Değerli Dostum Sayın Cumhurbaşkanı,
Değerli Misafirler,
Değerli Belediye Başkanları,
Mimarlar, Mühendisler,
Değerli Konuklar,
Kazakistan'a yaptığım bu resmi ziyaret sırasında birçok faaliyetlerde bulunduk. Bunların bir kısmı siyasi, bir kısmı kültürel, bir kısmı ekonomik. Bugün sizlerle, Türk dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayında beraber olmaktan, bu toplantınıza katılmaktan da gerçekten çok büyük bir memnuniyet duyuyorum, mutluluk duyuyorum.
Özellikle bu toplantının Astana'da yapılmasını, ayrıca çok anlamlı da buluyorum. Astana'nın en eski hali değil ama, eski halini biliyorum. Daha önce buraya gelmiştim. O zaman burada birkaç tane bina vardı. Şimdi buranın ne kadar modernleştiğini, ne kadar geliştiğini, birbirinden güzel mimari eserlerin, modern mimari eserlerin adeta sergilenir gibi yan yana dizildiğini görmekten, gerçekten büyük bir kıvanç duyuyorum. Dolayısıyla böyle yeni ortaya çıkan bir şehri, mimariyi, bir nevi kutlamak, tebrik etmek açısından bu toplantının burada yapılmasını da çok anlamlı buluyorum. TÜRKSOY'u, o bakımdan tebrik ediyorum.
Bu Kurultayın Türk kültür varlığının ayrılmaz bir parçası olan tarihi mimari eserlerimizin muhafazası gibi amaçlara yönelik değerli çalışmalara zemin hazırlamasının yanında, Türklerin şehir kurma kabiliyetinin müstesna bir örneği olan bu şehirde de toplanması gerçekten güzel olmuştur. Kurultayın Türk dünyası ve İpek Yolu medeniyetlerini olduğu kadar, birazdan yapılacak konuşmalarda Astana'yı da gündemine almış olmasının, bu anlamda Astana kenti hayalinin çok kısa süre içinde gerçekleştirilmesinde elde edilen başarının bir işareti olduğunu da düşünüyorum.
Günümüzde Türk mimarlığı çağdaş ve cesur örneklerden geleneksel yaklaşımlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsamakta ve her geçen gün kendisini de geliştirmektedir. Geçtiğimiz yıllarda Türk mimarlarının aldığı çok sayıda ödül, bu gelişimin göstergelerinin yalnızca bir örneğidir.
Elbette bu gelişim süreci, mimarların ait olduğu toplumdan bağımsız değildir. Diğer bilim ve sanat alanları gibi, mimarlık da içinde bulunduğu toplumun eğilim, ihtiyaç ve sorunlarından kendisini ayrı tutamaz.
Tarih boyunca medeniyetlerin ve kültürlerin geride bıraktığı en büyük eserleri tasavvur eden, tasarlayan ve inşa eden mimarlar, dünyanın en saygın mesleklerinden birini icra ediyor olmanın gururunu da taşıyorlardır.
Bugün her ülkenin büyük şehirlerinin sembolleri olarak kullandığı yapıtlar, en yetenekli mimarların tasarladığı sanat harikalarıdır. Aynı şekilde Türk dünyasında, Edirne'den Semerkant'a, Merv'den İstanbul'a ve elbette Astana'ya kadar birçok kentte mimarlarımız, Türk mimarisinin en güzel örneklerine hayat vermiştir. Kendisini toplumundan ayırmayan Türk mimarlık camiası da her ürününü bir toplumsal hizmet olarak görmektedir.
