İstanbul Üniversitesi'nin Saygıdeğer Öğretim Üyeleri,
Sevgili Öğrenciler,
Bugün, bu köklü Üniversitenin Akademik Yıl açılışında sizlerle beraber olmaktan çok büyük bir mutluluk duyuyorum. Mutluluğun yanında siz de tahmin edersiniz ki heyecan da duyuyorum. Çünkü bu Üniversite'nin mezunu bir kişiyim. Mezun olduğum Üniversite'de Cumhurbaşkanı olarak açılış törenine katılmaktan, yeni Akademik Yılın açılışını yapmaktan gerçekten hem mutluluk hem heyecan duyuyorum. Bunun ikisini birden yaşıyorum.
Sözlerime sizlere sevgilerimi sunarak başlamak istiyorum. Ayrıca bu büyük Üniversite'de öğretim gördüğüm yıllar içerisinde birçok değerli hocam vardı, onların bir kısmı bugün hayatta değil, onları da rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum.
İstanbul Üniversitesi, -burada da ambleminin üstünde de yazıyor- tarihi, tarihin derinliklerine kadar gidiyor. Türkiye'nin ilk üniversitesi, Türkiye'nin en büyük üniversitesi. Türkiye'nin ilk üniversitesi olma sebebiyle de aslında Türkiye'deki bütün üniversitelerin de anası. Türkiye'deki bütün üniversiteleri kuran hocalar bir şekilde İstanbul Üniversitesi'nden beslendiler. Burada kurulan kürsülerden yetiştiler ve burada aldıkları bu heyecanı ve bu ışığı Türkiye'nin bütün illerine, birçok yerlere yaymaya başladılar. İstanbul Üniversitesi bütün bunlarla, tarihiyle, Türkiye'ye katkılarıyla ne kadar gurur duysa azdır. Sizler de şüphesiz ki İstanbul Üniversitesi'nin, böyle bir Üniversite'nin öğretim üyeleri olarak; sevgili öğrenciler sizler de böyle bir Üniversite'nin öğrencisi olarak daima gurur duyun, ben de daima gurur duydum Üniversitemle.
İstanbul Üniversitesi sadece tıptan hukuka, mühendislikten güzel sanatlara, edebiyattan ekonomiye bilimin bütün dallarında başlangıç yaparak Türkiye'ye büyük hizmetlerde bulunmadı. İstanbul Üniversitesi yine, Türk siyasi tarihini incelediğimizde de; Türkiye'nin gelişimine, modern bir şekilde yönelişine en büyük katkıyı yapan ilim yuvası oldu. Bir zamanlar açık söylüyorum; üniversitelerin kalbi burada atardı, İstanbul Üniversitesi'nde atardı. Öğrencilik yaptığım yıllarda -ki 69 yılında üniversiteye girdim, 70'li yılların ilk yarısında okudum- bütün fikir akımları, düşünceler, ideoloji, farklı farklı fikirler, vatan için, yurt için güzel düşünceler; bütün bunların hepsi bu Üniversite'de yeşerdi ve çok canlı bir atmosfer oldu. Onun için bütün üniversitelerin kalbi bir zamanlar hep bu Üniversitede atmıştır.
Bugün, şüphesiz büyük bir memnuniyetle görüyoruz ki artık Türkiye'de üniversitelerin sayısı çoktur. Bu üniversitelerin gelişmesine destek verdiği için, bu desteğini hoca desteği olarak, tecrübelerini aktararak yaptığı için İstanbul Üniversitesi ne kadar kıvanç duysa yine azdır. Bunları tabii ki ifade etmeden geçemiyorum. Bugün de İstanbul Üniversitesi büyük bir üniversite. Biraz önce sinevizyonda hep beraber izledik; 60 binin üzerinde öğrencisi, binlerce öğretim üyesi, binlerce elemanıyla ve bütün bilimin dallarında yaptığı çalışmalarla, verdiği eğitimle de muhakkak ki üniversite önemini aynı şekilde korumaktadır.
