21 Mart Dünya Ormancılık Günü Dolasıyla Düzenlenen Törende Yaptıkları Konuşma

21.03.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Değerli Konuklar, Kıymetli Çevre Dostları,
Bugün Nevruz, aynı zamanda da Dünya Ormancılık Günü. Bu vesileyle bugün buradayız.
Her şeyden önce bütün halkımızın, milletimizin Nevruz Bayramını tebrik ediyorum. Nevruz'un, yeni bir mevsimin, baharın gelişinin bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Bildiğiniz gibi Nevruz sadece Türkiye'de değil, çok geniş bir coğrafyada kutlanıyor. Yüzyıllara dayalı bir gelenek. Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetlerinde, Tacikistan'da, İran'da, Irak'ta, Balkanlarda, çok geniş bir coğrafyada kutlanıyor. Dolayısıyla bugün Türkiye'nin birçok bölgesinde de coşkuyla bu bahar bayramı kutlanıyor. Bu kutlamamaların huzur içerisinde, neşe içerisinde geçmesini temenni ediyorum ve ayrıca bu vesileyle nasıl bahar, güzel günler, güzel iklimler, onun müjdesiyse; bugünün Türkiye'de de karşılıklı saygının, sevginin, beraber çalışmanın, dayanışmanın ve çok daha güzel Türkiye'nin yine müjdesi olmasını temenni ediyorum.
"Bugün ayrıca Dünya Ormancılık Günü" dedik. Yani çevreyle ilgili bir konu vesilesiyle buradayız. Bilmiyorum, belki takip ediyorsunuzdur; Cumhurbaşkanı olduğumdan beri, çevre konularına, iklim değişikliğine olağanüstü önem veriyorum. Çevreyle ilgili, iklimle ilgili toplantılar olduğunda Türkiye'de, -yerli veya uluslar arası- bunların çoğuna katılıyorum, bunların çoğunu himayeme alıyorum. Uluslararası konferanslara, toplantılara da gidip, ülkemizi temsil ediyorum. Bazen bunlar gözden kaçıyor ama, çevre ve iklim meselesi, dünyanın en büyük sorunlarından birisidir. Nasıl savaşlar, sıcak çatışmalar, büyük insanlık dramları, trajedileri, dünyanın en büyük meseleleriyse; çevre meselesi, iklim değişikliği meselesi de aynı şekilde, dünyanın çok büyük sorunlarıdır. Dünyanın en büyük devletlerinin en çok enerji harcadığı, en çok düşündüğü, çalıştığı konuların başında da bu konu gelmektedir.
Bu vesileyle tabii Türkiye olarak biz de kendi çevremizi, ülkemizi en iyi şekilde koruyabilmek için yoğun bir çaba göstermeliyiz. Eğer bu bilinç bizde olmaz ve bu bilinçle çalışmazsak, kısa süre içerisinde ülkemizi de, çevremizi de yaşanabilir olmaktan çıkartırız.
Atalarımız bu yurdu, bu çevreyi bize nasıl emanet ettilerse, biz bunu daha da zenginleştirerek çocuklarımıza, torunlarımıza, daha sonraki nesillere en iyi şekilde devretmeliyiz. Bunun sorumluluğu bizim üstümüzdedir. Bugün burayı kirletebiliriz, gelişigüzel binalar yapabiliriz, gelişigüzel yollar yapabiliriz; ormanlarımız yanar, biter. "Bize yetiyor nasıl olsa, bizim hayatta olduğumuz süre içerisinde etrafımızda yeşillik görüyoruz. Hava da yaşanabilir kadar güzel." diyebiliriz ama, 100 sene sonra torunlarımıza, onların çocuklarına öyle bir çevre, öyle bir Türkiye, öyle bir dünya bırakırız ki; nefes almaları zorlaşır. İklim değişikliği, gerçekten böyle çok ciddi bir konudur. İklim değişikliğinden ve bu çevre kirlenmesinden kurtulmanın, buna karşı tedbir almanın en iyi ve en hızlı yolu da ağaçlandırmadır, ormancılıktır. İşte bu vesileyle bugün yine bir aradayız.