Salona girerken, Sayın Cumhurbaşkanıyla şöyle dolaştık. Bazılarını yakından bildiğimiz, kendi ülkelerimizde, bazıları başka coğrafyalarda olan, gerçekten tarihi, büyük mimari eserlerin resimlerini gördük. İşte burada da var şimdi bunlar. Aslında bunlar, yüzyıllar önce yapılan eserler olduğuna göre, o çağların en büyük mimari eserleridir. O çağlarda belki Avrupa'da ve Asya'nın başka yerlerinde güzel eserler vardı ama, yine o çağlarda Türkler de bulundukları yerlerde, Süleymaniye gibi büyük bir eseri, Bosna'da Drina köprüsünü, Tac Mahali, Semerkant'ta, Taşkent'te en güzel büyük yapıları, büyük mimarileri, çok büyük eserleri ortaya koymuş; hâlâ ayakta duran ve herkesin büyük bir hayranlıkla seyrettiği büyük mimari eserleri gerçekleştirmişlerdir. Hem tasarlamışlardır hem de inşa etmişlerdir. Bugün de tabii çok güzel mimari eserler ortaya çıkmaktadır. Ama bugün mimari tasarımları yapan firmalarımızla daha çok övünüyoruz. Buradaki şimdi buranın mimarı kim, bilmiyorum. Hemen karşıdaki piramidin mimarı kim bilmiyorum ama, yapanları evet bizleriz. Mimarların sayısının daha da çoğalması lazım, aranızdan. Dünyada ödül alan mimarların da sayısı çoğalması gerekir.
Eskiden mimarlar da daha çok aramızdan çıkıyordu. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı'nın söylediği gibi mimarlık bürosu, dünyanın en meşhur mimarlık bürolarından birisi. Mimarlık şundan çok önemli: :en mimar değilim, sanatkâr da değilim ama, mimarlar tabii kendi kültürümüzü, kendi hissiyatımızı, kendi anlayışımızı şekle vuran, tasarlayan ve onu sonunda elle tutulur somut örnekler halinde karşımıza diken insanlar oluyor. O açıdan mimarlığa önem vermemiz gerekir.
Tabii ki bugünkü modern inşaat tekniklerini kullanırken, sizin bizim tarihi kültürel anlayışımızı yeni bir şekilde stilize ederek, en modern şekilde de yansıtmanız gerekir. Kubbeler, minareler aynı olmayabilir, camiler aynı olmayabilir ama, aynı ruhu taşıması lazım. O da yine mimarların becerisine kalmış bir şeydir. Onun için mimarlık gerçekten çok üstün, vasıflı bir iştir. Sadece çalışarak olacak bir iş değildir. Biraz da belki Allah vergisidir. O açıdan "İnsan sanatkâr mı doğar, sanatkâr mı olur" diye bir söz var; işte onun gibi "İnsan mimar mı doğar, mimar mı olur", bunlar sizin tartışmalarınıza bıraktığım konulardır. Ama devlet adamı olarak benim üstünde durduğum konu şudur: Kendi kültürümüzü ilelebet yaşatabilmek. En modern çağda da kendi kültürümüzden kendi inançlarımızdan, kendi geleneklerimizden, davranış şekillerimizden, hayat tarzımızdan, renklerin, çizgilerin, gelecek çağlara da taşınabilmesi. Bu tabii mimarlar eliyle olacaktır. O açıdan size de tabii çok görev düşmektedir. Bunu en iyi şekilde becereceğinize inanıyorum.
Değerli katılımcılar,
Kurumsal ve uygulamalı mimarlık alanlarında, Türk dünyası içinde bilgi alışverişinin ve üniversitelerinizin arasında öğrenci ve akademisyen değişim programlarının yoğunlaştırılmasının, özellikle Türk dünyasında mimarlığın gelişmesine büyük katkı sağlayacağını da düşünüyorum.
Türk dünyası içinde beraberce girişimlerde bulunmak suretiyle yakaladığımız başarı, bu girişimleri mimarlıkta da hayata geçirebilmemiz için teşvik edici bir unsurdur.
"Dilde, işte, fikirde birlik" anlayışından hareketle uygulanacak bu girişimler, mimarlık alanındaki başarılarımızı olduğu kadar, ülkelerimiz ve vatandaşlarımız arasındaki mevcut yakınlığı ve dostluk ve kardeşlik ilişkilerimizi de perçinleyecektir.
Mevcut işbirliği alanlarımızı genişletmek suretiyle, mimari eserler ve bunların muhafaza ve restorasyonuna ilişkin çalışmalar da, aynı akademik alandaki işbirliğimizde olduğu gibi, ilişkilerimizin daha da geniş bir satıhda gelişmesine imkan sağlayacaktır.