Değerli Öğretim Üyeleri,
Şu fikrimi de paylaşmak isterim: Aslında biraz önce Sayın Rektör de paylaştı. Araştırma görevlisi arkadaşımız, değerli öğrenci temsilcisi onlar da fikirlerini çok güzel bir şekilde ifade ettiler. Büyük, köklü kuruluşlar daima yenilenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu bir gerçektir. Reform kelimesi aslında buradan da kaynaklanmaktadır, bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bu yeri gelir bir ülke için geçerlidir, yeri gelir bir büyük ticari işletme için olur, yeri gelir üniversite için olur, yeri gelir başka bir kurum için olur. İstanbul Üniversitesi gibi köklü tarihi, gelenekleri olan büyük bir kurumun da bugünün ihtiyaçlarına, bugünün anlayışına ve çağın gereklerine göre kendisini yenilemesinin ve büyüklüğünü muhafaza etmesinin de kaçınılmaz olduğu kanaatindeyim. Bu bakımdan bu yönde yapılacak bütün çalışmaları sonuna kadar destekleyeceğim. Sayın Rektör ve değerli Rektör Yardımcıları Ankara'da ziyaretime geldiklerinde de söyledim, burada da tekrar ifade ediyorum. Bazen bunlar üniversitenin kendi gücünü de aşabilir, finans açısından, diğer idari konular açısından ayrı ihtiyaca, ayrı bir desteğe gerek duyulabilir. Özellikle tıp fakültelerinin, Çapa ve Cerrahpaşa gibi tıp fakültelerinin yenilenmesi, bunların mevcut yerlerinde veya başka yerlerde en modern şekilde, daha iyi bir şekilde hizmet verebilmeleri ve yollarına güçlü bir şekilde devam edebilmeleri için de gereğinin çok pratik bir şekilde yapılması gerektiğine inanıyorum. Bununla ilgili belki çok özel bir komite kurulabilir. Bunun sadece Üniversite'nin kendi imkânlarıyla da olamayacağı kanaatindeyim. Başta ilgili bakanlıklar, İstanbul Vilayeti, Büyükşehir Belediyesi, ilgili belediyeler, şüphesiz ki Üniversite'nin öncülüğünde oluşacak güçlü bir komite ile yapılması gerekenlerin en doğru şekilde değerlendirilip, kararlaştırılıp ve bunların kısa süre içerisinde de gerçekleştirilmesinin elzem olduğu kanaatindeyim. Yine tekrarlamak isterim: Bu iki tıp fakültesidir, Türkiye'deki bütün tıp fakültelerinin kaynağı. Bunların kıymetini bilmemiz lazım ve bunların kendilerinden çıkıp kurulan üniversitelerin imkân açısından gerisinde kalmaması gerekir. O açıdan bu konuyu da yakından takip edeceğimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şüphesiz ki üniversiteler deyince sadece tıp fakülteleri değil, her ne kadar tıp fakülteleri üniversiteler içerisinde çok baskın oluyorlarsa da, diğer fakültelerin ihtiyaçlarını, önemini, onların özellikle ülke meselelerine katkılarını ihmal edemeyiz. O açıdan üniversitenin bütün fakültelerinin, bütün birimlerinin çok güçlü bir şekilde desteklenmesinin elzem olduğuna inanıyorum.
Saygıdeğer Öğretim Üyeleri, Değerli Öğrenciler,
Şu bir gerçek ki, bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, refah toplumu haline gelmesi ve bütün vatandaşlarının kendisini mutlu hissedebilmesi her şeyin önünde gelmektedir. Hepimizin önceliği budur. Hepimiz bulunduğumuz alanlarda bunu güçlendirmek için uğraşıyoruz. Bütün bunların başı da eğitimden geçmektedir. Eğitim de, insan kalitesini yükseltmekten, nitelikli insanı yetiştirmekten geçmektedir. İlköğretim, ortaöğretim şüphesiz ki çok önemlidir ama, nihayette nitelikli insan şeklini veren de üniversitelerdir. O bakımdan Türkiye olarak üniversitelerimizden beklentilerimiz çok büyüktür. Üniversitelerimizin Türkiye'ye her bakımdan önderlik etmesini, lokomotif olmasını, büyük katkılar vermesini Türkiye'nin uzun vadede önünü açmasını bekliyoruz. Üniversitelerimiz, Türkiye meseleleriyle, ülkemizin meseleleriyle şüphesiz ki yakından ilgilenecektir. Bilgi birikimi, tecrübesiyle bilim adamları analizler, tahliller yapacaktır ve öneriler vereceklerdir. Bütün bunların dikkate alınması gerektiğine samimi olarak inanıyorum ve bunu her ortamda ifade ediyorum. Üniversitelerin tavsiyelerinin, önerilerinin dikkate alınabilmesi için çok önemli bir nokta şudur ki: Üniversitelerin, günlük çekişmelerin üzerinde meselelere bakabilmeleri, büyük resmi görmeleri ve çok üst bir perdeden bu tavsiyelerini etkin bir şekilde yapabilmeleri gerekir. O bakımdan üniversitelerimizin ideolojik çatışmaların, günlük siyasi çekişmelerin odağı ve merkezi olmasının, bu kurumların gerekli fonksiyonlarını gölgelediği kanaatindeyim. Tekrar altını çizerek söylüyorum, bir yanlış anlamaya mahal bırakmamak için; Türkiye'nin meseleleriyle yakından ilgilenmek üniversitelerin asli görevlerinin içindedir. Gerekli tavsiyeleri yapmaları, önerileri yapmaları, tenkitleri yapmaları bunun içindedir ama, bütün bunların etkili olabilmesi için yukarıdan bu görüşü savunmalarının da elzem olduğu kanaatindeyim.
Üniversiteler arasında bir yarış da vardır. Bu yarış sadece devlet üniversiteleri arasında da değildir. Türkiye'de vakıf üniversiteleri de üniversite dünyasında yerini almıştır ve çok başarılı olmaya da başlamışlardır. Dolayısıyla bu rekabet içerisinde üniversitelerin kendilerini geliştirmeleri, bilim üretmeleri, teknoloji üretmeleri ve Türkiye'ye bu yönde de çok büyük katkı vermeleri yine hepimizin beklentileri arasındadır.
