İSEDAK Ekonomi Zirvesi'nde Yaptıkları Konuşma

09.11.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Altesler,
Ekselanslar,
Sayın Genel Sekreter,
Saygıdeğer Delegeler,
İslam Konferansı Örgütü Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi İSEDAK'ın kuruluşunun 25'inci yılı münasebetiyle düzenlenen, İSEDAK Ekonomi Zirvesi'ne hoşgeldiniz.
Sizleri İstanbul'da görmekten büyük mutluluk duyuyoruz.
Bu yıl, hem İSEDAK'ın kuruluşunun 25'inci yılını, hem de İslam Ülkeleri arasındaki dostluk ve kardeşliğin en üst düzeyde tecessüm ettiği İslam Konferansı Örgütü'nün kuruluşunun 40'ncı yılını idrak ediyoruz.
Bu vesileyle, Sayın Genel Sekreter Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun şahsında Genel Sekreterliğe, İKÖ kuruluşlarına, emeği geçen bütün çalışanlara ve kurulduğu günden bu yana İslam Konferansı Örgütü'ne her türlü desteği sağlayan üye ülkelere teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
Değerli Kardeşlerim,
İSEDAK'ın amacı, üye ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğini geliştirmek, dayanışmayı arttırmak ve bunun için gerekli altyapıyı oluşturmaktır. Bu amaç doğrultusunda İSEDAK, kuruluşundan bugüne üye ülkelerin potansiyellerini hayata geçirecek birçok projeye öncülük etmiştir.
Tercihli ticaret sisteminin kurulması, ticaretin finansmanı, özel sektör kuruluşları arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve kapasite artırımına yönelik faaliyetler bu projelerden bazılarıdır.
İşbirliğimizi önümüzdeki dönemde daha ileriye taşıyabilmek için, İSEDAK'ın kurumsal yapısının güçlendirilmesi, finansman imkânlarının araştırılması, yenilenen vizyonuyla uygulanabilir projeler geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca üye ülkelerin, daha güçlü bir siyasi irade ortaya koymaları ve gereken takip ve kararlılığı göstermeleri de önemlidir.
İSEDAK'ın bir diğer işlevi, uluslararası alanda yaşanan ekonomik ve ticari gelişmeler karşısında üye ülkelerin gerekli önlemleri almasını sağlayacak politika önerileri geliştirmektir.
Aziz Kardeşlerim,
Bildiğiniz gibi, gelişmiş ülke finans piyasalarında geçen yıl yaşanan aksaklıklar, 1930 ekonomik buhranından beri yaşanan en büyük küresel ekonomik krizi tetiklemiştir. Krizin etkisi İSEDAK üyesi ülkelerde de derinden hissedilmektedir.
Küresel ekonominin etkin yönetiminin sağlanabilmesi için gelişmekte olan ülkelerin de büyüyen ekonomileriyle orantılı bir söz hakkına sahip olması gerekmektedir. Krizden en çok zarar gören en az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına da çözüm üreten yaklaşımlara ihtiyaç bulunmaktadır. G-20 platformunda bu yaklaşımları yansıtan istişarelere yer verilmesi sevindirici bir gelişmedir. Bu bağlamda, G-20 platformunda yer alan İKÖ üyesi ülkelerin önemli bir misyon ifa edeceklerine inanıyor ve bu platformda daha çok sayıda İKÖ üyesinin yer almasını temenni ediyoruz.
Ülkelerimiz, şehirleşme, göç, sanayileşme gibi küresel değişimler, özellikle iklim değişikliğinin küresel ve bölgesel ölçekte yaşanan olumsuz etkileri ile sosyo-ekonomik ve çevresel boyutları olan ciddi sorunlarla da karşı karşıyadırlar. Bu sorunlara karşı mümkün olan yerde işbirliği halinde mücadele etmemiz başarı oranını yükseltecektir.
