim.
Erzurum'un devletine, milletine bağlılığı, fedakârlığı bunları anlatmaya artık hiç gerek yok. Bunlar çok bilinen şeyler. Şimdi Türkiye için söylediğim şeyler Erzurum için söz konusu olduğunda, muhakkak ki bu şehrin hak ettiği seviyeye gelmesi, ekonomik, sosyal bütün bu konularda daha da ileri gitmesi ve kalkınması çok önemlidir. Ayrıca bütün Doğu Anadolu Bölgesi diyebiliriz. Sayın Bakan "Doğu, Kuzey Anadolu Bölgesi" dedi. Bu bölgenin içerisinde en büyük merkezdir Erzurum. Kendisine yakışacak şekilde de desteklenmesi gerekmektedir.
Devletimiz muhakkak ki bütün illerimize gösterdiği dikkati Erzurum'a da göstermektedir. Son yıllardaki değişiklikleri ben de görüyorum. Ama şunu biliyoruz ki, Türkiye bir değişim süreci içerisinde. Biraz önce Sayın Bakan, Devlet Bakanı bunu güzel bir şekilde özetledi. Kendisi Devlet Planlama Teşkilatı'ndan geldiği için, plancılığı da bildiği için ve kalkınma programları ile de ilgilendiği için bunu güzel özetledi. Bir değişim, bir transformasyon içerisindeyiz hep beraber. Neyi yapmamız gerekiyor? Bu rekabetçi dünya içerisinde nasıl hareket etmemiz gerekiyor? Ekonomik kalkınma nasıl olur? Bunları çok iyi kavramamız gerekir.
Şüphesiz ki, devlet, bütün alt yapı yatırımlarını en iyi şekilde getirmek ve sunmak zorundadır. Bu konuda iyi şeyler oluyor gerçekten. Şüphesiz ki, devlet, adaleti, güvenliği en iyi şekilde sağlamak zorundadır. Eğitimi en iyi şekilde sağlamak zorundadır. Sağlık imkânlarını en iyi şekilde sağlamak zorundadır. Bunların bir kısmında sağlıkta, eğitimde, özel sektörün de, tabiî ki katkısı söz konusudur ama, onların da yatırım yapma imkanını yine devletin ortaya koyduğu iklim ancak oluşturabilir. Bu konuda önemli gelişmeler var ama, bugünkü dünyada artık şu da bir gerçek ki, sanayileşme, ekonomik faaliyetler artık devlet eliyle olmuyor. Devlet eliyle olan ekonomik faaliyetlerin verimsiz olduğunu, rekabet edemez olduğunu ve belli bir noktadan sonra devlete de yük olduğunu biliyoruz ve gördük bunu. Onun için zaten özelleştirmeler, onun için teşvikler özel sektöre veriliyor, onun için özel sektörün önü açılıyor.
Şimdi sizler iş adamlarısınız ve bildiğim kadarıyla Erzurumlu değerli iş adamlarının yanında Türkiye'nin farklı bölgelerinden de burayla öyle veya böyle ilgisi ve bağı olan insanlar, iş adamları buraya gelmişler ve "Nasıl ekonomik faaliyetlerimizi hep beraber organize ederiz" diye düşünüyorlar. Şimdi devletin yine üzerine düşen şey nedir? Teşvikler vermek, cazip haline getirmek, burada yapacağınız yatırımların (fizibıl) olabilmesi için imkanları size sunmak. Bu konuda yeni bazı programlar açıklandı biliyorsunuz ama, şunun da altını çizmek isterim: Bir şehre muhakkak ki o şehrin sahipleri, iş adamları, eşrafı, ileri gelenleri önce sahip çıkmalıdır. Devleti de harekete geçirecek aslında onlardır. Bu şehrin mukayeseli üstünlükleri nedir, neyi öne çıkartırsak bunla rekabet edebiliriz, bütün bunları o şehrin kendisi en iyi şekilde çalışmalıdır ve öne çıkartmalıdır. Ayrıca Erzurum'un bu konularda çok daha avantajlı olması gerekir. Yarım asrı geçmiş olan bir üniversite var.
İstanbul, Ankara, İzmir'den sonra üniversite bildiğim kadarıyla Erzurum'a geldi. Erzurum'da Atatürk Üniversitesi kurulurken de ona verilen görev sadece Erzurum'un değil bölgenin kalkınmasına öncülük etmesi, lokomotiflik etmesi ve ona her türlü desteği vermesiydi. Atatürk Üniversitesi'nin Türkiye'ye çok büyük katkısı olduğunu biliyorum. Devlet kademelerinde, önemli mevkilerde, Atatürk Üniversitesi'nde eğitim almış, mezun olmuş çok değerli bürokratları tanıyorum. Hatta Bakanlar Kurulunda birçok bakanın bu Üniversiteden ya eğitim aldığını veya burada öğretim üyeliği yaptığını da biliyorum. Sayın Bakan şüphesiz ki buralı olarak ayrı ama, onun dışında biliyorum.