Birçok kaynaklar tüketiliyor; madenlerimizi tüketiyoruz, petrol tükeniyor, kömürlerimizi tüketiyoruz veya diğer, şu anda ismini saymayacağım yüzlerce madenimizi kullanıyoruz ve insanlık yararına hepimizin hayatını kolaylaştırsın diye tüketebiliyoruz. Bu tükettiğimiz madenlerin yerine yeni maden koymak mümkün değil. Kömürü yerden çıkartıp yaktıktan sonra, yerine kömür koyamıyorsunuz. Ama bir şey var ki, o yenilenebiliyor; o da orman, ağaç. Bu bakımdan, çok önemli bir kaynak gerçekten. İhtiyaç için ormanlardan kendimiz, keserek de olsa faydalansak bile, yerine yenisi dikilebiliyor. Büyük bir felaket, yangın da olsa, onun yerine yenisi konabiliyor. Bu konu çok önemli. Bu tamamen bir kültür ve alışkanlık işi, ağaç işi. Ağaç işi masraflı bir iş değil aslında. Bu bir kültür meselesi, bu bir anlayış meselesi, bu bir gelenek meselesi. Çok zenginlikle, fakirlikle de ilgisi olmayan bir mesele. Ama ne yazık ki çok uzun yıllar, Türkiye'mizde bu konu çok ihmal edildi. Memnuniyetle görüyorum ki, son yıllarda, bu konuyla ilgili, Sayın Bakan'ın önderliğinde, sizlerin, siz ormancıların, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın değerli bürokratlarının önderliğinde büyük bir seferberlik başlatılmış vaziyette ve bunun neticelerini de herhalde almaya başlıyoruz.
Biraz önce verilen rakamlar, bunu gösteriyor. Bir ağaç kolay yetişmiyor. Şimdi, şu içinde bulunduğumuz Altınpark, bildiğim kadarıyla, 1985'li yıllarda yapıldı, o zaman bu ağaçlar dikildi. Bakın hâlâ, ağaç oldu diyemeyiz bunlara. Ömrümüz geçiyor ama, hâlâ bunlar, burayı bir ormanlık hale getirebilmiş değil. En az 50 yıl, 100 yıl geçmesi gerekir ki, ağaç diyeceğimiz, orman diyeceğimiz, baktığımızda, yeşil, her tarafı gölgeleyen güzel bir manzara ortaya çıksın. Onun için, bir dakika bile gecikmemek lâzım. Bir dakika bile gecikmemek lâzım. Bizim bugün diktiğimiz ağaçları biz göremiyoruz. Onları fidan olarak dikiyoruz ama, onların ağaç olmasını, çevreyi güzelleştirmesini, yeşillendirmesini; bunları görmek bizlere nasip olmuyor. Nihayetinde, insanoğlunun ömrü sınırlı, belli. O açıdan, bu seferberliğe olağanüstü önem veriyorum.