Su kaynakları üzerinde ciddi baskılar mevcuttur. Bu bağlamda Türkiye, su kaynaklarımızın etkin kullanılmasını ve tasarrufun sağlanmasını hedefleyen politikaları hızla hayata geçirmektedir. Su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi konularındaki tecrübelerimizi İSEDAK üyesi ülkelerle paylaşmaya hazırız.
Ekonomilerin temel girdisini oluşturan "enerji"nin kesintisiz ve sürekli temini, ülkelerimizin ekonomik kalkınması ve toplumlarımızın refahı bakımından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, çok boyutlu enerji stratejisi çerçevesinde, enerji sepetini çeşitlendirmek suretiyle, enerji arz güvenliğini sağlamayı, küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmayı, transit rolünü güçlendirmeyi ve uzun vadede bir enerji merkezine dönüşmeyi hedeflemektedir.
Bu konuda önemli mesafe katettik. Ulusal ekonomilerin artan karşılıklı bağımlılığı çerçevesinde, İSEDAK üyesi ülkelerin enerji arz ve güzergah çeşitlendirmesi konusunda işbirliğinde bulunmaları önem arzetmektedir. Ayrıca üretici, tüketici ve transit ülkeler arasındaki diyalog da üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husustur.
Küresel ekonomik düzenin sorgulandığı günümüzde, İSEDAK işbirliğini, İslam medeniyetinin güzel örneklerini ve özündeki barışcıl mesajlarını dünyaya sunacak şekilde geliştirmeliyiz.
Bu çerçevede, İSEDAK'ın yirmi beşinci yıldönümü, bizim için yeni ve daha aktif bir dönemin başlangıcı olmalıdır.
Bu noktada insan kaynaklarımızın etkin şekilde idare edilmesinin önemine dikkat çekmek istiyorum. Ekonomilerin en önemli unsurunun insan olduğunu akılda tutarak girişimciliği ve yenilikçiliği teşvik eden politikalar izlemeye özen göstermeliyiz.
Bu bağlamda insanlarımızın iyi eğitim almaları ve dünyada gelişen veya yeni oluşan sektörlere rahatlıkla uyum sağlayabilecek bilgilere sahip olmaları için gereken imkanları yaratmalıyız.
Dost ve Kardeş Ülkelerin Değerli Başkanları,
Saygıdeğer Konuklar,
2005 yılında kabul ettiğimiz On Yıllık Eylem Programıyla, 2015 yılında üye ülkeler arasındaki ticaret hacminin %20'ye çıkarılmasını hedefledik.
Bu doğrultuda İKÖ üyesi ülkelerin toplam dış ticaret hacminde İKÖ içi ticaretin oranının son yıllarda %16'lara yükselmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Öte yandan, Türkiye'nin İKÖ ülkeleriyle olan ticareti son sekiz yılda beş kat artmıştır. Bu artışın sürmesi konusundaki kararlılığımızı burada yinelemek isterim.
Yürürlüğe girmesi için on ülke tarafından onaylanması gereken PRETAS olarak isimlendirdiğimiz Tercihli Tarifeler Protokolünü Bangladeş ve Katar'ın yürürlüğe koyacakları müjdesi bizleri ziyadesiyle sevindirmiştir.
Bu vesile ile gösterdikleri duyarlılıktan ötürü aziz kardeşlerim Majesteleri Cumhurbaşkanı Rahman ve Majesteleri Emir Sheikh Hamad bin Khalifa Al-Thani'ye huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum.
Değerli Kardeşlerim,
İKÖ Tercihli Ticaret Sisteminin bir an önce işlerlik kazanması bizleri İKÖ içi ticaretin geliştirilmesinde çok daha ileri noktalara taşıyacaktır.
Bu bakımdan halen dört ülke tarafından onaylanan Menşe Kurallarının da en az altı ülke tarafından daha bir an önce onaylanması gerekmektedir. Bu bağlamda, Saygıdeğer Devlet Başkanlarının gerekli talimatları vermelerinin önemini vurgulamak istiyorum.