Şimdi bütün bunları düşündüğümüzde, gerçekten, Erzurum'un ekonomik faaliyetler açısından çok daha ileri gitmesini arzu ediyordum. Böyle olması gerekirdi. Böyle olmadığını da maalesef, burada ifade etmek isterim. Onun için hiçbir şey geç değildir. Böyle bir atasözü var. Sizlere düşen şey, devletin sunduğu bu imkanları, kamunun sunduğu bu imkanları karlı gördüğünüz alanlarda hemen yatırıma çevirebilmeniz.
Bu konuda vilayete, Valiliğe, bu konuda belediye teşkilatına, onlara da çok iş düşmektedir. Onların da yeri geldiğinde sanki bir avcı gibi takip edip, buranın potansiyelini, ille de Erzurumlu olması gerekmez hatta Türk şirketi olması da gerekmez, buraya yatırım yapacak yatırımcı kim olursa olsun, buranın üstünlüklerini sunabilecek bir çalışmayı muhakkak yapması gerekir. Eminim ki, bunlar yapılıyordur. Şimdiden başlayacak değilsinizdir, bununla ilgi çok gayretler vardır. Bunların hepsini takdir de ediyorum ama. bunlara şimdi yeni bir ivme vermek gerekir.
Özellikle bu son teşviklerle ve hepimizin Erzurum'daki ekonomik faaliyetleri daha canlı hale getirme iradesiyle birleştirdiğimizde yapılabilecek çok şey olduğuna inanıyorum. Şunu bütün Erzurumlular bilmeli: Aslında her şey müteşebbisten, girişimciden başlıyor.
Bakın bugün Bayburt'u ziyaret ettim, Bayburt 20 sene önce il oldu. Bayburt'ta da iş adamlarını topladım. Onlarla böyle bir saat görüşme yaptım. Ne yapıyorlar, neyle uğraşıyorlar diye. Hatta Bayburtlu olup da, Bayburt'un dışındaki bazı önemli iş adamlarını da davet ettik. Onlar da oradaydı. Onlarla tek tek tanışırken aralarında birisi kendisini tanıtınca çok dikkatimi çekti. 9 milyon dolar sanayi ürünü ihracatı yaptığını söyledi. Daha sonra sordum, bölgenin aslında en büyük ihracatçısı olduğunu öğrendim. Çelik kapı yapıyormuş ve ihracatı bu sene 9 milyon dolar. Şimdi Bayburt'ta, düşünürseniz çok daha dezavantajları var ama, müteşebbis ruhu, girişimci ruhu söz konusu olunca neler gerçekleşebiliyor.
Erzurum'un, kültürü, geleneği, tarih boyunca gelip geçen medeniyetler, ipek yolu üzerinde bulunan bir merkez olma konumu düşünüldüğünde, aslında bu birikiminin muhakkak olması gerekir. Şimdi bazen bu birikim körelmiş olabilir. Bazen o kor üstünde küller olabilir. Burada yapılacak iş, devlet ve özel sektör müteşebbisler, girişimciler olarak bu külü üflemek, o koru, o müteşebbislik, girişimcilik ruhunu harekete geçirmektir. Bazen ufak bir destek sizin önünüzü çok açabilir. Bazen tulumbaya ilk su gibi, ufak bir su koymak, çok derinlerden çok büyük sular çıkartabilir. Bu potansiyelin de bu şehirde olduğuna inanıyorum. Onun için olağanüstü bir çalışma ve gayret içerisinde olmak gerekir.
Erzurum'un birikimi, entelektüel birikimi, yetişkin insanları var. Herkesin büyük bir işbirliği içerisinde, dayanışma içerisinde bu çalışmayı yapması gerekir. Bunu kim yaparsa, hangi il bu çalışmaları yaparsa, bilin ki oralarda inanılmaz şeyler olmaktadır. Biz, demin söylediğim gibi, sadece ilimizin güzellikleriyle övünemeyiz. Bunun ötesine geçmemiz lazım. İlimize de o hakkı vermek için, size özellikle iş adamlarına, -yatırımcılarsınız, küçük büyük girişimcisiniz- size çağrıda bulunuyorum. Sizler tabii elinizi taşın altına koyan insanlarsınız. Sizler yatırım yaparken, -iş adamı diyorum- ticari bir iş yaparken, bunun kar etmesi gerekir. Hayır yapmanız ayrıdır. Hayır için hastane yaparsınız, okul açarsınız, aşevi kurarsınız ama, sadece iyi niyetlerle, sadece ben ilime bir şey yapayım diye ekonomik faaliyet yapılamaz. O devam etmez çünkü, onun muhakkak fizibıl olması lazım, onun muhakkak kazanması lazım. Bu ilin bu avantajlarını bulup çıkartın ve bununla ilgili bilgiyi, teknolojiyi üniversiteyle işbirliği içerisinde çıkartın. Şimdi Kalkınma Ajansı kuruluyor. Kalkınma Ajansının birinci görevi, zaten bunu harekete geçirmek, bu ruhu harekete geçirmek. Bu demin söylediğim öncülüğü yapmak, yeri geldiğinde o tulumbaya ilk suyu koymak. Bunlar hibe şeklinde krediler, finans desteği veya faizsiz krediler veya çok uzun vadeli krediler şeklinde de hep olacaktır. Çok büyük imkan var. Size burada açıkça sesleniyorum, yolunu, işini bilen insanlar için çok büyük imkanlar var, kredi imkanları da, finans imkanları da var.