Türkiye'mizin bazı bölgeleri gerçekten cennet gibi, çok güzel, yemyeşil. Ama bazı bölgeleri de ancak onlarca kilometre gideceksiniz de, bir su birikintisinin kenarında 4 tane söğüt ağacı göreceksiniz; "amma yeşilmiş" diyeceksiniz. Bundan kurtulmak mümkün. Çünkü biliyoruz ki, tarihin çok derinliklerinde, bütün Anadolu toprakları yemyeşildi, buralarda büyük ormanlar vardı. Ankara Savaşı olduğunda, buralara filler gelirken, nasıl, ormanlar nedeniyle zorluklarla karşılaştıklarını, tarihçiler yazarlar. Dolayısıyla, biz tekrar bu toprakları yeşillendirebiliriz, tekrar bu topraklarda ormanla yemyeşil, yeni bir tablo ortaya çıkartabiliriz. Bunun için hiç gecikmemek gerekiyor. Bu kültürü alıştırmak, bu kültürü oluşturmak, bu geleneği de herkeste vazgeçilmez bir alışkanlık haline getirmek için de okuldan başlamak gerekiyor, anne-babadan başlamak gerekiyor ve doğumdan başlamak gerekiyor. Her doğan çocuğa, Türkiye'nin neresi olursa olsun, sadece Ankara'da değil, İzmir'de de, İstanbul'da da, Kayseri'de de, Hakkâri'de de, Erzurum'da da, her yerde bir ağaç dikmeyi muhakkak alışkanlık haline getirmeliyiz ve eminim ki bunu Çevre ve Orman Bakanımız, bürokratları gerçekleştirecektir. Zaten kent ormancılığı şeklinde yeni bir ormancılığın, Türkiye'de artık tanınması ve bunun gerçekleşmesi, bu kültürü ve bu geleneği çok daha hızlı bir şekilde hayata geçirecektir. Ormanlar, yaşanabilir olmalı, içinde de insanlar yaşayabilmeli. O bakımdan, kent ormanı, bu açıdan gerçekten çok önemlidir.
Yangın, ormancılığın en büyük tehdididir; bunu hepimiz biliyoruz. Bir ağaç yanarken, sanki kendimiz yanıyormuş gibi, bunu hissediyoruz. Televizyondan, uzaktan hissediyoruz. Bir de onu seyredenler, onu söndürmeye çalışanların hissiyatını düşündüğünüzde, gerçekten çok acıdır. Onun için, bundan kurtulmanın bütün yollarını aramalıyız. Baştan, kasti orman yakmaya asla ve asla izin vermemek gerekir ve bunu asla affetmememiz gerekir. İkincisi, elde olmayan iklim şartlarından dolayı, yangınların en süratli bir şekilde söndürülebilmesi için de, biraz önce yine takip ettik, yeterli tedbirlerin alındığını hep söylediniz. Bunları daha da geliştirmek, daha da süratli hale getirmek gerekir. İmkânları geliştirdikçe, sadece bizim ihtiyaçlarımız için değil, komşuların da ihtiyaçlarına koşabilmemizin önemli olduğu kanaatindeyim. Bu konuda aldığınız mesafeden dolayı da sizleri tebrik ediyorum.
Tekrar söylüyorum; 1 hektar, 10 hektar, 100 hektar orman yandı denince, sanki memleketin 10 hektar, 100 hektar toprağı elden çıkmış gibi geliyor. Bunu böyle görmemiz gerekir. Sanki ülkemiz küçülmüş gibi, vatan toprağı küçülmüş gibi görmemiz gerekir. Onun için, yangınlara karşı azami dikkati göstermemiz ve mücadeleyi geliştirmemiz gerekiyor ama, yok olanları da bir an önce, süratli bir şekilde yerine koymamız gerekiyor.
Değerli Misafirler, Orman Bakanlığı'nın Değerli Bürokratları,
Aslında her toplantıda, her seremonide, bu tip açılışlarda, bu tip toplantılarda bulunmuyorum Cumhurbaşkanı olarak. Ama bu ormancılık konusuna, çevre konusuna verdiğim olağanüstü değeri göstermek için bugün, bu pazar günü aranızdayım. Eminim ki, sizler de, bütün vatandaşlarımız da aynı şuur içerisinde, bilinç içerisinde çalışacak ve ülkemizi, memleketimizi, vatanımızı, topraklarımızı bugünkünden çok daha yeşil hale getireceğiz. Bu uğurda çalışan herkesi tebrik ediyorum, hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum ve hepinize başarılar diliyorum. Sağ olun.
Yazdır Paylaş Yukarı