Ticaret Bakanlarımız tarafından 1 Ocak 2009 tarihinde işlerlik kazanması hedeflenmiş olan Tercihli Ticaret Sisteminin bu hedefi bir yıl gecikmeyle de olsa gerçekleştirebilmesini teminen, saygıdeğer Devlet Başkanlarına, sözkonusu anlaşmaların imzalanması ve onaylanması için gerekli süreci en kısa zamanda tamamlamaları çağrısını yinelemek istiyorum.
Yine aynı çerçevede, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün en kısa sürede üye ülkeler tarafından onaylanarak yürürlüğe gireceğine olan inancım tamdır.
Öte yandan, İKÖ ülkelerinin üyesi bulundukları EİT ve D-8 gibi bölgesel ekonomik kuruluşlarla İSEDAK'ın faaliyetlerinde eşgüdüm sağlanmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz.
İKÖ Borsalar Arası İşbirliği Forumu ve İKÖ merkez bankaları başkanları toplantısı, finans alanında İSEDAK ülkelerine önemli işbirliği imkânları sunmaktadır. Bu mekanizmaların dinamik yapıda çalışmaya devam etmesi önemlidir.
Saygıdeğer Misafirler,
Geçtiğimiz yıl yaşanan gıda krizi, tarım alanındaki işbirliğimizin geliştirilmesinin önemini ortaya koymuştur.
Tarım, ülkelerimizin birçoğu için, özellikle fakirliğin azaltılmasında hayati bir öneme sahiptir. İKÖ üyesi ülkelerde çok sayıda insanın açlıkla karşı karşıya olduğunu gözönünde bulundurarak, tarımsal işbirliği ve gıda güvenliği alanında, başta acil önlemler olmak üzere, orta ve uzun vadeli programlar geliştirmeli ve uygulamalıyız.
Diğer taraftan, zengin bir tarihe, köklü medeniyetlere, doğal güzelliklere ve kültürel birikime sahip ülkelerimizin turizm alanındaki işbirliğini kuvvetlendirmeleri özellikle istihdamın arttırılmasında ciddi katkılar sağlayabilir.
Sevgili Kardeşlerim,
İSEDAK'ın gerçekleştirdiği faaliyetlerin başarılı olmasını sağlayan temel etken, üye ülkelerin, İKÖ Genel Sekreterliğinin ve İKÖ Kuruluşlarının sağladıkları katkıların süreklilik arz etmesidir.
Önümüzdeki dönemde İSEDAK, çalışmalarını küresel gelişmeler ışığında ve üye ülkelerin değişen ihtiyaçları doğrultusunda daha ileri noktalara taşıyacaktır.
İKÖ'nün ve İSEDAK'ın çalışmalarının meyvalarını tam anlamıyla toplayabilmek için uluslararası meselelerin çözülmesinin taşıdığı önem aşikardır. Bu anlayışla oluşturulacak dayanışma ortamında İKÖ üyesi ülkelerin yanı sıra, üye olmayan ülkelerdeki Müslüman topluluklarının da dahil edilmeleri önem taşımaktadır. Bu çerçevede Balkan ülkelerindeki Müslüman toplulukları her zaman göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Türkiye, Balkan ülkeleriyle ilişkilerine özel bir önem atfetmektedir. Bu kapsamda, bilhassa Bosna-Hersek'teki gelişmeler tarafımızdan yakından izlenmektedir.
Bu vesileyle, geçtiğimiz ay Ankara'da toplanan İKÖ Bosna-Hersek Temas Grubu'nun bugün İstanbul'da bir kez daha toplanacak olmasından memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim.