Üniversitelerin de performansları ölçülmektedir. Bu performansı değerli öğrenciler aslında tercihlerini yaparken ölçmektedirler. Her ne kadar dolaylı bir performans ölçütü olsa da, bunun da bütün üniversiteler tarafından dikkate alınması gerektiğine ve bu yarışta herkesin ileri gitmek için en iyi, en önde olmak için çaba sarf etmeleri gerektiğine inanıyorum.
Değerli Öğretim Üyeleri,
Şu fikrimi de paylaşmak isterim: Üniversiteler Türkiye'de çoğalıyor. Bütün illerde bugün üniversiteler kuruldu. Arzu ederim ki, bütün bu üniversiteler çok sağlam temeller üzerinde yükselsinler. Ama büyük ve köklü üniversitelerin işlevleri de yeni üniversitelerden farklıdır. Üniversitelerin kendi aralarında ihtisaslaşmasında, lisans öğretimi, lisansüstü öğretim, araştırma-geliştirme konularındaki ihtisaslaşmada köklü üniversitelere ayrı bir yer düşmektedir. Üniversite şüphesiz ki eğitim merkezidir ama, aynı zamanda araştırmanın, geliştirmenin de merkezidir. Bilim üretilecek yer üniversitelerdir. Teknoloji üretilecek yerler, üniversitelerden kaynaklanan teorilerle oluşacaktır. O bakımdan bu konunun ihmal edilmemesi gerektiğinin de altını özellikle çizmek istiyorum.
Ziyaret ettiğim üniversitelerde, haklı olarak övünülürken, herkes yayınlarıyla yarışıyorlar. Ama bu yayınların yanında; ürettikleri projeler, aldıkları fonlar -özellikle uluslararası kuruluşlardan- kazandıkları patent hakları, özellikle bölge üniversitelerinin bölgelere katkıları; bütün bunların da o üniversitelerin başarı listesine kaydedilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Üniversitelerden gördüğünüz gibi beklentilerimiz çok büyüktür. İnanıyorum ki üniversiteler bunu karşılayacaklardır ve Türkiye'nin geleceğine en büyük yatırımı yapacaklardır. Üniversite deyince İstanbul Üniversitesi'nin ayrıcalıklı yerini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Üniversiteye gitme çağına gelen her öğrenci, "üniversite kapısı" deyince İstanbul Üniversitesi'nin kapısını hatırlar. Çünkü hiçbir üniversitenin girişi, kapısı, Türk parasının üstüne basılmamıştır. O bakımdan Üniversitenize, Üniversitemize çok büyük görevler düşmektedir. Yeni üniversite anlayışında da sizlerin, bu yeni anlayışa öncülük edeceğinize inanıyorum. Sayın Rektörü dinlediğimde inanın ki çok mutlu oldum. Açık fikirli olarak, yapılması gerekenler, yenilikler üzerinde çok durdu. Bunların kısa süre içerisinde gerçekleşeceğini ümit ediyorum.
Sözlerimi bitirmeden önce; değerli öğrenciler, sizlere de şu tavsiyelerde bulunmak istiyorum: Okulunuzun kıymetini bilin, vaktinizi de boş geçirmeyin. Unutmayın ki ileride bu yılları çok ararsınız; her bakımdan ararsınız. Bu yılların güzelliğini, arkadaşlığını, dostluğunu muhakkak ki arayacaksınız yaş gereği olarak. Ama bu yılları eğer boş geçirirseniz, hocalarınızdan yeteri kadar alacaklarınızı almaz, okuyacaklarınızı yeteri kadar okumadan geçirirseniz, bunun eksikliğini ileride daima hissedersiniz. Unutmayın ki sadece diploma artık bir işe yaramıyor. Ve unutmayın ki sizin çalışma alanınız sadece Türkiye de değil. Sizin çalışma alanınız bütün dünya. Sadece Türkiye'deki üniversitelerle rekabet edecek, sadece Türkiye'de iş yapacak değil; bütün dünyada, bütün ülkelerde iş yapabilecek formasyona gelmeniz gerekir. Onun için önce size iş düşmekte, daha sonra da muhakkak ki üniversiteye iş düşmektedir. Deminden beri konuştuklarımız sizin içindir, sizlerin daha iyi şekilde eğitilmeniz içindir. Bu beklenti büyüktür. Türkiye'nin güçlü olabilmesi için, Büyük Atatürk'ün gösterdiği ilkelere ve hedeflere ulaşabilmesi için, sizlerin en iyi şekilde yetişmeniz gerekmektedir. Bütün çabalarımız bunun içindir. Ama bunu da değerlendirmek sizin elinizdedir. Unutmayın ki aileleriniz de sizden çok büyük beklentiler içerisindedir.
İstanbul Üniversitesi'nin bu akademik yılının başarılı olmasını temenni ediyorum. Siz değerli öğretim üyelerine, öğrencilere tekrar sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum ve bu Üniversitenin mensubu olmaktan duyduğum gururu ve kıvancı bir kez daha sizlerle paylaşıyorum.