Öyle ki birazcık eğer ilgilenirseniz, takip ederseniz, yapacağınız teşebbüsün yarısının hibe şeklinde devlet tarafından size verildiğini göreceksiniz. Tarım Bakanlığı tarafından verildiğini göreceksiniz. Sanayi Bakanlığı tarafından hibe şeklinde, -kredi demiyorum- size verildiğini göreceksiniz. Onun için bu tip toplantılarda bir taraftan bilgilendirilin. Yani nedir bu imkanlar, bunlar size anlatılsın. Bir taraftan da bu işe girecek kabiliyetli olan insanları seçin veya bunlara güzel ortaklar bulun. Türkiye'nin başka tarafından veya Türkiye dışından, yurtdışından yatırımcıları tespit edin ve bunların bu şehrinizde faaliyet göstermelerini temin edin.
Devlet bütün imkanlarıyla yanınızdadır ama, devlet 90 sene önce farklı, 50 sene önce farklı, 30 sene önce farklı, bu sene farklı bir şekilde artık sizin yanınızda oluyor. Onun için nasıl faydalanılacak, devletin imkanlarından, kamunun imkanlarından da nasıl faydalanılacak, o da bu şehrin yine sahiplerinin harekete geçmesi ve onların inisiyatifi ile söz konusu oluyor.
Bazı iller var ki çok daha fazla faydalanabiliyor. Bazı iller var ki daha az faydalanabiliyor. Şüphesiz ki, devlet temel yapması gerekenleri yapıyor. O açıdan siz hiç karışmasanız da, eğitim konusunda, sağlık konusunda, yolların yapılması konusunda, havaalanlarının getirilmesi konusunda bunları devlet zaten size sormadan, devletin memurları, görevlileri burada o ihtiyaçları tespit edip merkeze bildirdiğinde, bunları yapacaktır ve yapıyor. Benim demin söylemek istediğim, daha çok, daha az faydalanma hususu özel sektör açısındandır.
Özel sektörün bu demin söylediğim imkanları tanıması, onlardan, kredilerden, finans desteklerinden bazen "know-how"lardan faydalanması açısındandır. O açıdan, bu toplantıların çok faydalı olduğuna inanıyorum. Organize eden herkesi tebrik ediyorum. İnanıyorum ki, bunların neticesini göreceksinizdir. Bazen konjonktür müsaade etmez. Geçen sene yapmıştınız bu toplantıları ama, ekonomik krizden dolayı belki çok direkt faydasını görememiş olabilirsiniz. Ancak eminim şunun da sizlerde farkındasınız; artık bütün dünya ile birlikte Türkiye de bu ekonomik finans krizinden çıkmak üzere. Türkiye daha fazla acı çekebilirdi. Zaten Türkiye'de 2000 yılından itibaren yapılan finans sektöründeki reformlardan, bankacılık sektöründeki çalışmalardan dolayı, daha kolay bu işleri atlatma imkanı vardır. G-20 ülkelerinin içerisinde bankaları batmayan tek ülkedir Türkiye, bunu unutmayın. Bunlar iş adamları için büyük bir avantajdır.
Onun için şimdiden hazır olmanız gerekir, şimdiden elbirliği içersinde çalışmanız gerekir. Bazen aile şirketleri yetmez, güzel sağlam ortaklıklar kurmanız gerekir. Bu ortaklıklar bazen sadece Erzurumluların arasında olmaz. Bazen başka şehirden iş adamlarıyla demin söylediğim gibi, bazen de Türkiye dışından başka uyruklu insanlarla da olabilir.
Bütün bunların gerçekleşebileceğine inanıyorum. Erzurum gibi eğitimde özellikle çok ileri gitmiş bir ilin, çok yetişkin insanı olan bir şehrin, Erzurum dışında, her alanda iş hayatında, ilim, kültür-sanat hayatında, siyasette, idarecilik konusunda çok başarılı saygın isimleri olan bir şehrin, onlardan da faydalanarak bunları gerçekleştireceğine inanıyorum.
Erzurum'da bulunuyor olmak, sizlerle beraber olmak, gerçekten benim için çok büyük bir sevinç kaynağı olmuştur. Bir kez daha bütün Erzurumlulara sizin şahsınızda sevgilerimi, muhabbetlerimi sunuyorum, başarılar diliyorum. İnşallah yarın da beraber olacağız ama, Cumhurbaşkanı olduğum süre içersinde başka vesilelerle de Erzurum'u ziyaret etmeyi, Erzurum'un başarılarına şahit olmayı çok arzu ediyorum. İnşallah bunları da hep beraber gerçekleştireceğiz.
Tekrar hepinize sevgiler sunuyorum, muhabbetlerimi sunuyorum, başarılar diliyorum, sağ olun, var olun.
Yazdır Paylaş Yukarı