Türkiye küresel gelişmeleri ve jeopolitik gereklilikleri bir arada değerlendirmenin somut bir göstergesi olarak, hem Batı dünyası ile hem İslam ülkeleri ile yoğun ticari ve ekonomik ilişkiler içerisindedir. Ülkemizin takip etmekte olduğu Avrupa Birliği üyeliği süreci ile İSEDAK kapsamındaki çalışmaları, dış politikamızın birbirini dışlayan değil, destekleyen unsurlarıdır.
İSEDAK üyelerini doğrudan veya dolaylı etkileyen sorunların çözümüne, Türkiye, stratejik konumu, tarihi birikimi, coğrafi ve kültürel bağları ve barışı koruma faaliyetlerindeki deneyimlerinin bahşettiği imkânlardan yararlanmak suretiyle, yapıcı katkılarda bulunma gayreti içindedir.
Bu anlayışımız, başta Filistin meselesi, Arap-İsrail ihtilafı, Irak ve Lübnan'daki durum olmak üzere, Orta Doğu kapsamında olduğu kadar, Afganistan, Sudan, Somali ve diğer kardeş ülkelerimizi derinden etkileyen tüm sorunlar için de geçerlidir.
Hepinizin bildiği gibi Türkiye, 2009 yılında Su Forumu, Medeniyetler İttifakı Forumu ve en son olarak da Dünya Bankası-IMF Yıllık toplantıları gibi çok çeşitli konularda uluslararası organizasyonlara evsahipliği yapmıştır. Tüm bu faaliyetlerle uluslararası sorunların diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesinden yana olan tavrımızı bir kere daha ortaya koyduk.
Türkiye, bölgesel sorunların başta bölge ülkelerince sahiplenilmesi ve çözümlerin de bölge ülkelerince üretilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu çerçevede bölgesel girişimlere ortak olmakta, bölgesel örgütlerle kurumsal çerçevede ilişkilerini geliştirmektedir.
Bu meyanda Arap Ligi'yle Türk-Arap Forumu'nu oluşturmuş, Körfez İşbirliği Konseyi'yle Stratejik Diyalog mekanizması geliştirmiştir. Tüm bunlar, bölgeye ve bölge ülkeleriyle ilişkilerimize verdiğimiz önemin işaretidir.
Aynı şekilde, komşularımızla karşılıklı çıkarlara saygı, iyi komşuluk, dostluk, işbirliği ve dayanışmaya dayalı örnek ilişkiler tesis etmek öncelikli hedefimizdir. Suriye ile mükemmel düzeyde gelişmekte olan ilişkilerimiz bunun en bariz örneklerinden birini oluşturmaktadır.
Irak'ta, Ocak 2010'da yapılması planlanan parlamento seçimleri, ülkedeki istikrar ve demokratikleşme çalışmaları açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, Irak halkının bu kritik dönemi sorunsuz şekilde atlatabilmesini teminen, Irak'ta istikrar, güvenlik ve milli uzlaşıyı hâkim kılma çabalarına destek vermeyi sürdürmekte, Iraklı tüm siyasi grupları, sorunlarını siyasi diyalog ve milli mutabakat ruhu içerisinde çözmeleri için teşvik etmektedir.
Bağdat'ta geçtiğimiz günlerde meydana gelen terör saldırıları, güvenlik alanında elde edilen kazanımların siyasi adımlarla desteklenmediği müddetçe Irak'taki güvenlik durumunun kırılganlığını muhafaza edeceğini bir kez daha maalesef açıkça göstermiştir. Irak'ın komşuları ve dostları olarak, Irak halkının yanında olduğumuzu göstermemiz gereken bir süreçten geçtiğimize inanıyoruz.
Türkiye ve Irak arasındaki işbirliğinin her alanda geliştirilmesinin bölge istikrarı ve refahı için kilit öneme sahip olduğunu sürekli vurguluyoruz ve bu uğurda çaba gösteriyoruz.
