Sayın Cumhurbaşkanı, Aziz Dostum Nursultan Nazarbayev,
Saygıdeğer Devlet ve Hükümet Başkanları,
Kıymetli Heyet Başkanları,
Muhterem Misafirler,
Bugün, İstanbul'da, Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (CICA) Üçüncü Zirvesi münasebetiyle sizlerle biraraya gelmekten fevkalade memnuniyet duyuyorum.
İstanbul Zirvesi'ni şereflendiren kırka yakın ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanlarını, Bakanlarını ve yetkililerini; yirmiye yakın uluslararası kuruluşun Genel Sekreterlerini ve temsilcilerini en halisane duygularımla selamlıyorum.
Türkiye'ye hoşgeldiniz.
Biliyorsunuz, 1992 senesinde, Değerli Dostum Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, AGİT'e benzer bir yapılanmayı Asya coğrafyasında hayata geçirme düşüncesini Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda dile getirmişti.
Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in bu tarihi önerisiyle başlayan Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (CICA) süreci zaman içinde uluslararası bir örgüte dönüşmüştür.
CICA sürecinin başlamasından bu yana onsekiz yıl, 2002 Zirvesinde kabul edilen Almatı Senedi ile Konferansın Örgüt haline dönüşmesinin üzerinden ise sekiz yıl geçmiştir.
Bu kadar kısa bir sürede, bu ölçüde başarılı gelişmelerin sağlanması hiç şüphesiz tüm üye devletler ve paylaştığımız ortak coğrafyanın huzurlu, istikrarlı ve müreffeh geleceği bakımından memnuniyet vericidir.
Az önce, Vietnam'ın ve komşumuz Irak'ın katılım törenlerinin de gerçekleşmesiyle, CICA artık 22 üyeli bir uluslararası örgüt haline gelmiş, CICA Ailesi biraz daha genişlemiştir. Vietnam'a ve Irak'a CICA üyeleri olarak aramıza hoşgeldiniz diyorum.
Kazakistan'ın evsahipliğinde 2002 ve 2006 yıllarında başarıyla düzenlenen CICA Devlet ve Hükümet Başkanları Zirveleri'nin ardından, üçüncü kez en üst düzeyde bu defa İstanbul'da biraraya gelmiş bulunuyoruz.
İstanbul Zirvesi ile, CICA Dönem Başkanlığı da ilk kez Kazakistan dışındaki bir üye ülke tarafından üstlenilmektedir.
Neticede bu bir bayrak yarışıdır. Türkiye'nin 2010-2012 yıllarında üstleneceği bu mühim sorumluğu önümüzdeki senelerde diğer üye devletlere devredeceğiz.
Böylece, CICA üyesi tüm devletler arasındaki bölgesel sahiplenme hissiyatının da zamanla daha da pekişeceğinden şüphe duymuyorum.
Bu vesileyle, Dönem Başkanlığımıza verilen destek ve gösterilen güven dolayısıyla da hepinize tekrar teşekkür ediyorum.
Muhterem Misafirler,
2006 yılında Almatı'da yapılan İkinci Zirve'ye Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı sıfatıyla katılmıştım.
Sözkonusu Zirve'de yaptığım konuşmada, 21. Yüzyılın ilk yarısında güvenlik kavramının gittikçe karmaşıklaşan yapısına değinmiş, güvenliğin kapsamlı ve bölünmez niteliğine işaret etmiştim.
Dünyanın bir yerinde güvenlik ve istikrara yöneltilen bir tehdidin, diğer bölgelere de doğrudan etkide bulunduğunu, terörizm, örgütlü suçlar, silah, uyuşturucu madde ve insan kaçakçılığının siyasi ve coğrafi sınır tanımadığını kaydetmiştim.
Bu tehditlerle başedebilmek için siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal tedbirlerle teçhiz edilmiş yeni ve kapsamlı bir yaklaşıma ihtiyaç bulunduğunu, bunun için de devletler arasında yakın işbirliğine ve diyaloga önem ve öncelik vermek gerektiğini belirtmiştim.
Bu çerçevede, "işbirliğine dayalı güvenliğin" ortak bir taahhüt olarak istikrar ve ilerleme kaydedilmesi için anahtar kavram olarak öne çıktığını, "işbirliğine dayalı güvenliği" uluslararası ilişkilerin yol gösterici ilkesi olarak gördüğümüzü vurgulamıştım.