Bu bağlamda İstanbul'da da çok büyük faaliyetler olduğunu da söylemek isterim size. İstanbul sadece bir medeniyetin değil, birçok medeniyetin iz bıraktığı çok tarihi zengin bir şehirdir. Hepimizin büyük bir şehridir. İstanbul'da özellikle son yıllarda çok büyük bir restorasyon faaliyeti söz konusudur. Adeta kaybolmakta olan eserler yeniden ayağa kaldırılmaktadır. Bir taraftan modern mimarinin örnekleri, yeni gökdelenler, köprüler, tüneller yapılırken, bir taraftan da tarihi ta Roma döneminden daha önceki dönemlerden tutun da Osmanlı dönemine kadar uzanan bütün şaheserleri tekrar gözden geçirilmekte, ömürleri adeta hepsinin uzatılmaktadır. Bu bakımdan da Büyükşehir Belediye Başkanı aramızda, Sayın Kadir Topbaş'ı gerçekten tebrik etmek istiyorum.
Yine bu amaçla yapılacak çalışmaların yanında Ağahan mimarlık ödülleri benzeri uluslararası ödüllerin, Türk dünyası için de verilmesinin, toplumumuzda olduğu kadar, dünya çapında da bir heyecan yaratacağı ve geçmişte Mimar Sinan ismi nasıl saygı uyandırdıysa, bugünün Türk dünyasının da mimarlık dehaları ve onların yarattıkları eserlerin tanınmasına ve takdir edilmesine de aynı şekilde katkıda bulunacağına inanıyorum. Mesela bilmiyorum, hiç bilgim yok ama, niye "Mimar Sinan Ödülü" diye size bir uluslararası ödül ortaya konulmasın, bunu öneriyorum. Gelmiş geçmiş en büyük mimarlardan birisi olduğuna göre, büyük, gökkubbeye benzeyen kubbeler kurmuş. Her tarafa çil çil kubbeler serpmiş, bütün Balkanlara, Avrupa'nın ortasına, her tarafa. Böyle bir mimarın ismi ne olabilir, bunu düşünmeniz için doğrusu size burada teklif ediyorum. Bu, burada da yazılı değil ha, burada yazılı değil. Şimdi, şu anda aklıma geldiği için söylüyorum.
Kurultayınıza farklı ülkelerden katılan çok sayıda bilim insanı ve bürokratın, bu fikirlerle gösterdikleri çabayı büyük bir takdirle karşılarken, Kurultayın organizatörleri arasında bulunan TÜRKSOY Teşkilatına ve Teşkilatın gayretlerine de değinmek istiyorum. Bu vesileyle Kurultayın Uluslararası Danışma Kurulu Başkanlığını da yürüten, Uluslararası TÜRKSOY Teşkilatı Genel Sekreteri Sayın Düssen Kaseinov şahsında Teşkilata, Türk dünyasında bu alanlarda gösterdiği çabadan ötürü takdirlerimi sunmak isterim. TÜRKSOY, bu kardeşimiz sayesinde tekrar ayağa kalkmıştır. Ve çok güzel çalışmalar yapıyor. Ben de birçok defa kültürel faaliyetlerine şahitlik yapıyorum, kabul ediyorum onları, burada emeği geçmiş, çok tebrik ederim.
Değerli katılımcılar,
Her şey gelip geçiyor ama, ayakta kalan şey sizin, yani mimarların yaptığı eserler. 100 yıllık, 1000 yıllık eserler. Bugün resimleri burada sergilenen eserler, hep mimarların tasarladığı, inşaatçıların, ustaların inşa ettiği bu eserler. Kalıcı olan bunlar. Onların arasında en nadide eserler, muhakkak ki vardır. Bazıları eskir yıkılır. Bazılarını elleyemezsiniz, yıkamazsınız, korursunuz onları. İşte onlardan çok sayıda çıkması lazım. Bu da yine sizin eseriniz olacaktır. Hepinize başarılar diliyorum.