Bu bağlamda Ekim ayında düzenlenen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı vesilesiyle Irak ile ilişkilerimizde yeni bir dönem başladığını söylemek isterim. Sözkonusu toplantı neticesinde Türkiye ile Irak arasında 48 mutabakat muhtırası imzalanmıştır.
Bu muhtıralarla iki ülke arasında kapsamlı ekonomik bütünleşmenin önü de açılmıştır. Enerjiden ticarete; sağlıktan bayındırlığa; su kaynaklarından ulaştırmaya kadar olan geniş bir yelpazede uygulayacağımız projelerle, İSEDAK üyesi ülkelerin de desteğiyle, Mezopotamya havzasını bir ortak istikrar ve refah alanı haline getirme hususunda kararlıyız.
Benzer bir mekanizmayı Suriye ile de tesis etmiş bulunmaktayız. Kurulan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi, bakanlar düzeyindeki ilk toplantısını Ekim'de yapmıştır. Bu mekanizmaya büyük önem veriyoruz.
Aziz Kardeşlerim,
Orta Doğu bölgesinin iç içe geçmiş sorunlarının çözümü ancak bu sorunların bölgesel ve uluslararası nedenlerini anlayan vizyoner bakış açısıyla çözülebilir. Yıllar boyunca kronikleşmeye yüz tutmuş bu sorunların tam anlamıyla nihayete erdirilmesi de şüphesiz zaman gerektirecektir.
Uluslararası toplumun da desteği olmadan Orta Doğu'da kapsamlı, adil ve kalıcı çözüme ulaşılması imkansızdır.
Ne var ki, bölgede uzun süredir özlenen barış ve huzur ortamının oluşturulabilmesi için bölge ülkeleri olarak bizlere de önemli ve öncelikli sorumluluklar düşmektedir.
Dost ve Kardeş Ülkelerin Değerli Başkanları,
Filistin sorunu İsrail devletiyle yan yana, güvenli ve tanınmış sınırlar içinde yaşayan ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması temelinde çözüme ulaştırılmadan bölgede barış ve istikrarın sağlanması imkansızdır. İki devletli çözümün sorgulanması ve bazı koşullara bağlanması bölgede barışa ulaşılmasını güçleştirecektir.
Bu bağlamda değinilmesi gereken bir diğer konu da Filistinliler arasındaki bölünmüşlük ve bu durumun Filistin davasına verdiği zarardır. Ulusal uzlaşı çabalarının bir an önce sonuç vermesi için bu yönde elimizden gelen her katkıyı yapmalıyız.
Tüm çabaların barış müzakerelerinin yeniden başlatılması üzerinde yoğunlaştığı bugünlerde Kudüs'teki kutsal mekanlarda yaşanan gerginlikler ayrı bir endişe kaynağıdır.
Bu bağlamda, geçmişte yaşanan acı olaylardan ders çıkarılarak, tek taraflı, kışkırtıcı uygulamalardan kaçınılması, barış çabalarının sekteye uğratılmamasına özen gösterilmesi elzemdir.
Gazze'de geçtiğimiz yıl yaşanan insanlık dramı hepimizi derinden yaraladı. Tek taraflı ateşkeslerin ilanından bu yana on ay, Şarm el-Şeyh'te Gazze'nin yeniden imarı için yaptığımız taahhütlerin üzerinden sekiz ay geçmesine rağmen bölgedeki durumda iyileşme kaydedilememiştir.
Acilen gerekli tedbirler alınmaz ve Gazze'ye yardım ve yeniden imar malzemelerinin girişi sağlanamazsa kış aylarına girdiğimiz bu günlerde Gazze'deki kardeşlerimizin hayatları daha da zorlaşacaktır.
Türkiye, Gazze'deki insanlık dramının hafifletilmesi için yaptığı insani yardımları sürdürecek, bunun da ötesinde Filistin Devleti'nin kurumsal yapılanmasına ve Filistin'in ekonomik kalkınmasına yönelik desteğini barış için sanayi projeleriyle de hayata geçirme çabalarına devam edecektir.