O günden bugüne kadar yaşanan gelişmeler, güvenlik alanında işbirliği yapılmasının ne kadar elzem olduğunu defalarca ispatlamıştır.
Güvenliğin olmadığı, istikrarın bulunmadığı bir ortamda ekonomik faaliyetlerde bulunulmasının, ticaret yapılmasının ne kadar zor olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Karşılıklı güvenin bulunmadığı bir ortamda yanlış anlamaların olması, yanlış anlamaların sorunlara yol açması, sorunların çatışmalara dönüşmesi geçtiğimiz yıllarda uluslararası ilişkilerde sıklıkla karşılaşılan durumlardan olmuştur.
Kanaatimce, yanlış anlamaların ortaya çıkmasının, sorunların çatışmalara dönüşmesinin önlenmesinin en etkin yollarından biri diyalogdur.
Bu anlayışla, CICA Dönem Başkanlığımızda Asya'da işbirliğine dayalı diyalog ve güvenlik ortamını oluşturabilmek için çaba sarfetmeyi öngördük. Dönem Başkanlığımızın yol gösterici ilkesini "Asya'da İşbirliğine Dayalı Güvenliğin İnşası" olarak belirledik.
Hep birlikte bu istikamette gayret göstermemiz, bu konuda gerekli siyasi iradeyi ortaya koyabilmemiz gerektiğine samimiyetle inanıyorum.
Dönem Başkanlığımızdaki çalışmalarımız bütünüyle üye ülkelerin görüşbirliği, konsensüsü temelinde yürütülecektir. Sizlerin sağlayacağı destek, başarıya birlikte ulaşmamızın anahtarıdır.
Sayın Devlet ve Hükümet Başkanları,
Muhterem Misafirler,
Güvenliğin tesisi için yürüttüğümüz çalışmalarda, sadece ihtilafların ortadan kaldırılmasına yönelik dar tanımlara bağlı kalmamalıyız.
Bunun yerine, güvenliğin insan unsurunu da eşit derecede gözönünde bulunduran, daha geniş ve kapsamlı bir güvenlik anlayışı benimsemeliyiz.
CICA coğrafyasında barışın ve istikrarın çerçevesinin geliştirilmesi sürecinde insan hakları ve demokrasi sorunları gözardı edilmemelidir.
Neticede, demokrasi ve işbirliği, ihtilafları önlemenin en iyi yöntemini teşkil etmektedir.
Enerjimizi elbette mevcut anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak, barış, istikrar ve refaha hizmet etmek için harcayacağız. Ancak, sadece bizim değil, bizden sonraki nesillerin de güvenliği için, mutluluğu için, refahı için asıl yapmamız gereken, ihtilafların oluşmasına imkan vermeyecek istikrarlı bir iklimin tesis edilmesidir.
Bu iklimi de ancak, demokrasi, diyalog ve işbirliği yoluyla, paylaştığımız ortak değer ve ilkeleri pekiştirmek suretiyle tesis edebiliriz.
CICA bünyesinde bu alanda kaydedilecek ilerlemeler için Örgütümüzün temel belgelerinde yer alan insani boyut ve Birleşmiş Milletlerin tüm insanlığın ortak iradesiyle geliştirdiği temel hak ve özgürlüklere dair evrensel standartlar birer referans teşkil etmektedir.
CICA ekonomik konularla da kapsamlı biçimde ilgilenen, bu hususta içerikli çalışma yapan bir örgüt niteliğini kazanmıştır.
Bu alanda şimdiye kadar yapılan çalışmaları devam ettireceğiz.
Küresel ekonomik krizin ortaya çıkardığı sorunların uluslararası mali ve ekonomik sistemde yarattığı dengesizlik tüm ülkeleri olumsuz biçimde etkilemiştir.
Bu tarz sorunların çözümü veya sorunların olumsuz etkilerinin azaltılması için kapsamlı bir küresel yaklaşıma ihtiyaç bulunmaktadır.
Bunun için, hep birlikte gayret sarfetmemizin öneminin altını bu vesileyle çizmek istiyorum.
Sayın Devlet ve Hükümet Başkanları,
Muhterem Misafirler,
Dünyamız siyasi, iktisadi, sosyal, teknolojik ve kültürel alanlarda hızlı bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Yaşanan bu değişim ve dönüşüm süratli bir şekilde devam ediyor.
Uluslararası ilişkilere Soğuk Savaş yıllarında hakim olan anlayış artık sona ermiş, Soğuk Savaş döneminin düşünce kalıpları geçerliliğini yitirmiş bulunmaktadır.