Dış politikamızın temel önceliklerinden biri de, tarihi, kültürel ve insani temellere dayanan bağlarla irtibatlı olduğumuz Güney Kafkasya bölgesinde kalıcı bir barış ve istikrarın tesis edilmesidir.
Bu amaca ulaşılması için, Güney Kafkasya'nın mevcut çatışma ortamından kurtarılması ve bu bölgede diyalog, uzlaşı ve işbirliğinin hakim kılınacağı bir gündemin yaratılması gerekmektedir. Türkiye'nin bu konuda son dönemde harcadığı yoğun diplomatik çabalar malumunuzdur.
Diğer taraftan, tarihi, kültürel ve dil bağlarımız sebebiyle Orta Asya Türk dış politikasının öncelikli bölgeleri arasındadır. Bu ülkelerin bağımsızlıklarının pekişmesi, siyasi istikrar ve demokratik değerler içinde sosyo-ekonomik kalkınmalarının sağlanması amaçlanmakta ve bu yönde destek verilmektedir.
Türk Konseyi ülkelerin İKÖ çalışmalarına katılımlarını artırdıklarını görmekten memnuniyet duyuyoruz ve bunu teşvik ediyoruz.
Orta Asya bölgesinin zengin hidrokarbon kaynaklarının dünya pazarlarına Türkiye üzerinden ulaştırılmasının bölge ülkelerinin ve kardeş halkların ekonomik kalkınma ve bağımsızlıklarının pekişmesini sağlayacağına inanmaktayız. Bu çerçevede, güvenilir bir enerji transit ve tedarik merkezi olmaya yönelik çalışmalarımızı sürdürmeye kararlıyız.
Değerli Kardeşlerim,
Türkiye, Afganistan'da ISAF'ın komutasını iki defa üstlenmiştir.
Askerlerimiz bu ülkenin güvenliğine her gün katkıda bulunmaktadır. Fakat Afganistan'da salt askeri yöntemlerle başarı elde edilemeyeceğini uzun zamandır vurgulamaktayız. Bu yaklaşım, artık belli başlı aktörler tarafından da kabul edilmektedir.
Siyasi, diplomatik, ekonomik ve kültürel araçlar da etkin bir biçimde kullanılmalı, güvenlik, kalkınma ve kamu idaresi alanlarının hepsinde ilerleme sağlanmalıdır. Ancak bu suretle Afganistan'da yürütülmekte olan çabalar kalıcı kılınabilecektir.
Tarihinin en kapsamlı sürdürülebilir kalkınma yardımı programını Afganistan'a yönlendiren Türkiye, önceliklerini izah ettiğim bu yaklaşım temelinde belirlemektedir.
Bu vesileyle, zorlu koşullar altında ve Afgan halkının cesaretli ve kararlı duruşu sayesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan değerli kardeşim, Cumhurbaşkanı Karzai'yi de huzurunuzda bir kere daha tebrik etmek isterim.
Türkiye seçimleri takip eden yeni dönemde, Afganistan'ın karşı karşıya bulunduğu güçlükleri, beraberlik ve dayanışma içinde aşacağı inancındadır. Türkiye, her zaman olduğu gibi kardeş Afganistan'ın yanında olmaya devam edecektir.
Ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların yanısıra, terörizm ve aşırıcılıkla kapsamlı şekilde mücadele eden kardeş Pakistan'ın çabalarının da güçlü bir şekilde desteklenmesi gerektiği inancındayız.
İran'la, yaklaşık dört yüzyıllık bir süredir ilişkilerimizde istikrarlı bir ortam sağlanmıştır. Bugün, Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler, içişlerine karışmama, iyi komşuluk ve güvenlik alanında işbirliği şeklindeki ana ilkelere dayanmaktadır Bu çerçevede, İran ile ekonomik ve ticari konular dahil ilişkilerimizi geliştirme arzusundayız.
İran'ın nükleer programı hususundaki anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması amacıyla, İran'la P5+1 ülkelerinin 1 Ekim 2009 tarihinde gerçekleştirdikleri doğrudan görüşmeyle başlayan diyalog sürecini olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Devam etmesini beklediğimiz bu görüşmelerin somut ve olumlu sonuçlara vesile olmasını diliyoruz.
Türkiye, bu soruna diplomatik bir çözüm bulunmasına yönelik süreci kuvvetle desteklemeye ve kolaylaştırıcı bir rol oynamaya devam edecektir.
Sahra'nın Güneyindeki Afrika Bölgesinde yer alan İSEDAK ülkeleri içerisinde Türkiye'nin halen Nijerya, Sudan ve Senegal'de Büyükelçilikleri mevcuttur. Ayrıca, İSEDAK üyesi Fildişi Sahili, Kamerun Cumhuriyeti, Mali Cumhuriyeti, Nijer Cumhuriyeti ve Uganda Cumhuriyeti'nde Büyükelçilik açma işlemlerini tamamlamak üzereyiz. İkinci aşamada ise, Burkina Faso, Çad Cumhuriyeti, Gine Cumhuriyeti, Moritanya ve Mozambik olmak üzere yine beş İSEDAK ülkesinde de Büyükelçilik açacağımızı vurgulamak isterim.
Afrikanın açlık ve yoksulluk gibi milyonlarca insanın hayatını derinden etkileyen ciddi sorunları hepimize malumdur. Bu sorunlarla mücadele edilmesi öncelikli sorumluluklarımız arasında yer almalıdır.
Bu çerçevede Somali'de yaşanan gelişmelere kısaca dikkatinizi çekmek istiyorum. Bölgenin istikrarı açısından büyük önem taşıyan bu ülkede yaşanan zorlukların aşılmasında İKÖ özel bir rol üstlenmeli, Somali'li kardeşlerimiz sıkıntılarıyla başbaşa bırakılmadıklarını bilmelidir.
Dost ve Kardeş Ülkelerin Değerli Başkanları,
Türkiye bakımından öncelikli konuların başında gelen Kıbrıs meselesine de değinmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Türk tarafı 2004 yılında BM çözüm planına destek vererek adil bir çözüme taraf olacağını tüm dünyaya açıkça göstermişti. Ne yazık ki karşı tarafın bu planı kabul etmemesi nedeniyle o dönemde bir çözüm sağlanamadı.
Türkiye, yeniden başlayan çözüm sürecine bu defa da kuvvetli biçimde destek vermektedir. İKÖ üyesi ülkelerin Kıbrıs'lı Türk kardeşleri üzerindeki haksız baskıların ve ambargoların ortadan kaldırılması için mümkün olan her türlü desteği vermeleri ricamızı burada bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Saygıdeğer Konuklar,
Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, İSEDAK çerçevesinde yürütülen tüm işbirliği çabalarına gerekli desteği sağlamaya ve ortak sorunlarımızı diğer küresel platformlara taşımaya devam edecektir.
Sözlerime son vermeden önce, bugüne kadar İKÖ Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne ev sahipliği yapamamış olan Türkiye'nin, 2014 yılındaki Zirve'yi düzenlemeye talip olduğunu hatırlatarak, tüm üye ülkelerin bu konuda bizden değerli desteklerini esirgemeyeceklerine olan inancımı belirtmek isterim.
Bu vesile ile tüm üye ülkelere, İKÖ Genel Sekreterliğine ve İKÖ Kuruluşlarına 25 yıl boyunca İSEDAK çalışmalarına yaptıkları katkıdan dolayı en derin takdir ve şükranlarımı sunuyorum.

Zirveye katılarak bugünün İSEDAK tarihinde ayrı bir önemle kaydedilmesini sağladığınız için siz Aziz Kardeşlerime teşekkür ediyorum.
Yazdır Paylaş Yukarı