Bundan yirmi sene önce Türkiye ve Rusya ortak bir sınırı paylaşıyordu, ama farklı Bloklarda yer alıyorduk.
Bugün belki Rusya ile ortak kara sınırımız yok, ama asırlara dayanan komşuluk hukukumuzun bir gereği olarak halklarımızın müşterek geleceği ve refahı için kurduğumuz Üst Düzey İşbirliği Konseyi çerçevesinde elele çalışıyoruz.
Bundan yirmi sene önce, Avrupa Kıtası bölünmüş durumdaydı. Oysa, artık Avrupa'da geçmişin yapay düşmanlıkları geride kaldı.
Asya kıtası, enerjisi, dinamizmi, genç ve eğitimli nüfusu ile adeta yeniden doğuyor.
Gayet iyi biliyoruz ki, insanlık tarihi önyargıların, kutuplaşmaların, hoşgörüsüzlüğün, düşmanlığın ve nefretin yol açtığı acılarla ve yıkımlarla doludur.
İnsanlık tarihi her türlü dini ve etnik ayrımcılığın ve aşırılığın sebep olduğu bireysel ve toplu trajedilerle doludur.
Soğuk Savaş'ın son ermesine, bir vakıa olan küreselleşmenin insanları her gün birbirlerine daha da yakınlaştırmasına, teknolojinin yerkürenin en ücra köşelerinde yaşanan acıları sadece günler sonra öğrenmemize değil canlı yayınlarla görmemize, an be an takip etmemize imkan tanımasına rağmen, kabul etmemiz gerekir ki, dünyamız maalesef özlenen barış ve sükûnet ortamından hâlâ hayli uzaktır.
Dünyanın pek çok bölgesinde sıcak çatışmalar halen sürmektedir.
Bu bölgelerden bazıları Türkiye'nin yanıbaşındadır.
Bütün bu olumsuzluklardan en fazla zararı gören kesim ise maalesef sivil halktır.
Bu itibarla, gelecek nesillerin mutluluğu, huzuru, güvenliği ve refahı için insanoğlunun tarih boyunca korkunç ıstıraba ve tahribata neden olmuş savaş ve çatışmalardan ibret alması, bu acıların ve tahribatın tekerrür etmemesi uluslararası camianın ortak sorumluluğudur.
Nefret ve hınç alma duygularıyla yapılan eylemlerin acı verici sonuçları ortadadır. Bunun acımasız örneklerini maalesef yakın bir süre önce gördük, yaşadık.
Uluslararası barış ve güvenlik açısından fevkalade kaygı verici olan bu eğilime muhakkak surette dur dememiz lazım gelmektedir.
Bilinmelidir ki, günümüzde, uluslararası hukuku hiçe sayarak, insan hayatına pervasızca kastederek, meseleleri kaba kuvvet kullanarak çözüme kavuşturmak mümkün değildir.
Dolayısıyla, eski nefretleri ve düşmanlıkları yenileriyle ikame etmememiz, barış, istikrar ve refah içinde birlikte yaşabileceğimiz, halklarımızın mutluluğu için birlikte çalışacağımız müşterek bir anlayış oluşturmamız, birimizin acısını, hepimizin acısı olarak görmemiz gerektiğine samimiyetle inanıyorum.
Nitekim, CICA'nın amaçları arasında farklı kültürler ve dinler arasında karşılıklı anlayışı ve saygıyı teşvik etmek de bulunmaktadır.
CICA'ya üye ülkelerin çoğunluğunun Medeniyetler İttifakı'nın Dostlar Grubunda temsil edilmelerinden ve girişimin çalışmalarına aktif katkıda bulunmalarından memnuniyet duyuyoruz.
CICA'nın örgüt olarak da Dostlar Grubuna katılıp, Medeniyetler İttifakına kendi perspektifini getirebileceğini ve deneyimlerini paylaşabileceğini düşünüyorum.
Sayın Devlet ve Hükümet Başkanları,
Saygıdeğer Heyet Başkanları,
Muhterem Misafirler,
Sözlerime, Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı Üçüncü İstanbul Zirve toplantısının, CICA coğrafyasında ve tüm dünyada barışa, istikrara ve dostluğa katkıda bulunmasını temenni ederek son vermek istiyorum.
Zirve'ye katılarak bizleri onurlandıran tüm Değerli Konuklarımıza en iyi dileklerimi sunuyorum.